Sahife 10 Akşam ———/iı 20 Tesrinievvel 1932 Tarih sahifeleri Köprülü ve Kolber karşı karşıya Gemi ile kaçmak var amma Boğazda denizin dibine ke te varl Kaderin cilvesini beklemek daha iyil ransa harpte neler kaybeder? Istanbulda zafer şen- liği Nuantelin nümayişi. Uyuşalım! Elçi tekrar Edir- neyi boylıyor. Müslümanların halifesine karşı hristiyanların imparatoru! a elçisi Marki dö Nuantel çektiği o kadar zahmet ve üzün- tüden sonra memleketinde kendi- sine şan ve şöhret kazandıracak kapitülâsyonları elde" edememişti. Edirneden Istanbula avdetinde kendi kendisine kralıhin haşmet ve kudretile ürkütmek istediği türklere aldanmış, onlarin ellerinde bir esir gibi kalmak bedbahtlığına uğramış olup olmadığını soruyordu! Fransanın türkün sırtından ve kesesinden temine çalıştığı men- faatlerin meşru ve haklı olup olmadığını biç mubakemeye lü örmi; ik bunları bahşet- ikleri şimdi türklere de, köprülülerine de, padişahların da kızıyor, atıp tutuyordu! Birara Istanbul | limanındaki Fransız harp gemisile ruhsatsız. çekilip gitmeyi düşündü; fakat bu hareket bir firara pek ben ziyecekti; türklerin buna meydan vermiyerek Çanakkale Boğazın- dan geçerken gemiyi'de, ken- disini de denizin dibine indir. meleri ihtimalden uzak değildi; böyle bir hal vaki olursa Fransa devletiâliyeyi harbe kendisi sevk- etmiş olacaktı. Bu düşünce elçiye bali tabit cereyanına bırakmak harp gemi- sinide Fransya iade etmek kara- metine nakil ve arzettikten sonra Marki dö Nuantel Istanbulda ev- velâ ne yapacağını bilmiyordu; sonra alıştı; aralarında * yaşadığı adamların hâletirubiyesine bürü- müp sabır ve tevekkül ile kaderin kendisini bu berzahtan kurtara- cak bir cilvesine intizar eyleye- cektill Elçisi bu kadar müşkülâta ve muameleye maruz kaldığı alde Fransız hükümetinin gös terdiği tahammüle şaşmamak için Devletinliye ile siyasi münasebet- lerde bir inkitam Fransaya kaça mal olacağına bakmak kâfi gelir: Devletizliyeden © kapitülâsyon istihsalinde diğer devletlere ön ayak olan Fransa hemen bir buçuk asırdan beri Akdeniz şark bavzasnın — bütün menfaatlerini kendisine hasreylemek © emelini besliyor, şarkta katolikliğin hamisi sıfatını takımarak garp bristiyan- ları üzerinde tesir ve. nüfuzunu kuvvetlendirmek istiyordu. Böyle mebdelerden nerelere varı- lamazdı? Halbuki Devleti betlerin inkatar bu münase- faat ve emelleri birden yıkabilirdi, bil bassa bir harp ilânında uğrana- bileceği Kandiyedeki küçük tec- rübe ilede hatıra gelen askeri | muvaffakıyetsizlikler — Fransanın garptaki mevkiini bile tehlikeye duçar eylerdi Bunun için idi ki Kolher son zaruret haddine gelmedikçe Dev- Jetialiye ile harbe girişmemeği düşünüyordu ; © 1604 te alınan kapitülâsyondan sonra değişen vaziyet ve şartlara göre tanzimi muklazi bir ahıtnameyi müsale- mttpeverana ve saburane çalış- amlar sayesinde padişahtan istih- sal etmeyi harbe çok tercih eyleyordu. Bu suretle Fransa iktisadi ve siyasi gayesine doğru sarsıntısız, tehlikesiz ilerlemiş olacaktı! x Avcı Sultan Mehmedin ordusu anda Kameniçeyi zapteyle- sırada idi, XIV Lui ordu: ilk muzaffer yetleri de Istanbulda şayi olmuştu. Kameniçe gibi mühim bir kı lenin zaptı üzerine memleketin her tarafında olduğu gibi İsta bulda da üç gün şenlik yapılıyordu. Halk, sokaklara dökülmüş, bu muzafferiyet üzerine dualar ediyor, eğleniyordu. Muvaffakıyet haberlerine iptida inanmak istemiyen | İstanbulun yerli hristiyanları aldandıklarını anladılar ve şebrayine iştirak ettiler, (1) Bu bali gören cenebiler de ber lüzum ve fırsatta yaptıkları gi bu defa da türklere müdahenede biribirine müsabakat eylediler! Bu iki zümre hristiyanlık âle- mini uğramış addettikleri bu “yeni türk belâs , yüzünden duyduk ları “büyük kederi, kalplerinde saklayarak zâhiren beşaşetler gös terdiler! 