22 Eylül 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

22 Eylül 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

hetatlm a m am © Kadın polisler Amerika Ç£ Bir sabah haydutlarına harp açıyorlar Mektepten çıkan kadın polisler büyük Karışık bir cinayetin faillerini meydana çıkaran kadın polis. hafiyesi mis Edit Aporson Amerika, dünyanı en çok hır sızlk ve zabıta vakası olan yer- dir. Şikago, Nev York adeta birer haydut yatağıdır. polis o kadar çalıştığı halde bu iki şehirde hay- dutluk val ın bir türlü önünü alamamıştır. Bilâkis son seneler zarfında vakalar artmıştır. Polis bunu nazarı dikkate ala- rak haydutlarla mücadele etmel için kadınlardan istifade etmeği düşünmüş ve yapılan tecrübeler çok muvaffakıyetli neticeler ver- miştir. Kadınlar, şüphe uyandır- madan her yere girebiliyor, bütün baydutlarla ahbaplık edebiliyor ve onların sırlarını öğrenel ar. Bu suretle esrarengiz yetlerin, büyük haydutluk val arının failerini bulmak hususunda kadınlardan çok istifade ediliyor. İk tecrübeler muvaffakıyetli netice verince hükümet kadın polis yetiştirmek üzere bir mek- tep açmıştır. Mektep New-Yorkta Nasdreybiat mahallesindedir. Mek- tebin büyük bir bahçesi ve diğer bazı şehirlerde de şubeleri vardır. Kabul şartları Kadın polis mektebine girmek zannedildiği kadar kolay bir iş değildir. Mektebe girecekler sıkı bir imtihana tabi tutulurlar. İmti- nın hekadar sıkı olduğuna dair bir fikir vermek için bu sene müracaat eden 655 kız ve kadın di salnız 82sinin kabul edildi- Gini söylemek yetişir. Mektebe girmek istiyenlerde ilk aranan şart vücudu kuvvetli, soğuk li, açıkgöz ve zeki ol- makıtır. Tahsil ikinci derecededir. Mektepte — geçirilen | iki cina- muvaffa kıyet elde ediyorlar zarfında lâzim gelen malümat verildiği için okuyup yazma bi- mek kâfi görülüyor. Mektebe müracaat edenlerin vücutça kuvvetli olup olmadık- larını anlamak - kolaydır. Zekâ ve açık gözlüklü derecesi de az çok anlaşılabilir. Fakat çole ehem- miyet verilen soğuk kanlılk hak- kında fikir edinmek zannedildiği kadar kolay değildir. Bunun içir bir tecrübeden geçilir. Otomobille giderken. Bu tecrübe ekseriyetle şu yolda yapılır; Kadın, mümeyyizlerle bir- likte bir otomobile bindirilir. Oto- mobil mektebin geniş bahçesinde çılgınca bir süratle sürülmeğe başlanır. Bu aralık kadının haleti ruhiyesi tetkik edilir. Otomobi dönemeç nokta- sına gelince birden bire bir ada- mın kendisini tekerleklerin altına attığı görülür. İşte soğuk kanlılır gın ölçüsü budur. Eğer kadin bağırır ve telâş ederse polisliğe kabiliyeti olmadığı. anlaşılır ve hemen reddedilir. Soğuk kanlılı- ğin muhafaza ederse hemen mektebe kabul olunur. Sağuk kanlılığı ölçmek için diğer bir ölçüde suni surette çı karılan kavgalardır. Bu kavga larda kadının nasıl hareket etti- ğine, telâş ve korku eseri göste rip göstermediğine bakılır. 