28 Eylül 1932 Akşam, wi Sahife 9 Tefrika No. 48 28 Eylül 1932 AAKŞAMDAN AKŞAMA AŞK DİLENCİLERİ DI Küre bir hikâye En zayıflar a z - Nakleden: İSKENDER FAHRETTİN Şemseddin Sami |, biti; Fümi küb: zain nk | Lakin, henüz bal ayı seyahatin. e m3 altnda. Avukat lie, ilki, aranda Ispanyol dilberi, radyoda okuyacağı şarkıya şu mısrat | (Baş tarafı üçüncü sabifede) | mnbicin ir ekok. barmy | SAğ yerd Fama'ya gn ilâve etmişti: “Dostuna itimat et ve onun peşinden | bulunmaları velhasıl sekiz yüz | türünü çeçiryer, Bu ik ale Gain | Farai Fransada, on beş gün kada el a ai ae ve | beraber geziyor braberoleiyor. Fakat ğ git!, (Tim - Tom) bu işareti alınca.. Bu esnada gazinonun bir köşe- sinde, boynu bükük oturan genç bir kadın vard. Mütemadiyen #aate bakıyor ve gözünü kapıdan ayırmıyordu. “Apaşlar konuşurken bu kadına ehemmiyet vermemişlerdi. Genç kadının kim olduğum merak mı ettiniz ? Söyleyi kadın mahkemede Tim - Tomun mahkümiyetine sebebiyet veren i İspanyol muganni- şenaati, Apaşlar kararlarını vermişlerdi : Kaçakçılar gemisinin eski kapta” pinı, beş yüz dolar mi bir başka kaçakçı gemi “deli bu genç muhaveresini can kula gile dinledikten sonra, otelin gazinosundan telâşla sokağa çıktı. Bir otomobile binerek doğruca Ispanyol mugamniyesinin ikamet- gâhına gitti, Ispanyol muganniyesi uykudan yeni uyanmıştı. Deli kadın kapıdan içeriye girer girmez, muhteris hanımın ellerin- den tutarak heyecanla anlatmağı — Kaptan Toması kaçırıyorlar. Pazarlıkta mutabık kaldılar. Ku laklarımla işittim: Apaşlar. gazi- nosunda (W. N) hırsız kampanya sının eski müntesiplerinden canavar beş yüz dolar mukabilin- de kaptanı Londraya kaçıracaklar. Ispanyol güzeli bu haberi alınca derhal giyindi. — Bu adamları iyi tanıyorsun, değil mi? ei — Tanımaz mıyım.? Hepsinin fotoğraflarını kafamda tesbit et tim. Nerde ve ne kıyafette gör- sem tanırım, Ispanyol güzeli, kaptan Tomas- tan mutlaka intikam alacaktı. Kendisini çok seven sehhar mu ganniye şimdiye kadar hiç bi erkek tarafından reddedilmemişti. Genç ve güzel kadın, macera erest kaptanın lâkaydisine ta- ül edememiş Tim - Tom'un kadın b, diye telin etti iDARESİ Umum Emlâk Acentesi , tarafından deruhte edilmis olan KIİRALIE APARTIMANLAR BEYOĞLU YAZICI SOKAK BOTTON HAN Beş, allı ve yedi oda apartmanlar ferah ve havadar odalar - so, heva ga » elektrik « banyo - denize man- Harası var - bahçe ve tenis mahalli EHVEN ŞERAİT CIHANGIR Alt odalı aparlımanlar su hava ani - elektrik * banyo - Marmara ve. Boğaza manzarası vardır. UYGUN ŞERAİT AĞAHAMAM Beş odalı bir apartman oralar haya. dardır - su - havagazı » elektrik - banyo MUTEDİL FLAT ŞİŞİN & ramvay istasyonuna pek yakın, dört odalı apartıman, Man: Zarası güzel, kirası cüz, a mayi > yenisini alacağımda, ilân “mil olmadığını Haydarpaşa : 4 odali APARYIM. baya gazı, bahçe, Ehven gernil Emre ae Taşa NAL Ts#MLAK ACENTESİNE | Ü eliyetmamemsi Zar ami lafa 2. 