'Nuantel iptida türklere bir ce- mile yapmağı siyasi vaziyetine daha uyguu buldu ve Fransa se- farethanesini — donatmak istedi; fakat diger sefarethanelerde daha hafif bir teşebbüs bile göreme- yince — “hristiyanlığın © uğradığı musibet ,, şenlik yapmakta hemmeslekleri arasında yalnız ba- şına kalmaktan çekindi. Nuantel nezdine memur olduğu padişahın, dostluğunu temin et- meğe uğraştığı bir milletin mu- vaffakıyetine, © zahiri de olsa, 'meveddetkârane bir alâka göster- meğe cüret edemedi amma İransız galibiyetine büyük bir revak vermek için biç bir şeyi ihmal etmedi; elinden ne geldise yaptı. İstanbuldaki fransızları sefaret- haneye davet etti; kilisede kral namına muzafferiyet duasından sonra ziyafet ve şenlik tertip etti; hatta toplar attırdı? Yapılan bu nümayişin akisleri osmanlı payıtahtınm her tarafına yayıldı. Fransızların başları yine karıya kalkmıştı; Holanda XIV Luinin "galibiyeti Osmanlı yicalini Fransaya tevecelihkâr bir vaziyete sevketti, Bazı | vükelâ tarafından Mösyö dö Nuantele iltifat ve tebrik | makamında; ilmi nücumda büyük behresi olan padişahın tetkikatına naza- ran bu zamanda iki memleketin de müsait bir burçta bulunulduğu) bildirildi Leh seferinin bitmesi üzerine Nuantel tekrar Edirneye azimet ruhsatını istedi. Sadriâzam da anlaşmağa yara- yacak bir tarzda davranmak miyetile ve boş tekliflerle kimseyi yantelin maiyetinda | Tatanbula, olan Antuan Galân yazdığı «Tür İstanbuldaki rum ve o umaya iştirak etmiyenlerin eliişer değnek vurulmak m. Iki sene sonra. lik defa olarak pasta yiyebildi Amerikada filim iren artist- lerin hemen hepsinin mukavele- lerinde şişmanlamamak kaydı var- dır. Halbuki son zamanlarda bir filim için İngiltereden Hollivuta çağırılan aktris Mis Ursula Jeam- 9'in mukavelesine daha üç buçuk kilo alması ve bunu muhafaza etmesi hakkında bir kayıt kon- muştur. Kadın bu kaydı görünce sevin- cinden sıçıramış ve hemen bir pastacı dükkânına koşarak doya doya pasta yemiştir. Kadın iki Senedenberi unlu bir tatlı yeme- diğini söylemişti 120 kilo gümüş Şimdi. İtin bulacağını £ ediyor Fransada Toulons şehrinde M. Robbens isminde bir terzi evini tamir. ettirirken yerde bir küp bulmuş ve açınca içinden külçe halinde tamam 120 kilo gümüş çıkmıştır. Bunun üzerine terzi işi gücü bırakarak evin zemin katını kaz- dırmağa başlamıştır. Gümüşten sonra altın bulacağını ümit et Defterdar Ahmet paşa seyahat parası olarak Nuantele 40,000 akçe gönder; Babâli ile müzakere usulüne artık alışılmış olana Nuantel bu şarta muallâk davetten yılmadı. Babıâli. ve saray ricalinin müza- kerelerde | kolaylık / göstermele- rini temin o maksadile | Istan- buldan boş elile çıkmağı mü- yanında götür ü hediyelerle beraber üçüncü defa Edirneyi boyladı, XIV Lui hükümetinin Babâli ile münase- betlerinde düşündüğü yalnız fran sız. ticaretinin inkişafı değildi; Fransanın osmanlı imparatorluğu | dahilindeki katolikleri | himayesi esasının Babığlice resmen tanın- bir mesele Rusyanın Kaynarca muahedesile sonradan ortodokslar hakkında — yapmak isteyeceğini Fransa şimdi katolikler için arzu eyleyordu. | Fransa kralları türklerle müna- | sebet ve bazen ittifaklarını Ay- topa nazarında mazur göstermek | arketa katoliklerin himayesi, | ini öteden beri pek mühim bir müdafaa silâhı gibi kullan. mışlardır. Kalber Osmanlı imparatorlu- ğunda ticari istilâyı hazırlarken XIV Lui de eslâfının bu silâhını iyasi bir âlet haline getirmek üslümarların halifesine ,, karşı “hristiyanların imparatoru,, nüfuz ve haysiyetile görünmek isteyordul Süleyman Kâni e 20 Teşrinlevv Bir Yahudi Çocuğunun Hayatı — Büyük hikâye — 5. Rükhamovski Davit, çok geçmeden, ilk ka zancının sevincini tattı, Bir yahu- di tüccar, güzel san'atlar akade- misine müracaat ederek, oradan, en