25 Haziran 1934 AKŞAM AKDENİIZDE TÜRK AKINCILARI Yazan: Limniden (Ki İSKENDER FAHREDDİN Tetrika No. 93 cük) e gidiyorlardı. Gece olunca fırtına artmıştı. Birdenbire geminin arkasında bir çırpıntı işitil: — Merak etmeyin! Yanımda yok amma.. Arkadaşlardan biri- Bin bıçağını çalarım. Ahmet bü sırada dümeni bu karak Jüzettanm yanına sokul. muştu. Jüzetta güvertenin kenarında Byakta duruyordu. Ahmet içini çekerek enginlere — Her geçen gün sizin için biraz daha iyi olacak, güzelim! Bu haydudun elinden kurtulacağınız. günü bekleyi — O günü sabırsizlıkla bekli- Yeceğim, Ahmet! O gün bayram yapacağım. Ve seni ömrümün s0- muna kadar unutmıyacağım! Denizdeki dalgalar yükselme Ze başlamıştı. Gemi oldukça yalpalıyordu. Yelkenlerin hışırtısı, rüzgârin islıkları arasında kayboluyordu. Ahmet, Venedik dilberile baş- baça kalmıştı.. Yüreği kopacak bi çarpıyordu. Jüzettanın kendi- e bu kadar temayül ve emniyet göstereceğini ummuyordu. İçinde kendisinin de anlıyamadığı garip bir sevinç vardı.. Jüzettayı sev. miş miydi? Bunu kendi de bilmiyordu. — Ahmet o güne kadar böyle gü- zel bir kadınla bir saniye olsun başbaşa kalmamış, bu kadar uzun Ve açık konuşmamışt O şimdi yeni bi miş — Köycükte belki bir gece onu koynuma almağa muvaffak olu- rum! Ahmet bu ümitle enginleri gös- tererek: — Şu karanlıkların ardında bi- bilir neler bekliyor?! © Diyordu. z Jüzetta yavatça cevap verdi: — Ben, karanlıkların ardında değil, karanlıkların içinde bile ne- ler olacağını bilirim, ğ © Ahmet güldüz — O halde, bu gece sabah ol- madan, şu karanlıkların içinde neler olacak... Biliyor musun? — Bir kasırga kopacal — Hakkın var.. Fırtına artıyor. Fakat, gökte yıldızlar var. Tehli- ke yoktur. — Bu gece senin gemiciliğin para etmez, Ahmet! Bu gece gök- teki yıldızların manası değişti. açıklığından ziyade, bir işaret ediyorlar, — Doğru keşfediyorsun! Mura- dın yıldızı sönecek... Bizans sihir- bazları gibi sen de insanların yıl. dızlarından istikbalini okuyorsun galibi! — Evet. Okuyorum. Bir yıldız üyor. Fakat, Muradın yıldızı mı. Yoksa başkasının mı? Bik mem... - Bu esnada geminin arkasında ani bir çırpınlı işitildi.. Ve dalga- ların arasından: — İmdat... İmdat... Diye haykıran acı bir ses yük- seldi. Rüzgârın uğultularına karışan bu ses dalgaların koynunda çok çabuk kaybolmuştu! sz Ayni saptte, geminin alt katın. ve dalgaların arasından bir ses: Imdat.. Imdat..I da, Kara Ali, kürekçilerden ile yayı , — Rüzgâr coşuyor galiba? — Gemi yalpalıyor.. Fakat, ha ya açık, — Fırtına duracak mi der: — Zannederim... — Ahmet, dümende, değil mi? — Elbette. Rüzgârla boğuş 'da aklı başına gelsin. Dümenci kolay sanıyordu. Kürekçi bir müddet sustuktan sonras — Ali dayi, de, gin öldürmüyorsun?. Kara Ali kaşlarını çatarak kü- rekçinin yüzüne baktı: — Kedilerle boğuşacak vaktim yek. — Kedi... Fakat, insani dan vuran, hain, kahpe bir kedi. — Murat onu affetti. Bundan sonra bir şey yapacağını netmem. yavaş konuşuyordu: bu herifi ni- arka — Bu sabah bana derdini