20607 — Onu her halde polise yaka- attıracağım. Diyerek evden çıktılar. İspanyol dilberi zihninde dahi yane bir proje hazırlamıştı. ogi" liz polis hafiyesine vurduğu di badan vicdanen çok müteessirdi. Onu ne yapıp yapacak, Amerikan bapishanesinden kaçıracakırı. Fakat, TimTom (Nevyork) şehrini ve Nevyork zabıta memur. larını tanımayan bir adamdı. Sa- dece habishaneden kaçmama bir faydası olmayacaktı. Onu aynı zamanda Nevyorktan da kaçırmak lâzımdı. kaptan Tomas tan n bir kaçakçı gemisile gide- cekti, O halde herşeyden evvel kaplan Toması tevkif ettirmek ve onun yerine kaptan Tomas kiya- fetile Tim-Tomu kaçakcı gemisine yerleştirmek, İşte bu fikir, Ispanyol dilberinin son ve kat'i kararı idi. (Deli kadin ) a talimat verdi. — Sen apaşlar gazinosunda onları tarassut Kaptandan parayı aldıklarını işitince hemen bana koş, haber ver. Bende derhal meseleyi polise ihbar eder ve kaptanı tevkif ettir İspanyol güzeli bu talimatı ver- dikten sonra, deli kadından ay- rıldı ve doğruca radyo şirketine gitti, O gün hapishanede gizli terli” bat almıştı. Ispanyol dilberinin âçıklarından bir gardiyan hapisanede Tim - Toma fevkalâde büsnü muamele ediyordu. . Bu suretle ispanyol dilberinin gözüne girmeğe çalışan tecrübesiz gardiyan, kadın ticare- finden üç seneye mahküm olan Tom ile dostluğu ilerletmişti. Ispanyol dilberi radyo şirketin- de, o gece okuyacağı şarkıya şöyle bir mısra ilâve eti * Dostuna itimat et ve onun peşinden git! , Ispanyol hafiyesi bu. şarkıyı saatlerce prova ettikten sonra, kendi sırası gelince okumağa başlamıştı. (Arkası var) BEYOĞLU İstikll caddesinde Tokarlyan civi: Enda ikinci katta ört olalı güzel bir APARTIMAN Su - havagazı - elektrik - banyo bizmelçi olası KIRASI MUTEDİL OSMANBEY “Uramvay. esildesinde ınhkemmel ve pek havadar altı odalı bir apartmanı Bu - havagazı - elektrik » banyo. EHVEN ŞERAİT GALATA Üç odalı apartıman ZE PEK UCUZ KIRA iç üzerine Galata : Tophane civarında 8 odalı apartımanlar. kiralıktır. Tat pek eliven. cehalet lisanımızın bu iki şube: vehleten ayri iki lisan göstermeğe sebep olmuştur. Ancak bu şubelerin de bihakl tetkik ve tamik olunup itibari ve gayrı tabii olan imlâ farkı dahi bertaraf edilince, ikisinin bır lisan olduğu tezabur eder. Bu iki şubenin, mebdei iftirak- larından beri, hangisi ziyade te- beddil ve tagayyur etmiş ve hangisi hali aslisinde kalmıştır? ik olundukta, örülüyür ki, şark türkçesi men eski halinde sebat ve devam etmiş; ve bizim garp türkçemiz ise, karndan karna külli tebed dülata oğrayıp, nihayet şimdi bâli kesbetmiştir. lmdi, sırf bizim tarafa git olan bu tebeddüle terakki mi yoksa tetenni mi diyeceğiz? İşte asıl mes- ele bundadır. Bu suale verilecek cevap ise, ne sirf müsbet, nede sırf menfidir. Bu tebeddülde, lisa- numız, mincihetin terakki, min hetin tedenni etmiştir. Gerek te- laffuz ve gerek ifadede kespet diki zarafet ve arabi ve farisi elsinei saireden hesabsız ke- imelerle kazandığı vüs'et, şübhe- siz, bir. terakkidir. lâkin elsinei Turaniyenin kaidei umumiyei esa- siyesi olan ahenğe tebaiyeti bir dereceye kadar kayıp edip, bu ahenğe asla uymaz kelimeler ve tabirler peyda etmesi ve halis türkçe olan binlerce kelimeleri küşei nis- yanda bırakıp elsinel saireye arzı ifikarla âdeta bir elsine türlüsü haline geçmesi de elbette bir tedennidi Hülâsatan diyebiliriz ki: Şark Türkçesi telâffuzca ve sureti i dece biraz daha kaba ve bizim garp Türkçemiz ise çok daha zariftir : lâkin, kaideten ve esasen şark Türkçesi doğru ve bizimki ise galattır. Arabi ve farisi ile elsinci ecnebiyeden aldığı kelimat ve astı rkçe kelimat vetabirata gelince Çağatayca bizimkinden çok daha zengindir. Türkçenin bu iki büyük şube- ini iyice tetkik ve mukayese etti- imiz de, şu bhakikatlara vakıf oluruz: Evvelâ, in de kavaidi sarliye ve nahviyeleri esasen bir ve müşterek olup, beyinlerindeki fark bunların ayrı ayrı iki lisan addo- lunmasını mucip olacak derecede deyildir; bilakis bir lisan oldukla- rını ispat için en biyük delil işbu fark bertaraf edildikte her havi oldukları kelimeleri silüsa- nından ziyadesi ikisi beyninde müştereldir, ki, bu da bir lisan olduklarını gösterir. Salisen, © Çaataycada halis Türkçe olarak bir çok kelimeler buluyoruz, ki bugün Istanbulda müstamel degil isede, cumlesi mecbul dahi olmayıp, bir takımı düne gelinceye kadar kullanıyordu; eski şüara ve üdebamızın asarında bulunmakla, lisanı edebimize da- bir takımı da Anadoluda elyevm müstamel olup, yalnız bir miktarları Osmanlılar tarafından biç kullanılmayarak, Çağataycaya mahsus kalmıştır. Bunlardan da bazılarının bizim türkçede müte- vadifleri olduğu halde, bazılarının lit ie Leyla, çiftlerinin fükrisrini bile Polanaz kayüne gitnir mesela sinden, Fehmi ile Ferhunde, aralarında, Gizlice isyan ediyorlar. Zalumden he. murdacıyorlar, O akşamlık artık bu meseleden bahsetmediler. Zalim çiflerinin Yanında, hislerini, korkarcasma sakladılar. Hattâ, Polonez köyüne gitmeğe bile itiraz etmediler. Fakat, o günkü muhavereleri müstakbel isyanları için bir maya haline geçti. Hele Polonez kö- yünde zulme karşı galeyanlari artıkça arttı, Halit ve Leylâ'nn yanındayken ne kadar sükütiyse- ler, başbaşa kaldıkları vakit, © derece, çiflerini çekiştiriyorlardı. Baş başa kalmaları da sık sık vakidi. Çünkü, Halitle Leylâ spor cu olduklarından, uzun yürüyüş” lere beraber gidiyorlardı Bu fırsatlarda, zalimlere karşi biddet ve şiddetleri arttıkça ar- tuyor. Arık, biribirlerine | açılmağa başladılar. Hayatlarının fena ku- rulmuş olduğunu, doğrudan doğ- ruya söylediler. Fakat hayır, bundan dolayı, biyanetle intikam alacak dı lerdi. Hem buna cesaret edemez- lerdi; hem de, yalan tabiatlerine uygun değildi. Hattâ, Fehmi ile Ferhunde, biribirlerini sevip sev- 'mediklerini düşünmediler bile... Onları birleştiren bir müşterek felâketti. Bu müşterek felâket, gün geçtikçe daha tahammülfersa bir bal alıyordu. Bir adım daha ileri gittiler, Başbaşa vererek bir plân kur. dular. İstanbul'a avdet ettikleri vakit bu plâm tatbik ettiler. Ayni gün zarfında, ikiside aile evini terketti. Terkederken de birer mektup bıraktı. Zulumdan şikâyet ederek talâk arzusunu bu mektupta anlattı, Ferhunde, anme- sinin evine döndü. Fehmi ise, bir pansiyonda oda tuttu. Ikisi de, bu azemetinden tiri Bir. tek ümitleri vardı: Bir gün birleşerek yaşamak! Avakipten korktular. Çok şükür ki, zalimler biç bir baile meydana getirmediler. Hak buki Leylâ, talâk için müşkilat çıkarmadı. Ikisi de, talâka çok- tandır. taraftar olduğun, merhametten dolayı şimdiye ka- dar ayrılmadığını avukatlara söy- ledi. Ihtiyata riayeten, Fehmi ile Fer- hunde, davalar