9 Eylül 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

9 Eylül 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

9 Evlil 1932 Tefrika No. 29 9 Eylül 1932 AŞK DİLENCİLERİ Nakleden: ISKENDER FAHRETTİN Mis Barney bütün aklına gelenleri haykırarak tekrarlamasaydı çıldıracaktı. Bütün rüyalar bir kaç Artık hiç birşey konuşmadılar ve bu hava seyahati böylece (yarım saat daha devam etti. Ingiltere hudut- larına girdikleri zaman siyah ta- belâ (o üzerinde 3500 irtifa işaret olunmuştu. Hava hafifçe karanlıktı. Zaten güneşsiz İngiltere semasında büs- bütün kesafet peyda eden bulut- lar kuvvetli bir yağmur ineceği şüphesini veriyordu. Tayyare geniş virajlarla şehre doğru yaklaşıyordu. Burası Ingil- tere idi. Amma indikleri yer neresi idi ve niçin buraya iniyor- lardı. Burada ne yapacaklardı, kime misafir olacaklardı, kaptan gelecek mi idi, şimdi Hopkins ne yapıyordu, acaba anlayıp gene takibe koyulmuş mu idi, vapurda Cim ne halde idi, Torino ne olmuştu? O kadar bin bir sual zibnini tırmalıyordu ki Mis Barney bütün aklına gelenleri haykırarak kendi kendine tekrar etmese idi çıldı- racaktı. Artık bu rüyalar gibi geçen gemi ve hava hikâyesi işte bir kaç dakika sonra bitiyordu. Fakat ber ne dense Mis Barney, bu gi kuvvetli gemici yanında ir emniyet hisediyordu. Tayyare motörü durduğu zaman kırk metro yukarıda idiler burası geniş bir meydandı. Ceymis o kadar ustalıkla indi ki Mis, yalnız bir tren durduğu gibi ancak sarsıldı ve derhal tayyareden dışarı fırladı . Kayışları çözmek için (oCeymisin anne- sinden emdiğini burnundan getir- mişti. Yalnız Ceymis bir şeye dikkat etmişti. Yorgun argın çı- kan Barneyin ilk ata binen bir acemi gibi bacakları kesilecekti. Bu itibarla Ceymis Misi kucak- lıyarak indirdi ve mükâfatını da aldı. Çünkü Barney bir müddet delikanlının kucağından doğrula- madı. Bir türlü ayaklarına ira- desini geçiremedi. Kendine gel- diği zeman da delikanlının yüzü kızarmış, favorileri terlemişti. Mis Barney, bu sıcak kucaktan ayrılırken dişleri arasından mırıl- dandı: — Ne güzel, fena insanlar bun- lar! Bunlar değil eşya beni kaçır- salar ses çıkarmıyorum. Ne tatlı kaçakçılar! Bir iki keskin ıslık öttü. Barney gene pek korkmuştu. Şimdi Hopkinsin hop diye önüne çıkacağından pek örküyordu. Ceymis, gözlerini yere indirerek Mise sordu: — Mis, kaptanı çok mu sevi- yorsunuz? — Mis Barney kendine hürriye- tini bağışlıyan bu adamı sevi- yordu. Fakat nasıl bir hisle ve ne kıymette onu mis Barneyden başkası bilemezdi. Cevap verdi: — Evet Ceymis! — Sizi o da çok seviyor mis Barney! Fakat sizi kim sevmez ki?1.. Gülüştüler. o Ceymis, henüz bu düz mbedin ucunda şöyle- dakika içinde bitmişti. Ikinci kaptan sevgilisini gözile görüyor gibiydi : — Işte, diyordu, şimdi Mis Barney, Londrada çok gizli bir yerde Ceymisle başbaşa oturuyordu. böyle seçilebilen kulübeden kim- Senin çıkmadığını gördü ve tekrar keskin bir ıslık öttürdü. Iki baş göründü, büyüdü ve yakınlaştı.. Barney, bir ağacın altında otur- muş iki baş sarılı adamla heyecanla konuşan Ceymisi seyrediyor ve nereye götürüleceğini (merakla bekliyordu. Ceymis biraz sonra yanina geldi ve çok ciddi bir kaç dakika konuştular: —Mis, şehre girerken at üzerinde bu kiyafet ayıp olur. — Atla mı gideceğiz? — Evet mis! Ve şimdi size koşumunuz gelecektir. Filhakika ileriden elinde bir bavulla koşan bir adam göründü. (o Yan- larına geldiği zaman mis Barney bu delikanlınn da diğerlerini unutturacak kadar nefis bir çocuk olduğunu gördü ve teşekkür bahanesile, rüzgârda uçan saç- larını okşıyarak : — Teşekkür ederim delikanlı, dedi, hizmetiniz de sizin kadar güzel! Çocuk kızardı ve koşa koşa kaçtı . Ceymis fırsatı kaçırmamıştı : — Onlar bana benzemezlermiş! Kaptandan okadar korkarlar ki takdir edemezsiniz. Size istediğiniz cevabı vere- mezdi. Fakat birini bitirmeden bir başka mevzua geçmeğe hiç hakkınız yok Mis! — Bravo Ceymis, siz emanete böyle mi bakacaksınız? — Emanet bir çiçeği koklamak ihanet mi olur Mis? — Güzel lâkırdı amma, bu iş bir çiçek gibi basit iş değil. Ben tamamen elinizdeyim fakat kap- tanın emaneti olarak. İsterim ki bana karşı daha mertçe hareket edersiniz. — Bravo Barney, bu bir tek sözüm mü sizi rencide etti? Affe- dersiniz. Bir daha tekrar etmem. Mis Barney kıyafetini değişmek için soyunurken yarı gözle Ceymisi süzüyordu. Delikanlı bayağı muz- tarip olmuştu. Bir çocuk gibi somurtmuş ve kafasını çevirmişti. Mis Barney dekoltesinin bir kolu- nu çıkarırken haykırdı: — Ceymis, Ceymisl Siz çok? kaba bir adamsınız. Bir kadın arkadaşınız soyunurken ona yar- dım etmek aklınıza mı gelmiyor? Ve böyle kâh dargın, kâh ba- rışmış bir halde atla yüz, yüz elli evli köye geldiler. (Siti Birik ) ismindeki bu köy şehirden çok uzak olmamasına reğmen tenha, sakin ve az ziya- retçisi olan fakat çok nefis yerleri bulunan bir yerdi. Ortadan geçen Akşat Madrid kongresi Doktor Kâmil bey bu hususta izahat veriyor Doktor Kâmli bey Balıkesir 4 ( Hususi ) — Balı- kesir himayei etfal reisi doktor toplanacak olan kulak, boğaz, burun kongresine iştirak etmek üzere yakında Avrupaya gide- cektir. Iki seneye yakın zamandanberi himayei etfal cemiyetini müteva- ziane idare eden bu kiymetli doktorumuz Avrupa seyahati hak- kında bana şu izahatı verdi: — 27 Eylülde Madridde inikat edecek olan beynelmilel kulak burun, buğaz kongresine meslek- taşlarım Ekrem Behcet, Sani Ya- ver ve Haydar Ibrahim beylerle iştirak edeceğim, malümdur ki fen her gün seri ve uzun hatve- lerle ilerlemektedir. Mesleğimi terakki ve teali ettir- mek her zaman için en büyük emelimi teşkil etmektedir. Bu sebeple uzun müddet Avrupada tetkikat ve tetebbuatı fenniyede bulunmağı arzu ediyorsam da bazı işlerim dolayısile maalesef tetkik seyahatim pek kısa devam edecek.. Kongrenin hitamını müteakip kongre 'âzalarile beraber Ispanya dahilinde Kurtuba, Grenata, Sevil gibi tarihi Endülüslüler diyarında bir seyahat yapılacak, sonra Bur- ğuz Valansiya Barselona gibi Ispanya şehirlerine uyrayarak mü- essesatı sıhhiye ve saireyi ziyaret edeceğim. . Ispanyadaki (tetkik seyahatim nihayet bulunca Bordo - Paris tarikile Orta Avrupada bir tetkik seyahati yapacağım. Bu tetkik seyahatim esnasında himayei etfal çemiyeti işleri hak- kında tetkikatta bulunup yavrula- rımıza nafi bazı yenilikler