© Eylül 1934 ve > — Ali, evveli kendinden başla... Mütehassıs Bir mektup aldı. Öyle fena, Ie karışık yazılmıştı, ki bir türlü okuyamadı. Aklına eczacıya okut- mak geldi, Malüm ya, eczacılar en karışık reçeteleri okurlar. Mektubu bir eczacıya gösterdi. Eczacı aldi. baktı, heceledi, son- Fa dolaptan bir şişe çıkardı, sardı, uzatır 4 — Buyurunuz, üç yüz otuz ku Tuşkur? ! — Fevkalâdo bir karım var. Ortalık süpürürken, bulaşık yı- karken, sökükleri dikerken bana yardım ediyor... Sarhoş Ayyaşlardan biri hastalandı, Kendine bakan kadın: — Sana çorba pişireyim mi? dedi, — istemem, — Biraz süt vereyim mi? — türeme, — Çay? — istemem, — Bir kadeh rakı?, Hasta gülümsedi: — Ver, Fakat doktorun meneli irlayıncaz, — Amma zorla içi — Benimle dünün tai liğe z4- man sevinçle bastığım yeri bilmiyor. dum... ii Ayağıma bastığımız göre hala biliyareumıaj DAHA İyi Kendini fevkalâde dekoratör ressam Sanırdı. İyi resim yaptığına kanidi. Birgün bir arka- daşına : — Benim evi yeni diyeceğim, dedi, du- surları beyoza b yayıp © üzerlerine şaheser o resimler Yapacağım. Arkadaşı dedi kiz — “Bana kalırsa evvelâ resimleri yap, sonra üzerlerini be- yaza boya, daha iyi olari Ne olur sevten birer? | Her bu kadarakar.. Bırak! yetişir bu naz, Karışmam bitiyor yazlı, Memur yolcunun biletine baktı: — Yanlış bindiniz, dedi, bu bi- let konvansiyonel için, halbuki bu eksprestir, hem hızlı gider, hem bir yere uğramaz, Yolcu omuz silktiz — Bana ne... Makiniste söyle- yiniz, yavaş gitsin, istasyonlara da uğrasın, Gel denize kaçalım, Suda yelken açalım | Bütün bir âlem görün, | Aşkımızı saçalım — Mevsim bitinceye kadar, — Mevsim ne zaman biter? — Erkekler gidince Annene, verme haber, Gel kaçalım beraber, İİ Yanyana uzamıncn, İİ Bana kolunda yer ver, ÜSTELİK Beyefendi ka- ranlık ve ıssızbir yolda ağır ağır yürüyordu. Karşı- sına kamalı bir adam çıktı, beye kama saplamadı amıma, bir yum» rak attı, yere yu- varladı ve saati ni aldı, yürüdü. Biraz sonra geri geldi, beye igili Kusura bak- mayınız, dedi , saatiniz geri mi kalır, ileri mi gider, ona göre kullanayım? | — İki apartımanı bugün size göstereceğim, — Hacet yok, bir kere aparlımanları göre; f ve kadar zaman buradasiniz.... GEL NOLUR BİTMEDEN YAZ... Kahkahalar almazsan, Kucağımda yatmazıan, Saçını koklatmazsan, Pek tatsız bitecek yazlı. emme — Siz işe bal şampiyonunun elbiselerini çal mişimi,.. h YOK... İNANMA YEMİNLE... Dizimde. oturtayım, Seni bir fondan gibi, Hemen yeyip yulayımı Cek genenden tutayım, | — Görüyorum eğlenecek bir şey — Nasıl yok azizim, bu sene kaynanam misafir - gelmiyecekmişl. SEVDA BİZE AZ GELSİNİ yliyeye geç gelen gence — Iyi ki bu zamanda geldiniz. ip gün evvel gelmiş olsaydınız, birtek balık tutamazdınız. Buraları genç kızlarla doluydu., İİ Tren, son hızile, Bostanciya doğru yol. alıyordu. Bir aralık makinist, öbür hattın üstünde duran ve kollarını sallıyan birini gör. dü. Yolu kesti. Treni durdurdu : — Ne var, bir kaza mı oldu?. — Hayır, Hay- darpaşaya bu yol dan mı gidilir. diye soracaktım! Gel molor bitmeden yaz... Kavak oğlu Selâm Tanindan biri geçti. Geçen şap- kasını çıkarıp selâm verdi. Öteki şapkasını çıkarmadı. — Ayıp yahu, ne diye şapkani çıkarmıyorsun? > Bana saçlarım dökülmesin ilâç veren doktordur. Kendi- sini mahcup etmemek için şapka mı çıkarmadım. ei diye çok eğleniyorsun... Halbuki Bahar gitsin yaz gelsin Tavrma bir maz gelsin Yillarca sevişelim, Sovda bize az gelsin! Kavak oğlu - KAPLUMBAĞA | Firat nehrinin Bir kıyısında, 5 pi ayağının alında yaşıyan | bir kaplumbağa. İnan canı sıkıldı, 1 karşı sahile geçi | mek için yavaş yavaş Böprüden yürümeğe başla dı. Tam üç sene © sonra, öbürkiyi- ya oyak baslı: Ayak basar bas- maz, köprü çöktü. Kaplumbağa: — Bereket ver. sin çabuk geç, tim 1 dedi — İnsanin burada cani silaliyor. — Şehirde kalan komşularımız. bizi eğleniyor sanıp kukanırlar yal. Lokanta Bir beyle bir hanım lokantada Yemek yerlerken, garsonun birini tanıdılar, Eskiden çok zengin olan bir ahbaplarıydı. — Vah vah, dediler, pek acıdık, demek burada garsonluk ediyor« sun?» 3 — Evet, amma acınacak halde değilim, yemeklerimi burada ye- meml , — Doktor nem var?. — Tifüs mü desem, kolera mı desem, veba mı desem, yoksa hafif bir nezle mi desem, Pes Bir yolcu, yolda bir köylü çocu Zuna rasgeldiz ; — Köye ne kadar zamanda gr) — Sen akıllı yorsun... Adın ne senin? — Babamın adı efendim. — Babanın adı nedir? — Dedemin adı efendim. — Kaç kardeşin var? — Yatak sayısı kadar efendim. — Kaç yatağınız var? : — Bizim sayımız kadar efen- dim, Yolcu yoluna devam etti. — Hani sayfiyeye gidiyordunuz? , — Parasılıktan gidemedik. — Amma kadın gitmek için bayi tavalet yaptı. — Ondan gidemedik yas