22 Eylül 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

22 Eylül 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Pisgam 2 Eylül 1932 Bursa arsa mektupları Bursada tarihi tetkikat mühim neticeler veriyor Bayezidi Velinin seferberlik fer- manı, Koza hanı nasıl ve kaça yapılmış ? Bursadan ikl manzara Bursa, 18 (Hususi) — Halkevi tarih şubesinin, vekâleten alınan müsaade üzerine, Bursadaki evkaf ve mahkemei lerini tetkike başladığın Tarih şubesi reisi Şemseddin efendi ile mütekait Kâmil beyin çalıştıkları odaya gittim. Ikisi de, daracık odada kalın ciltlere ka panmışlar. Hem okuyor, hem mot alıyorlar. Amma bu iş dile kolay. Nok- tasız eski yazıları sökmek için bir hayli ter dökmek lâzım, Hele bu yazıların siyakat denilen cinsi, ömür törpüsü., Bereket versin ki meşgale çok zevkli. Kâmil beyin not defterini şöyle bir gözden geçirdim. Neler yok neler.. Bayezidi Velinin bir seferberlik fermanı dikkatimi celbetti. Padişahı ( kaba ağaç ) tan yazdığı bu fermanla cenkçileri şöyle çağırıyor: (o gazadan ve cihattan bulefalı seler ve doyumluk talep imseler ve beraber yoldaş olup kılıcı ile ekmek çıkaran kimseler ve. yoldaşlığı ile tımar almak isteyenler âlâti harbiye ve esvabı ceyşiyelerile bu mü- barek gazada benimle bile bulunalar.. Benim avatıfı hüsre- vanemden meri ve mabzuz olalar ve böyle kimsenin kazancından Penciyek alınmaz - 889). O vakitler Burada sekiz boza- han (meyhane) varmış. Meyhane- lerle hamamlarda türlü türlü uy- gunsuzluklar olurmuş. Sicillât bu vakalarla doludur. Hamamlarda tellâkların (şabrem- ret) olması âdetmiş. Oğlanın bı- yıkları terlemeğe başlayınca işine nihayet veriliyor. İşte bir şaha detname: (Hamamcı Hüseyin bin Abmet kulu Ibrahim bin asgar Bosnaviyülasıl— tellâk © oğlanı sakallanıp sakalı geldiği ecelden destur verildikten bu tı kere kütbolunup eline veril 890). illerde bazı tabir ve isimler war. (Estemek ) çok kullanılıyor. (Koyun gözlü) tabiri sık sık geçi- yor. ( Velet ) bu tarihlerde hiç yoktur. Müslüman olsun, hristiyan olsun daima Ali bin Veli, Nikol bin Yani, Yasef bin Avram deni- liyor, Anlaşılan. velet kelimesi daha sonraları kullanılınış. Karagöz adına pek çok rastla- dım. O vakit, şimdiki Aliler ka dar karagöz varmış. Kadın isi: leri içinde en hoşuma gideni, Halil paşanın kızıma koyduğu (Eller aldı hatun) ismi oldu. Bir de, ulemanın seciyesini gös- teren şu vaka güzek Yavuz (Selimşah), kardeşlerini öldürüp padişah olunca Bursa uleması, aleyhte bir cereyan uyandırıyorlar. Bunu haber alan Yavuz Bursaya derhal yüz bin akçe yollıyor. Ulema parayı tak: sim edince aleyhtarlıktan vaz geçerek (Şehinşahı cihan) diye Yavuzu göklere çıkarıyorlar, Bu tetkiklerden, Bursadaki koza hanımın nasıl ve kaça yapıldığı da öğrenilmiştir. (Beylik hanı cedidi âmire( namile yapılan Bur- sanın bu en sağlam binasi 758,577 akçeye mal olmuş ve bittikten sonra yıllığı doksan bin akçeye kiraya verilmiş, Şüca bin karaca eminlik, Abdülulâ bin Polatşahı mimarlık ve