dile Ağ nl Sahife 2 (Baş tarafı birinci sahifede ) seviyor. Bu sefer de uzun lâcivert “bir eteklik üzerine de beyaz — kolsuz ipekli bir örme jile giymiş.. ollarından biri epi derince çizil- miş... Gazetecilik merakı bu ya, 'bu çizgiyi sordum. Kraliçe değil fakat odadakilerden biri : © — Gardan çıkarken telâşla bir iğne ile çizilmiş. dedi. © — Öyle mi?. Gibi ben Keriman “hanımın yüzüne baktım.. Dudağını bükerek tekzip etti. Imparatoriçelik.. © Daver bey bir aralık atıldı: © — Bu kraliçe unvanına bir de Ee aitlik ilâve etsek nasıl olur?.. - Keriman hanım birdenbire doğ- İdu: — — Niçin efendim? — Öyleya kraliçelik kâfi değil, Kraliçe bir yerin kraliçesi demek- Halbuki sizin hükümran oldu- unuz yer bütün dünyadır. İngil- tere kraliçesine bile Büyük Beri- tanya kraliçesi ve Hindistan impa ratoriçesi derler. Sizin de ismi- nizin Türkiye kraliçesi ve dünya imparatoriçesi olması lâzım... 932 güzeli gülerek itiraz etti: o — A.. Teşekkür ederim amma ban ERE vi ye ii ben o kadar güzel değilim ki, sadece Karılar Hf. - Fakat Keriman Halis hanızın bütün itirazlarına rağmen dünya hakkında ortaya sürülen pek beğenildi ve ittifakla ndisi Türkiye kraliçesi ve dünya toriçesi ilân edildi... Beş oda misafir Keriman hanım vaktini beş oda dolusu misafirler arasında taksim r. Vakit vakit sofaya çıkı- du. Bir aralık kapıdan dışarıya tım. Sofada dehşetli bir faaliyet Hizmetçiler mütewadiyen ellerindeki kahve tepsileri ile odalara girip çıkıyorlar, girip çr- kıyorlar... — Sormadım amma her halde dünya güzelinin evinde dün 400 - 500 filcan kahve içilmiştir. Yerli allar sergisi gibi kraliçenin da- sini her gün ziyaret edenlerin iktarı tesbit edilse iyi bir ista- ik olur. - Sofada kahveyi odadan odaya ye- tiştiren zayıf bir bacı kalfa var.. Bu riman H.ın pek sevdiği dadısı... Avrupadan yazdığı hemen bütün mektuplarda kraliçe çiçeklerini © sorduğu kadar bu siyah sevgili- sini de sormuş... Sarılı, siyahlı, beyazlı alacalı bir kedi kuyruğu calkık odadan odaya dolaşıyor, memnun memnun dizlere sürünü- yor. Buda kraliçenin kedisi... © Kraliçe bilhassa hayvanları pek “seviyor, kedilere çok acıyormuş... © Zaman zaman bir sual soruluyor. Halis bey Parisi beğenmemiş © — Nasıl Bolonya ormanını be- gendiniz mi?. — Çok, tahmin edemiyeceğiniz > kadar.. © Halis bey itiraz ediyor: © — Hakkımda ne derseniz deyin, ben Parisi biç beğenmedim.. “Yalnız oradaki ermeniler bize öyle ikram ettiler, kraliçeyi öyle ağırladılar ki sormayın.. Kraliçe kaşla göz arasında tek- rar dışarıya çıkmıştı sofada mü- temadiyen şapırtılar, öpüşmeler diliyordu. Bakt:m, zavallı Keri- an hanım!.. Zavallı dünya kra- içesil, Kendisini misafir hanım- lardan biri bırakıyor, öteki kucak- layor... (Biri öpüyor, o öteki “sarılıyor, beriki kucaklıyor, bir hanım dizlerine alıyor ve müte- madi bir şapırtıdır gidiyor.. Yemek bahsı Kraliçe tekrar odaya gelince hemen fırsattan istifade ettim: © o — Iştihanız falan nasıl Keriman © hanım? — Iyi.. Iştihamdan hiç şikâye- tim yok. — Pariste mi, Dovilde mi bir Güzellik kraliçesinin evi dün misafirlerle dolup taştı yerde pilâv buldurtmuşsunuz.. — Evet canım o kadar istedi ii — Demek Seversiniz... — Bayılırım.. Fakat yiyemem ki... Malümya şişmanlatır... — Hangi yemekleri seeversiniz. — Bütün alaturka yemekleri severim.. Kendim pişirdiğim ye- meklere bilhassa bayılırım, yemek pişirmesini çok severim.. Fakat sovanı kendim ayıklamamak şar- tile... — Iyi pişirdiğiniz yemekler var mıdır ?. — Çoook.. Meselâ patlican dolması... Fakat şimdiye kadar topu topu iki defa pişirdim. O da başka bahis ya... Smokinli Bolulu ahçı Söz dönüp dolaşıp Parise inti- kal etti.. Pariste kraliçeye pilâv ikram eden Gülbenkiyan efendi isminde fevkalâde zengin bir milyonermiş ... Dünya zenginleri içinde servet cihetinden dördüncü geliyormuş. Halis bey anlatıyor : — Kendisi fevkalâde alaturka yemek meraklısı. Bunun için Bolulu ahçısını yanında taşıyor.. Ahçıya 2500 frank ( 210 lira ) aylık veriyor.. Bu Bolulu ahçıyı görmeyin, mükemmel Fransızca konuşuyor.. Ipekli gömlek smokin sırtında.. Fakat yaptığı yemeklerde tamam alaturka yemekler, enfes şeyler doğrusu.. Bu Gülbenkiyan efendi bize çok ikram etti.. Sonra bizi otomobil fabrikatörü Sitroen de çağırdı. Hem ısrarla çağırdı, amma gidemedik... Daver bey gülümsedi: — Gideydiniz Halis bey.. Bir otomobil filân alırdınız. Gazinoların teklifleri Halis bey : — Vallahi kardeşim orada benim gözüm bir şey görmiyordu. Kendimi Pariste bir şey bir, mem- leket mümessili addediyordum. Onun için istiyemedim... Hergün gazinocular geliyorlar : — “Kraliçe hazretleri lütfen gazinomuzda bir yemek yesinler.,, diye günde bir yemek ikramı için 5000-6000 frank teklif edi- yorlardı. Bunların hiç biri beni alâkadar etmedi... Halbuki Avru- panın en pahalı, en para lâzım olan yerinde oturuyorduk.. Meselâ Baulede komite hesabına imza- ladığımız çeklerle bir yemek için 900 frank veriyorduk. Yattığımız otelde odalar 1000 franktı... Bavulların anahtarları Bir aralık gene dışarıya çıkan kraliçe telâşla içeriye girdi. Bütün gazetecilere ayrı ayrı sordu: — Sizde bir kaç tane küçük anahtar var mı? Evvelâ herkes bu suale şaşırdı. Keriman hanım izahat verdi: — Bütün bavulların anahtarla- rını Pariste ounutmuşuz.. Hepsi kapalı kaldı bunun üzerine cep- lerden, yelek ceplerinden küçük çekmece anahtarları, gramofon anahtarları çıktı.. Hepsi dünya güzeline uzatıldı.. Keriman hanım bonları alarak dışarıya çıktı. Bir az sonra canı sıkılmış bir halde odaya döndü: — Nafile olmayor!.. Oda o kadar dolmuştu ki Halis beyin teklifi üzerine karşıdaki balkonlu salona girdik. Keriman hanım bana balkonun etrafındaki çiçekleri göstererek acı acı şikâ- yet etti: — Başıma gelenleri gördünüz- mü?. Bakın çiçeklerimi nasıl sol- durmuşlar!.. Hiç sulayan olmamış.. Içeriden, sofadan ince bir ses buna itiraz etti: — A her gün suladıkl.. Kübik musiki Balkondaki Bambu koltuklara yerleştik... Burası bütün boğazı görüyor Manzara itibarile çok güzel amma aşagıdaki odun deposu olmasa... Elektrikli destere müte- madiyen İşliyor, gıcırtının arkası pilâvi bu kadar Akşam kesilmiyordu. — Burası çok iyi amma şu gr- cırtı olmasa.. Sizi sinirlendirme- yor mu? — Bilâkis.. Bana tatlı bir mu“ siki gibi geliyor.. Gazetelerde des- tere ile çalgı çalındığını okumuş- tum. Hakikaten güzel bir musiki, Belki biraz kübik amma.. Ben bu kübik musikiyi seviyorum!. Güzellik reçetesi Aklıma dünya güzeline bir gü- zellik reçetesi yaplırmak fikri geldi. — Güzellik reçetesi mi? Vallahi o kadar yorgunum ki.. Başka bir güne bıraksak.. Meselâ yarın. Israr ettim. Kraliçe gülümsedi: — Bu tabii bir yaradılış me- selesidir. Fakat herşeyden evvel “güzel olayım, güzelleşeyim!.,, diye çalışmamalı sınırlı olmamalı, her şeye sinirlenmemeli, boyadan pek o derece medet ummamalı.. — Gece yatarken bir tuvalet falan yapmak âdetiniz midir?. Yüzünüze geceden krem sürer“ misiniz? —Yooo.. Hiç krem kullanmam. Yalnız ellerime vazelin sürerim. Bol bol... Yüzümü adamakıllı, gıcır gıcır yıkarım... Öyle yatarım.. Güzelleşmek için hiçbir şey yap- tığımı bilmiyorum. Yalnız şişman- lamamalı. Bunun için de hamur işleri yememek kâfidir. Halis bey güldü: Kırkından sonra! — Annesi şişman.. Babası şiş- man..i O da her halde kırkından sonra şişmanlıyacaktır. Bunu söy- ledikten sonra kızının yüzüne bakarak ilâve etti: — Şaka söyliyorum, şaka... Her- halde zayıf olmanın bir çok mü- kemmel tarafları var... Efendim Parise gittik.. Ben Eyfele çıka- madım.. Fakat Keriman “vuuut,, diye yukarıya çıktı.. Gördünüz mü zayıflığı. Halis bey bir müddet durdu: — Pariste Kerimana şiirler mi yazılmadı.. neler.. Bu şiirlerden bir tanesi pek enteresan... Kerimanın dişlerindeki beyaz bir benden bahsediyor. Ben 18 senedenberi bu beni görmemiştim.. Şair yarım saatte farketmiş.. Görüş kuvvetine bakın... Bir ecnebi musikişinas ta Keriman için bir tango yaptı.. Yakında Istanbula gelir.. Odada bulunanlardan biri : — Artık Keriman isminde kot- ralar mı istersiniz. Vapurlar mı? Sandallar mı !. Apartmanlar da.. Dünya misi başını kaldırdı: — A.. Dünyada istemem!.. Bir sene evvel Daver bey bana döndü: — Tahaf bir şey oldu.. Geçen sene bir balodaydık.. Ya matbuat balosu, yahut güzellik balosu.. Keriman hanım da vardı. Benimle dansetti, Bundan sonra kendisini zevceme gösterdim ve: — Müstakbel kraliçe !.. Dedim. Zevcem baktı güldü. Bunu biraz yüksekçe söylemiş olacağım ki yanımda bulunan bir hanım duy- muş ve zevcine söylemiş. Bu zat geçen gün bana geldi: — Bak!.. Dedi.. Sen bir sene evvel kehanete başlamışsın... Bu her halde bir kehanet meselesi değildi.. Keriman Diplarakuya çok benziyordu. Ben de Diplara- kunun endamını sinemada gör- müştüm. Yunan “güzeli modern güzellik timsali idi.. Kerimanın da Diplarakuya o kadar müşabeheti vardı kazanacağına yüzde yüz emindim. Kahvemi bitirmiştim. Fincanı bir kenara koyuyordum. Güzellik kraliçesi yerinden fırlayarak elim- den fincanı aldı, — Aman efendiml. diye itiraz edecek oldum.. Güldü: — Böyle hizmetler benim çok hoşuma gideri, Öbür odalar misafir dolu ol- masa rahat rahat konuşmak kabil olacak.. Fakat kraliçe yanıma Taksimde bir cinayet genç odalarında ölü olarak bulundular Iki Dün gece Taksimde bir cina- yet olmuştur. Taksimdd Pire Mehmet soka- Zında bir apartımanın üst katında oturan Ali isminde bir adamla metresi Erini namındaki kadın aynı odada ölü olarak bulunmuş- lar, yerde de bir tabanca bulun- muştur . Alınan malümata nazaran Ali ile Erini bir müddetten beri bir- likte yaşamakta imişler. Son zamanlarda Ali Erineyi ihmal ettiğinden bu yüzden Erini ile araları açılmıştır. Dün gece ikisi kavga etmişler- dir. Bu kavgada Erininin eline geçirdiği bir tabanca ile Aliyi vurduğu, Alinin de can havlile Eriniyi vurduğu anlaşılmaktadır. tesirile her ikçe parçak purçak yoruz... Uğurlu gün — Hususiyetleriniz , âdetleriniz filân var mı?.. — Var.. Meselâ pazarı gayet uğurlu addederim. Iki müsabaka da pazar günü oldu ve ikisinide ka- zandım. Pazar benim için çok uğurlu gündür. Başka hususiyet- lerim!.. Valahi.. Hiç hatırımda değil. Halis bey öteki kenarda müsa- baka günü güzellerin ne kadar ince elenip, sık dokunduğunu anlatıyor: — Güzellerin boyalarını, tak- ma kirpik takıp takmadıklarını tetkik etmek için ta Liegeden hususi bir berber getirmişler... Bu yalnız güzellerin saçlarını ve kir- piklerinin takma olup olmadık- larını tetkike memur bir zat... Sigara ve nargile! Artık bahisten bahise atlayor, gelişi güzel konuşuyoruz: — Hakkınızda bir yazı çıktı, güya odanız kâmilen sigara ile dolu imiş.. Halının üstü sigara küllerinden görünmeyormuş. Nar- gile içiyor muşsunuz.. Keriman hanım: — Olabilir!. dedi. Halis bey buna cevap verdi: — Dayısı ile ben Kerimanın hususi odasında mütemadiyen sigara içiyorduk. Keriman o hanım — Nargileye gelince.. Lâf olsun diye yanıma almıştım. Oda hizmetçisine hediye ettim. Benim sigara içip içmedi- ğimi görmek için neler yapmadılar. Bir gün zarafet dünya kraliçesi Mis Kolombiya ile yemek yiyi- yorduk. Bir zat mütemadiyen bana sigara teklif ediyordu. almadım: — “Bizde türk kızları sigara içmezl..,, dedim.. Bu çok hoşlarına gitti.. Meğer bu zat bir gazete- ciymiş.. Gazetesine yazdığı maka- lede benim için “ ona en nefis sigaradan ikram ettim. Eğer sigara içseydi oObunu reddede- mezdi. ,, diye yazmış.. Dışarıda bir çocuk sesi işitildi. Hemen dünya güzeli sofaya fır- ladi.. Fatoş uykudan kalkmıs.. biraz sonra 945 kraliçesi kuca- ğına geldi.. Fatoşun bembeyaz küçük ayaklarını öpüyör, küçüğün tombul yanaklarıni yüzüne dayı- yok — Öp ablanı.. “Ablacığım!,, de bakalım!. Fatoş yeni uykudan kalktığı için somurtkan somurtkan... Oda- nın her tarafı buketlerle dolu idi. Bu buketlerin çoğu istasyonda ezilmiş O porsumuştu.. ( Bilhassa Fahrünnisa hanımın buketi, kır- mızı karanfillerden yalnız bir kaç tane kalabilmişti.. Misafirlerden biri: — Zavallı Fahrünnisa hanım, dedi, istasyonda kalabalıktan yere düştü.. Ve fena halde çiğnendi.. O kadar da beklemişti, buketini de istasyonda veremedi. Hikmet Feridnn Teki , Ss iğ . . Yeni harp mi? (Baş tarafı birinci sahifede) aktedileceği malüm değildir. Ka- bine istediği zaman meclisi fesh edebilmeğe salâhiyettardır. Fransada vaziyet Paris 31 — Almanya vakayii Pariste büyük bir dikkatle takip ediliyor. Rayihştagta bir ekseriyet mevcut olduğu halde hükümete meclisi dağıtabilmek salâhiyeti- nin verilmesi ehemmiyetle karşı- lanmıştır. Gazeteler bunun bir diktatörlük demek olduğunu ya- zıyorlar ve oOAlman vakayiinin inkişafını alâka ile takip ediyor- lar. Bütün gazeteler Fransanın uyanık bulunması lâzım geldiği- ne müttehittir. Gazeteler Alman vakayiinin Avrupa sulhünü tehdit edebileçeğini yazıyorlar. Başvekil M. Herriot, Ingiltere ile Fransa arasında ve Manş ka- nalında bulunan Guernesey ada- larını ziyarete gitmiştir. Kendisine iki nazır refakat ediyor. Başvekil burada bazı ingi- liz nazırlarile görüşecektir. Bu mülâkatın sırf tesadüfi ve nezaket eseri olduğu söylenmekle beraber siyasi meselelerden ve bilhassa Almanya vakayiinden bahsedile- ceği muhakkaktır. Gazeteler bu seyahati ehemmiyetle takip edi- yorlar. Tevfik Rüştü bey Hariciye vekili Tevfik Rüştü bey dün diş tabibi Sami Gönz- berg beyin muayenehanesine git- miş ve dişlerini tedavi ettirmeğe devam eylemiştir. Cemal Hüsnü bey Bern sefirimiz Cemal Hüsnü bey Yalovadan gelmiş ve Pera- palas oteline inmiştir. Yangın Dün gece Mercanda Evliya hanı altında kasketçi Atam efen- dinin dükkânından yangın çık- mıştır. i Ateş gece saat 20 kırkta çıkmış ve dükkân birdenbire alevler ara- sında kalmıştır. Bu sırada itfaiye yetişmişse de ateşi söndürmek kabil olamamış- tır. Dükkân kısmen, ve üstünde bulunan iki oda da kâmilen yan- mışır. Yapilan tahkikatta yanan dük- kânın 6 bin liraya sigortalı olduğu anlaşılmıştır. Yangının neden çıktığı hakkında tahkikat devam ediyor. İstanbul 31 Ağustos 1932 (Akşam fiatleri) Istikrazlar Tahvilât fst, dahil? 96, | Elektrik 5— Şark d. yolları 4,25) Tramvay 45,25 D. Muvahhide || 3,75) Tünel 1— gümrükler 5,10 | Rıhtım 18,50 Baydi mahi 4,25) Anadolu 31,75 Bagdat. 4,50 “n 311$ T.askeriye — «Mümessil 32, Esham İş Bankası 9,20| Terkos 9— Anadolu 19,—| Çimento Ar 9— Reji 4,05 | Ünyon dey. 21,90 Şir, hayriye 14,50 | Şark dey. 218 Tramvay 4,97) Balya 2 Umumi sigorta (o 11,—| Şark m.ccza o 2,85 Bomonti 7,15) Telefon 15,55 Çek flatleri (kap. sa. 16) Londra 733, | Prağ 15,95 Nüyork 0,4735 | Viyana 4,0475 Paris 12,06 | Madrit 5,8637 Milano 9,23 | Berlin 1,98 Brüksel 3,4095 | Varşova 4,2175 Atina 75,64 | Peşte 3,7411 Cinevra 243375 | Bükreş 79,925 bolya 66,32 | Belgrat 30,065 Amsterdam 1,1750| Moskova o ,— Nukut (satış) kur kürüz Yisterlin 1 şilin, Av. Ta A dolar 1 pezeta 1 1. Fi 1 Mark 32, m e 1 Pengo 24,5 40 £, Belçika | 118—) gojey de 10 drahmi 281—| 20 dinar a2 20 isviçre 824,—| 1 Çernoveş “ 10 leva 27,50) HAltın 920, 1 #lorin 85,—| 1 Mecidiye || 34, 10 kuron Çek (o 124,—)| IBanknot (oo 237,8