araştı- rarak güzel şehrimize (avdet edeceğim.,, — Haşim Sadık Ingilterede fırtınalar Londra 4 (A.A) — Dün Ingil- terede hüküm sürmüş olan fırtına ve son günlerdeki kuvvetli met hadiseleri odolayısile Wincholsea seddi dalgalar tarafından kısmen yıkılmıştır. Bu seddin sahil kısmındaki alçak topraklar su altında kalmıştır. Sayfiyede bulunmakta olan bir çok kimseler sular tarafından isti- lâya uğramış olan meskenlerinin damlarına iltica mecburiyetinde kalmışlard bir su ile ayrıldığı içi (kırık şehir) manasına (Siti Brik) denilmişti. Bir katlı bir evin önünde dur- dular ve ihtiyar bir kadının alış- kın edasile yukarıya çıkarıldılar. Mis Barney o kadar yorgundu ki, bir limonatayı ancak içebildi ve derhal bir köşe minderi üzerine kıvrılarak çok tatlı, hür ve neşeli uyudu. (Arkası var) Kâmil bey, 27 eylülde Madridde Berki bey, beş seneden beri evliydi. Ancak bu beş senelik izdivaç hayatından sonra evlen- diğinden dolayı ıztırap duymağa başladı. Kendisi kırk iki yaşındaydı. Zevcesi ise ancak yirmi birinde bulunuyordu. Berki, Fazıla hanı- mı, daha çocukluğunda tanımış; ona, bir zamanlar, amca muame- lesi yapmış, sonra, bir gün, artık bu kızın çecukluk devresinden çıkıp ta genç kızlık devresine girdiğini farketmiştir. Aynı zamanda da, kalbinde, Fazılaya karşı bir aşkın doğup büyüdüğünü sezmişti. Onunla o derece alâkadar oluyordu ki, genç kızı da kendisile alâkadar ede- bilmişti. Günün birinde, Fazılayla, aşktan bahsettiği vakit: — Ben seni beş seneden beri seviyorum, cevabını almıştı. Evlenmişler, tam beş sene müddetle bir izdivaç hayatı yaşa- mışlardı. Ancak son zamanlarda, Berki, aradaki yaş farkıkın vaha- metini duymağa başlamıştı. Mu- hakkak ki, Fazılanın kendisine karşı olan muhabbeti tavsamıştıl. Berki bey, feylesofane düşündü: Evli kalacaklardı. Birlikte oturup kalkacaklardı. Fakat, karısına karşi artık bir baba muamelesi takınacaktı, Onun gençlik teza- hürlerine müsamahakâr davrana- caktı. Bir akşam, genç kadının eve geç dönmesinden endişeye düştü. Bu fikrini ona açtı. Sözünün nihayetinde, mahviyetkârane: — Senden istediğim ancak benimle birlikte eskisi gibi otur- mandır! - dedi. Fazıla, gözleri yere eğilmiş bir halde, kocasının söylediklerini dinlemişti. — imkânı yok! - cevabını verdi. — Erkek, titredi. Soldu. — Niçin? — Zira, ben, faziletli bir ka- dınım. Seni aldatamam. Hattâ senin bana anlattığın şarait içinde bile, biz evliyiz. (e Biribirimize sadık kalmağa mecburuz. Sana karşı öyle büyük bir muhabbet ve hürmetim varki, böyle bir vaziyete düşmene razı olamam... — Öyleyse?.. Benden ayrılacak mısın? — Talâk, daha makul ve daha mantıki ve namuskârane bir iş olur. Berki, şaşırdı. Her şey'e rağ- men, içinde ufak bir ümit kal- mıştı: Karısının teklifini protesto edeceğini ummuştu. Halbuki, talâkl... Bu sözlerin teatisinden sonra, Fazıla, gayet müşfikleşti: — Fakat senden bir şey iste- yorum, Berki: Dost kalalım. Se- ninle daima görüşelim. Ne zaman istersem gelip seni görebileyim. Berki, inkisarını göstermemeğe uğraşarak: — Seni görmekle mesut ve bahtiyar olurum.. Talâkı kolaylaş- tırmak ve kabahati kendi üzerine almak için, Berki