Yeni bir boşanma Adolph Menjou karısından ayrılıyor Bu haber her tarafta hayret uyandırdı Hollivuttan gelen telgraflar yeni bir boşanma haberi veriyor “Adolph Menjou ile karısı Katherin Carver ayrııyorlarmış... Bu haber her tarafta büyük bir hayret uyandırmıştır. Çünkü karı koca dört sene evvel tam bu mevsimde bir aşk izdivacı yapmışlar, aylarca | Italyadı başbaşa güzel geçirmişlerdi. Ondan sonra da & bir anlaşma var gibi yordu. Şimdiye ka hiç bir dedikodu. işidilmemişt. Hattâ Menjou, bir kaç ay evvel bir filim çevirmek üzere Londraya geldiği zaman genç ka kendisine refakat etmiş, canıh birbirlerine karşı muame- lelerinden çok iyi anlaştıkları ve aralarında eski muhabbetin de- Menijou ile karısının ayrılmaları hususi bep | yoktur. Mahkemeye ikisi de bir bi anlaşamadıklarını aile | yuvasın bozmamak için pek çok uğraş tıkları halde muvaffak olamadık- kararı vereceği, bu sı setle Hollivutta, birbirinden nlmış artistler arasına bir çiftin daha karışacağı muhakkak adde- diliyor. Adolph Menjou kırkını çokdan #eçmiştir. Zevcesi ise henüz 28 yaşındadır. Aradaki yaş farkına Tağmen ikisi sevişmişler ve 1928 de pariste evlenmişlerdi. Bu izdi- vaç adeti masallardaki düğün bayramlara benzemişti.. Pariste bir çok eğlenceler tertip edilmiş, e pek çok hediyeler veril Menjou ve genç zevcesi paris ten hareket ettikleri gün bir caz bant takımı kendilerini şimal tasyonuna kadar takip etmiş, ge- Jin ve güvey, davetliler istasyonun rıhtımı üzerinde trenin hareket zamanına kadar dans etmişlerdi. Menjou karısile birlikte Ingilte- reye gitmiş, bir müddet Londrada kaldıktan sonra Holliwouta dön- müştü, Yeni evliler burada da merasimle karşılanmışlar, şerefle- rine eğlenceler tertip edilmiş 1929 da sesli film çıkınca bir aralık Menjou'nun yıldızı söndi Artistin sesinin, sözlü film çevi meğe müsait olmadığı ileri sürü- lerek © kuntoratosu | feshedildi. Çok hesabi bir adam olan Menjou bunun üzerine karısile birlikte Fraosaya geldi. Aslan Fransız olduğu için bu- rada Franazca bir Blm çevirdi ve Amerikan filim şirketlerine kendisinin sözlü filim çevirebile- ceğini isbat etti. Bunun üzerine Menjouya Ame- rikadan teklifler yağmağa başladı. Alt lisa mükemmel, surette bilmesi dolayısile her şirket ken- disine bir mukavele uzatıyordu. Fakat Menjou bu sırada haüta lanmıştı. Bunun için derhal mu kavele imzasına yanaşmadı, ancak tamamile iyileştikten sonra Holli- | vula git kazandı. Menjou, Fransada hastalandığı zaman Pariste Amerikan hastane- sinde yatmıştı. Zevcesi de bera berdi. Katherin Carver, mütead- dit basta bakıcılar bulunmasına rağmen kocasının başı ucundan bir dakika ayrılmamış, basta kendini bakmışt). © 7 Ve tekrar eski mevkiini 'Adolph Menjou ve karı Alman istiklâl harbine ait büyük bir filim Alman AAFa şirk ndan Alman istiklal muharebelerine ait Yeni bir filim çevrilmiştir. “Theodor Körner,, adında olan bu filim bir zamanlar baştan başa Nopoleonun. istilası altında bulu- pan ve şimdiki Almanyayı teşkil eden memleketlerin, istiklâl ve hürriyet mücadelesine aittir. Vakanın esası Alman şairi The- odor Karnerin hayatıdır. Henüz Sırasında, kavga. sahasında c: veren bu genç şairin hayatı hü riyet uğraşmasından bir safhadır. Şairi evvelâ Lâpzig darülfünun- Bundaki hayatı sırasında tanıyoruz. Theodor Körner (bu rolü en genç alman istidat ve şöbretlerinden tenor Domgraf - Fanlaender oy- muyor), Fransız dostu bir talebe ile yaptığı bir duelloda rakibini tehlikeli yaraladığı için kaçarak Dresdene ailesi yanına, oradan da Viyanaya Viyanada genç şairin yüksek istidadı takdir edildiğinden