22 Temmuz 1932 we Bizde atletizm pek nankördür Iki yüz metre şampiyonumuz çok şikâyet ediyor Ingiliz atletleri olimpiyat hazırlıklarında Bizim atletler Atinada yapılacak atletizm birinciliklerine | iştirak edecekler.. Atina olimpiyadına başlanıldığı bu zamanlarda atlet- ler arasında o müsabakaların ha- zırlıklarına şimdiden başlanmıştır. 200 metre rekordmeni Mehmet Ali bey bu hususta yazdığı bir makaleyi getirdi. Mehmet Ali beyin bu yazı- sındaki bütün noktai nazarlara iştirak etmemekle beraber Atina olimpiyadı hakkında bir alâka ve bir münakaşa zemini hazırlar ümidile makaleyi aynen aşağıya dercediyoruz : Los Ancelos olimpiyadının mev- zuu bahsolduğu şu son günlerde, fransız efkârı umumiyesi, fransız matbuatı, Amerikaya giden ve orada galibiyet ümitleri pek az bulunan, bir avuç atletini can ve gönülden teşyi ve teşçi ederek, bize ne güzel bir misal verdiler... Fransayı Amerikada ( temsil edecek onüç, on dört atletin şanslarını, orada elde edebilecek- leri derceleri, sporda mümkün olabildiği (kadar, tahmim eden fransız (o atletizm ( münekkitleri ümitlerini “Noel,'e bağlardılar, ve tali yardım ederse, orada, fransız disk şampiyonunun bir üçün- cülük ve ya dördüncülük elde edebi- leceğini yazdılarr. Diğer atletler meyanında, seçmeleri atlatıp nihai müsabakalara ( kalalabileceklerin az olduğunu ve kalanların da yedinci sekizinci veya ve onuncu- luğu ibraz etmeleri şayanı iftihar ve memnuniyet neticeler addedile- bileceğini ilâveyi unutmadılar... Ve nihayet fransız atletler, istas- yona teşyie gelen halkın ve o gün intişar eden gazetelerin güzel seyahat ve muvaffakıyet temenni- lerile Amerikaya hareket ettiler... Yapılan tahminler (tahakkuk etsin, etmesin, gidenler avdetle- rinde, aynı samimi havayı bula- caklar... İçlerinden birinin elde edeceği iyi bir netice lâyık olduğu vechile takdir edilecek, ve fran- sız ötletizmi de böylelikle balta- lanmadan terakki edip duracak... * . Fransızların Los Ancelos Olim- piyadına iştiraklerile, bizim Balkan olimpiyatlarına iştirakimiz arasın- da çok müşabehetler var. Fransızlar büyük olimpiyatlara iştirak ediyorlar, bizde, spor nok- tai nazarından “karınca kararınca, Balkan olimpiyatlarına gidiyoruz. Umumi tasnifte biz de ön saflarda değiliz, onlar da (esasen mahdut wüsabakalara, mahdut bir kadroyla iştirak ettiğimiz için bu netice onlar için de bizim içinde tabiidir) onlar bunu bildikleri ve bilhassa olimpiyatlar gibi bir çok milletin iştirâk ettiği açık bir müsabakada umumi tasnifin biç bir şey ifade etmediğine kani oldukları için yalnız şahısların elde ettiği neti- celerle iktifa” ediyorlar, biz ise umumi tasnifte (o sonuncuyuz diye, atletizmin her şeyden evvel şahışların, fertlerin, yekdiğerinden yardım görmeden yaptıkları bir spor olduğunu, unutarak, feryat ediyoruz. Balkanlarda, atletlerimi- zin yegân yegân elde ettikleri dereceleri (o unutarak, O atletizm sanki futbol gibi bir takım sporu imiş gibi, Balkan oyunlarına işti- rak eden müsabıklarımıza ehem- miyet vermiyoruz. Biraz evvel, fransız atletleri samimi bir hava içinde gittiler ve avdetlerinde gene öyle karşı- lanacaklar (o demiştim. Bir de fransızların orada elde ettikleri muvaffakıyetlerden daha fazlasını elde eden atletlerimiz bakın Bal- kan olimpiyatlarına nasıl giderler ve avdetlerinde nasıl karşılanırlar. * .. Balkan milletleri arasında 1930 dan beri her sene bir olimpiyat yapılıyor. Sırf sporların, en güzeli en zoru en nankörü ve en temizi olan, atletizmin muhtelif kısımla- rını ihtiva eden bu Balkan oyun- larına biz de iki senedir iştirak ettik, her halde bu sene de işti- rak edeceğiz. Bu müsabakalarda atletlerimizin hakikatte ne yaptık- larını belki bilmezsiniz, (fakat muhakkak muhtelif gazetelerde okumuşsunuzdur, “ Türk atletle- rinin Atina hezimetini,, bunu muhakkak bilirsiniz... Nihayet ( atletlerimiz, iki üç arkadaşın samimi muvaffakıyet temennileri arasında giderler... Gazeteler arkalarından ateş püs- kürür ve ancak atletlerimizi bu yazılarla ölçen, derecelerini hakiki kıymetlerini bilmeyen halk ta arkalarından lânet eder.. Bazen meselâ bir bayrak yarı- şında dört Balkan milletini peş- lerinde bırakarak şampiyonluğu kazanırlar. Bazan içlerinden bir kaçı, beş balkan milletinin on Yorgosun davetini Sırrı bey de kabul ediyor.. Sırrı beyden aldığımız mektuptur: Selâminin ibtiyarlaması, küçük Kemalin de boksu (büsbütün terketmesini fırsat bilen boksör Yorgos efendinin Türkiyedeki bü- tün boksörlere meydan okuduğunu gazetelerde okudum. Aşağıdaki iki şart üzerine mumaileyhin dave- tini kabul ediyorum: 1 — Hasılatın yüzde otuz beşi bana verildiği takdirde her yerde döğüşmeğe amadeyim. 2 — Sağır, dilsiz ve körleri himaye cemiyeti yakında bir mü- samere verecek arzu ederse hü- susi mahiyette döğüşelim. Yorgos efendi bu iki şarttan birini kabul etmediği: takdirde, gazetelere ilân vererek meydan okumaktan vaz geçsin... Sabık Izmir vasat siklet boks şampiyonu Süleyman Sırrı Istanbul atletizm şampiyonası : başlıyor En ziyade bakılmağa lâyık ol- düğü halde en fazla ihmal edilen atletizm şubesinin İstanbul şam- pPiyonasına bugün Kadıköyünde başlanıyor, Saat üçte başlıyacak müsaba- kaların gelecek cuma finalleri yapılacaktır. Sür'at koşularından 100 metro bu hafta 200 metroda gelecek cuma nihayetlenmiş olacaktır. Mevsimin hayli geçmiş olması ve sıcakların birdenbire bastırması Galatasaraylılar adet itibarile zayıf olarak Istanbul (o şampiyonasına gireceklerdir. Ortaköy spor yurdundan: Geçen hafta akti mukarrer heyeti umumiye içtima, ekseriyet hasıl olmamasından dolayı 22 tem- muz 1932 cuma sabahına talik edilmiştir. Bütün azanını o gün 10 da yurt binasında hazır bulun- maları rica olunur. Açık muhabere: Altınordu sabık (o kaptanı Karagümrükte M. Salahaadin Sabri beye Sakarya klübile Karagümrük idman yordunun 22/6/932 de yap- tıkları maç hakkındaki mektubu- nuz mezkür turnuvayı tertip eden heyete ait olduğu için Cumhuriyet gazetesinde Abidin Davarbeye ötürülmüştür efendim. arasında ikin: müsabıkı üçüncülüğü alarak, Türk bayra- ğının Atinada, Stadyomun galibi- yet direğinde, dalgalanmasına ve ve ya yetmiş bin selâmlamasına yunanlının amil olur, altmış onu bazıları dördüncü, beşinci bazı- ları da amma nadiren sonun- cu Olur. Fakat emin olun, bunu bu seyahatleri yakınen takip etmiş bir kimse (sıfatile söyliyo- rum, emin olun orada Türkiyeyi temsil (oOeden her fert, bilâ istisna her fert, elinden gelen gayreti sarfeder.. Sonra avdet... Rıbtımda gene bir kaç arkadaş, o kadar meşakkatli, sıkıntılı (at- letizm seyahatlerinde, takım spor- ları seyahatlerindeki gibi, vakit eğlenceli geçmez, herkes yapacağı müsabakanın heyecanı içinde- dir) üzüntülü bir o seyahatten ve oTürkiyenin oOdiğer | spor şubelerinde elde edemediği dere- çeleri elde ettikten sonra, karaya ayak basan bir atletin işiteceği ilk çümle ne olur bilir misiniz?.. — Yahu geçmiş olsun, maama- fib, yalnız siz değil biz de kepaze olduk... — —— —— Tefrika numarası: 49 Yazan: Ceneral A. F. Oglander 125 Inci piyade alayı kumandanı, alay müftüsü ile zeminlik önünde Mumaileyhin rey ve fikrine tebaiyet edilseydi Çanakkale muha- rebelerinin şekli büsbütün deği- şecek ve iigilizler için o nihai muvaffakıyet hasıl olacaktı. 1915 senesi yaz mevsiminin ipti- dalarında Fransa sahnei harbinde ingilizlerle fransızların beyhude hücumlarda sarfettikleri kuvvetler, Çanakkale boğazını açmağa maa- ziyadetin kâfi gelecekti. Bu yaz mevsiminin sonlarına doğru garp cephei harbinde ingilizlerle fransız- ların hücum cephelerine sevkede- rek beyhude sarfettikleri taze kuvvetler, Çanakkale boğazını açmak için ihtiyaç olan kuvvetin iki misli idi. O zaman Fransa sahnei harbinde mukabilinde hiç bir Ofaide temin edilmeksizin taze ingiliz ve fransız kuvvetleri- nin verdiği zayiat yarım milyonu tecavüz etmişti. Boş yere harcedilen bu kuvvet- lerin yarısı o vakit Çanakkaleye gönderilmis olsaydı mesele birden halledilmiş olurdu. Çanakkaleye üçüncü hücumun yapılmamasının fena neticeleri Gelibolu şibih ceziresini tah- liyeye taraftar olanların dillerine doladıkları nakarat şu idi: “Düşmanın kuvvei asliyesine karşı (o kuvvetlerimizi (temerküz ettirelim. , yani Faransa sahnei harbine bütün kuvvetlerimizi top- lıyalım, diyorlardı. Halbuki daha o zaman küçük düşmanların yeni hareket ve faaliyetlerine karşı Fransa sahnei barbinin haricinde ingilizler ile fransızlar 400,000 kişilik bir kuv- vet bulunduruyorlardı. Çanakkale muharebelerinin bi- dayetinden sonuna kadar bu sahnei harbe gönderilen kuvvet- lerin yekünu ise bundan fazla değildi. Çanakkalz boğazını açmak için üçüncü defa yapılması düşünül müş olan hücum için lüzum gös- terilen kuvvet de dört yüz bin kişiden fazla bulunmuyordu. Bu üçüncü teşebbüs ve hücumu yapmamakla düşmanlarımızı ser- best bıraktık. o Düsmanlarımıza yeni bir devleti yani Bulgaristanı iltihak ettirdik. Müttefiklermizden birini yani Sırbistanı feda ettik. En büyük müttefikimiz olan Rusyayı zeval ve sukuta mahküm ettik. Çanakkale ve Istanbul boğaz- larını yeni hücum ile açmış olsay- dık Rusya yolu açılmış ve kendi- sine esliha ve mühimmat gönde- rilmiş olacaktı. O zaman Almanya ile Avusturyayı şarktan da sıkış- tıracaktık. Garp cephesi üzerin- ÇANAKKALE muharebeleri Sahife 7 22 Temmuz 1932 Tercüme eden: Muharrem Feyzi erkânı harbiyesi ve deki alman tazyiki dahi azalacaktı. Velhasıl itilâf devletleri için zafer kapısı açılmış alacaktı Daima “çok geç,, Çanakkale muharebelerinde her hangi hareket ve teşebbüste gö- rülen muvaffakıyetsizlik için veri- lecek yegâne hüküm ve karar “çok geç olmuştur,, dan ibarettir. Yalnız büyük muharebeler hak- kında değil, küçük tabiyevi hare- ketler hakkında da başka bir hüküm vermek kabil değildir. Devlet ricalinin hata ve iflâs- larına maatteessüf Çanakkale sah- nei harbinde bulunan rüesayı askeriyenin hata ve ihmalleri birer nazire teşkil etmektedir. Devlet ricalinin hataları bir derece mazur görülse bile harp mahallinde bulunan kumandanların hareket- leri asla özür kabul etmez. Ku- mandanlar, ricali devletten ziyade vazifelerinde ehliyetsizlik ve ikti- darsızlık göstermişlerdir. Resmi tarihin tetkikinden obhasil olan intiba böyledir. Çanakkaledeki oOkumandanlar arasında diğerlerine nisbetle en iyisi ve en iyi hareket edeni baş kumandanı ceneral Sir lan Hamil- tondur. Maahaza mumaileyhin hal ve harekâti de zararsız addolu- namaz. Şu kadar var ki en ziyade şayanı af ve mazur görülecek kumandan mumaileyhtir. Çünkü ceneral Hamilton, bir taraftan Ingiltere hükümetinin ihmal ve tavik siyasetinden dolayı müşkü- lâta maruz kalmış ve serbestçe hareket edememişti. Diğer taraf- tan mafevki âmirlere fartı hulüs ve sadakatinden kendi başına yeni gaileler çıkarmıştır. Ingiliz karargâhının hasedi Hamiltonun âmiri bulunanlar Fransa .sahnei harbinde bütün kuvvetleri toplamak ve temerküz ettirmet (istediklerinden Gelibolu şibih ceziresine gönderilecek kuv- vetlerde mümkün mertebe tasarruf yapmak istiyorlardı. Çanakkale baş kumandanı da mafevki âmirlerin bu arzularını mümkün mertebe tatmin etmeğe çalışıyor ve asgari kuvvetlerle harbi idare etmek istiyordu. Ceneral Hamilton ile mafevki ümeranın his ve ruhları arasında büyük bir tezat görülmektedir. Ceneral Hamilton kendi vazifesini parlak (o surette Oifa (oetmeğe gayet emin vasıta olacak büyük imdat ve takviye kuvvetleri iste- miyerek büyük bir feragatile yapıyordu. (Devamı var)