22 Ağustos 1934 AKŞAM AKDENİZDE TÜRK AKINCILARI Yazan: İSKENDER FAHREDDİN Tetrika No. 151 Karamanlılar (Prenses Mari) yi Türklerin elinden zorla almak istiyorlardı. Kadırga kaptanının palası yere bir Karamanlının başını düşürünce, kanlı bir boğuşma başladı Karaman Beyinin bir tuzağı.. | | Gemici, kadiren kaptanına s5. ikale Loğazını geçmişle, | guk Kanlılıkla cevap verdi a ikale Boğazım geçmişler. |“. yaz kasaların baleimiy Gini ri la Gelip geçen gemileri araştırmak adasına varacakları. ei Prenez Mari ltanbuldan eyl. | , Kadiree kaptanı bu cevabi alın- lığı gündenberi Muradı düşünü. | © katlarını çattı: yi ii yi Fa tu | — O halde iki devlet arasinda Talmmamiş arık Yolal: zakmeğ. | ki dösüuk sareda e z siz ve sıkıntısız geçiyordu. in kaptamı olduğu am- Senki aman denizcisi omuzu- aa Şi urat beyden ümidini | yy sikerek ellerini arkasına koy- a du ve geminin güvertesinde aşağı SE ve ii e yukarı dolaşmağa başladı. e Kadirgaya atlıyan Karamanlı 0 | lar geminin her tarafını iyice arı: Prenses gemide kaptanla bir | YOğMAMA gösterdiği cesarete hayret edi- yordu. Karamanlılar Türk gemisinde ne arıyorlardı? Kadirga kaptanı dudağını bü- kerek, Karamanlılardan birine sordu: — Ne aradığınızı bana söyler misiniz? İmroz Karamanlıların türlü samimi ahbap olamamı Gemi kaptanı ciddi ve ağır baş bir adamdı. Kadınlarla konuş” maktan hoşlanmazdı. Bu esnada kaptanın yüksek se- si işitildi — Uzaktan bir gemi geliyor. Dikkat ediniz! Üzerimize bindir- m Karamanlı atık bir suratla Kadın. ye homurdandı. Dümenci dümeni kırdı... Gemi ancak tarafıma dönerek yolunu çevirdi. — Kadın mı? Uzaktan görünen büyük bir ? : e he e bıyık altından gülerek üzerine doğru yıldırım süratile Baci Türk kadir. | yazılı zanneimiler. Türe de dasının iki mielinden fazla idi. | çatmenme mor Bir geminin Uzaktan: #Durl» işareti ver) kaçakçılık yapmasına imkân var mişti, Türk kadirgası, yelkenlinin çek- iği işaret üzerine yolunu kesti, Gemiciler telâşa düşmüşlerdi. — Venediklilerle dost değil miyiz? mı? Bu esnada geminin alt katında bir çığlık kopmuştu. Prenses Mari: İmdat, Diye haykırıyordu. mandan dost olur mu m Kadirga kaptanı tayfalarla bir- — Hayır, bu Venedik gemisi değil, Tikte aşağıya koşarken, Karaman: lar prenses Mariyi güverteye çı karmışlardı. Tayfalardanı biri seslendi: * “A | Karamanlı kaptanın gözleri gü- — Karamanlıların gemis İvordiz Kadirga kaptanı dikkatle bak- e tı. Ve başını salladı: Diye söylenerek, Karaman ge- — Tamam., Karaman bayrağı micilerine sert bir sesle bağırdı: Çabuk.. Hatunu bu tarafa #rka direkte dalgalanıyor. Dümenci somurtkan bir tavır. İn sordu: getirin! Prenses direğin iplerine sarıl Bize neden «Dur!» muştur verdi? , — Belki suları kalmamıştır. hut, bizim İstanbuldan geldiğimi zi anladılar da bir şey soracak: lardır? — Tüccar gemilerini