sı trosu şairi intihap ediyor ve da müstakbel nişanlısı, aktris Toni Adamberger ,, ( Dorothea Wicek ) ile tanışarak sevişiyor. F baştan başa Napoleon istilâsı altımda kalan Alman mil- etleri, istiklâlleri için mücadeleye başlayınca, genç şaire Viyana Sıkıntılı geliyor, Breslava giderek oradan meşhur Sützovonun mai yetine na basması münasebetile karısı büyük bir ziyafet vermiş, Karı koca hararetle tebrik edilmiş lerdi. Anlaşılan son bir sene zarfında geçimsizlik başlamıştır. Hollivutta bazı artistler, üç sene İ pek güzel | geçindikten sonra | simdi baş gösteren bu 22 yaşını doldurmadan istiklâl harbi Geçen sene Menjoumun 45 yaşı. | Katherin Carver | Yeniden teşkil edilen bu takımda | birde kadın akip ediyor. Bir defa Eleonore, Körnerin hayatını kur- tarıyor. Bir defa tekmil takım Kitzen de baskına uğrayarak mıyor. Başından ağır surette n şair güçlükle kendini kurtararak Dresdende “aile ya: dönüyor. t iyileştikten “sonra, ne annesi, ne kızkardeşleri, ne nışan- hs onu evde alıkoyabiliyorl Şair istiklâl harbine koşuyor ve takımına Meeklenburg hükümeti içlerinde yetişiyor. Hürriyet harpleri devam edi- yor. Fakat henüz 22 yaşını dol durmamız olan genç ve kahraman şair “Gadebusch, da yediği bir kurşunla ölüyor. Kadın cengâver Eleonore, kalbinden genç şaire âşıktır. Ona son merasimi yapı- yor. Körnerin nişanlısına ölümü haber veriyor. Iki kadın merasim başında beraber ağlaşıyorlar. Genç bir şairin hayatı etrafında dolaşan mevzu, aynı zamanda Alman istiklâl mücadelelerini çok iyi canlandırıyor. Rudolf Walther- | Feke idaresinde çevrilen bu filim çok kıymetli bir eser olmuştur. Vatan için yapılan mücadelelerin ve fedakârlikların kıymetini, pek yalandan tanıyan Türkler bu filmi ve takdir edeceklerdir. sızlığa Katherin Carverin başka birisile evlenmek istediğini iddia etmektedirler. Bazıları ise Menjouyu kababatlı buluyorlar. Menjou son zamanlarda sinirle- rinden rahatsızdır. Bu sebeple Hollivutta bir hastaneye girmiştir, | orada uzunca müddet kalacaktı 'Nakleden: Sobacı öyle şeyler söylemiş olacak tiki genç yumuşadı. Dükkândan süklüm püklüm çıkt, Sonra ın 15 inci, 30 uncu günü sen Sağfur doğruluğunla zanne- dersiniz,ki bir soba aldılarda, taksitini veriyorlar. Hayır. Buhu- ri efendiye hakkı süküt veriyor Anlıyor musunuz?.. Benim ir seyirci için, hoş şeydi bu doğrusu... Güldüm, Hı ice de güldü. Am- ikimizin de gülüşü sahteydi. Sağfur, parmak- larını yeleğinin ceplerine sokmuş, heykel gibi duruyordu Gayrı ihtiyari, boğuk ve hid detli bir sesle devam ett — Buhuri efendinin. tuzağına düşenlerin resmi geçedini seyre- diyordum. Muhtelif seviyeli, mubtelif yaş- larda insanlardı: Gençler, ihtiyar- lar, ortayaşlılar, güzeller, çirkinler vardı. Hepsi de, mukannen tarih- lerde gelip Buhuri efendiye para veriyorlar, Buhuri efendi de, aldı ğı paraları küçük defterine kayd- ediyordü. Birisi az para vermek isteyince gözleri dönüyordu; bazı vereceklilere zamanı hatırlatmak için mektup yazıyordu. Kâtip ve muhasipti... Cesaretlenmek, küs- tahlıkk etmeğe kudret bulmak için de durmadan konyak içiyordu. “Akşama dogru yüzü, horos ibiği gibi kızarıyor, gözleri kan çana- ğına dönüyordu. Bir gıcık sözümü kesti, Fakat bikâyemi tamamlamak için, öksü- rüğümü derhal bastırdım: — Günlerden bir gün, eflâtün kapıdan yeni bir çift girdi. Bu sefer kadını iyi gördüm. Yüzünü saklamıyordu, Olgun bir kadındı. Erkek te olgundu, fakat korkaktı. Mütema- diyen arkasına, etrafına bakıyordu. Amma buna rağmen, kıyafet değiştiren Buhuri efendinin peşine takılmasına mani olamadı... Her hafta, gazetedeki ilâna kap larak, çiftler. geliyorlar ve Bu- bur efendi, odadan çıktıkları zaman, peşlelerine takılıyordu... Kim olduklarını © öğreniyordu. Ondan sonra, erkek, her haf kkı süküt olarak, Buhuri efen- iye para veriyordu... Eflâtön kapıdan bir kere girenler, Buburi efendiye yapışıyorlardı, bağlanı- yorlardı, ona aylık bağlıyorlardı. Buhuri efendi bu işte bir neraket gösteriyordu. Pazarlığı İsadısla değil, erkekle yapıyordu. Altı ay zarfında Buhuri efendiye para vermeğe gelen yalnız iki kadın gördüm. Bunlar da pek güzel değildi: Biri şişman, öteki zayıftı O biçarelerin gelişini gördü. güm zaman, kalbim parçalanı- yordu. Zavallılar... Görünüşleri #akindi, fakat kimbilir içleri ne zehirlerle doluydu... Onları bu mertebeye indiren şey meydi?.. Erkekl. züğürt. igü, hakikatsizlığı... Bir iki gün- lük zevkten sonra, âşıkları, onları ü bırakıp gitmişlerdi... Ta İiksizler 1. Aile yuvalarının yıkık maması için izzeti nefislerinde fedakârlık yapıyorladı.. Gözlerim yaşarıyordu. Bu kadınlar belki de anaydılar, çocukları vadı... Hıçkırarak ağlamaya başladım. Karım gözlerini kapamıştı. Sanki uyuyorlardı. Fakat, kirpiklerinin Selâmi İzzet | ndan o bana baktıklarına emindim. Gözyaşlarımı — sildim, devam ettim: —Eflâtan kapının eşiğini atlıyan her kadına karşı gönlümde hem merhamet | bem de | muhabbet besliyordum. Bazen geç vakit, eflâtun per delerden.sokaga süzülen eflâtun. ışıklara bakıp, çekiyordum: “Yarın, öbürgün, bu sevgili lerin zevki bitecek. Bir daha hiç gülmeyecekler. Daima titre yecekler, korku içinde yaşıyacak: har, Sustum ve içimi çektim. Söz cek takat bulabilmek için büyük bir enerji sarfett — Aklıma bir şey geldi. Her De pahasına olursa olsun, bu za” vallıları, Buhuri efendinin pençe inden kortarmak... Bir sabah sobacı dükkânının yolunu tuttum, Dükkândan son biçare çıkıyordu. Onu görmüştüm. Bir genç iris idi... Beni görünce sordu: Buraya neye geliyorsunuz? Ve daha ben cevap vermede kolumdan tutup çekti: “ Affedersiniz, fakat © genc rin menfaatiniz namına soruyo- rum; buraya, bir oda kiralamak için mi geldi Dudakları ti Zünü kesmemek içi “Belkit, dedim. : Genç duraladı, düşündü, keke sonra vaz geçtir "Tavsiye ederim, odadır!,, Ben onu kurtarmak isterken hemcinslerimden birinin bu hal Buhuri ile pe zarlığı başka bir güne bıraktım. Hatâ etmiştim. Belki de etme miştim. Dinleyin bakın. Sağfurla karım, aym zamandı açtılar. pazartesi, başka bir çif ordu. Ben, sö dedi, güze alır elin anahtar, geçti, Bu kâdınla erkeği tanıyor dum, tanıyorduk Haticel Sağfu sen de tanırsın. Neo 7.. Siz yal pız namuslu insanlar mı tanırsınız? Erkek, uzun zamandır bana dos üyordu: — sevimli, © cazip bir adama © benziyordu Yahu nen var?. Nede bir. birine vuruyorsun Gözlerini böyle dört açıp suratım bakma... Kadına gelince, müddet ömrümde onun kadar güzel bi kadın görmedim... Doğru söylü yorum Hatici... Seninle mukayesc edebileceğim yegâne kadındı. Hatice, lâtif bir hareketle boy nunu büktü, fakat başı, düşe gibi, koltuğun arkasına yaslandı Teni her zamandan daha beyazdi. Muhataplarım, her üçümüzün de, mühim bir am yaşadığımızı anla. Gilar. Bunun üzerine daha müşfi davrandı — Bu kadınla erkeğin hüvk etlerini ifşa etmiyeceğim. Hayır, kim olduklarını söylemiyeceğim. Esasen , onları, birbirlerinin kucağına ben atmıştım... Bu kocamın kabahati değil miydi? Kadının kocasıni da | tanıyor dum, Muğlak düşünceli, acaip, çabuk hiddet eden, çabuk yatışar bir adamdı... Eğer bir tesadüfle bu ihaneti öğrecek olsa, karsın da dostunu affedeğine emindim Karısını o kadar çok severdi. (Bitmedi)