Sahife B Akşam 22 Teşrinievvel 1932 Haftalık siyasi icmal Dörtler konferansı bir türlü toplana- mıyor - Fransa başvekilinin Ispanya seyahati - Romanyada buhran Terkiteslihât konferansı ilk saf- hasında Fransanın tesiriyle Alman- in silâh işlerinde ki müsavat davasını tehir etmekle büyük bir hata yapmıştı. Bu hatanın vaha meti gün geçtikçe bir kat daha anlaşılıyor. Almanya, o davasında © haklı olduğu Fransadan başka devlet lerin tasdik ettiğini bildiğinden Fransa ile husus keratta bulunarak uyuşmak istemiştir. Fakat Fransa menfi cevap verdi- Zinden Almanya müsavat hakkı evvelden kabul ve tasdik edilme- dikçe konferansa iştirak etmiye- cegini ilân etmişti. O zamandan beri konferansın. atisi karanlık içinde kalmıştır. Çünkü Almanyanın iştirak etmiyeceği bir konferans- tan müsbet neticeler çıkamaz. Konferansın: akim kalması i dünyada mevcut itimatsızlığı ar- tıracağından başka İngiltere ve Amerika gibi hükümetlerin mili efkârı umumiye karşısındaki mev. kilerini sarsacaktır. Bunun için bu devletler ve bahusus Makdo- pald kabinesi terki teslihat kon- feransını kurtarmak için her ça- reye baş vurmaktadır. logiliz başvekili bu maksatla, esas me- selenin alâkadar dört yahut beş devlet arasmda müzakere edil. mesini teklif etmişti. Fakat Fransa bir. çok kayıtlar koyarak bu konferansın toplan. masna Omani olmak o İste mişti. Fransa böyle bir kon feransta yalnız kalmiamak müttefiki Lehistan ve Çekoslov: ya gibi devletlerin de iştirak ey- Temesini ve konferansın Cemiyeti akvamdan ve terki teslihat kon- feransından uzakta kalmaması Cenevrede toplanmasını şart koy- muştu, Makdonald Londraya Fransa başvekilini konferansın dört büyük devlete münhasır kalmasına kandırmıştır. Lâkin İngiltere de bilmukabele konferansını Cenevrede toplanma- sına razı olmuştur. Bu defa Almanya bu noktaya itiraz etmiş ve konferansın Lahey gibi başka bir bitaraf yerde toplanmasını istemiştir. İngiltere hükümeti hem Almanyayı tatmin hem de Fransanın dediğini terviç için dörtler konferansının Isviçrenin diğer bir şehri olan Lokarnoda toplanmasını teklif etmiştir. Lokar- no ile Cenevrenin arası uzak ol- madığı halde Fransa konferansın Cenwrede toplanılması bir bay- siyet meselesi yaparak İn Başvekilinin teklifine yanaşma- mıştır. Bu suretle İngiltere hükümeti Konferansın içtima mahalli gibi teferruala ait bir noktadan dolayı gayet müşkülmevkide kalmıştır. Ispanya - Fransa Fransa başvekili Herriot Ingil- terenin teklifini reddettikten bir az sonra İspanyanın paytabtına gitmiştir. Bu ziyaret ilk span, reisicumhuruna verilen bir nı götürmek gibi bir nezaket rasi mesinden ibaret ise de Avrupa- ın karışık bir vaktine tesadüf eylemesinden büyük heyecan uyan- dırlar. Bilhassa Ikalyada derin şüpheler uyanmış... İspanyada krallık devresinde ve bahüsus ceneral De Riveranın diktatörlüğü vak ka yakın bir vaziyet ve sami- yet vardı. Bir harp vukunda Ialyan donanmasının. garbi Ak- deniz havzasının ortasında bulu- man Balear adalarından istifade edeceği muhakkak addolunuyordu | imdi İspanyanın, cumhuriyet rejimi istikrar bulduktan sonra Talya krallığından ziyade Fransa cumhuriyeti ile dostluğu artmıştır. Hattâ bir harp vukuunda Fransa donanmasınm İspanyanın Balear adalarından istifade edebileceği şiradiden duyulmuştur. Her halde Şarki Akdenizde Fransanın siyasi mevkii saglamlanmış oluyor. | | Romanya buhranı | Fransanın tazyıkile Romanya hükümetinin Sovyetlerle bilâkaydü | şart ademi tecavüz misakını akdetmeğe lüzum görmesi ve buna karşı kralın mutemedi ve Londra sefiri M. Titulesocnan isyan eylemesi Romanyanm dahili siyasetinde fırına koparmıştır. Kral Karol hariciye nazaretini M. Titulescoya tevdi. ettirerek hadiseyi kapatmak istemişti Fakat başvekil M. Vayda Voy- vode, M. Titulesco'yu hariciye nazırı olarak kabi almağa razı olmakla beraber harici setin ucunu kendi