mmm 26 Haziran 1934 Yer yüzünde cehennem.. “Denizde kurt çoğalınca bizim işler de çoğalır. Bu mevsimde kurt boldur..,, Bir yanda sıra sıra kazanlar dizilmiş içlerinde fokur fokur zift kaynıyor Yer yüzünde hakiki bir cehen- görmek nasip oldu, Bir yan zift kazanları... Altlarında kalın kalın odunlar alev alev yanı: yor. Zift kazanımın dört beş adım yanından geçmek bile kabil de Bil, şeffaf bir alevin ta ortasma düş iraz yaklaşsanız sanki beyaz, müş gibi buram buram ter içinde kalıyorsunuz. Ta tepenizdeki gi muazzam bir zift kazanı, Bütün etrafı boğucu, bunaltıcı, gayet 8- cak manın içinden sesler g* — Zift kazanına kepçeyi dak dir. — Meşaleyi buraya İri adamlar ellerinde lar. Tam manasile yer yüzünde cehennem... Kalafat yeri Koskocaman bir mavnayı yan Yatırmışlar, ellerinde meşale şek lindeki büyük sopalarla mütema- diyen ziftliyorlar, Kazanların ta ortasında... Bir yanda büyük ateşler yanıyor, bir yanda zift kaynıyor. Kimi rindeki mintanı da atmış, yalnız bir pantolonla çalışıyor. Burasi gayet büyük bir vapurun a larını andırıyor, Ötede, — Heyamol. — Heyamol. — Çek... Laçka!, Sesleri işitiliyor. Tamir edilecek! büyük bir yelkenliyi dağ gibi otuz delikanlı Karaya çekiyorlar, Zift. İiyenlerden biri terini silip dinle- nirken yanına yaklaştık: — Kolay gele... — Eyvallah efendim... İsten yüzümüz eözümüz karardı. Bir paydos yapsak ta kendimizi deni- ze atsak. İşten sonra denize mi girer. siniz? — Başka türlü başa çıkar mı ki. Kömür amelesi bir, biz iki... Sa- bahtan akşama kadar çalışıp kap- kara kesiliyoruz diye bizi hamam- lar almaz. Hele kömür amelesini hiç bir hamam kabul etmez, Bu- nun için limanin kömürcüleri mü- dür Hamdi beye müracaat etmiş- ler — Efendim, bizi hamamlar böyle kapkara kabul etmiyorlar, böyle arap gibi eve de gidemi- yoruz... Ne yapalım?. demişler. Hamdi bey de onlara gayet yük hamamlar açıyormuş, yi pa ayı veren girip cıbır cıbır yıka- macakmış. Şimdiki halde onlar de buraya geliyorlar. İşten sonra karı şılıklı denize giriyoruz. Her gün mü her gün... Hem biz her sene — Peki kışın... — Kış bizim işten tur, Kış gelince bizim işi hiç bir şeye değişmem. Yanında harıl harıl ateş yanar, fokur fokur kazan | * kaynar, Sırtını ateşe verip çalış- mağa başlarsın. Ayazmış, buz- Hiç dinleme, has sandala zifti ooh!, Amma bu yi kanmak cihetinden kışın darda kalırız işte... — İşler nasıl? yük alevler tüten meşaleler dolaşıyor- zılınca karşımıza sıra sıra kayn: duman sarmış. Bu kara du- ie, Ellerinde al — Bugünlerde Allah bin bin be- Teket versin... Denizde kurt çok.. Bizim iş kurdu bakar, Denizde çok kurt olunca iş te çok olur. Çün kü sudaki küçük kurtlar sandalla rın, yelkenlilerin diplerini yer, tahtalarını kemirir, İşte o zamani kalafat yapmak İster, Bu mevsim- lerde de kurt çok olur, bize iyi iş geliyor, Kışın dersen denizde kurt azalır, bizde iş te azal Bu kurt efendime söyliyeyim, öyle dehşetli bir kurttr ki yalnız. kayıkların değil, insanların vü- cuduna bile zarar verir. Kurt bu Kurdun hakkından zift Zift e kurt bırakır, ne bir şey. Bak sen benim saçlarıma... Baktım gayet gür saçları vardi. — Gördün mü? — Gördün — Bak... Biz gocuklariki ier| Simavda imtihanlar bitti Simav 18 — Orta mektep İmti */, 60 nlsbetindedir. Uk mektop Gönderdiğim resim Osmanbey mektebi mezunlarını muallimlerile bir arada göstermektedir. yanan mâşalelerle sandalı zittilyorlardı Kİ; AKŞAM sinin saçları böyledir işle, Saçi döken de mikroptur, Biz zift için de, katran içinde çalıştığımızdan yana saçlar dimdiktir. Sen dünya- da ziftten daha şifalı şey bula mazsin... — Haydi çocuklar... Heyamol!. — Heyamol — Çek... Lâçka!, Lâçka! Hikmet Feridan Fransız - Italyan münasebatı Roma 25 (A.A.) — Sani Mar. tino ve Solferino meydan muhu- rebelerinini batirasini yapılacak merasime iştirak etmek üzere Veronaya Fransiz avci sö kerleri"ve zabitleri gelmiş ve çok atla karşılanmiştir. | Gazeteler bu ziyarete hususi bür mahiyet atfetmekte ve bu tezahü- | ratın dostane mahiyetini ehemmi- yetle kaydeylemektedi hanları “dün bitmiştir. Mezanl bakaloryaları da dün bitmiştir. mma 15 | &oşkun alkişlarıni Sahife 7 Ilk operamız Ankarada muvaffakiyetle oynandı Özsoyun temsili milli kültür hayatımızda tarihi bir hadisedir. Ankara Halkevi yalnız bu eserile iftihar edebilir Ankara 22 — Ankarada «Öz- soy» piyesinin son temsili veril- Ankarada denilebir Halkevi varlığının mil hayatımızda neler başarabilece isbat eden «özsoy» temsili hiç şüphe yok ki Ankara halkevinin bugüne kadar başardığı işlerin en mühim ve büyüklerinden biridir. «Özsoy» bundan üç sene ev. veline gelinceye kadar yalnız kıy- metli bir maarif adamı tanınırkeği halkevinin bu sahadaki istidadı- dını bulup meydana çıkardığı «Münir Hayri» nin eseridir. Ve bestelerini de bugüne kadar adi memleket efkâri umumiyesince meçhul kalmış ve gene halkevi asında ken: “ e en kuvvetli bir Eerli bur musikişinasın «Ahmet Adnan» indir. Akşam, karilerine &n evvel bu hadisenin haberini verirken piyesin mevzuu ve hü- lâsasini nakletmi vin başli başına. eden temsiline dair teferrüat ve tafsi İran Şahinşahi bazretlerinin ve Reisicumhur Hz. nin bütün Ke yeti vekile ve diplomatların, sefir. İerin önünde verilen ilk «Özsoy» Kalabalık kültür! mecliste ileri mu- ir memleketin sö- diyordu ki, dünyanin hiç bir #nemleketinde ilk opera temsili Bu kadar muvaffak olamaz. Hakikaten Ankara halkevi ilk milli operamizi yazdirmiş beste- letmiş ve sahneye koymuş olmak- In Türk bilgisinin Türk istidadı olabileceği en yük- kazanmiştir. Bu muvaffakiyeti temin eden sanat- kârlarimizi burada anmak gerek: tir. «Ulu anne» rolünde Nimet Va- hit hanim her perde açıldıkça ve her sahneye çıktıkça halkın topluyordu. «Feridum» rolünü taganni eden Nurullah Şevket bey en küçük #nbirle denebilir ki pek yakın bir âtide dünyanın her tarafına adi- pi tanıtacak bir sanatkârdir. «Ayşin» rolümü «Semiha» ha- nim, «Ahriman» rolünü Süleyman Beyle hocası «Nurullah» bey, se ağa rolünü «Salih» bey ve bilhassa «Tur» rolünü «Hadi Sel çak» bey ve diğer rolleri Fethi, Kemal, Bedri beyler bir amatör- den beklenemiyecek kadar büyük bir salâhiyetle #olünü bi inde hazırlamak mecburiyetinde kalan «Edip» bey gserin en muvaffakıyetli simala- gindan birisi idi. Bilhassa Koroyu burada anmak #eterim. Muallim Halil Bedi be- yin yirmi gün içinde hazırladığı "Ankara kız lisesi, kiz orta mek- debi ve Gazi enstitüsü talebelerin- 'den mürekkep seksen dört kişi- Hik koro memleketimizde ilk defa görülen bir şyedi. Veli beyin idaresinde yetişmiş irleri inkişaf zemini bulmuş çok de | y Piyesinde Nurullah, Nimet Vahit, Semiha hanımlar Uzsoy piyesini yazan Münir Hayri bey olan Riyaseti cumhur bandosu ile İstanbuldan onlara iltihak eden konservatuyar yaylı sazlar heye» tinden terekküp eden orkestra bestekâr Adnan beyin idaresinde Ankaraya o memleketimizin yeni istidatlarını kudretle tanıttı. Özsoy büyük bir hadisedir. Özsoy bizim ilk milli operamız olarak tarihe geçecektir. Bu ka- dar mühim bir işi başaran ve idareye muvaffak olan halkevini ve onun bütün emeklilerini cam dan takdir ederiz. Hâkimiyeti milliyenin. bir makalesi Ankara 25 (Telefonla) — Hâ- 'kimiyeti Milliye neşrettiği baş makaleyi Özsoy piyesine tahsis et- miştir. Hâkimiyeti Milliye maka- lesinde diyor ki: «Ankara halkevinde edilmiş olan Özsoy adlı piyesin memleketimizin rihinde bir güzel fasıl başı teş- kil edeceğine inandık. Piyesi sey- (Devamı 9 uncu sahifede) temsil VA A İİ ÜL İİ A