çeviren korsanlar gibi, Karamanlıların bi- zim yolumuzu kesmeğe hakları işareti — Beni nereye gölürüyorlar? diyordu - Bu adamlar kimdir. Benden ne istiyorlar? Kadirga kaplanı da ortaya atıl. — Biz kadın taciri değiliz.. Bu hatun Türk donanmasına mensup Murat reisin meşru karısıdır. Önü İmroza götürüyoruz. edemeyiz! Size teslim — Karamanlılarla dostuz., Bi- Zi bir korsan gemisi gibi çevirmek istese idi, evvelâ kuru sıkı bir top- a tehdit ederdi. Böyle yapmadı... Sadece, bayrakla: (Dur!) işareti verdi, Karamanlı kaptan bu sözleri işitince büsbütün sevinmiş ve kah- kaha ile gülmeğe başlamışı — Biz de zaten onu arıyorduk. Murat reisin karısını tevkif etme. ğe gelmiştik. Haftalardanberi bu sularda dolaşiyorduk. Merak et- | meyin! Onu (Köycük) limanına Bir kılına bile dokun- Karaman gemisi Türk kadirga- Gina yanaşmıştı. Kadirga kaptani yelkenlinin güvertesinde iri boylu bir gemici | ile karşılaştı. Sordu: — Suyunuz mu yok.. Ekmeksiz mi kaldınız? Yolumuzu kestiniz? emir aldık, Biz de emir kuluyuz.. Söyleneni yapmıya memuruz, meden | o Türkler düşmana kolay kolay kadın vermezlerdi. Kadirga kap- tanı birden palasını çekti ve Ka- Tamanlıların savurarak prenses Mariyi gemicllerin elinden Bu sırada Karaman gemicile. rinden yirmi kişi kadarı kadirga- ya atlamışlarda, Kadirga kaptanı arkadaşlarına: | mıyacağız. İbrahim beyden böyle | Yeni paralar Yeni basılas cak madeni Paralar | için modeller ba- zırlanmaktadır. Posta ve tel graf memur larından Sabri bey de bir li ralık para için resmini bastır ğimiz. model leri hazırla miştr. Yakında jüri beyeti toplan: rak verilen mo- delleri tetkik den biri edecektir. Kati şekil kararlaş- tırıldıktan sonra paraların basık masına başlanacaktır. 3 / OE (dl te rilen modeller- 22 Ağustos çarşamba İstanbul : 18,30 iranuzen der, Şehir" tiytronu metilerinden | Muammer bey, 19,30 Türk musiki nez 5 monaloz. riyali” (Ekrem, Cevdet, Musta fa beyler ve Vecihe, Semiha hanımlar), ve borsa haberle e tango orkestra Budapeşte (5305 m) — slüdyo tiyatrosu, 21,45 dan musikisi 22.35 haberler. 22.45 yaylı sazl yeti, 23,50 plâk, Vanova (1345 BE muriki, mandolin örkestran, haber ler, 22,12 piyano, keman, tagannili 80- Tat konseri, 23.15 dans rauskid. Bükreş (364,5 m) — 1315 düz neşriyat, 19,05 radyo konseri, 21 konferıme, 21,15 viyolonsel, konseri, 21,45 konferan, 22 taganmi, 22,30 ka işik solo konferansı, 23 haberle kahvehane konser Leipzig (832 m.) — 19.20 mande, lin mmüskisi, 20 skeç: Der Brave Memseh £ zaletete, 20.30 yeni Herbert Duda ta- safından konferans), 21 haberler, 21,10 döne musikisi, 23,20 haberler Viyana (507 m.) — 2040 he berler ve saire, 22 Polonya musik 73,30 haberler, 23,50 oda miki 24430 gere sikini (plak) 23 Ağustos perşembe stanbul : 18,30 pik neşriyatı, 19,20 ajan haberleri, 19,30 Türk musiki nez