AKŞAM Yaza: SULEYMAN KÂNI Serdar Abdülkerim paşa Rusla- rın Tunadan beriye geçmelerine mümanaat edememişti; © cüret kârane hareketlerle ileriye atıl mak istemiyordu, Vakıa serdarm yılacak muvaffakıyeti gözterile- miyer ise de Osmanlı ordusu Ru- melide daha kuvvetinden mühim bir şey kaybetmemişti. Serdar bir meydan muharebesinde mağlâp olmamış, müstahkem büyük kale- lerden hiç biri düşman eline geç- memişti, Ordu kumandanlari telgraflari #sraskere çekerler, o da hünküra ve vükelâya bildirirdi. Tophane müşürü! damat M; mut paşa ile Redif paşanın arasi açılmıştı. Rusların Tunayı geçme- lerinden pek ziyade telâşa düşen Abdülhamit Redif paşayı ordu müfettişliğile Rumeliye | gönder- miş, serasker kaymakamlığına da Mahmut paşayı nasbeylemişti Mahmut paşa kumandanların doğrudan doğruya mabeyin baş- 'kâtibine telgraf çekmelerini usul ittihaz ettirdi. Redif paşanın azimetinden son- ra İstanbulda Abdülkerim paşanın. ezledileceği şayi oldu. Filvaki ser- darlıkta tebeddül vaki oldu. Ab- dülkerim paşa yerine Mehmet Ali paşa serdarı ekrem oldu. Abdül hamit Mehmet Ali paşayı kimseye danışmadan bu makama getir miti, Mehmet Ali paşa daha çocuk iken Ali paşa tarafından Berlin- den İstanbula getirilmiş, harbiye mektebinde tahsil eyledikten son- ya Fransa ve Almanyada tahsilini ikmal eylemiş, Kırım seferinde Ömer paşanın yaverliğinde bulun- muş, Bosna ve Karadağ seferle- rinde epey hizmetler eylemiş Abdülhamit bir gün Sofyada Bulunan Mehmet Ali paşayı İstan- bula davet etti, gelince derhal hu- kabul eyledi. Serdârı remliğe kayin eyliyerek kendi gâyri mahdut salâhiyet verdi! Çok ta iltifatlar etti. Bütün ymabeyin takımının gözleri önünde Meh- met Ali paşayı kucaklıyarak iki yanağından öptü, Gözleri yaşlı, memleketi kurtarmasını pazadan rica etti, Bosna ve Karadağdaki hizmetlerine mükabil ona birinci rütbeden bir Osman nişanı ile murassa bir kılıç verdi. Ailesi Çırağan sarayının boş bir dairesi. ne aldı. Yeni kumandanı fatanbul- da ancak iki saat tutârak hârp sa- hazna gönderdi. Tebeddülden kimse haberdar değildi. Mehmet Ali pağa Şummu- ya varınca sabık serdarın sahsina Hürmeten keyfiyeti bir tezkere ile ona bildirdi. Redif ve Abdülkerim paşalar Hıtanbula döndüler. Halk tarafın- dan pek fena karçılandıla, Fakat Abdülhamidin ihtiyar Abdülkerim paşayı feda ederek Mehmet Ali paşaya bağladığı ümitler de pek çabuk boşa çıktı! Golç paşa Osmarılı - Yunan mu. © harebesine dair yazdığı eserde Abdülkerim paşanın geri çağını. masını vakitsiz bülüyor, bunun Yun ordusunun perişanlığını icap den sebeplerden biri addeyi SARAY ve BABLÂLİNİN İl İÇYÜZÜ iler, Urtibas hakkı mâhfazdur — “Ayol, asker işleri gümrüğe tabi değil ki gümrükçü ile muamelemiz olsun!,, Tefrika No. 324 yeti cihetine gidilmek suretile tek- #ibine cüret edilemediğid “Abdülkerim paşa bu müdafaa: sile nazik ve inçe tellee dokun- pouştu, Lek * Paşa muharebenin payıtahttari idare edilmek suretile yapılan ha- #alari, ika edilen teahhurleri öyle katiyetle gösterdi ki mesele daha Ziyade kurcalansa ateşin saçağa saracağı aşikâr görüldi Muhakeme tehir edildi! Fakat ihtiyar serdarın İstanbul- 'da kalması da uyamadı. “Abdülkerim paşa Redif ve Mahmut Hamdi paşalarla birlike te evvelâ Limniye, sonra Rodosa nefyedildi. On sene kaldıktan son- Serdarı ekrem Abdülikerim paşa) ra Rodosta vefat etti, Serdarı ekrem Abdülkerim pa- şa askeri tertibatından dolayi he- sap vermek üzere muhakeme altı- ma alınmıştı. Fakat bu hareket saray için bir hata oldu! Abdülkerim paşa muhakeme esnasında kestirme yoldan gittiği müdafaasında şu yolda izahat verdiz (Düşman Plevneye hücum edin- ce sağ cenahı kırılmıştı. Eğer ku- mandaya müdahale olunmamış olsaydı ve ben halin icap ettire- ceği surette muhtar kalsaydım düşman Balkana ilerliyemezdi. Ne | gare ki uzaktan kumandaya mü- dahale işe başka renk kesbetti Evet, öyle oldü!... (Âskeri manevralari anlatir.) Bu manevralar icra olunsaydi düşmanın sol kanadı da kırılarak büyük neticeler alınacaktı. Saikai kader avdetimizi eitirdi. Düşmanin o sıradaki inhizamin- dan istifade edilemedi... Ne hâri- ci ve dâhili düşmânlarimizın, ne de mevkilerin ahvâline malümat- ları olmıyan zevat taraflarından kumandaya müdahele olunarak malümât üzerine edilmiş ve edile- isle semeresiz. bira icap İstanbul Rumelinin ehetimiye- tini takdir etmedi. Rumeliye ki Zumu olan kuvveti Sahuma | sarf ve istihlâk etti, İstanbulun hatasından dolayi mesul olayıni? islerim sekteye uğri dı. Ben bunları semeresiz. dü memeğe uğraşmâkta iken ve tam. #emere istihsali zamânında büs bütün hirmanım reva görüldü. Takdir edilecek yerde hizmiet- lerim kabahat sayıldı. Mücerret İstanbulun hatasından ileri gelmiş, bâzı uygunsuzluklar bana isnat olundu. Asker namusunu ihlâl eder su“ ette büyük hakâretlerle tevkif ve hüpsedildim.) 22 ağustos 1293, Serdar Abdülkerim paşanın as- keri plânının ve tertibatının tet- kik ve tenkidi askeri münekkitle- re ait bir keyfiyet olmakla müda- faasinın bu kısmında söz bittal onlara düşer. Bizim burada tesbit etmek iste- diğimiz nokta serdarın bir mah- keme huzurunda sârayın kuman- daya müdahale ettiğini Fesmen mahkümi- beyan eylediği hal yal | Gümrükçü ne karışıyor? Tokatlı Gazi Osman paşa Plev- | se müdafaası dağdağalarle meş- gul iken İstanbuldan (Sadık) im- zesile ve (cevabını telgraf başın da bekliyorum!) kaydile bir tek graf Bu Sadığın kim olduğunu tel graf memuruna tahkik ettirir. Es- ki rüsumat emini Sadık paşa ol. duğunu anlar. Meğer Sadık paya da harbin zü- hurunda Tuna valisi bulunmak hasebile mahalli malümatı var di- ye saraydaki öskeri meclise dahil olmuş! Osman paşa bunu öğrenince: — Ayol! Asker işleri gümrüğe tâbi değil ki gümrükçü ile mua- melemiz olsun! Muharebe işlerine Bunlar da mi karışıyor! Diyerek İâhavle çeker! ÇArkensi var) Radyo 22 Temmuz pazar İstanbul : 18.30-19.20 plâk meşriya- 1, 19.20-19.30 jane haberler, 10,30 21.20 Türk nik nemi ci, Ülkü, Sevim hanımlar). Ajan ve bora haberler; 2173022130 Bedriye Rasim banmın iürükle dan Varşova (LA14 m) — 20,15 Kart musiki, Zİ,İZ papüler konser 22.02 Lemberştem — neşeli meaiyak 2315 por ve hair babeiler, 23.30 öperetler. dep plaklar, 24/05 dana mus Bükreş (3645 m) —— 1815 Re men, miks, 19,03. popüler Röinen. ikisi (ünganmil), 2045 plak, 21 haftanın haberleri, İLLİ5 radye örket- tal, 20,15 Pati Ola atik Budapeşte (550,5 m) — 18 aske ri kömer, 19,13. Micar sağlar (çi an mümkin tefakatile). 21,25 #por haberleri, 21,40 taganni heyed, tarar ind koması; 23 haberler, 23,30 dana miki 24.15 çiyan musik, Prağ. (470,2 m) — 19,55 almanca haberler, 20.05 kürk sözlü ve iü: sikii nöyriat, 22 haberler, 23,20 pâk, 28.25” habekler, 23.30 Şrammel muz ski Viyana (508.8 m) — 20,25 Betbo- venin Süerleride oda musiki konae 2105 Serehade in Burggaktca 73 Temmuz pazartesi İstanbul : 18.30.19 fransızca ders, 19:19,30 Suat İsmati bey. tarafından kotfarana, , 19,80:21,20 Türk musiki nesriyat (Ekrem, Rüten, Cevdet, ke mani Cevdet, Şeret, İbrahim beyler Vecihe, Belma hanımlar), 21,20-21,30 alanı ve bona haberle, 2130:2230 Cemal Resit, İzzet Nezih, Laşinski, Me- gür Cemi beşler taralından da. m Varşova (1414 mi) *— 20,40 aske ri marslar Çelâk), 20,50 spor haberler 21,15 hafif musiki 21.50. haberler 22,12 popüler orkestra, 23,15 dana Viyana (5068 m.) — 20,40 Hel gar takimi eşeli musiki, 23,30 haber mâhür piyano © eserlerinden 24,50 dana musiki, “Akşam, ın edebi tefrikası: 39 PAT — Tahmin etmediğim işler çike &, Son vapura ancak yetişebil. dim, Seviye, elleri arkasinda, b: yukarıda mağrur ve biraz mü #ehzi bakıyordu. Gülümsedi — İzahat vermeğe ne mecbu- Hiyeliniz. var dostum, — Teklifsiz arkadaş değil miyiz. Ve gözlerini yere indirerek ilâve elti: — Bugünün pazar olduğunu Zaten biliyordum, Suat Rahmi onun ne demek is- tediğini anlamıştı, Fakat meşgul görünmeğe çalışarak tedi — Bir dakikanızı daha edeceğim, Yıkanayım, — Hay hay, Genç kadın içeri çekildi Kalfa yemek hazırlamakla mep- guldü. Suat Rahmi bugünkü abur cuburla o kadar ağırlaşmıştı © çetin tenis maçına rağmen acı- kamamıştı.. Kalfaya zahmet et- memesini söyledi ve hafif bir ki: yafet değiştirerek yazı odasına döndü. Seviye pek alışmış göründüğü bu sade odada eline geçen bir romanı okuyordu. Suat Rahmi içeri girerken ki- tabi kapa. — Ne istifadeli kütüphaneniz. var, — Ne okuyordunuz? — Burjenin etütleri... Psyeho- İogie de Vamour moderne. Suat Rahmi gülümsedi: — Halbuki siz bunun daha mükemmelini yazabilirsiniz. de ilmi? isaade İs- israf — Hayır... Yazmak başka me sele... Fakat romancıların, ruhi- yat âlimlerinin bu bahisteki fi- kirleri o kadar sakattır ki Delikanlı er vakitki gibi yazı- hanenin o koltuğuna yerleşmişti. Genç kadin elindeki kitabı evi- rip çevirip deva etti: — Muharrirler , romancilart köğdilerine göre bir kaç tip bu- lur, bütün kuvvetlerile önlara kahraman ya par ve onların hayatlarından ma- zariye, felsefe, ahkâm çıkarırlar. İşte bu da öyle bir şey. — Fakat Burje, üstat bir adam- dir zanmederim. — Ola Ustatlığını inkâr etmiyorum ki Aşk davalarında hendese, hesap kaideleri gibi ka- ti hükümler çıkarılmaz diyorum. Çünkü aşk insanların karakterle- rini, itiyatlarını, telâkkilerini yüklenir, önları Sil anlâtayım her şeylerini değiş- | tiren bir kuvvetlir. Onun işin muayyen bir kaç tip üzerinde tahlil yapıp ahkâm çıkarmak ma- nasızdır. — Olabilir. Fakat Bürjenin maksadı zannederim zamana, te- kilere göre değişen aşkları tahlil etmektir. Meselâ eskiden daha ziyade içli, müzmin, sakin sürüp giden aşklar vardı. Şimdi daha ziyade maddi, seyyal, ka- yarsız, bir anda parlayıp bir an- da sönen aşklar var. Bunlari da yapan, sürükliyen, ateşliyen ve söndüren mesel. para gibi, buh- Bunları inkâr edemeyiz değil mi? Genç kadin dudaklarını büktü: — Bunlar zamana göre aşkın çerezi, garnitürüdür. Fakat onun asıl bir mayası vardir ki ona şekil vermek güçtür. Sonra parayı, şöh- reki düşünüyorlunüz da İnsanla” rin ve cemiyeti Bürhan Cahit 22 Temmuz 1934 niyetlerini niçin hesaba katmıyor sunuz, Kitaplar, görenekler, seyahat ler, hayatın yeni yeni şekil kın da manasını değiştirmi Şekilsiz aşk daima vardır ve dai- ma birdir. Suat Rahmi böyle gönül dava» larını hiç münakaşa etmemi Sadece erkek ve kadının hayatta- ki karşılıklı vazifelermi taniyor, her bahsi bu ölçüden hesap edi- yordu. Genç kadın sualini izah etmek ister gibi hemen ilâve etti, — Amma kendinize ait parça- seniz saklayın, Yalmı eğlendiniz mi, onu anlatın kâfi? Suat Rahmi yorgunluk göste ren bir yaslanışla ayaklarını uza- ip kendini kanapeye bırakmıştı: — Tenis oynadık, dedi. Çok yoruldum. — Belli, Karanlık bastıktan sonra da tenis oynıyabiliyorsu- muz. Ne kuvvetli gözleriniz var maşallah! Suat Rahmi saat ona kadar ge- gen vaktin tenisle doldurulmiya- cağını ima eden bu suale birden- bire cevap veremedi. Yalnız. — Kollejde oynadık, dedi. Bi- zim eski mektepte. Oradan bura- ya gelmek bir mesele! — Demek Kolleje davetli idi- siz. — Onun gibi bir şey. Seviye, yanında getirdiği ince hanım siğaralarından birini yak- mak için kibrit ararken Suat Rahmi koştu. Bir kibrit bulup yaktı. Genç kadın ilk nefesin duman #eketile üfledi. Sonra gözlerini delikanlıya dikti, Bir kaç saniye baktı. Bu bakıtlarda çok keskin bir istihza vardı: — Suat bey, dedi. Sizinle ar- kadaş olduk. Binaenaleyh beni hattâ bir kadın gibi. görmenize bile Tüzum yok, Şu halde her şeyi olduğu gibi konuşmakta, anlat- makta ne mahzur görüyorsunuz? — Ne demek, anlamadım. — Ben sizin bugün nerede ol- duğunuzu biliyorum. — Nasıl? — Orası bana ait. Niçin saklı- yorsunuz. Bugün drekti ne davetliydiniz. Çünki — Evet! — Çünkü kizini isim günü idi, Suat Rahmi gülümsedi: — Mükemmel. Hafiye teşkila- tanız miki — Hayır, efendim. Bu kadar ehemmiyetsiz şeyleri öğrenme için hafiye teşkilâtına lüzum yok. Beh bir şey saklamam, Bir tele- fon her Şeyi aydınlatmağa kâ — Ya, demek telefon ettini Seviyenin, kaşları 3 İi hareketlerle kalkıp / iniyordu. İri mavi gözlerinde hamlık, sert- lik vardı. Suat Rahminin her za- man alıştığı © yumuşaklık kalma- maskı, Üstüste çektiği sigaranın dul manları etrafında mavi bir bulut yapmıştı. — Evet telefonla aradım, de- di. Bebeğe davetli olduğunuzu öğrendim. Delikanlının bir şey söyleme ne vakit bırakmadan ilâve etti: — Zâten büğünkü telefon ha- Berleri biribirinden farksızdı. (Arkasi var)