mevlâna Hayreddin bin Hamza kâtiplik O etmişler. Hann açılışı 25 zilkade 896 da papılmış ve o gün fukaraya 122 akçe sadaka verilmiş. Payıtaht Bursaya ait evrak Istanbuldadır. Onun için, Bayezidi li zamanından başlıyan bu sicillerin tetkiki, Bursadan ziyade Istanbulun işine yarıyacaklır. Geçende bir gazeteye Bursadan verilen bir haberde, Yunus Em- reye ait mezar taşının şehrimizde. keşfedildiği bildiriliyorda |. Burhan Ümit beyi bile, işi Bursadan sorduracak kadar me- raklandıran bu keşif haberi burada büyük bir hayret uyandırmıştır. Halkevi tarih şubesi reisini hazır yakalamışken bu, meseleyi de Sordum. Şu izahı verdi “Niyazi Mısri, Emir sultanı ziyarete giderken, yolun sağına dönerek: — Buradan o Yunusun kokosu geliyor, dermiş. Bir gün yanındakiler; Yerini bize de gösterseniz.. demişler. Hazret, bir yer göster. miş, Bakmışlar üç tane mezar, Taşlarında şu imimler yazılı; Kara Abdurrezak, «Yunus Emre ve Aşık Yunus. Bunun o özenine buraya mescit yapmışlar. Mesele bundan ibarettir. Merhum Bursalı Tabir beyin Osmanlı Mü- ellifleri ismindeki kitapta da Y. Emrenin. şehrimizdeki kabrinden ve mezar taşından bahseden 6a- tarları malüm..., Evet işin içinde bir keşif var amma, bu keşif bugüne ait değil, tamam 250 sene evvele aittiri. Rıza Ruşen Kralın papağanı | Ingiliz sarayında imtiyazlı bir mahluk İngiliz sarayının en emtiyazlı mahluklarından (o biri de kral Corcin papağanıdır. Bu papaganın adı Şarlondur. Kuş kırk yaşın dadır, rengi kurşuni ile karışık penbizdir ar papazan Ayak yada doğmuş, fakak kral Corç daha bahriye; zabiti iken onu Portsaitten satın almıştır. Kral Papaganı çok sevdiği cihetle, kadife örtülü bir kafes içinde Londraya göndermiş ve kuşa bakmak için hususi bir hiz- metçi tayin edilmiştir. | Gerek Balmural şatosunda ve gereki Şise iayında | ganın kafesi, kralin sinde bulunduruluyor, Kral sabahları gazeteleri okumak için kitaj mesine geldiği zaman papağan kafesten çıkarılarak kralın omu zuna konar, Kral, hangi dairede çalışsa, papağanı da oraya götürür. Papağanın bildiği kelimeler, ekseriyetle bahriye tabirlerinden ibarettir. Papağan saraya gelen yahancıları > karşi gayet soğük davranır, onlarla biç şakalaşmaz hattâ bir defa kral Corç, bi Ge eliyi İm Va e e “ne var, ne oluyor?,, diye bağır mağa başlamış ve ecnebiyi fena halde korkutmuştur. Şatranç oyunu Bu sene bir hintli şampiyon oldu. İngilterede son şatranç oyunları müsabakasında İngiltere şampi- yonluğunu Hint müslümanlarından bir oyuncu kazanmıştır. Bu zat Mir Sultan Handır. ingiltere şatranç: şampiyonluğu | remzi olan taç parlak merasimle bu zata teslim edilmiştir. Dünyanın en iyi oyuncularını yetiştiren İngilterede şampiyonlu- Şu bir müslümanın kazanmış ol. ması Hindistandaki o müslüman unsuruna karşı büyük teveccüh hasıl etmişti Fransada bir abidenin küşat resmi Cailleul 19 (A.A) — 14 Ağus- tos 918 tarihinde Alman taarru- zunu tevkife çalıştıkları sırada harp meydanında ölen 5294 Fran- ve askerinin hatıralarının. tebili