ziyanı, (Kemal Niyazi, Azmi beyler ve Hayriye, Müzeyyen kanımlar), 21 Se. lim Sırı bey. tarafından konferans, 21.30 Nurullah Şevket bey tarafından, tağanni ve ate, orkestra, Sünnet düğünü hmer cemiyeti Erenköy nahiyesi tarafından ağustosun yirmi üçüncü perşembe günü Erenköyünde (o Caddebostanında Sayfiye bahçesinde bir sünmet düğünü tertip edilmiştir. Altınordu klübü reisliği den; Altınordu fevkalâde kon- gresi 24 ağustos 1934 cuma günü saat 16da içtima edeceğinden âzanın zamanında gelmeleri rica olunur. Abone Ücretler Türkiye SENELİK 1400 İcaroş 2700 kuruş SAYLIK 750 > 1450 > YAYLIK 400 3 800 3 LAYLIK 150 > © Posta ittihadıma dahil olmayan. cebi memleketler. Genetiği 3600, al avlğı 1900, 05 Hizimdir. e Vİ — Tuzihizr; 109 £ İk Güç Öğe İyi Akşam Yen An ik S7 908 e 32 SİT AAA 1608 18 29 Acmüsluk Sk, 43Ne, gekip aldı. Mari korkudan bayılmı: Kaptanın hücumu diğer tayfa- Ka ları da coşturmuştu. irganın. güvertesinde kanlı bir boğuşma başladı.. Ve kadirga kaptanının pa- lası yere bir Karamanlının başını düşürünce dövüş azıştı.. (Arkası var) Her akşam bir biköye Hüseyin Memduh bir fırtına gi- bi evden içeri girdi — Bana bak, Mübahat, gel be- ni öp! diye haykıriyor, karisini çağırıyordu. Mübahat mutfak ka- pısından göründü. Hüseyin Mem- duh devam ediyordu: rede? Getir onu bana! Mübahat ellerini önlüğüne ku- Tuladı, saadetten kıpkırmızı ke- silmiş bir halde, çantasını almak için yatak odasına koştu. Fakat, biraz sonra, sapsarı, tekrar geldi. Kekeliyordu: — Memduh! Çanta yok? — Nasıl? Ne diyorsun? Çanta- yı çalmışlar mı? Genç kadın o kadar bitik bir halde idi ki cevap veremiyerek sadece başile evet işareti yaptı. O zaman tahminler, faraziyeler başladı. Çantayı kim çalabilirdi? Sokaktan geldiği zaman çantası- nın elinde olduğunu biliyor muy- du? Sakın tramvayda unutmuş ol- Nihayet Mübahat bir çare dü- ündü: — Sen tramvay idaresine koş, tramvayda bulunan şeyler arasın. da benim çantayı ara, Ben de ko- miserliğe gideyim. Belki biri kakta bulmuş ve teslim etmiştir. Hasan Memduh hemen paltö- sunu giydi, yıldırım gibi mer venlerden indi. Arkasından da Mübahat koşuyordu. Sokakta kocası bir tarafa, ken- disi bir tarafa ayrılınca Mübaha- tin dudaklarında bir tebessüm peyda oldu. Emin ve mesut yürü- meğe başladı. Çantayı evde bula- mayınca, derhal, onu gündüzün Azâhin evinde unutmuş olduğunu hatırlamıştı. Agâh arkadaki so- kakta bir apartımanda genç bir mimardı. Artık çektikleri sıkıntı bitmişti Şimdi Mübahatın da güzel kürk mantosu olacaktı, hizmetçi olacaktı. Ellerindeki parayı iyi kullanabilirlerse bir otomobilleri ve köşkleri de olabilirdi. Kapıyı Agâh açtı mak üzere idi. Mübahatı gi yüzünü buruşturdu. — Çabuk, Agâh, çantamı ver! İçeriki odada unutmuşum. Düşün bir kere, tayyare bi Hem de birinci nan bilet... Mübahat, küçük ellerile Agâhı bir