1 Eylül 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

1 Eylül 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

N — Kocanla aran nasıl? — Fena değil, haftada beş on tabak kırıyoruz! Gençlik güzellik Kulübün bahçesinde, hasır kol- tuklara gömülmüşler, karşı karşı- ya oturuyorlardı. Biri genç ve güzeldi. Diğeri hayli yaşlıydı. Fakat vücudunun zarefeti, nefaseti kayb- olmamıştı. Kavi, çelik gibi, elân Em peşinde dolaşan bir kadın- Çantasından aynasını çıkardı, yüzüne baktı. Ellerini beline koy- du, inceliğini muayene etti. Ba- caklarını uzattı, şaheser şeklini tetkik etti Sonra, karşısındaki genç kadına sordu: z — Benim kadar güzel ve mun- tazam vücutlu olmak için ne ve- rirdin? — Benim yaşımda için senin vereceğini! Cevap Arslan gibi bir gençti. Yanıma sokuldu : — Beş on para sadaka... Çıkıştım : — Sakat değilsin, utanmıyor musun? — Beş on para için kolomuzu mu kestirelim, topal mı olalım | Sebebi Bir bey ölen birinin ailesine taziyete gitti, Kapıcıya sordu: — Çok çekti mi? — Sormayın, tam iki gün can çekişti. Bereket ölümünü görmedi. — m — Biliyorsunuz ya kördü? Bırakmak Balıkçı müşteriye: — Güzel hatırın için 45 kuruşa bırakırım. — Müşteri balıkları sonra: — Ben de bırakırım! Derste — Bana yerde sürünen ha; lardan bir misal gösterir mis. — Solucan. — Güzel... Bir misal daha? — Başka bir solucan! olabilmek dilenmeğe kokladıktan — Ne çehiz parası istiyorsun kızım, ben senin nişan olduğunu bile bilmiyorum. — Aman baba, gazete okumu- yor musun? Kiraz yedim tabaktan, Pekmez içtim kabaktan, Ne hayırlı gün imiş Yari gördüm uzaktan * .. Kalenin ardı bostan, Dillere oldun destan, Kör olsun, topal olsun, Yazgeçmem eski dosttan! Yeşil giy, yeşil kuşan, Odana yeşil döşen, Iflâh olmaz a dostlar, Dilber aşkına düşen ! MÜTHIŞ Yerinden kalkmış gözleri dışarı fır- lamış, yumrukla- nı sıkmış, heye” vanla anlatıyordü: Hayvanwağir yaralamıştım. Ta- kip ettim/yakala- dım. Boynunu bük- tüm; bıçağımı çek- tim, kafasını kes- tim. — Sütçüye, olduğunu söyledin mi ? — Nasıl söylerim, beni bu gece sinemaya götürecek | AN getirdiği sütün — Vay, Mehmetle evlendiniz ha? Ben sizi şakadiktan sevişme taklidi yapıyor zannediyordum. — Işin tubafı, Mehmet de öyle zannediyorde. Yel esmez, deniz durgun, Üç güzel bana vurgun, Ikisi şöyle dursun, Biri göynüme uygun | * .. Tabakta portakalsın, Sözümüz burda kalsın, Yılda bir kabrime gel, Toprağım kokun alsın ! * .. Kısmet olmadı düğün, Bağrımı açtım, döğün; Kara gözlü yarimi, bozuk SANAT Ismi (tanınmış muharrirlerdendi. Son zamanlarda bir roman uzdı. Kitapçı kitapçı gezdi. Bir tanesi dedi ki: — 25 liraya sa- tın alırım. Muharrir isyan elti; — Yahu, daha rını kale almıyorsut. — Ne yapayım, yalnız yüzlerini görüyorum | Acaip Tütün inhisar müdürlerinden birini ziyarete (gitmiştim. — Bir sıgara ver, dedim. — Kullanmam! demez mi? — hayvanı — s- açlıktan ölmü. ; idi vi di — Ömrüm aoldukça burada, senin yadında oturabilirim. ş a el a — Bıldırcın! — Ben de, yalnız otele gidip yemeğimizi yesekl.. beklerim! 'Fakdiy v Mantık — Sen kadınlara yüzlerine BEN i İzzet bir yalan kıvırdı. bakıp kıymet veriyofsun, zekâla- Var geç gönül, adiken... Annesi darıldı: f Ana gül, kızı gonce, İ Arayerde ben diken / W Nerelere koşayım, | Bu sevda bende iken, Ben giyeyim kara ben, Acemi tavşan gibi, Gömülmüşüm kara ben Ak gerdanın üstüne, Tahtın kurmuş kara ben! — Ayıptır, çocuklar yalan 6öy- lemez. — Ya büyükler? Balayı Karısı merakla sordu: — Canım, ölecek olsam ne yaparsın? Kocası, şaşalayarak: — Güzel bir mezarl — Evlenmeden evvel mütema- diyen bana lâyık olmadığını söy- lerdin, şimdi bunu ispat ediyorsun! Akıl öğretmiş Salamon, trenle Istanbula geli- yordu. Vagonda, karşısında oturan bir zat: — Beş kuruş verin de, dedi, sizin elinize bakıyım. İstikbalinizi keşfedeyim. Salamon, hoşça vakit geçsin diye beş kuruşa kıydı, verdi. Adam Salamonun eline bakmıya başladı: — Istanbulda çok miktarda mal satın alacaksınız. Bu malların yarı parasını peşin verecek, şonra ortadan kaybolacaksınız. Salamon ses çıkarmadı. Adam sordu: — Nasıl bildim mi? — Bilemedin amma, bana iyi bir akıl öğrettinl.. 7 “Plâjda Karı koca yanyana oturmuş- lardı. Kocası kitap okuyurdu. Fakat karısı, kocasının yan gözle yarı çıplak dolaşan kadınlara baktığından şüphelendi. Sordu: — Aktrisin kızıp kaçtığı yere geldin mi? — Şey karıcığım... Evet... Tam orasını okuyorum. — Haydi kalk ,buradan gide- lim. Okuduğun kitapta aktris falan yoktur. Feryat Evleneli üç gün olmuştu. Karısı yukardaydı. Kocası aşağıda mühim bir mektup yazıyordu. Birden yukarıdan bir feryat koptu. Karısı acı acı haykırdı, sonra çağırdı: — Mehmet, Mehmet!.. Koşarak çıktı: — Ne var? — Bak... Pencereden bak... Öteki köşedeki kadin: gördünya. işte o kadının başındaki şapkanın , İveşini isterim! Evlenme Kadın — Kocacığım, bu gece ölecek olsam evlenir misin? Kocası — Bu gece evlenmemi An istirahat etmelisiniz. Ondan sonrü da futbolden vazgeçin!

Bu sayıdan diğer sayfalar: