Sahife AKDENİIZDE TÜRK AKINCILARI İSKENDER FAHREDDİN Yazan; (Andiriya) nın başı suyun üstünde bir kaç defa göründükten sonra kaybolmuştu. Murat reis, adanın bütün ormanlarını ateşlemişti.. Korsan (Andiriya) kaçıyor mu? Bu topun üstüvanesi büyük ve geniş olduğundan, humbarası da ona göre yapılmıştı. Gemi yavaş yavaş doğrulur- ken, endaht edilen humbara, sâ- bildeki çamlıklarda patlamış ve ığaçları müthiş bir alev dalgsı sarmıştı, Ömer bey: — Az kaldı batıyorduk..: Diyerek, Muradın kolundan çekiyordu. Geminin içini keskin bir nk istilâ etmişti. Büyük humbaralar atıldığı zaman topun ağzında kılan ilâçli küherçilenin meşretti- ği bu kokuyu biraz sonra hafif mavi bir duman takip etti Ve işte, lam bu sırada denizin üstünde birdenbire kim olduğu anlaşılamıyan bir adamın çırpın- tıları görüldi A. Gemi sol taral denize gemicilerden birinin düş- tüğünü tahmin ederek güvertede koşuşuyorlardı. Denize düşen gemiciyi arama- Za başlamışlardı. Fakat, bu sırada Muradın ar- kasında duran Kara Alinin yük- sek set ildi: © Andiriya meydanda yok... Ömer ve Murat beyler arkaları. na bakındıla Andiriyayı görmediler, . Rum tabibi hayretle uzakta görünen bir başı göstererek: — Onun suya atıldığını gör düm. İşte ileride balık gibi yü” zerek gidiyor... Dedi ve herkes basini o tarafa çevirdi... Elli kulaçtan fazla ile- rilemiş olan Venedikli korsanın yüzerek kaçtığını Bu kadar mükemmel techizatı Tolan eşsiz bir harp gemisinden bir esir Venediklinin kaçması Mura- 'dın alnını ağartacak bir hadise değildi, Murat reis hiddetinden yumruklarını e sıkarak okçulara ve topçulara emir verdi: — Okçular! yaylarınızı geri- niz! Ve topçular... Firariye ateş ediniz! Okçular derhal yaylarını gerdi- ler ve denizin üstüne ok yağmu- Tu yağdırmağa başladılar, Bir ti raftan da küçük çaplı toplar at: ediyordu. (Andiriya) uzaklarda bir kaç defa göründükten sonra kaybol- muştu. Gözcüler etrafı araştıri- yorlardı. Andiriyanın Türkleri ga- yattığı sirada ırtmak için, suyun altında başka bir istikamete doğru yüzdüğü an açılıyordu. Ömer be, — Düşmani elimizden kaçır. dık. Buna sen sebebiyet verdin! Diyerek Murada çıkışmağa “başlamıştı. Murat reis: — O, bu adadan başka bir ye e gidemez. Etrafta bundan: da" ha yakın bir sahil yoktur. Onu bulmak için bu adayı icap eder- se altüst ederim. Diyordu. Hekikat olan bi yardı. Andiriya firar etmi artık su üstünde görünmüyordu! Gözcüler ümitlerini kesmişler. a Tetrika No. 114 "Andiriyanın müthiş bir olduğunu iler biliyor- du. Herkeste şu kanaat vardı: Andiriyayı suyun içinden bulup çıkarmak imkânsizdi! Arka kamaranin kapisi önünde iki yelkenci, denize bakarak ko- muşuyorlardı: — Andiriya sahiden korkula- cak adammı — Atılan toplar beyhudedir. Onu şeytanlar bile bulamaz. © — Peki amma, bu adadan baş- ka nereye gidebilir? — Herif aptal değil ya., Bu kü- çük adaya zaman çarçabuk elde edileceği bilmez mi? — Ya nereye gidebilir? — Enginlere açılır... — Yorulmaz mı? — Yorulduğu zaman kendisini Suyun akıntısına kaptırır, çırpın- maatn su üstünde yatarak gider. Onur. ne emsalsiz bir yüzücü oldu- ğunu bilmiyor musun? — ÇeX yazık oldu. Andiriyayi su mahzeninden güverteye çıkar- mamalıydılar, — Evet, Bu bir tedbirsizlikti. Fakat, bu kadar de bu herifin kaçmağa teşeb- büs edişi de insanım parmağını Zzında bırakacak kadar hayret edilecek bir hadisedir. Jüzetta, kamaranın kapısı önün- de yavaş yavaş konuşan bu iki in dertleşmesini işitince geniş bir nefes almıştı, Gemideki koşuşmalardan ve ardı sera lan toplardan da Andiriyanın kaçtığını tahmin etmemiş değildi, Gemicilerin muhaveresi, korsanın firarını teyit edince, Jüzette yata. Zının kenara oturdu işte, dedi, şimdi milletime ve memleketime büyük bir hizmet ektim. Bundan sonra ölsem de gö- züm arkada kalmaz. kişinin atı (Marmara Kartalı) adanın ar. ka sahillerini mütemadiyen top- la döyüyordu. Çam ormancıkla baştanbaşa ateş almıştı. Sahi alev o derece sarmıştı ki, deni den bir adamın buraya iltica et- mesi şöyle dursun, ağaçlar da yaşıyan hayvancıkların denize atıldığı ve bir çok mın bu sahillerde ba- imkân yoktu. Buna Murat reis te kanaat getirmişti. Şimdi (Marmara Kartalı) adanın meskün cephesine doğru dönü- yordu. Buradan şehre yanaşacak ve vaktile Fatihin prens Dimitri- yosa verdiği bir kı hak olan, Rumlarla meskün bu k adaya yanaşarak, halk ara- sında şiddetli bir aı caktı. Murat, Andi daki yerliler tarafından himaye görebileceğini umuyordu. Zaten (Kaçakçılar adası) ma- mile maruf olan bu Adadaki Rum- ların bir kısmı balıkçılık kısmı da kaçakçılıkla geçi Muradın kanaatına ve düşünü- şüne göre korsan Andiriya bu adadan başka bir yere kaçamaz- dı, (Arkası var) adaya mül du, Vapurun tenha bir köşesi aradı, buldu. Yerleşti, En alt ka: marada kimse yoktu. Bir kere esnedi, bir daha esnedi, bir da- iha, bir daha, bir daha esmedik- ten sonra yavaş yavaş gözleri k: yandı. Başı kendiliğinden bir ye- re dayanmıştı. Vapurun hafif hafif ması ona küçüklüğünde | yattı rahat beşiği hatırlattı. M: nin uzaktan uzağa işitilen gü #üsü, kulağına tatlı bir ninni bi geldi. Vapuru Büyükadaya, Heybe. liye uğrıyacaktı. Fakat © İsta bula çıkacağı için rahat rahat uyuyabilirdi. Adamakıllı kendisinden geçti. Tatlı bir rüya görüyordu. Bir plâjda imiş, - Hayırdır inşallah koskoca göbeği ile kumların i ne gömülmüş. Etrafını bir çok genç kızlar, genç kadınlar sar- sallar Kimi ayakta onun omuzuna dayanmış, kimi başını onun di- zine koyarak uyumuş, kimi şaka- laşıyor, kimi çimdik. atıyor... Öy- le bir âlem ki ya hey. Fakat birdenbire hafif bir san sini ile bir güzünü aralıkladı. Aman Allah!, Acaba rüyası de- vam mı ediyordu. Aralıkladığı tek gözile ne güzel bir manzara karşısında kalmıştı. Dört nef bacak. Tıpkı bi smdaki plâjda gördü de bacaklardan. Tam karşısında iki genç kadın oturuyordu, ikisi de biribirinden güzeldi. Sarışın, tatlı bakışlısı karşıdaki kanapeye Zını dayamıştı. Etekleri aşağı düştüğü için güzel bacakları iyi- ce görünüyordu. Şimdi Naci bey gözlerini açsa, yani resmen uyansa bu tatlı man- Zarayı seyredemiyecekti. Genç kadın hemen bacaklarını örtecek- ti. Karşılarındaki adam uyuyor diye böyle sereserpe oturmuşlar- dı. Naci bey bir gözü aralık oldur ğu halde uyuyormuş gibi yapı yordu. Genç kadınlar fısıllı ha- inde konuşuyorlardı — Amma ne derin uykusu var.. — Ya sayıklaması? — Neler neler de ki?. Naci bey şimdi müthiş bir me- yaka düşmüştü. Acaba ne sayıkla- 5, ne söylemişti? Münasebetsiz bir şey ağzından çıkmışsa fel ket... Âdeta utanıyordu, Onlar gene konuşmağa başlar mşlardı: — Şimdi bunun yüzünü gözü- nü iyice boyamalı, Öyle ağır uy- kusu var ki vallahi farkında ol- — Uyanır, — Uyanmaz. Beni kızdırma. Yaparım da hani Rujla yanaklarına toparlak to- parlak kırmızılar. Sürme ile bıyıl sakal... Tabii hiç farkında olmadan kalkıp köprüye çıkacak. Sen vaziyeti düşün. söylemedi Naci bey yüzü boyalı çehre, düşündü. Az daha kendisini ta- tamıyacak gülecekti. Tabii uyu. madığı da anlaşılacaktı. Bin mü külâtla kendisini tuttu, Onları dinliyordu: — Acaba bunun da karısi var pardır?. — Neden sordun?. — Çok çirkin... Şu vücudun hantallığına bak, Ne çirkin uyu- yor. Naci bey az daha kalkıp kav: ga edecekti. Fakat sisinden «8 sabır... Sabret Nacil» dedi. © — Sahi ne sakil uyuyuşu var, Amma belki zengindir. — Zannetmem, zengin yel — Belli olmaz ki. zengin olur da o zaman iş başka- laşır. Gözlere dünya güzeli gibi görünür. — Kuzum sen Ahmetten ayrıl- din mi — Ayrıldım tabii. Bırak ca- ir Beş parasi Bakarsın bey yattığı yerde küçük hanımlara fena içerlemişti. İçin- den «durun, dedi, şimdi ben si, ze gösteririm.2.... Ve yattığı yerde yalancıktan sayıklamağa başladı. — Şekerim... Dur... anahtarlarını alayım... Aralık gözile de karşiyi iskan” dil ediyordu. Genç kadınlar heyecanla biri- birlerine baktılar. — Işittin mi?., — İşittim.. Kasanın anahtarla ri dedi. — Evet.. Kasanın anahtarlar Naci bey sayıklamasına de - Al çek defterimi stediğin kadar yaz, imzalayım. Kopar. ,enç kadının heyecanı kat- — İşittin mi2. — işittim.. Çek defteri dedi. — Evet çek defteri. Naci bey sayıklıyordu: — Otomobili ben mi idare ede- yim. Yoksa şoför gelsin mi?.. Beyoğluna çıkalım. Hani o gör düğün incili yüzi Olur mu?. Sustu, Karşısındaki heyecanlı fısıltıyı dinlemeğe başladı. — Duyuyor musun? — Duymaz olur muyum biç? — Kasa anahtarı, Çek def- #&ri. Otomobil, şoför, yü. zük... Bu zengin adam canım... ü sana alayım... — Zengin olmasa böyle sayık- | lamaz. — Bu zengin sayıklayışi... — öksür... Hafif hafif öksür. — Artık uyansa ba Köprüye geliyoruz. maz. Çıkıp gider... hafif öksürdü Fakat Naci bey hiç işitmemez- İikten geldi. Sayıklamasına de- vam etti: Vakit kal- Esmeri hafif Taksimdeki apartıman mı? Senin olsun şekerim! Sarışın kadın sinirlenmişi — Ay Sacide çıldıracağım. öksür ayol. Nerede ise vapur Köprüye yaklaşacak... öksür... Duydun mu? «Taksimdeki apar- iman senin olsun şekerim» dedi — Duydum... Duydum... öhhö öhhö... Öhhö, öhbö... Lâkin Naci bey bir türlü işit miyordu: — Yeni otom Acentaya telefon et.. Sor baki Sarışın kadın bayılacaktı? — Deli olacağım... Uyandır şunu., Bak otomobil aliyor. Uyat dır, uyandır... Dürt... ikisi birden: — Beyefendi... Beyefendi... Köprüye geliyoruz efendim, Va- purda kalacaksınız... Naci bey yeni uyanmış gibi gözünü açtı. Radyo 16 Temmuz Pazartesi İstanbul £ 1830-19 fransizca ders, 19-19,30 Dy. Ali Şükrü bey tarafından | konferans, 19,30-21/20 Türk musikisi, neşriyatı. (Ektem, Ruşen, Cevdet, kesi mani Cevdet, Şeref, İbrahim beyler ve" Vecihe, Belma: hanımlar), 21.20-21,30 ajans ve borsa haberleri! 