tarafa çekerek kendisi içe koştu. Ma: nı buldu, Hemen alarak geldi. Aç- ğı zaman tekrar sarardı: — Tıpkı benim çantam gibi amma benimki değil! dedi, Öte tarafta Hüseyin Memduh koşa koşa gidiyordu. Tramvayda bulunan şeyler arasında o gün bir çanta yoktu. Maamafih vakit geç- #i. Belki biri bulmuş ta ertesi sa- bah getirir ümidile oradan ay- rıldı. Zihni hep bununla meşguldü. “Acaba biletin kaybolduğuna dair gazetelere bir ilân verse nasıl olur. du? Sonra bundan vazgeçti, pi- yango müdüriyetine koştu. Fakat kapılar kapalı idi, Sersem sersem Beyoğlu cadde- sinde dolaşıyor, ne yapacağını bil- miyordu. Ya bileti bulan gidip pa- raları tahsil etmişse? Adam sen- de! Elbete bu kadar parayı alan un ismi kaydedilirdi, adres verirdi. Nasıl olsa hırsızı yakala mak kabil olurdu, — Vay, Memduh, nasilsin bas, kayım?. Başını çevirdi. Ba kasadarlık eden bir gördü. Bir kaç hafta evvel aralas, rında tatlı bir münasebet başlar, miş. - — Sen nasılsın, Lülü Zihnen piyango bi dar meşguldü ki muamele göstermeyi bile düşüne miyordu. — O! Bugün çok nezaketsi sin, Memdüh! Haydi, gel bana bir aperitif ilram et şu. aksiliğin geçsin... Akşam ziyaları altnda Lülüt he kadar güzeldi! Hüseyin Mem- duh kadının arzusuna mukavemet edemedi. Bir birahaneye girdiler. in Memduh iki kokteyl 18 rasını yaktı. € Ucuz ve sert sigara içerdi. gara dumanını miştim. igara dumanından rahatsız olan genç kadın aksırmağa baş — A, bu benim çantam değil! — 8 Ayni zamanda Hüseyin Mem- duh ta hayretini zapedemiyerek haykırmıştı. Çantayı almak için elini uzattı, Fakat Lülüt çantanın içini karıştırmakta devam ederek onu elinden bırakmıyordu. Niha- yet bir kartvizit buldu. Okuma- dan Hüseyin Memduba uzattı. — Acaba kimin? dedi. Çünkü kâğıdın üzerin- de karısının ismi yazılıydı. Kart- vizit karısınındı. Âmirane bir ses iler — Çantayı bana ver, dedi. Lülüt çantayı uzattı. Hüseyin Memduh elini soktu, içerisindekileri karıştırdı. Dudak boyası, pudra kutusu, bir kaç İngiliz iğnesi çıktı. Nihayet, yan tarafta aynanın durduğu gözde, dörde buldu. Sonra, lâkayt bir tavır takındız — Lülüt, dedi, bugün ziyaret ektiğin dostunun adı nedir? — Agâh bey, mimarlık yapar. Neden sordun? z — Hiç! Merak ettim de... Hüseyin Memduh baygınlıklar geçiriyordu. Agâhı pekâlâ tanır. dı. — Nen var? Rahatsız msm? —— Hayır, Lülütçüğüm, bir şe- yim yok. Artık zenginim... Yarın değil öbürgün seninle seyahatine çıkıyoruz, anladın mı?, Hikâyeci iş piyango biletini ir Avrupa YENİ NEŞRİYAT Demiryollar mecmuası Şimdiye kadar İstanbulda neşrolunan bu meomuanın alırir voidare servisleri Ankaraya nakledilmiş ve 118-114 üne gayıları bir arala olarak çıkmışlır. Ge rek Demiryollarımız gerek mezileketin iktisadi sahadaki faaliyetine dsir kiye metli maldmnt stetistik ye yarıları ihtiya eden bu mecmuayı okuyuculane ma tayalyo ederiz.