iyi talebelerden birini istemiş ti. Fotoğrafa bakılarak, Nordau ve Marmorek isimlerindeki meşa- hirin madalyonları yapılacakmış... ilonist (1) hareketinin bu iki rehberi, © museviler | arasında şöhret kazandığı için, tüccar, bu mulâjlardan pek çok satarak &peyce vurgun vurmağı umuyordu. Binaenaleyh, madalyonu yapanda ona göre bir para verecekti. Tüccal — Bu iş için kaç para ister iz , David'e sordu. Genç artist, tereddüt etti: — Bir rablel Muharriri Tüccar, tebessümünü gizlemek başını öteyana çı gibi gümüş rubleyi vakit, bu marifetin- den dolayı çok memnundu. Fakat evde kendisile alay ettiler. İlerde, bu defa, sile içinde, daima bir şakalaşma vesilesi oldu. Delikanlı, çok geçmeden, si arasında itibar kazandı. Zira zengin bir yahudi tüccar, David'e ri beykelini ismarlamıştı. Bunun in dört yüz ruble para veri yordu ve bir ay müddetle deli- kanlıyı evinde alıkoyuverdi. Davit, zengin tüccarın sofra- sında yemek yiyor ve ince, zarif yatak takımları içinde, hayatında ilk defa olarak “fantezi, bir uyku uyuyordu. Evsahibinin iki oğlu, onu ken- ilerine dost addetmişlerdi.. İşini te evden ayrılacağı zaman, ağlaştılar. Eve dönen delikaı mubteviyatını, büyi içinde, masanın üzerine boşalttı, Paralar, teker meker, sağa sola yayıldılar. Oğlanın kız kardeş- leri; merak yısız. sualler ev nasıl yerdi? Neler yemişti? Ev sahibi ona iyi muamele etmiş miydi ? Karısının güzel elbiseleri var mıydı? Delikanlı bütün bu suallere cevap verebildise de, bu sonum- cuya cevap veremedi. Kadına, bir kere olsun bakmamıştı. “Eski terbiye Ti) Yahudi mülteci Bir çok altın ve kâğrt para yüklü iken Fransa Mütercimi : (Va- Naj terbiyesi , ile, bu meyanda olarak eski usul yahudi terbiyesile büyü- yen bir gencin zihniyetini, şimdiki garp ve asri terbiyelerile büyüyen» ler, hata edemezler.. En fakir muhitlerde bile bir sağlam ablak £ telâkkisi caridi. Hiç bir kelime, hiç bir çekil, cinsiyet mefhumlarını, eski şark terbiyesile büyüyen bir. delikanlı ruhunda uyandıramaz! Bu terbiye ile büyü yen bir delikanlı, fitreten ne derece taşkın, coşğun olursa olsun, evli bir kadın üzerine, gözlerini çevire- mez.. O, tam manasile, efsanedeki Hazreti Yusuftur | Züleyha karş sındaki Yusuftur | David, zeğin tüccarın evinde misafir kaldığı esnada, kendi etrafında taşlı ipek hışırtılı etek in dolaştığını ve havayi nesi nin güzel bir rayiha ile doldur gunu daima işitmiş; fakat bir kerre olsun başını kaldırarak, ev sahibinin karısına bakmağı aklır- dan geçirmemiş Güzel sanatlar mektebinin son Senesinde çıplak insan modellerine bakılarak çalışılırdı.. Modeller, sade küçücük bir kemerle teset- tür ederlerdi. Modeller arasında bir de kadın vardı ki, gövde kısmı tamamile meydandaydı. David, bu vücudu, büyük bir heyecanla seyretti. Bir hafta müde detle, bir dizi yerde, bir kolu, yüzüne düşen saçlarını kaldırmak için havada, - hayal âleminde yaşayarak, - genç kadını defterine resmetti Kadın, Allahtan ki güzeldi. Diğer talebe, ihtimal ki, kadın vücudu seyrine daha alışık olduk“ ları için, alâkasızlıkla çalışıyorlardı, David ise, modele baktıkça, nöbet nöbet yandığını ve nöbet nöbet Sanat aşkile mülhem olduğunu hissediyordu. Büyük bir alâkayla çalışıyordu. Vücuduna ateş bir gömlek giymiş gibiydi. Aklına, kitabı mukaddesten parçalar geliyordu: “— Boynun Davudun kulesi gibi mevzun.. Göğsün yanyana duran eş iki güvercinin gerdanına benziyor... Tenin gül yaprakların- dan nescolunmuş gibi. Okşayış” ların şaraptan daha baş döndü- (Arkası var) ıklarında batan Egypte vapurundaki altınları çıkarmak için iki seneden beri bir italyan şirketi uğraşıyordu. Şirkelin dalgıçları altınlardan üçte xe bir mikdar panganot çıkarmıştır. ini Resmimizde denizden çıkan bankanotlar kurutulmak için serilmiş olarak görülüyor.