elinde bulun- durmak hususunda ısrar etmiştir. Diğer taraftan bir zatın mensup bulunduğu milli köylü fırkası rüesası arasında M. Titulesconun siyasetine hak verenler olmuştur, Bu yüzden ekseriyet fırkası arasına teşeddüt girmiş ve M. Voyvode kabinesi istifaya mecbur olmuştur. Hükümet fırkasının im- bilâl etmemesi için fırkanın asıl lideri M. Manlu bizzat yeni kabi- meyi teşkil etmişti. Işin içinden nasıl çıkılacağı malüm deği Romanya bir taraftan son dere- cede mali muzayakada olduğum dan Fransanın muavenetine mub- taç bulunuyor. Diğer taraftan Basarabya meselesini açık bıra” | karak Sovyetlerle uyuşmağı gayet | muzur buluyor. Büyük sanayi erbabından Pirelli öldü Milano, 21 (A.A) — Büyük sanayi erbabından ve âyan âza- sından M. Pirelli 84 yaşında ol- duğu halde ölmüştü Bir hırsız şebekesi tutuldu Bit kaç gün evvel Balıkpazarı taraflarında bir çok yerleri soyan bir hırsız şebekesi meydana çıka- rilmış ve şebekenin ele başıları olan üç kişi oyakalanmışlardı. Zabıta bu şebeke etrafında tah kikata devam etmektedir. neticesinde bu şebeke ile alâka- dar olmakla mazmun iki kişi daha isticvap altına alınmıştır. Tahkikat bir kaç güne kadar ikmal edilecek Sahte hir memur yakalandı Zabıta Osman isminde birisini yakalamıştır. Osman Beyoğlunda bazı otel ve pansiyonlara giderek kendisini maliye tahsil memuru olduğunu söylemiş ve buralardan vergi istemiştir. Osman bir kaç yerden de bu şekilde para almıştır, Bu sırada otel sahiplerinden | raran sönük imdiye kadar yapılan tabkikat | | YENI NEŞRİYAT | Afrikada |Deniz altında insanlar Meşhur seyyah (Hansen) il Afrika sahillerinde son seyahat hatıralarını İskender Fahreddin bey lisanımıza nakletmiş ve Tefeyyüz kitaphanesi tarafından kitap halinde neşredilmişt Seyyah Hansen, Afrika sabille- rinde deniz altında yaşayan bir takım insanlar keşfetmiş ve orada insanlara gençlik veren radyo aktivite bulduğunu iddia etmiştir Tetkik heyeti meyanında bulu- nan gemi süva çok meraklı macerasından kısmını aynen naklediyoruz. Süvari, nasıl gençleştiğini şu suretle anlatıyor: “ — Büyük kaya kovuğunun içinde yürürken etrafımı iyice göremiyordum. — Burasını ancak, Sahilden akseden ve gittikçe ka ve güneşsiz bir zıyanın yardımile tetkik edebil” yordum. yüzüme müthiş m çarpması beni şaşırtmıştı. Bir anda o kadar mu- vazenem (bozulmuştu ki me geri ne ileri bir adım atamadan diz- lerimin bağı çözüldü ve ben oldu- ğum yerde yığılıp kaldım, Yüzüme çarpan bu alev dalgası tedricen bütün vücudümü sarmıştı. Evvelâ ayaklarımdan, sonra yavaş yavaş baldırlarımdan, kalçalarımdan, kar- nımdan ve nihayet kalbime kadar wücüdümün her tarafından ateşler döküldüğünü — hissediyordum. Yanmağa başlamıştım. -Gülme- yinizl - Yangın enkazı arasında kalan bedbaht bir itfaiye neferi gibi cayır cayır yanıyordum. Fakat ne kadar garip bir yangındı bul Her tarafımdan ateş parçaları döküldüğü halde masıl oluyordu, bilmem, etrafımı görebiliyordum... Düşünebiliyordum! Hiç bir ızlırap hissetmiyordum. Bi vücudumda yeni bir zindegi ve hayatiyet duyuyordum, Bu esnada i nizl - İlk genç bir kızın ağuşuna atılmak oldu. Damarlarimda, asabımda, bey- nimde dehşetli bir ateş, bir genç- lik bissediyordum. Bir tecrübe yapmak istedim ve yavaş yavaş | bu mıntakadan geriye çekildim, Bir ande vücudumdaki lav dal- gaları buz tabakasına bürünmüş gibi soğudu. O müthiş bararetten eser kalmadı. Fakat ben artık o eski ben değilim. Şayanı hayret bir istihaleye uğramıştım. Beyni- min içinde, şimdi bile | ifadeye muktedir olamadığım. hümmel bir hareket ve cevvaliyet hisse- diyordum. ,, Hangi pansiyonlar beyanname verecek? Otel ve pansiyonların zabıtaya beyanname vermeleri meselesinde bir karışıklık çıkmış, hangi pan siyonların beyanname verecekleri ve | hangilerinin U vermiyecekleri tamamile anlaşılamamıştı. Bu hususta yapılan son tetki- kat neticesinde içinde Üç ve daba ziyade kiracı oturan pan siyonların behemebal zabıtaya beyanname vermeye mecbur tu- talmaları, üçten ez kiracı olan pansiyonların beyannameya tabi tutulmamaları kararlaştırıl. maştır. Keyfiyet alâkadarlara bil. dirilmiştir...,|,|,|ŞÇÇ Azılı bir hırsız yakalandı Üsküdarda bir çok ev ve dük- kânları soyan Şevket isminde irisi uzun zamandan beri aram makta idi, Şevket gene bu civarda İş başında yakalanmıştır. Bu azılı hırsız Üsküdar adliyesine teslim konuk 22 Teşrinlevvel 1932 Bir Yahudi Çocuğunun Hayatı — Büyük hikâye — Muharriri : 5. Rükkamovski saki devam ederek Saint- iehel köprüsünü geçti. Artık nebir boyunca yürümeğe başladı. aki bütün antikucı ma Bazılarının tabelalârna da mağa lüzum görmiyordu. bunların, vitrinlerinde müthiş bir intizam caridi. Bu şekilde bir yahudi dükkân olamazdı. Bir yahudi antikacı tüccar, ba hey- kelleri, bu madalyonlar, böyle askeri bir intizamla, imkân yok dizmezdi. Binaenaleyh, aradığı dükkân, bu muntazam vitrinli dük- kânlar meyanında olamazdı. Davphine sokağının dönemecine gelince, yüreği çarptı. Burada, tam bir yahudi zevkine muvafık intizamsızlık içinde bir vitrin dur ruyordu. Bu vitrinde, antika meraklıları için o kadar cazip olan bir toz tabakası altında örtülmüş bir balde, bakırdan, tahtadan, ipek ten, gümüşten, altından ve s: kıymetli maddelerden yapılma esya duruyordu. Bunca asirdide eşya ortasında, “kelepir, diye yazı duruyordu ki, eskilikle” yenilik beyninde tam ile tezattı. kuvvetile, delikanli durdu. Kapıdan baktı. Eskiden komşuları olan ihtiyar Jakob'un yüzünü hayal meyal tanıdı. İçeri girdi. Bavulunu yere bıraktı » Sadece: — Ben, David Levinson'um! » dedi. . Şimdi, dükkânın arkasında, bir masanın başına oturmuş bu- lunuyor. Burası, camekânla ka panmış küçük bir avluyu andır. yor. Ihtiyar Hüccarla karısı, onu sofralarına almışlar; “borç, denilen Rus çorbası ikram ediyor, sonrada, gene rus yemeklerinden balık köftesi ve lâpa.. Delikanlı — Tıpkı annemin pişirdiği ye- mekler gibi... - diye döşünüyordu. Heyecanla, boğazı tıkanıyordü: Ihtiyar karı koca ona Sualler soruyordu: “Orada ne yapıyorlar? Nesöy- Zi Mütercimi : (Va - Na) liyorlar?... Odessa hahamhanesi ile Kiev hahambanesi ne #lemdeler? Buradaki havralar nafile... Hem Paristede yaşamak çok güç! Metsiyes'ler çok nadir! Eski za- manlar geçti! | Fransızların da artık gözü açıldı, Yahudilere kolay kolay ekmek kazandırmı- yorlar. Amma, ne de olsa, insan gene kendi yağile kavruluyor. Lâkin, nefsini bir çok şeylerden mabrum etmek lâm! Kızları Sonya, edebiyat | fakültesinden şahadetnamesini almış. Oğulları doktor olmuş. David ne yapmış? O'da tahsilini ikmal etmiş? Bura- ya gurbet ellerine ne yapmak için gelmişt,, David, cebinden bir zarf çıkar dı. Içinde kendi eserlerinin foto- grafları.. Bunlardan bi mevzuv, kucağında yarı cuk tutân bir Ihtiyar. Ubüri bartma bir madalyon. Bar-Coc heba ismindeki kahırımanın, Roma rek kımıldayamaz hale i tamsil ediyor. Ibtiyar Jokop fotografları tet- kik ettikten sonraz Iyi, iyi, çek iyil- dedi.- Şimdi, burada, güzel sanatlar mektebine girmelisin. O mektebin profesörlerinden biri, sk sık bizim dükkâna uğrar, Şu fotoğ- rafları bana bırak ta geldiği zaman ona göstereyim, Mâve etti: — Peki amma, söyle bakalım. Baban, sana ayda kaç para gön derecek? Ihtiyar alay ediş anlayordu, Zira, ailesin kendisi kadar o da bilirdi. e, David “ Ilimsız para kazanılmaz; ilim kazanılmaz! , Bu çok eski bir yahudi darbı mesel yapıp para kazanmağa düşünü- yorsunl z Delikanlı: — Bende işte size bunu sor mağa geldim. - dedi. - Başkaları ne yapıp para kazanıyor? Nasıl yaşıyorlar?.. (Arkasi var) Afrikada kış havası daima ılık olan Miami şehrinde bu sene yeni bir spor moda olmuştur. Bu spor motorbot son süratle gi ok atmak ve oku hedefe isabet ettirmektir. Yeni spora Resmimizde rken bilhassa rcu ok kaç