bey evini terk- etti. Bir kaç gün sonra, Fazılada evden çıktı; bir akrabasına gitti. Nihayet, Berki evine döndü. Ya- rabbi, burası, ne büsranlı, ne gamlı, kasavetli bir ev olmuştul. Adamcağız. sabahleyin dışarı fır- layor; ancak gece yarısı, klüpten dönüşte, geç vakit, yatmağa geli- yordu. Talâktan epice sonra, Fazıla, kocasına telefon ettil — Nasılsın?... Şayet obugün öğleden sonra serbestsen Sana gelebilir mi yim? e) Sevilen kadın | Berkinin mühim bir randevusy vardı. Lâkin, mademki Fi gelecek hiç “bir randevünün ehemmiyeti olmaz! — Evetevet.... serbestim.. Gel, Öğleden sonra, kadın geldi. Her zamankinden daha güzel, daha şık, daha canlı... Iki dost gibi konuştular... Genç kadın, akrabasının evinden (bahsetti; başka şeyler anlattı; fakat asıl deruni hayatına dair bir şey söylemedi. Berki düşünüyor : “— Acaba birisini seviyor mu?.. Kimi seviyor? Evlenmeği düşü- nüyor mu?...,, Hem merak ediyor, hem de kıskanıyordu. Nihayet, kadın, gitmek üzere kalktı. Güzel bir tebessümle : — Tekrar gelirim! - dedi - seni görmek benin için ne zevk oluyor. Berki, oFazılanın Oparmaklarına dudaklarını değdirdi. — Öyleyse niçin gittin? - de- mekten kendini alamadı. — Tssss... Sebebini biliyorsun. Bundan bahis yok... Telefon ede- rim. Gelirim. 'Böyle daha iyi değil mi? Berki: — Evet, evet.. Diye kekeledi. Bir kaç kere daha telefon edip haber verip (o geldikden sonra, bir gün: — Telefonsuz, aklıma estikçe gelirim! - dedi. Artık, Berki, bütün öğleden sonra, “Belki Fazıla gelir..,, Diye evde... Fakat bir gün Fazıladan mek- tup aldı: Seyahate çıkıyormuş ne zaman geleceği de belli değilmiş, Kiminle gidiyor?.. Nereye?... Aman yarabbi!.. Berki, bir daha Fazılayı yy mi? göremiyecek mi ?... Zamanlar geçti. Berki, bekliyor. Fakat, bu müthiş ıztıraptan ken- dini kurtarmak, oyalamak iste- yor. Nihayet bir dul kadın buldu. Hoş ahlâklı, münevver, mütevazı bir kadın... Onunla ev- lense fena olmıyacak galiba... Teklifi yapmak üzereydi reddolunmıyacağına da emindi. Bu husustaki kararının en kuv- vetli olduğu bir sabah, yeni hiz- metçisi odasına girdi. Bir hanımın kendisini görmek istediğini söy- ledi. Berki, bayılacak gibi oldu: Fazıla gelmişti. — Dün döndüm... Hemen seni görmeğe geldim... Rahatsız etme- dim ya?.. Aheste, alçak bir sesle konu- şuyordu. Berki, Fazılanın solgun ve meyus olduğunu hissetti. — Beni asla rahatsız etmezsin. -diye kekeledi. - Lâkin, nen var?. Degişmişsin. Ne oldu?.. Anlat. Kederin mi var? — Sus, sormal.. (o Aldandım.. Kendi kendimden inkisara uğra- dım.. Sevmek birşey değil.. Ehem- miyetli olan sevilmekmiş.. Sen, beni hakikaten, ciddi bir aşkle sevdin.. İşte'sana avdet ediyorum.. Evet, artık senin yanından asla ayrıl- mayacağım. Hotbin, zalim olmayan sade sensin!.. Beni sevmesini yal- nız sen bildin. Onun için geli- yorum. Hattâ, Berkinin buna razı olup olmadığını bile sormıyordu. Ker- dini, bir eşyaya hâkim olur gibi ona hâkim addediyordu. Hüküm- ranlığın kuvvetinden emindi. Ve bunda haklıydi. Zira, Berki, cevap vermek iktidarından o mabrum. saadet içinde, göz yaşları dökü- yordu. Nakili: ve (Hatice Süreyya)

Bu sayıdan diğer sayfalar: