Sahife 6 Akşamı 22 Teşrinievvel 1932 Tuzlu kuzula Tuzlu kuzular Sen git de akşamcılara sor, Lakerda mezelerin prensidir.. 27 seneden beri aynı kaldırım üzerinde lakerda satan adam nasıl yaşar? Geceleyin ne zaman Beyoğlu caddesinden geçsem evvelâ bir bıçak tıkırtısı sonra dı — Buyurun beyim. Tuzlu ku- zulara buyurunl, Sesi N Tuzlu kuzular lekârdacı Nesim efendinin tuzlanmış toriklerine koyduğu isimdir. Ustalardan biri ayni yerde, Taksime dogru çıkar- ken sol taraftaki kaldırımda bir pasajin ağzında oturur. Önündeki camekânda lekârda dilimleri, üç kalın bıcak, dört beş tane soyul- muş soğan, şayet mevsim yazsa bir kaç tane de dolmalık biber.. Beyoğlu caddesinin seneden seneye artan bol ışığına rağmen eskiden beri camekânm üstünde yaktığı karpit lâmbasını hâlâ söndürmemiştir. Vakıa bu gündüz, öğle aydınlığında 25 mumluk bir elektirik Jâmbası yakmağa ben- zerse de karpit lâmbasının ışığı önünde lekârdalara bıçak salla” mak onun için arık bir uğur meselesi olmuştur. Beyoğlu caddesinden geçenlerin bepsi bu pasaj ağzında lekârda- cılar pirini tanır. Eğer siz onun müşterisi değilseniz bile her halde efendinin came- re göz atmış, onun dilim dilim lâkerdalarnı, soyulmuş soğanlarını, müşterile- rile yüksek perdeden şakalaştığını — Buyrun beyim. tuzlu kuzulara buyrun. Dün gece bu ses beni yolum- dan alakoydu.. Haspa lâkerdayı pek te severim. Nesim efendinin önlünde durdum: — Kes bakalım Nesim efendil Nesim efendinin. eski olmanın bu faydası var- dır işte. “Kesi, dediniz “ne kadar?, diye sormaz. alacağınız lakerdanın ne kadar olacağını bilir, bıçağı sallar... Lakerda kâğıda konulduktan sonra Nesim efendiye sordum: — Nasıl işler, — Allah bin. Bin bereket ver- sin geçinip gidiyoruz işte... Bundan sonra kesik cümlelerle hayatını anlatmağa başladı : Buyrun. yor musun?.. Ta- mam 20 tane. Dördü aşağı taş- hkta, dördü be- nim odada, dör- dü sofada, dördü bahçede, dördü de mutfaktı Artık bizim evin içi dışı mis gibi kokar... Bol zamanında torikleri tanesi bir kuruştan, altmış para- dan toplar birer birer fıçılara dizeriz. “Bir dizi balık, bir sıra tuz, bir sıra balık, bir sıra tuz. Vakit yazsa tuzu daha az koya- nız. Çünkü balık nasıl olsa çabuk pişer. Mevsim kış ise tuzu fazla basarız... Tuzuna göre 25 günden tutta bir buçuk aya kadar balık fıçı içinde durur. Ondan sonra çıkar çıkar sat... 60 dan, seksen deh, yüz yirmiden, artık işine göre... Dün akşam bizim madama ile oturup baş başa verdik.. Hesap ettik, tamam 27 senedir burada lekârdacılık ediyorum. Yirmi yedi sene bu dile kolay... Bir daireye kapıcı yazılsaydım şimdiye kadar müdür olur çıkardım... Durdu, Kaldırımdaki kalabalığa karşı iki üç kerre: — Haniya.. Tuzlu kuzular, tuzlu kuzalari,, Buyrun beyim, tuzlu kuzular... diye bağırdıktanı sonra devam elti: — Insanın pişkini, balığın tuz- lusu makbuldür. Adam oğlunun çifte kavrulmuşundan, — balığın tuzda yatmışından şaşma. Bak bendeki şu enseyi... Say katmer. lerini... Say, sıkılma, utanma. Say... Hah işte bu katmerleri görüyor musun?. İşte şu camekâ. kesip aldım. lâkerdacı nın içinden k Efendi. efendi tuzlu bal haram bi Balığı dilim dilim kesip tabağa yerleştirdin, bir baş soğanı da yanına kırdın mı sofra hazır demektir. Eh katık evde olduktan sonra nasıl olsa ekmek parasını çıkarırız. Biraz düşündü. Bir kere: — Tuzlu kuzular!,, di dikten sonra tekrar başla — Nerede o eski işleri. Nerede a beyim. Nerede o eski akşam- cılar! Eskiden şişesini cebine yerleş- #iren camekânin başına: Nesim efendi Eğlence vardı seslen: , dilim dilim lendi bereket o versin,, Bizim işler daha ziyade ay başıları çoğalır 1 şişelerde masaların ir..E sucuk var, tarama var, domates Salatası var. Lakerda Artık havyar yoksa akerdadamı . olmasın?, Hem erbabı bilir ya, lakerda mezelerin şahıdır?. 40 senelik akşamcılara git sor: “En iyi meze nedir?,, de.. “Havyar, demezler, “lakerda,, lakerda mezelerin pi- rensidir. Bizim müşterilerin hepsi keyif erbabı insanlardır. Hep- sini de severim... Şakacı adam- lardır — Kes şuradan!.. Derken bir lâ edip beni maytaba almadan gitmezler . © Sen Şimdi benim bu çamakânm önü. le günde kaç lira çıkardığımı besaplıyorsun. Boş yere yorulma ben sana söyleyivireyim. Bizim sermaye azdır. fıçı alsın alsın da 80 balık alsın.. Seksen balığı tuzile bera- ber iki kuruş eder, 160 kuruş. 20 fıçının sermayesi 32 lira tutur.. Bir kere 32 lirayı verdinmi bütün bir sene geçinir gideriz. Gelecek seneye de elde 50 - 60 lira kalır, Haydi. efendim.. Hanya... Tuzlu kuzular bunl Hikmet Feridun Berlin mektupları Almanyada herkesi alda- tan sahte bir kahraman! Harpve esirlik maceralarını ballandı- rarak anlatan bu Berlin, 16 (Hususi) — Son zamanlarda Almanyada garip bir sahtekârlik meydana çıkarılmıştır. Mesele şudur. Daubman isminde bir genç umumi barpte muhare- beye / gitmişdir. Daubman aralık muharebede kayıpolmuştur Harp bitince ismi esirler ve yara- lılar arasında görülemeyince mak- tul düştüğüne hükmedilmiş, annesi ile babasına haber verilmiştir, 'Harpten sonra esirler de mem- leketlerine döndüklerinden, Daub- man mvhalkak addedil- . Doğduğu yerde yapılan harp ölüleri abidesine onun da ismi yazılmıştır. Lâkin bu sene, yakında, bir gün, İtalyada Napoli- deki Alman konsoloshanesine bir adam müracaat ederek kendinin bu ölü sanılan asker Daubman olduğunu söylemiş ve: — Beni memlekete gönderinl, diye konsolosa ricada bulunmuştur. Bundan sonra da Danbmaun macernsini şöyle anlatmıştır: — Uumi harbin sonlarına doğru büyük bir taarruzda fransızlara esir düştüm, Esirlikten kaçmağa te- şebbüs ettim, bu sırada bir nö- betçiyi vurdum. Fransızlar beni 20 sene ağır hapise mahküm etti- ler. Afrikaya gönderdiler. Oradan bir kolayını bulup | kaçtım, göllerden, dağlardan her an ölüm tehlikesi geçirerek dolaştım, Ital- yan Afrika sabiline vardım. Oradan bir Italyan vapuru ile Napoliye geldim. Bunun üzerine konsolos keyfi- yeti Daubmanın. ne yazmıştır. Nihayet bu adam Berline gönderilmiştir. Daubmanın annesi babası evvelâ çocuklarını tanımamışlar, fakat son — Insan 13 senede tabii çok değişir!, diyerek gencin boynuna sarılmışlardır. Bundan sonra her yerde, her şehirde Daubman büyük merasim yapılmıştır. Deli- kanlı gittiği yerde muzıka ile karşılanıyor, her tarafta başından geçen esaret vakalarını ve Afrika içersinde © ge maceraları iği uzun uzun anlatıyordu. Daubman nibayet işi ticarete adam kim imiş ? li me Daubman anlatmağa başlamış, bundan da epice para kazanmıştır. Lâkin çok geçmeden Daubma- mın iddialarına karşı şurada bu- rada şüpheler uyanmıştır. Fran- Sızlar, onun anlattığı esaret, firar, hapis sürgün vakalarının hi birinin hakikat olmadığını etmişlerdir. Almanyada da şüphe çoğalmış, bunun üzerine iddia rını isbat etmek üzere, Daubman bir kol on teşkil edile, rek tah- kikat yapılmasını ii Daubmanı tanıdı lerle bu Daubman ile karşılaştır rılmış, bunlar ufak tefek farklar görmüşlersede bir şey ısbat olu- mil hakikati meydana çıkarıyor. Anlaşılıyor ki bu adam hakiki değil düzme bir Daubmandır. Asıl adı “Karl Ignoz Hummel, dir, terzidir, 9 mart 1899 da İsviçrenin Bal kantonunda Oberwilde doğ- muştur. Bir kaç sabıkası vardır. Artık esrar perdesi birer birer kalkıyor. Hummel 1909-1910 senelerinde ilk mektebe giderken hakiki Doubman ile sınıf arkadaşı ve gayet iyi dost imişler. Harpte Doubmaunun öldüğünü “ bilen Hummel bütün bu masalları uydurmuştur. Ömründe: Alrikaya ayak bile basmamıştır. Filhakika ilerledikçe Daubmanın evi olduğu, son dafa karısının. biriktirdiği tekmil paraları çalarak evden kaçtığı meydana çıkmıştır. Bunun üzerine de bu sabıkalı muhake- düz battâ meye verilmiştir.