yan- dı. Ayağımı denk at, Ali dayı! — Haydi canım... Bırak bu lâf- ları, Uyuz köpeğin hırlamasından korkulur mu? — Yalnız hırlamakla kalsa iyi. Fakat, iş bildiğin gibi değil! - Haydi, uzatma lâf... Çıkar baklayı ağzından bakalım! — Ben seni çoh severim, 1 Sen gemide hepi: s1, büyi Senden inti yor! Onu ele verdiği Ali öldürmeğe ahtetmiş. — Vay kerata vay. na karşı intikam ha...? — Bu sabah bana anlatırken: «Artık uslan.. Aklını başına top- la!» dedim. Güldü: «Benim aklım başımda. Sen git te Kara ağana öğüt ver!» dedi. Fena halde te- pem attı. — Demek ki beni karar vermiş ha...? — Hem de bugünlerde kanıni akıtmağa ye, geminin (Köycük) e gitmesini bekliyor. — Köye kaçmak kolay diye, değil mi? — Zannederim bunu düşünerek söyledi. Ayağını denk at dedim ya! Beni dinle.. Güvertede yalnız dolaşma! Kara Ali bu sözleri dinleyince çileden çıkmıştı. Kürekçinin kulağına e — Şu bıçağını ver bana! — Ne yapacaksın? — Onun bana yapmak ni yapacağım... İşkembesi rıya dökeyim de dünyanın kaç bu- öldürmeğe te cak olduğunu anlasın. — Hay elini öpeyim, Ali dayı! Bu işi ben yapacaktım. Yerimden kımıldıyamadım. Kürekçi yavaşça — bıçağını uzattı; bitirince bıçağı denize — Korkma bel Köpek öl ün hesabını benden sormazlar. Kara Ali bıçağı koynuna soktu. Merdivenlerden tırmanarak gü- verteye çıktı. Murat reis hâlâ geminin baş tarafında dolaşıyordu. Kara Ali, ödelek Ahmedi Radyo 25 Haziran pazartesi İstanbul : 18.30-19 fransızca dere, 19-19,30 konferans, 19,30-21,20 Türk musiki neşriyat, (Ekzem bey, Rusen bey, Cevdet bey mani Cevdet bey Vecihe, hanım, kez Şeref bey, İbrahim bey, Belma hanım). 21,20-21/30 ajana ve borsa haberleri, 21,İ0-22,50 stüdyo, orkesttna, hafif musiki, sola Varşova (1414 m) — 18,15 ta Polonya musikisi, 18,30 piyana 19,11 keman konseri, (pi yane, refakatile), 19,45 muhtelif ba: hisler, 20,40 taganni, 21,12 neşeli mu 23,15 dans musikisi, Bükreş (345.5 m.) — 19 popüler musiki, 21,İ5 orkestra, Servas kuartet takımı, 22 taganni, 22.30 Arap kon- seri, 23 haberler. Roma (420,2 m) — 21.45 musiki âli mektebinden naklen konser, 22.45 musahabe, 23 hafif musiki. Budapeşte (550,5 m) — 20,20 Trio konser, 21,40 Josef Markam şarkıların. dan (Paul Lorenz söyliyecektir), 22.50 in sesi plâk, 24 çiğan takımı 26 Haziran salı İstanbul: 18,30 - 19 Plâk neşriyat, 19.30 Çocuklara masal, 19.30 - 1 21.20 Türk musiki neşriyatı, (Reşat BE. Mesut Cemil B. Vecihe H. Muzaffer B. Vedia Riza H) 21,20. 21,30 Ajans ve bora haberleri, 21,30 - 22,30 Ce. mal Reşit B. İzzet Nezih B. Memi Gez mil B, oda musiki kanseri Varşova (1414 m.) — 18,15 Tria oda musikisi, 16,15 plâk, 19.15 tapan. bili piyane konseri, 19,45 muhtelif ba hisler, 20,15 Kafekenser, 21,12 operet temsili Bükreş (364,5 m.) — 13 her gün. Kü neşriyat, 19 oritesir takımı, 20.45 plâk, 21,15 senfonik kanser, 22,30 plâk, babetleri Roma (420 m.) — 21,45 oda muz sikisi, 22,45 bir perdelik komedi, 23,15 dane murükisi, | Budapeşte (550,5 m.) — 20,40 pir yana konseri, 21,10 tyatro, 23 caz takımı, 73,40 Budaperte konser orkes- Viyana (506,8 m.) — 21 Viyana Filarmonik heyeti, 2.40 oda musikisi, 23 haberler, 23,3 bar musikisi, mücaz habe, 1: Bar musikisi. Bugün çıktı YALAZA Enişte ve baldızlar Büyük milli roman (AKŞAM) ın Adana muhabiri Bürhan Sadık bey tarafında ka- leme alınmış güzel ve meraklı bir romandır. Karilerimize | tavsiye ederiz, Akşam mattasında basılmıştır ti 60 kuraştar. Tevzi merkezi: APHANESİ Abone Ücretleri SENELİK 1400 kurup 2700 kurup 8 AYLIK 750 » 1450 > JAYLIK 400 » JAYLIK 150 Posta itti bi merileketl 3600, altı aylığı 1900, 0ç aylığı 1000 kuruştur. Kars tebdili için Yirmi bej Kuruşluk pul göndermek âzimdır. Benebi eealeyvel 15 — Runkari öi sak Güneş Ote imdi Ayar Ya Ni 9 49 Tlarehane: Babalı civarı Acmuslk SE 3X0, İdürmek için bundan daha iyi bir fır- sat bulamıyacağını anlamıştı. Ya- vap yavaş geminin dümenine doğ” ru ilerledi. Kara Ali, Ahmedin yanına ka- dar sokulacak ve onu lâfa tutarak, birdenbire bıçağını çekip kalbine saplıyacaktı, (Arkası var) İce alya, bir hikâye — Bakın bir dondurma. Yalnız mevyalı olacak, Büyük pastahanenin şık koltuk- larından birine oturdu. Gözleri caddede beklemeğe başladı. Semahati hep burada beklerdi. Beyoğlunun en büyük pastahar lerinden biri idi. Öğle çok tenha oluyordu. Bu şimdi oturduğu masada kaç defa saatlerce beklemiş, Semahat gelmeyince müthiş bir can sıkın- tısı içinde kalkıp gitmişti. Sema- hat çok güzel bir kadındı. Fakat vefasızdı. Feridi üzmeğe bayılı- yordu. Bir gün randevusuna gelir- 4e üç gün gelmiyordu. Ferit boş zamanlar. evvelâ Fakat randevu verirse ben gitmiyeceğim!. dize karar ve- riyordu. Fakat Semahati görünce yelkenleri suya indiriyor, ne hid- deti, ne kızgınlığı, ne de evvel den verdiği müthiş karardan eser kalıyordu. Gelmiyeceğini bildiği halde ertesi gün gene ayni pasta- hanenin ayni masasına oturuyor, gözleri caddede bekliyor, bekli- yor, bekliyordu. O gün de gene ümidi Pastahanede hizmet eden mat mazeller artık onu. tanımışlardı. Hele gişede oturan bembeyaz, ter- temiz elli, pespembe tırnaklı, bü- yük derin gözlü, tatlı sarı saçlı kızla adeta uzaktan bir göz ah- baplıkları vardı. Ferit genç kızın ismini bile biliyordu. Arkadaşları ona «Lili» diyorlardı. O saatte pastahane çok tenha olduğu için Lili kalın bir romanı önüne açmış okuyor, arasıra göz kaldırıp Feride bakıyordu. halden anlıyan bir kızdı. Ferit bunu onun bakışlarından his- sediyordu. Semahat gelmediği za- man Lili adeta uzaktan Feridi gözleri ile teselli etmeğe çalışı- yordu. Bazan Feridin yüzü pek yoktu. ınca radyonun düğmesini çe- viriyor, yahut hizmet eden matma- mecmualar, Li zellerle ona resimli gazeteler gönderiyordu. Fe liye bakıp içinden: — Ne iyi kızl, diyordu. Gene Semahat randevu saatini geçirmişti, Bir buçukta buluşacak- lardı. Fakat saat iki olmuştu. Hi Semahat meydanda yoktu. Bir aralık gözleri Liliye. ilişti O da saate bakıyordu. Lili onle- yın hep bir buçukta buluştuklarını! ilirdi. Lili randevu saatinin geç- mesinden, Semahat sinden adeta memnun g Onun da gözleri sokakta idi. O da bir saate bir caddeye bakıyor. du. Fakat dakikalar geçtikçe mem- nun hali fazlalaşıyordu. Ferit o zaman birdenbire Se- mahatin geldiği zamanları hatir- ladı, Semahat gelince Lilinin yür zü asılırdı. Onların masasına hiç bakmaz, çıkarken Feritle göz gö- ze gelmemek için kitabımın üze- rine eğilirdi. Halbuki Semahat gelmediği za- manlar Ferit pastahaneden çıkar- ken selâmlaşırlardı. Bunları düşünürken saate bak- ti. ikiyi on geçiyor! Artık Sema- hatin gelmesine imkân kalmamıştı. Fakat Ferit kendisine de hay- ret ediyordu. Lili ile o kadar m gul olmuştu ki vaktin geçi fark bile etmemişti, Hem bu sefer Semahatin gelmemesine hiç te ülmüyordu. Liliye daha dikkat- aktı. Çok güzel, çok cana yakın kızdı. gelmeme- Pastacıda beklerken.. Lili Feridin hiç âdeti olmadığı” ve pek dikkatli basi kabının önün ne indirdiği yüzü kıpkırmızı kes silmişti. Onu bu halile büsbütün” güzel buldu. Semahat iyi ki gel Bu sayede Liliyi doya do- Ya, istediği kadar seyredebiliyor-" du. Semahat gelmediği zamanlar” olduğu gibi Lili gene ona bir sürü resimli mecmualar, gazeteler gön- derdi. Delikanlı uzaktan teşekkür etti, fakat mecmuaların, gazetele-” rin hiç birini okumuyor, mütema-' diyen Liliyi seyrediyordu. 1 Saat tam iki buçuk olunca Lili arkadaşlarından birini yanına ça Zırdı. Bir takım hesaplar yaptı.” Paraları gösterdi. Sonra masadan kalktı. Onun yerine öteki matma- zel gecti, Li nü giydi, Feride selâm verdi. Dı- sarıya çıktı, Lili nereye gidiyor- du?., Ferit onu hep işinin başın- da görmeğe alıştığı için merak etti, Dondurma parasını verip di- şarı çıktı. Lili biraz ileride yi yordu, dikat etti. Onda bugün adamakıllı bir şıklık vardı. i Adımlarını sıklaştırdı, genç kis 29 yetişti, gülümsiyerek tekrar se- lâmlaştılar. N — Böyle nereye matmazel Lil — Hiç. Bir yer fikrimde yok, | — Peki ya mağaza... — A bilmiyor musunuz?. Pazar buçuktan sonra günleri Tiyim.. — Demek bugün gezme, eğlen- gitmeğe karar vermedim. Eve gi dip kitap okuyacağım galiba... | Romanımı bitireyim. — Çok roman okuyorsunuz. Bu- gün de biraz gezin canım... Lili ona biraz dokunmak istediz. — Bugün hanımefendi gelmi- yecek mi idi? a Ferit bozuldu: mefendi belki gelir. Biliyorsunuz. ya bazan geç kalır da üçe doğru telâşla otomobille gelir. — Biliyorum amma... Benim içini artık hava hoş.. Siz sorduğuma ce- vap verin, Benimle beraber biraz. dolaşmaz mısmız?. Tam bu sırada yanlarından bir otomobil geçti, İçinde Semahat vardı. Lili sapsarı oldu: 7 — Gördünüz mü? — Gördüm. Otomobil ileride, pastahanenini önünde durmuştu. Lil le beraber gezecek misin. Mağazaya gitmiyecek mi- — Hayir. Ferit bir otomobil çağırdı, be- (Bir Yıldız) raber bindiler.. İlk mektepler talebesine müjde a Tarih Gerdlerinizi kolayon ve herkesten. “dala yi öğrenmek için alacağımız kitap: Yardımcı Tarih Hulâsası 124 sahife - yalnız 10 kuruş Posta Dereti 8 kuruş Satış markeziz AKŞAM KITAPHANESİ 121, Ankara caddesi