'Mümeyyizler icap ettikçe bu hu- susta diğer tarzda imtihanlar da yaparlar. Sıhhi maayenede bilhassa göz- görmesine, kulakların iyi işitmesine dikkat edilir. Güzellik şartı... Mektebe 25 ile 40 yaş arasın daki kadınlar kabul edilirler, Bunlar iki sene okuduktan sonra sivil polis hizmetine | girerler, Mücrimleri takip etmek veya bunların izlerini bulmak için barlara, hattâ batakhanelere devam ederler, umumi kadın rolünü oy- narlar. Bunun için genç ve güzel olmak ta lâzımdır. Karışık bir cinayet Kadın polisler son zamanlarda büyük © muvaffakıyetler elde et meğe başlamışlardır. Bu hususta bir fikir. vermek için şu vakayı anlatacağız: Detroit civarında bir büyük bir servet sahi olduğu — söyleniyordu. Cinayet gecesi (çiflik civarında oturan köylüler, bir köpeğin acı acı uluduğunu duymuşlardı. Haibuki mektulün çifliğinde hiç bir köpek sabah köylüler, çif- İiğe geldikleri zaman oCimile beş nüfuslu ailesini beğazlanmış 1 Ingiliz kadın polisleri resmi Aniforma olarak bulmuşlardır. Katilin va yahut katillerin paraya tamaan bütün aileyi öldürdüğüne şüphe yoktu, Cinayetin tahkiketma derbal resmi ve polisler | vazıyet etmişlerdir. . Bunların arasında kadın polis hafiyelerinden Edith Aperson da vardı. Köpeğin sesi Kadın polis bafiyesi, cinayet gecesi çiflikte bir köpeğin ulumuş olduğunu duyunca, ködeğin ıslak toprak üzerinde bırakmış olduğu ayak izlerinin kalıbını almış ve © civarda köpek sahibi olanlar arasında gizli tahkikata başlar mıştır, Bu tahkikat esnasında, çifliğin uzale bir evinde, baba İle iki öğuldar o mürekkep bir aileyi isticvap öderken, ansızın evin bah- çesine bir köpeğin atlayıp geldi- ğini görmüş, ve aradığı köpeği ve katilleri bulduğunu derhal anlamıştır. Mis Edith sahiplerinin şübhe- lerini uyandırmadan bin bir bile ile köpeğin yanına yaklaşarak ayaklarının kalıbını almış ve onu cebinde bulunan kalıp ile muka- yese edince, cinayet gecesi çif- likte uluyan köpeğin bu olduğunu anlamıştır. Itiraf ediyorlar Artık şüpheye mahal yoktu. Cinayeti yapanlar, bu baba ile iki oğlundan başka kimse değildi. Bunlar derhal yakalanmış ve uzun bir isticvaptan sonra bu cinayeti yaptıklarını iraf eylemişlerdir. Bunlar, cinayeti yapmak için çif liğe gittikleri zaman her ihtimale karşı yanlarına köpeklerini al mışlardı. Katiller, cinayeti Cimin dalma evinde bulundurduğu para- ları almak için yaptıklarını, karı” sile çocuklarını kendilerini ele vermemek için koyun gibi boğaz- ladıklarını söylemişlerdir. işte bir kadın polis esrarengiz ve feci cinayetin fa- illerini meydana çıkarmıştır. Metro Golduyn sinema filim şir- ketinin müdürü M. Thalberg be- ni yanına çağır yarak teknik bazı işler | hakkında görüştükten son- ra birden bire sordu: — Horn roman Bini © okudunuz mu? — Afrika'nın göbeğinde, vahşi hahvanlar ile do- lu bakir ve insan ayağı basmamış ormanlarda fev kalâde maceralar ve sergüzeştler geçiren — seyyar tüccarın hayatı değil mi? — Evet! Horn Afrikanın orta sında, insanın akıl ve hayalinden geçiremiyeceği Sergüzeştler geçirmiş, hayatını insan eti yiyen vabşilerin elinden mabude diye tapındıklari beyaz renkli bir kadının müdahalesi sayesinde kurtarmıştır. Bu mace- ayı filme çeksek nasıl olur ? — Bunu filme çekmek için bir gok aktörler, Afrikalı zenciler, sonra timsahlar, arslanlar, filler, yabani mandalar, yergedanlar lâzımdır. Vakıa Hollivutta kâfi derecede arslanımız ve filimiz var. Fakat yabani mandalarımız, gergedanlarımız . yoktur. Sonra Afrika ormanlarının vabşi deko- runu burada canlandırmak çok güçtür. Bu hakiki maceranın filmini çek- mek için Afrikaya gitmek lâzım- dir. — Azizim Van Dykel Işte ben de bunu size teklif edecek tim, Görüyorum ki, bu noktada fikirlerimiz. birdir. Dedi ve beni büyük bir kürrei müsattabanın önüne getirerek ilâve etti: — Şimdi biz Hollivutta bulu- nuyoruz”. Afrikaya