9 Eylül 1932 Ihracat eşyası Tiftik ihracatı artıyor Bu sene pamuk ihracatı geçen seneden az Iktisat vekâleti tiftik ihracatını arttırmakliçin bazı tedbirler ittihaz etmişti. Bu tedbirin ne gibi neti- celer verdiği anlamek için, ihracat ofisinin son neşrettiği istatistik- lere bakmak kâfidir. 931 senesinin ağustos ayında 175 bin küsur kilo tiftik ihraç edilmişti. Buna mukabil memle- kete 97 bin liralık mal girmişti. 932 senesinin ağustos ayında ise, 1 milyo 378 bin kilo tiftik ihraç edilmiş, buna mukabil mem- lekete 504 bin lira girmiştir. Geçen seneye nazaran pamuk ihracatı daha az olmuştur. 931 senesinin Agustos Jayında muhte- Jif memleketlere 454 bin kilo pamuk © satılmıştı. (932 senesi Agustos ayında 27 bin kilo'pamuk ihraç edilmiştir Tütün satışı Çekosluvakya rejisi Izmir mın- takasında tütün mübayaatına de- vam etmektedir. Çekoslovakya rejisi 2 milyon kilo tütün ala- caktır. Diğer taraftan Avusturya rejisi 700 bin kilo tütün almıştır. Verilen malümata göre Avus- turya rejisi gelecek sene Türki- yedeki mübayaa teşkilâtını takviye edecektir. Meyva vagonu Gelecek sene yeni vagonlar getirilecek Şark demir? yolları kumpanyasının taze meyva nakliyatı için üç vagonu vardır. Son günlerde Avrupaya taze meyva ihracatı arttığı için, bu vagonlar kâfi gelmemektedir. Bu taze meyva vagonlarının üçü de Avrupadadır. Kumpanya taze üzüm sevket- mek için bu vagonların Avrupa- dan avdetini beklemektedir. Ibracat tacirleri bu mesele hak- kında ihracat ofisine müracaat etmişlerdir. | Şark demir yolları kumpanyası, bu sene için, yeniden taze meyva vagonu getirmeğe imkân olma- 'dığını, inşallah gelecek sene, bu işlere daha çok vagon tahsis edeceğini söylemektedir . Bir türk genci Halepte bir paşanın oğlunu öldürdüler Halep, 8 — Evvelki gün Raka da mühim bir cinayet olmuştur. Türk tebaasından Etem Hayri bey kurşunla öldürülmüştür. Etem bey vaktile Osmanlılar zamanımda bu bavalide kuman- danlık etmiş bulunan Hayri paşa- nın oğludur. Babasından kalmış olan bir miktar arazi araplar ta- rafından işgal edilmiştir. Etem Hayri bey bu arazinin kendisine iadesi için mabtelit mahkemeye müracaat etti ve nihayet tarlaların Hayri Beye iadesine karar verildi. Ellerinde hazır bu toprağın (gitmesine araplar kızmış; tarlayı teslim ak mak üzere giden Hayri beyi; bir arap genci alenen ve mavzer kur- şunu ile öldürmüştür. Etem Hayri bey henüz otuz beş yaşlarında ve kıymetli bir gençtir. Kendisi Elektrik mühen- disi idi, cenaze buraya nakledile- cektir. Meseleye Türk konsoloshanesi derhal vaziyet etmiş ve Tâzim gelen makamat ile görüşülmüştür. Meyva fiati 6- 7 kuruşa satılan Evvelki günkü nüshamızda Mey- vahoşta Çavuş üzümünün okkası- bın toptan 6-7 kuruşa satıldığını, perakendecilerin (o bunları 25-30 kuruştan aşağıya vermediklerini yazmıştık. Bu neşriyatımız üzerine manav- nalardan ve satıcılardan 30- 35 kuruş talebi karşısında kalan bir çok kimseler üzüm almamışlardır. Bu hal bir kısım manavları telâşa düşürmüş, (o bunlar (o Meyvahoşa giderek bize bu malümatı veren kimseleri aramışlardır. Manavları pek hiddetli gören bu adamcağız- lar ortadan kaybolmağı daha münasip bulmuşlardır. Dün neşriyatımızın tesirile üzüm fiati beş kuruş düşmüştür. Balık- Pazarı ve Yemişte en iyi çavuş üzümü 20 karuşa, orta derecedekiler on beşe, daha aşağısı on kuruşa satılıyordu. Dün meyva satışı ile alâkadar olan bazı zavat neşriyatımızın bir 'parça mübalâğalı olduğunu söyli- yerek şu malümatı vermişlerdir. “.— Meyvahoşta 6-7 kuruşa üzüm satıldığı doğrudur. Fakat bunlar Lapseki havalisinden gelen mallardır. Asıl baş çavuş, Tavşan- cıldan gelir. Bunların okkası 16-17 kuruşadır. Bunlar manav dükkânm- da 20 kuruşa mal olur, kırka satılır. bir satıcının günde 15 lira kazan- dığı vaki değildir.,, Bu sözleri aynen kaydettik. Meyvahoşta 6-7 kuruşa iyi üzüm satıldığını gözlerimizle gör- dük bunlar düne kadar perakende 25 kuruşa satılırdı, “dün yirmiye düştü burası muhakkaktır. Bir satıcının günde 15 lira ka- zanmasına gelince, biz her üzüm satanın günde bu kadar kazandı- ğını yazmadık. “Bir küfe üzüm satarsa 15, yarım küfe satarsa yedi buçuk, bir çeyrek küfe satarsa üç lira 75 kuruş kazanır. Bunların biç biri az para değildir, dedik. Her halde meyvanın bir kaç misli fazla fiatle satılmasına karşı bir mücadele açmak lâzımdır. Yumurta ticareti Ihracat azalıyor, buna karşı tedbirler almak lâzım Son zamanlarda yumurta tica- retimiz bir buhran geçiriyor. Bu- na sebep ihracatın azalmasıdır. Evelce en büyük 'müşterimiz Fransa idi. Fransa kontenjan uşulile bizden aldığı yumurta miktarını pek ziyade tahdit etmiştir. Bundan sonra alıcı olarak Italya ve İspanya gelir. İtalya hükümeti de son zamanlarda yumurtanın sandığına 16 lira gümrük resmi kuymuştur. o Sandığı 27 liraya satılan yumurta bukadar ağır bir resme mütehammil olmadığı için Italyaya ibracat da durmuştur. Şimdi ortada yalnız bir Ispanya kalmıştır. Buraya yapılan ihra- cat tabii kâfi değildir. Evvelce yumurtadan memlekete 13 milyon lira girerdi, şimdi bu para yedi milyona düşmüştür. Tedbir alın- mazsa daha ziyade inmesi muh- temeldir. Italya hükümeti, ancak araların- da bir nevi gümrük muharebesi olan Yugoslavyanın yumurtalarına karşı 16 lira gümrük resmi koy- muştur. Bizden de bukadar resim alması hayretle karşılanmıştır. Bu resmin makul bir hadde indirilmesi lâzımdır. Fransanın cevabı Alman notasına cevap Fransa cevabını gelecek hafta verecek Paris, 8 — Fransız kabinesi başvekil M. Herriotun riyaseti altında toplanmış ve alman nota- sına verilecek cevabı müzakere etmiştir. Nota İngilterenin vaziyeti anla- şıldıktan sonra verilecektir. Ha- zırlanan notada'Almanyanın silâh- larıni arttırması yalnız Fransaya değil, Versay muahedenamesini imza etmiş olan bütün devletlerin muvafakatine bağlı olduğu, maa- mafih silâhların en az dereceye indirilmesi hususunda anlaşılabile- ceği beyan olunmaktadır. Yalnız silâhları indirmek için 'sulhun iyi ve emin bir surette tensiki lâ- zımdır. Cevabın gelecek hafta verilmesi muhtemeldir. Paris borsasında vaziyet Paris, 7 (A, A.) — Pariste sağlamlık dünde devam etmiştir. Biraz hafif temevvüçten sonra kolaylıkla satışlar yapılmıştır. Fransız rantlarında (faaliyet görülmüş ve banka tahvillerine rağbet göstermiştir. Demiryolları eshamı ilerlemekte “devam etmiş, elektrik eshamı ile kömür maden- leri eshamı tutulmuştur. Kauçuk eshammın temayülü iyidir, çünkü para daha sağlamdır. Feyzan Amerika - Meksikâ hududunda bir nehir'taştı New-York 8 (A.A. ) — Rio Grande nehri taşmıştır. Nehrin Meksika “cihetindeki setleri yıkıl- “mış, fakat Amerika tarafmdakiler mukavemet etmiştir. Binlerce oOhektar arazi sular altnda kalınıştır. Hasarat yüzler- ce milyon dolar tahmin edilmek- tedir. Şimdiki halde telefat mik- tarı 12 ye balig olmuştur. Bir çok kasabalar suların hücumile tecrit edilmiş bir halde kalmıştır. daponyanm nüfusu Londra 7 (Hususi) — Tokioda neşredilen bir istatistiğe göre Japonyanın müfasu senede 850 bin kişi artmaktadır. Romanya - Rusya Iki hükümet arasında müzakereye başlanıyor Varşova 8 (A.A. ) — Siyasi mahafil, Romanya ile Rusya ara- sında bir ademi tecavüz misakı akdi için tekrar müzakerelere başlanılacağını haber vermektedir, Hattâ iki memleket hali hazırda münaziünfih olan meseleler hak- kında bir formül buldukları tak- dirde - ki muhtemel görülmekte- dir - bu müzakerelere pek yakında başlanılarak intaç edileceği söylen- mektedir. Deniz kazası Londra 8 (A.A.) — 500 yolcuyu hamil olarak Weigt adasi etra- fında bir gezinti yapmakta olan South Sea tenezzüh vapuru dak gal: bir denizde fena ve idaresiz bir vaziyette kalmiştır. Imdat işaretleri üzerine diger bir vapur kaza mahalline gelmiş ve South Sea gemisini Portes- mouth'a doğru yedeğine elmıştır, Tetrika No. 22 8 Eylül 1932 Harp zengininin Gelini Büyük milli roman Muharriri: Sermet Muhtar Kurşun suda cazzz1.. der demez şe madam yerinden bir karış hopladı Madam Viyolet sofaya çıkar çıkmaz büyük ve ortança hanım- ların ellerini tutup sıktı. Şapkası çıkarıp el çantasını ve eldivenlerini büfenin üzerine koyduktan sonra bir sandalye çekip oturdu. Ayağını ayağının üstüne atıp bacağımı birini ( sallamağa ko- yuldu. ? — Hoş geldin madamal.. — Keyfin nasıl, iyi mi? Madam, evet | Mânasına başını eğiyor, mendilini yalpaze gibi sallıyarak ter içindeki yüzünü havalandırıyordu. — Kadınım hazır misin? Ben geliyorum |! diyerek ve bir elinde kurşun dolu kepçe, öbür elinde yeşil sırlı çanak tutarak gelen Binnaz hanım, adımımı içeri atar- ken madamı görür görmez, okla vurulmuşa döndü. Kapının yanındaki sandalyeyi “devirerek, kapının kanadma da çarparak gerisin geriye sıçradı. Içeridekiler, ne oluyor diye bakışıyorlar, Binnaz hanım, pür- telâş kapı aralığından fıslıyordu: — Ayol başım açık, ne kadar zahmetse Oomuzumdaki örtüyü başıma çeker misiniz? Ortanca hanım yerinden kuş gibi zıpladı, Binnaz hanımın başını örttü. Aralarında, yavaşça konu- şuyorlardı : — Kuzum, vâizlerden hiç işit- mediniz mi? Hristiyan kadınlardan kaçmak ta aynı savaptır. — Sahi kardeş sahil — Size ne olmuş bilmem? Koca kazuletin yanında açık saçık oturuyorsunuz. Büyük hanım da yanlarma ye- tişmiş, o da lâfa katılmıştı: — Kazık karıyı görünce aklım, fikrim darma dağınık oldu. Hatu- nun kurşun eritmeğe “indiğini 'bile unuttum! Binnaz banm, ellerinde kepçe ve çanak, etrafına bakımıp 'durur- ken büyük hanımın aklına geldi ve çıngır çıngır bağırmağa baş- ladı: — Vicdanl.. Bedriyel.. Gülfi- dan!.. Neredesiniz, gaiplere mi kariştınız? Hani benim battaniyem? Kadın kurşun dökecek, mumhala gibi bir saattir ayakta bekliyor. Vicdan battaniyeyi yetiştirdi. Battaniyenin bir ucundan o, öbür ucundan dört nal gelen Bedriye yakalarken annesi kızını hızla iterek kendi tuttu. Ortanca hanımı: — Elinin hamurile işe girişip bir sakarlık et te başıma dert aç bakayım! Binnaz hanım: — Aman kızım yüzünü, gözünü gözet, başını çevir! Büyük hanım: — Allahın münasebetsiz 'mal- Jüku. Maymun'mu oynıyor ki soku- lup seyrine bakıyorsun? Sözlerini söylerken, sandalyede kurulmuş oturan madam da göz- lerini açıp biç kırpmadan dikkat kesilirken, baş tarafa ilk kurşun döküldü. Kurşun suda cazzz!... der demez bohçacı madam yerinden bir'karış hoplayarak, f*) ( Liebe Gotti ) diye bir haykırıştır haykırdı. Madam o cenapları ukalâlığı , kafa tutmağı unutmuş; korkusun- dan sapır sapır titreyor: — Ne var kuzum? Bırakınız bu şşakayı.. Bir kaza olacak! diyordu. Binnaz hanım çoktan aşağıyı boylamıştı. Kül gibi benizle, kalbinin üstünü oğuştura oğuştura, bayılacak rad- deye gelen madamın: — Rica ederim havım, varmı sizde biraz eter? Palpitasyondan öleceğim! Canım ana hanım, sende o dö kolony yoktur? yollu yalvar- malarına hiç biri aldırış etmiyor : — Oh olsun, çenen pırtı kar- taloz! diyorlardı | * “e Madam Viyolet, palas pandıras, içeriki odaya kendini dar atmış, kanapenin üstüne sırt üstü vücu- dunu vermiş, sık sık soluk alıyor, elindeki mendille, açık göğsünden, kalbinin üzerini yelpazeliyordu. Bir müddet böyle serili kaldı. Gözleri kapalı, eli ayağı buz gibi, çarpıntı içinde idi. Helecanı kolay kolay geçecek gibi değildi. Binnaz hanım, büyük hanımın ayak ucuna üçüncü kurşunu döküp: — Iyilik sağlık, tendürüstlük olsun! Bütün ağırlıkları, kas- vetleri üzerinden silktin; bir şey- çiğin kalmadı kadınım! Diye rek tepesini bastırırken, Huriye hanım, sanki derin bir uykudan uyanıyormuş gibi gözlerini kıpır- dattı. Bir iki 'esnedi; bir kaç kere de gerindi. Birden gözlerini açarak ve ye- rinden fırlayarak dile geldi: — Aman bana bir sigara sa- rımız da ağzıma veriniz! Ortanca hanım, tütün tabaka- sını araya dursun, Binnaz hanım yeşil sırlı toprak çömleğin önüne bağdaş kurmuş meler de meler yumurtlamıyordu: — Vallahi de göz, billâhi de göz. Müslümanın zerre kadar bir şeyciği yok, hepsi nazar. Sudan çıkardığı (kurşun parca sını eline almıştı: — Allah aşkına şu yüreciğinin haline bak; hele şu dalağmı sey- ret. Bak yüreğin her tarafı diken diken. Dikiş kalmış gam, guss boğacakmış. Amanın yarabbil. Dalak dalaklıktan çıkmış da kır- baya dönmüş. Tevekkeli mi içini kasvetler 'bürüyor, her tarafın tanbura teli gibi gerilip kalbine el oturuyor. (Arkası var) () Almanca yarabbi ! manasındır.