Sahife 8 Ahmet ağanın oğlu, bu sene mektebini birincilikle bitirmişti. Babası bir bisiklet almak üzere dükkâna girdi. Oğlunun gönlünü hoşedecek, onu sevindirecekti. Dükkân sahibi, son sistem bir bisiklet gösterdi : — En şık, en zarif bisik- letlerimiz budur. Yalnız 71 kilo 825 gram gelir. Ahmet ağa güldü: — Korkma, dedi, beş on kilo daha koy, masraftan çekinecek değilim / Bir inkisar Ecnebi has isimlerini, bizim tasavvuta göre, bizim imlâmızla yazmanın, Vâ-Nü kadar bende aleyhindeyim. Amma Le Journal'ın, Türkiyenin (oCemiyeti (Akvama girmesine dair bir makalesini gör- dükten sonra, bu aleyhtarlıktan vazgeçtim; hem öylesine vazgeç- tim, ki bunun aksine müfrit lehtar oluverdim. Ecnebi has isimlerinin yalnız imlâsı değil, hattâ telâf- fuzu, tasavvutu bile değiştirilme- lidir: Boncour'a Toncur; Herriot'yu Hirya yazmalıdır. Le Journal'de M. San Bruç ben de ismini inadına yanlış ya- zıyorum- diyor ki: “Rahatsız bulunduğundan dolayı Ankarada kalan hariciye vekili bu- lunmadığı için Türkiyeyi Dahiliye vekili Cemal Hüsnü bey ve mubus Necmedir Sadir bey temsil edi- yordu ,, Ne buyurulur?... Haydi şimdi ismini doğru yazı- yım da, mahiyeti meydana çıksın- Saint Brice bu güne kadar siyasi muharrir diye geçinmiş, siyasiyattan anlar görünmüş ve daima, fırsat gözleyerek, bizim - aleyhimizde bulunmuş, erbabı ka- lemdendir. Haydi baş muharririmizin ismini öğrenemedi diyelim biz de bu- nun intikamını Saint Brice'yi San Bruç yazarak çıkarırız. Amma ve lâkin, siyasiyattan dem vuran, . Türkiyenin dahili ve harici siya- setini yakından takip etmekle övünen ve aleyhimizde bulunmağa yeltenen bu zatı nöşerifin foyası işte meydana çıktı. Bir siyasi müharrir tasavvur ediniz, ki Ce- miyeti akvam ve tahdidi teslihat müzakerelerini takip ediyor ama ve lâkin Türkiyenin dahiliye vekilini bilmiyor, Bern sefirini tanımıyor.. Fakat sordunuz mu; siyasi mubarrir.. Dahiliye vekili Cemal Hüsnü ve mebus Necmedir Sadir bey ha.. Bir şeycik demem, büyük anamın inkisarını ederim: Dilini eşek arısı soksun! Rekor — Azizim otomobil rekorunu ben kırdım. — Ne gibi. — On ayda tam on kere has- taneye gittim! TEESSÜR — Kayınvalden ne âlemde? — Vefat etti. — Vah, vah, vah!.. Ne iyi kadındı, melek gibi idi... Kimbilir ne müteessirsindir... — Sorma... Kayınpeder hâlâ ölmedi ! 28 Temmuz 1932 — Rica ederim keçenizi notaya göre vurun! Gizli yollardan gel ki Görürler seni belki. Hava öyle güzel ki Konuşalım Çardağın Gel bu akşam altında |! Gönülde hecem oldun Gündüzüm gecem oldun Her gün düşüncem oldun Umarım taze çağın Geçmesin gam altında.. Can verir bana kusen. Benden ayrı düşersen İsem kara toprağın Sensiz kalmam altında !. M. Macit Yİ | ) Eşim sen, yoldaşım sen | , — Kaç şeker istersiniz? — Lutfen iki parçal Izdivaçta mefküre... “en ancak idealim olan erkeğe varırım. — suealin hangi erkek? — Benimle evlenmeğe ilk talip olacak olan! — Seni tanıyor mu? — Hayır, neden sordun? — Sersem dedi de... BAHA! Bütün kış kederdedir Bezer bahar çapkını !.. Sevinç neşe nerdedir ?.. Sezer bahar çapkını 1.. Şimdi ilkbahar hızı Coşturur bu şen kızı Dinlemez keder sızı Gezer bahar çapkını !.. Peşinde ilerliyen Gönülleri bir çemen Gibi incitir hemen Ezer bahar çapkunı 1.. iğ — Üç lira mı? Sabaha kadar uyuyamadım, koltukta oturup okudum. — Öyleyse bir lira da elektrik parası vereceksiniz! IMKÂNSIZ — Demek kızınızı vermiyeceksiniz ?.. bana — Vermiyeceğim. — Teessüf ederim, size şim- diye kadar mütemadiyen borç verdim.. — /yi söylediniz ya.. İşte bunun için size kızımı ver- mem imkânsız. |Bana senetsiz sepetsiz borç vermenizden para kıymetini bilmediğinizi anla- dım. Para kıymetini, hesabını bilmeyen bir adama kız vere- mem. 'Topunü öldür! Ömrümde bir kere ava çıktım ve bittabi hiç bir şey vuramadım. Avdet ederken yoluma bir ördek sürüsü çıktı. Ördeklerin peşi sıra gelen ço- cuğa dedim, ki: — Yarım lira vereyim, bir ör- dek öldüreyim, razı mısın? — Razıyım. Çocuğa yarım lira verdim. Ateş ettim. Bir ördek avladım. Hoşuma gitti. — Yarım lira daha vereyim de dedim, bir daha öldüreyim — Öldür bakalım. Yarım lirayı verdim, bir daha öldürdüm. — Bir tane daha öldüreyim mi? Çocuk verdiğim lirayı cebine yerleştirdi: — Istersen topunu birden öl dür, ördekler benim değil! Çelik gihi Görünce hayret ettim. Cılız, sıska, kansız cansız bir adamdı. Şimdi yanaklarından kan dam- lıyordu. — Yahu, dedim, maşallah, sıhhatin yerinde. Ne yaptın? — Ne yapacağım âlâ yerli inhisar şarabı içtim. 35 kuruşa kilosu azizim. İçince insan çelik gibi oluyor! 'Tuzlu Boğazda, deniz kenarında, tes miz bir lokantada, yemek yedik. Dondurmalar geldi. .Tattık. Bir arkadaş garsonu çağırdı: — Ayol, bu dondurma tuzlu. — Ehemmiyeti yok efendim, siz tuzluluğu Ohesap puslasında görürsünüz! Tevazu Önünde tam sekiz parça pirzola vardı. Sordum: — Yahu, tek başına bu kadar eti nasıl yersin? Mütevaziane cevap verdi: — Bazen kemiklerini bırakıs yorum! Hediye — Sana hiç bir şey az değildir sevgilim, senin için her şey gü- zeldir, fakat maalesef benim için her şey pahalı! TEMBEL Meşhur muharrirlerimizdendir. Fakat son derece tembeldir. Geçen gün sorduk ; — Bu sıralarda çalıştığı- nız var mı? — Hayır, dedi, çalışmak bana vakit kaybettiriyor /