için rekzedilen abidenin. kesif bir kalabalık kitlesile takri- ben 20,000 Fransız ve Belçikalı sabıle muharibin huzurunda küşat resmi icra edilmiştir. Felemenk parlamentosunun açılış celsesinde bir hadise Lahey, 20 (A.A) — Parlamen- tonun açılış celsesinde kraliçenin nutku bittikten sonra iki komünist mebus : “Kahrolsun krallık, kah- rolsun kraliçe,, diye bağırmışlardır. Diğer mebuslar milli marşı teren- nüm ederek komünist mebusların bu haykırışlarını bastırmışlardır. Alman tayyarecisi Udetten haber yok Famille Volante'ı bulmak mak- sadile tekrar girişilmiş olan tahar- | riyata iştirak maksadile havalanan bu tayyarecinin şarki Groenlandda| İ yolunu şaşırmış olmasından kor- kulmaktadır..|| li fransız tayyare tayyaresi düştü is 20 (A.A) — Şark h kumpanyası tayyareleri irinin İrakta Rutbah mev- 130 kilometre şarkında terki iy gölde olduğunu bildirmi yiat olmamış, yol tayyareye binerek yollarına devam etmişlerdir. Şimdi Nelere e sinirleniyoruz! ? Tünelin turnikesi, sigara içen şoförler... tanbulda | para ile çocuk kiralıyan dilenciler var (Baş tarafı birinci sahifede ) Tam biletçi geçmiş bir de ba karsınız birisi daha sizi Muavin biletçi, stajyer. O da ger, arkasında kontrol.. Şimdi si söyleyin. Bunun sinire dokunmama- ali var mıdır? Daha saya yam mi, Avru: pada otomobil: leri yalnız ş0- » Förler idare €- der. Bizde şoförlerin yanında fazla olarak bir de muavin oturur ve bunlar da yetişmeyormuş gibi mu- avinin elinde bir siğara, şoförün ağzında da bir pipo.. püfürde für. Otomobilin içi duman dolar. Hele kış küçük kapalı otomobil lerde dumandan boğulmamak için r zehirli gaz maskesi takmak lâzımdır. Gelin de sinirlenmeyin.. Halbuki Avrupada şoförlerin oto- mobilde siğara içmeleri katiyen memnudur. Beni sinirlendiren şeylerden biri de| tünele bindikçe kendini göste- vir. Tünelde ortaları delik bileti aldıktan sonra sizi koyun ağılına sokar gibi bir turnikenin içine sokarlar. Ekseriya acele işiniz olduğu zaman tem siz arasında iken turnike bir arızaya uğrar, ya memur turnikenin manivelası- na basamaz, yahut demirler dön- mez. Sizin için bu demir turnike- den geçmek sırat köprüsünden geçmek kadar mübim bir iştir. Hele biçare şiş- manların bu turnikeden ge- gerken meler çektiğine şöyle bir dikkat edin. ve buram bu- am terledik- lerini görün. Herhalde sabık vali muavini Fazlı bey bunlardan bir kaç kerre geçmiş olsaydı, behemehal şirkete tebligat yaptır nır ve bu kurunu vustai cendere- leri kaldırtırdı. Ben kaç kerre turnikeden ge- çerken bir çok hanımların elbise- lerinin yırtıldığını gördüm. Zaval- lara yazık değil mi?. Dünyanın hiç bir tarafında bu tarzda tor. nike filân kalmamıştır. Bunu da geçiyorum... Vapurda rahat rahat oturuyorsunuz. Birde bakarsınız. iki dakikada bir: “ Nane şekeri. Haniya buuuz.. Gazoz. Si şe muizkal.,, gibi sesler.. Bu satıcılar ayağınıza basarlar, eger kapının oluruyorsanız 40 kere kapı kaparlar, mütemadiyen bağırırlar, dururlar. Şirket bu satıcılardan ayda 3 lira alacak diye halkı bu derece rahatsız etmemelidir. Vapurların içi bu yüzden fındık fıstık kabu- undan birer hah ile örtülmüş gil , Bu kabuklar ekseriya yolcular için tabil patinaj vazifesini görü iz olun da sinirlenmeyin... 20-30 sene evvel | kavun karpuz. yalmiz sergilerde sa- tilırdı. Şimdi bir araba usulü çıktı. Evvelce karpuzların ço- ğu bu sergide kesilir kabuklar buraya atılırdı. arabalarda kavun kapuz | sebrin en mühim caddelerin orta- sında kesiliyor. Ve kabuklar da cadde size tabii bu. suretle bir çoklarısın düştü gözümle görüyorum. iyor musunuz?. Dilenci- Maçka civarında, sonra vali konağının bulunduğu caddede bir gok dilenciler biç çocukları olma" dığı halde kira ile ikişer çocuk tutuyorlar. Kışın karın altına, ya- zn güneşin altında bu çocuklari ler. beraber dileriyorlar. Bu zavallla- en çok de rn kabahatı ne?. Beni irlendiren şeylerden biri budur.. Sonra köprü- nün o temiz, muntazam güzel kaldırımlarından geçip de Gala taya yahut Ek nönüne çıktığım zaman © yamrı yumru, o girintili çıkıntılı kaldırımlarından yürümek beni hem sinirlendirir, hem de yorar. Sonra işaret memurları... Avru- pada bu memurlar vazifelerinin insanları çiğsenmeden bir kaldı- rından öteki kaldırıma geçirmek olduğunu bilirler. Bizde ise aynı memurlar vazifelerini otomobille- rin tramvayların mürür uburunu teminden ibaret addederler. In- sanlar kaldırımların üstünde kar- şılıklı dakikalarca beklerler. Ne kadar uzaktan memura işaret etseniz hattâ “Yahu bizde geçe lim |,, diye seslenseniz o kendi bildiğini okur.. Bana kalırsa büyük caddelerde işaret memur- ları halkı daha ziyade Di ibara almalıdırlar. İşte bir sinir- lenecek mesele daha. Avrupada bir dükkânda tıraş olanlar katiyen dışardan görün meal Fall biz nala. Tıraşlı olanlar. yüzlerinin. sabun larile, berber elinde usturasile sah- neye çıkmış gibi dışarıdan seyre- Bu pek iptidai bir manzara... Cami avlusunda açıkla traş oluna- nın bir numara daha yükseği. Vaktile ben simitçiler lar yaptırmıştım. Simitçiler lerini bu camların içinde satacak- lardı. Halbuki şimdi camı gene koyuyorlar. Fakat simitlerini camın içine değil üstüne diziyorlar ve .camm hiç bir hikmeti vücudu kalmıyor. Insan da sinirden çat- iyor. » Leble- göstermek için sıcak gibi iyi bir tenekenin üstüne koyuyorlar. Tenekenin altında boş yere kâğı ve talaş yakıyorlar. Bundan çıkan duman ve is halkı rahatsız ediyor. Gelin de sinirlenmeyin.. Geçegün Illüstrasyon gazete sinde bir resim gördüm. Afrika- nın Brozvil şehrinin 30 sene evvelki manzarasile şimdiki hali.. 30 sene evvel yükleri hamallar taşıyordu. Şimdi ise el arabasile taşmıyor. Biz de Istanbula ilk gelen ecnebi, hamallara bakıp | hayret eder. Artık dünyanın her medeni mem- leketinde insanlar — hayvanların işlerini görmekten vaz geşmiş- lerdir. Wllüstrasyondaki resmi gör- dükten e sonra kendi kendime düşündüm: — Acaba Istanbul da ne zaman bu Afrika şehri kadar medenile- şecek?in

Bu sayıdan diğer sayfalar: