AKŞAM AKDENİIZDE TÜRK AKINCILARI Yazan: İSKENDER FAHREDDİN Tetrika No. 94 Jözetta (Ödelek Ahmed)i denize attıktan sonra dümene geçti. Kara Ali karanlıktâ bıçağına sarıldığı zaman ince bir ses işitmişti: “Çabuk, bana Murat reisi çağır! , Dümen başında kim var? Kara Ali kendi kendine: — Geminin içinde vakitsiz öt mek istiyen bu baykuşu gebert- meden, kimse rahat edemiyecek. Diyordu. # Dümen başinda karanlıkta oy- Biyan bir gölge gör: — Ahmet.. Kendini iyi zaptet! Fırtına artıyor... Diye seslen: Kara Alinin sesini herkes tani- yordu. Bu sese cevap veren olmadı. Kara Ali dişleri ıcırdatarak elini koynuna götürdü: — Ahmet... Yedekçi göndere- yim mi? Dalgalar fazla. Dümeni tek başına idare edebiliyor musun? Biraz sonra ince bir ses cevap verdi: Yardım istemem... ine! Kara Ali birdenbire olduğu yerde mıhlanıp kalmıştı. O ne?! Jüzettanin sesi Ve dümende ondan başka bir kimse yoktu. Bir gülge ve bir baş görünü yordu. 5 Haydi tanın gölgesi.. Jüzettanin 7 Kara Ali Ne ileriye, ne geriye bir adım atamıyordu. Kara Alinin sağ eli, biçağının sapında... Ahmedi arıyordu. — Dümenci nerede? . Diye sorabildi.. Ve düşmemek için yelken iplerinden birine sa- rıldı. *” “* — Jüzetta yüksek sesle bağırdı: ” © — Murat reise seslen. Buraya gelsin. © Kara Ali hayretinden çatlıya- Teak Ödelek Ahmet meydanda yoktu! Baş güverteye koştu.. Muradın yanına sokuldu: — (? — Reis, seni dümenden çağır Jorlar. Murat reis güldü: 3 — Ahmet sıkıştı galiba! Ona Bir yardımcı göndermeli. 3 Kara Ali: 4 — Dümende başkasi var, re Ahmet meydanda yok. Diye söylendi. Murat reisin car — Bana sormadan dümenden nasıl ayrılabilir? Diyerek, baş güverteden dü- “mene geldi. — Ahmet, neredesin? Bu suale Muradın karısi şu ce- yabı vermişti — Ahmet dalgalarin arasinda... Ve yere çökerek bitkin bir sesle haykırdı: ms ”— Bayılıyorum, Murat! /kamarama götür... Murat reis hayretinden küçük “dilini yutacaktı. Karısının cesaret ve melaneti karşısında söyliyecek söz bulamıyordu. z Jüzetta: — Ahmet denize düştü.. Boğul- du, Dümeni bir saattenberi ben kullanıyordum. Diyerek Muçadın kolları arasi- na yıkıldı. şalamıştı, sıkılmişti. Beni Kara Ali derhal dümene geç- mişti, Murat reis, Kara Aliye: — Dümenden ayrılma! Dedi... Karum kucaklıyarak kamarasına O güne kadar denizcilik tari binde bu derece korkunç ve heye- canlı bir hadise görülme Muradın her cihetten talihi açıl- Fena ruhlu kimseler Mura- dın etrafından birer birer uzakla- şiyordu. Murat, Ahmedin denize kolay- verecek kadar aptal bi adam olmadığını biliyordu. Bu iş- 4e Jüzettanın parmağı olduğunu anlamıştı. Zaten Jüzettanın heye» canı da bunu gösteriyordu. Murat karısının yüzüne su serp- ti ve kamarasında yatan Hüseyi- ne seslendi — Rakibin denize düşmüş. eyin yataktan başıni kak — Ne diyorsun, Murat? Kurta- Tamadınız mi? Jüzetta yan gözle baktı — Kurtulmasini mi — Yok., Fakat Boğuldu demek, öyle mi? — Allahtan bulsun dememiş miydin? İşte... Allahtan buldu. Ayağı burgulmuştu.. Sendeledi.. Denize Boğuldu. Dümeni bir saattir ben idare ediyordum. Murat reis karısının yanakların- dan öptü: — O vakit neden seslenmedin? — Dalgaların arasında kaybol. sun diye bekledim. — Bu fırtınada deni adama yardım edebilecei sanıyordun? Hüseyin hâlâ inanamiyordu: — Muratçığım, ge ir defa ara bakalım! Ne olur, ne olmaz.. Bu herif sakırga gibi, geminin bir tarafına yapışıp çıkmıştır belki... Jüzetta güldl — Sesi dalgaların arasırida kay- boluncıya kadar arkasından bak- tam. Onu, dünyanin şeytanları bir araya gelseler kurataramazlardı Hüseyine Hüseyin tekrar başını koydu: — Oh. Düşmanım gebermi Artık rahatça uyuyabilirim. Murat reis karısının başı ucun- da duruyordu. Jüzetta kocasına hakikati anlat- yastığa mak istiyordu. Muradı kolundan | çekti ve başını omuzuna dayadı — Yukarıya hava almağa çik- mıştım. Dümende Ahmedi göre- ceğimi ummuyordum. Karşılaşın- ca konuşmağa oldum. Senden şikâyet etmeğe başlıyarak ağzından lâf aldım. Ahmet meğer Karaman beyinin adamı imiş. Ve ibrahim bey bizi (Köycük) civa- rında bekliyecekmiş. Kale muha fızı Hamza bey de Karaman beyi nin adamı imiş, Gözünü aç, Mu- yat! Köycükte bu herifle karşılaş- madan ve onun yeni bir tuzağına düşmeden kalkıp başka bi na gidelim, Talihimiz her zaman bize bu kadar yardım etmez. Ve Muradın kulağına eğilerek: mecbur Radyo 26 Haziran salı İstanbul: 18,30 - 19 Plâk neşriyat 19 - 19,30 Çocuklara masal, 19,30 21.20 Türk musiki neşriy Mesut Cemil B. Vecihe H. Vedin Riza H.) 21,20 - 21,30 Ajans ve bora haberleri, 21,30 - 22,30 Ce. mal Reşit B. İzzet Nezih B. Memit Ce. il B. oda musiki komser, Varşova (1414 m.) — 18,15 Trio oda musikisi, 18,15 plük, 19,15 tazanı ili piyano konseri, 19,45 muhtelif ba hisler, 20,15 Kafekonser, 21,12 operet temsil Bükreş (364.5 m) — 13 her gün kü neşriyat, 19 orkesten takımı, 20.45 plâk, 21.15 senlonik konser, 22,30 plâk, haberler. Roma (420 mu) — 21,45 oda mü. sikisi, 22,43 bir perdelik kormedi, 23,15. dans münkisi, Budapeşte (550.5 m.) — 20,40 pi- yano konseri, 21.10 tiyatro, 23 caz takımı, 23,40 Budapeşte konser orker- ri Viyana (506.8 m) — 21 V filarmonik heyeti, 2.40 odu 23 haberler, 23,30 bür musiki habe, 12 Bar müsikis 27 Haziran Çarşamba İstanbul : 18,30 fransızca ders, 19 mponoloğ şehir tiyatrosu artistlerinden Muammer bey tarafından, 19,30 “Türk musiki nesriyatı, (Mesut Cemil bey, Ru- en Ferit bey, Cevdet bey, Vecihe har nun, Semiha kanım, Mustafa bey), «bu aksam Münir Nureddin bey de iştirak edecektir». 20,20 ajans ve bora ha erleri, 21,30 orkestra konseri, karışık Varşova (1414 m.) — 18,15 tapan pi, 18,35 piyano konseri, müsahabı 15,15 oda musikisi, 20.15 plâk, haber ler vs, 21,12 kore iştirakile hafif or. kesir musikisi, haberler, 22.12 tavan seri, 23,30 dans musiki Bülereş (3645 m) — 19 orkesra (Papiiler şarkılar), 20,45 plâk; 21,15 musiki parçalan, 21,45 tagannili beye melmilel musiki, 22.45 gitar havayen konaeri, Budapeşte (550.5 m.) — 21 opera kes 22.15 <eebi haberleri, 22.30, gisan takımı, 23,13 caz takımı Viyana (506.8 m) — 20,10 Ope- | yalaydan aşk şarkıları, 22,10 aktünlie, 22,25 mandolin konseri, 23. haberler, 2345 mandolin orkestrası, 24,45 dana musikisi, 1 dans Ilk operamız (Baş tarafı 7 inci sahifede) rederken umumi intbalar itiba- rile kendimizi Avrupanm her hangi bir operasında farzedebi- ecek kadar duygulandığımızı da söylemek hem hak hem kadirşi- naslık olur.» Bundan sonra makale tiyatro- mun ve güzel ları hayatındaki büyük rolü ettikten sonra bunlara devletçe alâka gösterilmesi zaruretini kay- dediyor ve diyor ki: «Biz fikrimiz, duygularımız gi- zevkimizi de ıslah etmek za- bi ruretindeyiz. Bunun natkârlarımızın, — artistlerimizin eserlerini, faaliyetlerini ancak bu de böyle düşünmesini İsleri e ei Yeni neşriyat YALAZA Enişte ve baldızlar | Büyük milli roman (AKŞAM) ın Adana mubabiri Bürhan Sadık bey tarafından ka leme alınmış güzel ve meraklı bir romandır. Karilerimize — tavsiye ederiz. Akşam matbaasında basılmıştır. fiyeti 60 kuruştur Tevzi merkezi : AKŞAM KiTAPHANESİ — Bunları dinledikten tahammül edemedim, dedi, yanım- da ayakta duran Ahmedi birden- bire şiddetle ittim.. Ve denize dü- gördüm. Bu cinayeti yaptım, Muratçığım! Seni sev | üm içime. (Arkası var) senin için Her akşam bir hikâye Feriha, harp zengini dostuna: — Şekerim, dedi, bu akşam Yıl- dız gazinosuna giderek bir bakara oynamak için içimde öyle bir ar- bu güzel kı le ehemmiyetsiz bir arzu- sunu neden esirgemeli?, — Kaç paralık bir bakara oy- namak istiyorsun? — Bilmem... Bin lira yetişir, — Peki, veririm. Fakat, bari, bakara oynamasını bilir misin? — Bilirim yal Otuz numara kazanır. — Ya büş? — O da nedir? — Anladım ne kadar bildiği İ Cüddamını çıkarmış, tereddüt ediyordu. — Bana bak, Feriha, İyi dü- gün. Şu bin lirayı alıp kaybede- ceksin İstersen bununla sana o is- alayım, Bek hangisini tercih edersen? Feriha, bağ ağızlığını ağzına götürerek sigarayı derin bir çekti. Beş on saniye düşündü, cevap ver. — Kolayını buldum, dedi, Beni | (piyano refakatile), 22,0 piyano kon-) dinle, şekerim, bakarada kazanır.) hanım onu kaybetmişti sam bu kazandığım para ile yü- | züğü ben alırım. Kaybedersem be- ni teselli etmek icin yüz alırsın! — O! Doğrusu pek kârlı bir iş yapmış olacağım. | — Aman sen de! Aç gözlü! o kadar kişinin hakkını yiyerek cep- lerini doldurdun, yetişmiyor mu )sana? Kumarda şansım olmazsa bana bir yüzük alamaz mısın? — Peki peki... Sen me iste: de ben olmaz dedim Ferihacı- “ex a bakara masasının a, pek fazla hatalar yapmamak için oyunculara dikkat etti. Sonra oda başladı Yüz elli liralık bir el vardı, Bam kol diye bağırdı ve kazandı. Oy- mamakta devam etti. Bi önünde iki bin yüz elli miştı. Bu sırada dostu gini Safa beyin yaklaşt ince kazandığı paraları çanta- sına koydu ve ayağa kalktı. — Ey, Feriha, ne yaptın — Telihsizlik! Hepsini kaybet tim, Yüz elli liram kaldı. Ağla mamak için kendimi zor tutuyo- rum, — Şans bu. Sinirlenmeğe mana! — Haydi bakalım. Derhal otomobile atlıyarak Bey- oğluna geldiler. Vitrinde gördük- leri yüzüğü çıkartıp baktılar. Tam. Ferihanın parmağına uyuyordu. Safa bey Feri- i yalnız bırak, iki gö- züm, dedi. Şunun pazarlığını ya-| — Pekâlâ, ben eve gidiyorum. Esvap değiştireceğim. Seni bek- lerim, Feriha sevinçle dişari çıktı, Sa- fa bey Ferihanın el çantasını unut- muş olduğunu gördü, aldı. Duy- | duğu bir meraka dayanamıyarak çantayı açtı. İçinde iki bin yüz elli Vira buldu, — Şu yalancı kız bakarada kar) zanmış demek! diye söylendi, Ona bu yalancılığından dolayı bir ders vermeli... Çantayı cebine attı, Yüzüğün | parasını verdi, eve döndü. İçeri” çirmez Feriha haykırmağı) — Çantami gördün mü? — Nasıl çanta? i — Elimdeki çanta canım, Kus, yumcuda bırakmış olacağım. — Zannetmem şekerim, Mey. , danda hiç bir şey yoktu. Belki bas kara masasında bırakmışsındır? | — Bilmiyorum, ne felâket, AH, öyle bir yanıyorum ki. — Adam sende, Yüz elli lira için bu kadar acınacak ne var? i O kadar paran kalmıştı, değil mi7, — Evet... Evet... Yüz elli lira, Şimdi ne yapmalı bilmiyorum! A — Merak etme, gazetelere bir lin veririz. Çantanın kayboldu- ğunu söyler, bulana mükâfat vadederiz, Belki faydası olur. “ Safa bey soki iz bir adam buldu, yaklaştı. ana bak, evlât, dedi. Beş dakika içinde bir lira kazanmak ister misin? — Sorar mısın, ağabey! — Öyle ise, dinle beni, Şu keti al, İçinde bir çanta var, Bir, Tarif ede ceğim adrese gider, Feriha hanım diye sorar, verirsin. Yıldız gazi- nosunun bahçesinde bulduğunu lersin. Al lirayı, Haydi gel, evi göstereyim, Adam evden içeri girdi. Safa B." | de biraz bekledikten sonra yuk çıktı. Apartıman kapısı rerken içerideki gürü Ferihanın sesi, adamın se: metçinin sesi biribirine karışmıştı, Feriha haykırıyordu: — Koş, kız, çabuk telefon et. Polisler gelsinler, bu adamı tut- sunlar, iki bin liramı çak miş, Ny — Fakat hanım... i Sus, hırsız herif! Bana yüz elli lira getirdin. Çantada iki bin yüz elli Tira vardı İsbat ede-, dedi. Çantada iki bin yüz el vardı? Demek bana yalan söyle- din? . Feriha hüngür hüngür ağlaması ğa başladı. Safa bey şaşırıp bakan adamın eline beş lira sıkıştırarak evden savdı. Hizmetçi odasına çet kildi. Feriha uzun uzun hıçkirdiktani * sonra Safa beyin boynuna sarıldış — Affet, beni şekerim... Bir daha yalan söylemem, Fakat bu herif benim iki bin liramı çals Bu muhakkak. — Aldanıyorsun, alık! İşte pes raların... Sana bir ders olsun diye onları ben almıştım... . Hikâyesi Posta itihadına dahil olurayan. ecnebi mamlakatiur: Seneliği 2600, altı aylığı 1900, 0Ç aylığı 1000 kuruştur. Karo tebii çin yirmi. beş Kuruşiuk pul göndermek lüzumdir. ak Güne Öğe lik Hye Ye EGM BAŞ aş2 öp İZ 203 Ve 29 40 AZ 17 19S MA Tarehaze; Babi Aamusluk Sk. 4 13X0,