esnasında, nadiren buluştu. Serbest kalınca ve kanı ni müddeti doldurunca evlendiler. Dört sene süren bir esaret devresinden sonra, nihayet, hür- riyet ye saadetin lezzetini damla damla tatacaklardır. mukabilleri olmayıp, biz onların yerine arabiden, farisiden veya elsi- hei eenebiyeden müstear kelimeler kullanıyoruz. Bunların ise yaba cılığı ve Çagataycadakilerin tük- geliği müsellem olduğundan, bun- lara çagatayca namım vermek hatadır; © bunlar ve safi türkçe kelimelerdir ki, bizce ihmal olunup unutulduğu halde, şark- taki hemcinslerimiz. tarafından, yani türkçenin beşiği, ve mahalli aslisi olan Türkistanda, hıfzolun- muştur. Bunların bizce di male konularak, ihy vk isti ile, lisanı. Cöte d Argent'te kalmakistiyordu. Halbuki, Fehmi Cöte dAzure'ye gitmek istiyordu. Münazaa pek münasebetsiz bir safha aldı. Yeni çiftten her biri, karşısındakinin yumuşak başlılım ğına, saburluğuna, uysallığına, hemencecik mutavaat gösterece- az etme, cicim! Ben, kararımı verdim, Akdenizden bıktım. o Orasını, Türkiyede de Istiyorum. — “atiyorum ki. , ha?.. Vay efendim va) Hele bak şun: Haydi yavrum, haydi... nat etmel, — Ay, senin sözün mü geçecek? Senin arzuna mı boyun eğeceğim? — nat eden zalim sensin! — Mabiyetini belli ediyorsun! Hiddetten kıpkırmızı kesildiler. Biribirlerinin karşısına dikildiler. Yüzyüze düşmancasına bakışarak küfürler yağdırdılar. Sonra, biç biri boyun eğmiye- rek, soluk soluğa sustular, Ve anladılarki, aralarında, bu, daima böyle olacaktı: Neo ne öteki mutavaat göstermiyecekti. O da, öteki de yumuşak yaşlı, cesur, uysal insanlar değildi. Hakiki seciye Halit'le Leyla'daydı. Onlar, mütehakkim hallerile bunlara bo- yunduruk takmış, sürüklemişlerdi. Şimdi artık, boyunduruktan kur- talmuş, biri, öbürüne ayet buyunduruğu takmak istiyordu. Lâkin, ikisinin de gücü buna yetişmiyordu. Ikisi de zaif Seciy- yeliydiler. 'Nakili (Hatice Süreyya) Mühim bir yankesicilik Aydın Halide Hatun mektebi baş muallimi Nuri beyin refikası Reşadiyeden e Aydına avdetinde istasyondan çıkarken bir mendil içinde cebine koyduğu 19 miskal inci ile bir elmas küpe, çocuğun gümüş nuskasına merbut 2 ma deni lira ve bir seksenlik altını, yani cem'an 590 lira kıymetindekd mücevberatı bir yankesici tara" fından aşırılmıştır. Incir üzüm satışı İzmir, 26 (A. A.) — Mevsim iptidasından rapor tarihine kadar izmie borsasında 5,614,510 kile incir satılmıştır. Geçen sene aynı tarihe o kadar o 5,342,785 kilo satılmıştı. Mevsim iptidasından 23 eylül 1932 tarihine kadar ecnebi memleketlere 4488 ton ihraç edilmiştir. Bu miktar geçen sene aynı tarihte 4624 ton iç ir ekspres taşa tutuldu Berlin. 26 (A, A.) — Havas ajansı muhabirinden: Varşöva - Berlin ekspresi Berlin varoşların- dan birinden geçerken taşa tu- tulmuştur. “Yataklı vagonlardan birinin camları kırılmışsa da kimse yaralanmamıştır. mızın bir kat daha kesbi a etmesi her sahibi ha- bazı kamuslarını Türkçenin başlı başıma yapan devasa bir âlimimiz. olan merhum Şemseddin Sami, en mürteci düşünüşlü tandaşlarımız. için hakkında sahibi salâl dileceği için, onun yukarıki fil oldukça müskit bir delil olarak, lisan inkılâbı muarızlarına karşı çıkarıyoruz. (Va-Na/