21/30.22,30 #tüdya orkestran, halil mutki. O Varşava (1414 m) — 19,15 oda ikisi, 19,55 güzel sanı 20,40 plâk, 21,12 hafif orkestra ikisi, 21,50 haberler ve zirsi m 22,12 “popüler senfonik orkestra konseri, 23,15 dans musikisi. mi Bükreş (3645 m) — 13-15 güne düz neşriyat, 19,05 karşik meşriyat, 20,15 radyo orkestrası, 22. taganbili konser, 22.30 piyano konseri, 23 hâz berler, 23,30 kafekonser. “ Preğ (470,2 m) — 21.50 çift pi yana konseri, 22,10 Bretislavdan maz kil, 23,15 pil : Budapeşte (350,5 m) — 1945) plâk, 21,30 konservatuvar. salonlarm- dan naklen oriz konseri, 23,15 cazbant, 24,30 çikan musiki 7 hu. Salı İstanbul 3: 18,30-19 plâk eşriyati, 19-19,30 çocuklar enil bey), 19,30:21,20 Türk musiki meş Byalı (keman Reşat, tanbur Mesut Ce. nil, kanun Vecihe, Muzatfer, Vedin Re hanımlar ve beyler), 21,2021,30 | ajans ve hora haberleri, 21,30-22,30 | stürlyo caz ve tango orkestrası tarafın? “dan dans isis. ; Varşova (1414 m.) — 18.15 orkes ira konseri (senfonik), | 19.15 plâk, (piyano), 20,15 hafif komek, 2050 #por, 21,05 mmariki bahisleri, 21.12 plâk ile Vannerin (Tristan) ve (İsok de) isimli mutikili dramı. Bükreş (364.5 m.) — 19.05 Metoi 20,45 plik, 21.15 senfonik kon” ser, 22,15 senfonik konserin devamı, 23 haberler, 23,30 plâk, Prağ (4702 m) — 21.25 Ortaya dan tapannili konser, 21.45 filârmenik konser, 22 haberler, 23,15. Sehmmel konseri, 23,45 haberler. Budapeşte (550.5 m) Amele birliği tarafından manlan, 22,10 Odeon ve Parlafan plâE- 3” opera orkestrası, 24 çiğen muz takim. Viyana (506,8 m.) — 20,55 opera 22,55 akşam konseri, 23,30 24 konser, | plük (gece mu Abone Ücretleri Türkiye Benebi SENELİK 1400 kurup 2700 leuruş SAYLIK 750 >» 1459 3S AYLIK 400 » 800 TAYLIK 150 >» — Tosla ilühadına dahil olrayan cenebi memlakatlur: Senetği 3600, altı aylığı 1000, uç aylığı 1000 kuruştur. Are dell iç iri Be yaragi ETE zi Tebiülahır 4 — Ruzhuzır S5. lmak Güneş Öğe kimi Akşam Yam E 6S0 901 440 5 AZ S7 Va 209 AMA rü 1618 1940 Tlaretsne: Bal Acımusluk Sk, 18 Ne. — Teşekkür ederim hammer fendiler. — Ne güzel, ne tatlı uyuyor. dunuz....Maşıl maşıl... Tıpkı bir gocuk gibis. Uyuyuşunuzu sey- rettik, Uyandırmağa kıyamadık. efendim, — Teşekkür ederim. Vapur yanaşmıştı. Beraber çin kıyorlardı. Esmeri. — Aman hava da yağmurlu. Eyvah nasıl gideceğiz? Naci beyt — Sizi otomobille bırakayım efendim. İsterseniz şöyle bir de dolaşırız, İkisi de gülümsediler: d — Teşekkür ederiz, Sizi rahat #ız etmiyelim. i O gün dostları Naci beyi iki genç ve güzel kadınla Karaköy, den otomobile binerken gördü ler, Bir yaldız Z.D MMMME