Babri muhiti atlasiden de Bahri mubiti kebir- den de gidilebilir. Bu seyahati yapmak için on dokuz bin kilo melroluk bir yol katetmek lâzım- dır. Ben bunu | hesap ettim. Fakat bu uzun seyahat, Avrupa ve Süveyş yolunu tercih ederseniz, izi & kadar can sıkıcı olmaz. Size icap eden malzeme, aletler, fotoğraf ve filim makine- leri ve bunları taşımak için miktarda kamyon verilecektir. Metro Goldwyn'in direktörile bu mükâlemeden sonra seyahat hazırlıklarına başladık. Seyahatin muvaffalıyeti için en ince tefer- Füatına kadar her şeyi düşündük ve ona göre tertibat aldık. 10 mart 929 tarihinde Hollivuttan Nev Yorka hususi trenle hareket ettik. Trene, eşyalarımızı, aletle rimizi, makinelerimizi, kamyonlar rımızı taşıyan 20 ton ağırlığında on yük vagonu bağlanmıştı. Hu- susi kompartımanda benden başka seyyar tüccar Horn'un rolünü oy- nıyacak olan Harry Carey - insan eti yiyen vahşilerin beyaz renkli mabudesini temsil edecek olan Mis Edwina Booth ve seyyar taci- rin arkadaşı Litle Peruya'nan rolünü deruhte etmiş olan Duncan Renalda ile üç sinema operatöri i elektrikçi, iki teknisyen, bir kâtip, bir marangoz, profesyonel bir avcı ve birde laboratuar şefi vardı. Ham ve cücelerin attıkları zehirli okla ölen sadık hizmetçisi Nairobi'de profesyonel avcılar arasında Afrikaya | vardığımız. zaman, bakir ormanlarda filmi çevirece- imiz sırada bizi vahşi hayvanların tecavüzlerine karşı korumak için beş meşhur profesyonel avcıyı da yanımıza almağı ihmal etmedik. Bunlar binbaşı Dickinson, Bar- nes, Waller, Borwing Stanton'dan ibaret idi, Bubeş avcı, Afrikanın en korkunç, tehlikeli canavarı olan arslanları, filleri, O gergedanları, yabani mandaları avlamakta bü- yük bir şöhret ve ihtisas kazan- mışlardı. Bir gün kendilerine ha- yatını filme çekeceğimiz Hora'un. sergüzeştlerinden © bahsederken, sanki hayatlarına kıymak istiyor muşum gibi, yüzüme hayretle bali: tılar ve şaşkın şaşkın sordular: — Arslanın ağzından şikârini mi alacağız? — Evek, — Arslanların üzerine şikârlarını kapmak için sopalarla mı hücum edeceğiz? — Hayır sopalarla değil, mat raklarla... — Bu, aynı şey demek? Ger- gedanlara da matraklarla mı hü- cum edeceğiz? — Evet, seyyar tacir Horn'un korkunç sergüzeştlerini anlatan itabın kırmızı kalemle işaret tiğim kısımlarını okursanız, siz den beklediğimiz bizmetin ma- hiyetini daha iyi kavramış olur- sunuz. Bu beş avci kafilesinin reisl binbaşı inson derin derin düşündükten sonra şu cevabı verdiz imiz de sanatımızı çok iyi biliriz. “Attığımız kurşuğlardan biç biri boşa gitmez. Fakat bizden çok tehlikeli bir hizmet istiyorsunuz. Bu hizmetin bizim ve sizin haya- tinıza mal olmasından korkuyorum. Avcı Stanton da arkadaşının, bu Sözünü teyit ederek ilâve etti: — Eğer iş sarpa sararsa, vahşi hayvanlar bizden evel sizi parçalayacaklardır. Fillerin peşine doğru Ferdası sabah, çekeceğimiz filimde, istemiyerek ral oynaya- cak olan fillerin, bize söyleni len mahallerde bulunup bulunma- dığımı anlamak için garbe doğru yola çıktık. Aym zamanda, mahalli hükümet makamatınn müzahere- tini ve hiç olmazsa, bize müşkü- lât çıkarmamalarını temin etmek istiyordum. Daha işe başlamaz- dan, ilk müşkülât önümüze yordu ; Victoria gölünde Muchi- son şelâlesi civarı, Tsö Tsö deni- len sineklerle bulaşık bulunuyordu. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: