şü in Za m MYANMAR .18 Haziran 1934 - in Sanat ve uburluk Dördüncü seans ibtiyardı, amma gönlü tazeydi. Ve tazelere bayılırdı. Geçenlerde gene bir piliç bul. du, On sekiz yaşındaki genç bir kıza kur yapıyordu. — Yahu, biraz sabret... Bir se- ne daha bekle, bari bir yaş daha ihtiyarlasın!., 0 zaman ben de ıyacağım! Okuma Talebeden biri, edebiyat der. sinde muallimine dedi — Ben mizah muharriri olmak istiyorum. Bütün arzum, nükteli eğlenceli, şen yazılar ya Bunun için ne yapayı Böyle ince mizah nümuneleri öi Tenmek için ne okuyayım. Muallim tereddütsüz cevap verdi: — Ne okursan oku evlâdim, yalnız «Akbaba» gazetesini olu. evvel burada gezerken yere bir kaç banknot düşürdüm, bulmadınız. mı! para cezasi alırdım. — Neden? — Burada yere kâğıt atmak Ünen “Neyle?,, dedi., — Ne dedin? — Benimle dedim! Öyle yan bakma bana. Sonra küserim sana. Davul, zurna az gelir, Gözlerden anlayana, Nesine ? Salamonla Behar iskambil oy- marlarken Mişon geldi. Nesine oynadıklarını sordü. dediler. O da oyuna girdi, Oyna- dı. Partiyi kaybetti, Mahzun mah- zun sordı Yemeğine — Ne yiyeceksiniz? Salamons — Hiç dedi, biz yemeğimizi ye- miştik, Hesap meselesi kalmıştı, Paraları kim verecek diye düşü- rüyorduk. Bunu da hallettik. Lokantada — Garson, her gün iki parça et verirken bugün bir parça verdiniz. — Kusura bakmayınız, ahçımız. yenidir, bir parçayı ikiye bölme- Yi unutmuş! Sevgi nedir bilirim. Sevene eğilirim. Bir çağıran olursa, Durniaz hemen gelirim. “Meşyul,, dersin diye tenbih etmiştin ya. MANİLER Göz aşkın kapısıdır. Sevginin yapısıdır. Benim kalbim doğrusu, Kızların çarşısıdır. vardır, — Öyleyse neden dansetmesini öğrenmiyorsunuz? MANİLER Gökte yıldız sayılmaz. Sevdadan gönül yılmaz. Benim güzel sevdiğim, Neden hâlâ ayılmaz. 5 öl Bu sene giyeceğim mayos.. Nazarı dikkatı eelbetmemek için siyah Karın geldi. “Meşgul, dedim. Güzeller oradadır. Çirkinleri de vardır. Bazısı tavuk gibi, Bodurdur, hovardadır. — Bir sigara yak. Sigaralar yakıldı: — Neden geldin buraya? — Matbaacılığa başladımdı? — Neler bastın? — Hiç birader, banknot bas- tım! EKolaymış — Sen de tuhaf çocuksun oğ- lum. Güzelim kızları piyano ça- liyorlar diye reddettin, evlenmek istemedin, Lâmiayı alıyorsun. — O piyana çalmıyor. — Keman çalıyor. — Kemanı pencereden atmak kolaydır anne, Ay doğar piril pırıl, Sular bak şarıl giri. Yanyan bakıp naz etme, Vurgunum sana bu yıl. Z.V. ml Hala — Nişanın bari akılı olsaydı... Anne — Nişanlım bari zengin olsaydı... Ahmet bey Kayseriye gitti. Av- det edeceği gün bakkalda tereya- ğı gördü trende yemek üzere almak istedi: — Kaça bu tereyağ? — Yi iye efendim... Ha- bindi. tereyği diye aldığı torba yoğur. dudur. Ahmet bey Kayseriye vali oldu, Gittiği çarşıyı dolaştı. Torba yo- Yolda yerken anladı, ki ğurdunu tereyağ diye satan bak- kal Ahmet beyi hemen tanıdı, güldü: — Beyim, beni tanımadın mı? — Hayı — Hani sana tereyağ diye tor- | ba yoğurdu satan benim... Amma kusura bakma, o kadar güzeldi, ki ben de bitinceye kadar yağ sanmıştım, Ahmet bey ayni adamdan as pirin aldı. Evine gidince, aspi nin. tebeşir olduğunu anladı, he- men bakkalı çağırtt — Nedir bu rezalet? Kayserili bakkal hiç bozmadı: i — Seni buraya vali tayin etti- ler, bakalım ne kadar diye denemek istedimi.....