“Masal olanlar : Eski bir. bir, Istanbul konağını ziyaret Ellerinde sazları bulunan altı cariye içeriye girdi. Bağdaş kurdular ve.. Çok geçmeden çalgı canlandı, bir kaç güzel kız zilleri şakırdatarak raksa başladılar.. daima aynı vaziyetleri ihtiva edi- |) yorsada bir yabancı için her halde Bir sefaret kayığı Hatıralarını ( yazdığım fransız kadını, o 75 sene evvel misafir gittiği bir eski konağı anlatıyor: Artık, Istanbul evlerinin harem daireleri ve türk hanımları hak- kında kâfi derecede fikir edinmiş oldum.” Bu hafta, biri tamamile eski alaturka tarzda, diğeri büsbütün alafranga, üçüncüsü de, ikisi arası olmak üzere, üç konağı ziyaret ettim, Ilk gittiğim konak, Üsküdarın yüksek ve fevkalâde nazaretli bir mevkiinde idi. Marmarayı, Istan- bulu, Beyoğlunu alabildiğine gö- rüyordu. Kapıda, zenci bir harem ağası bizi karşıladı. Bir kat merdiven çıktık; tavanı kubbeli geniş bir salona girdik. Ne süs, ne zinet, ne aydinlik! Adeta gözlerimiz kamaşıyor. Bu mebzul zıya, kubbe etra- fındaki beyzi menfezlerden deniz gihetindeki enli ve yüksek pen- cerelerden giriyor. Tavanın tezyinatında, muhtelif ve nadide tahtalar kullanılmış. Vakıa zamanla renkleri biraz koyulaşmışsa da daha cazip ve ahenktar bir şekil almışlar. Salon; bir sarayda bulunulduğu tesirini veriyor. Kapılar ve sa- ,çaklar, Iran tarzında, ince arabesk inakışlarla müzeyyen penbe ve :sarı zeminli duvarlar, çiçek sepet- İleri ve kitabelerle süslenmiş. !. Harem ağası, bizi yalnız bıra- 'karak çekildi. ! Derin bir sessizlik içinde idik. !Çit bile olmıyordu. Harem halki nereye gitmişlerdi? Ev bomboş mu idi? Peri masallarındaki esra- rengiz saraylardan birine mi girmiştik? Tatlı bir hayret içinde sanki kendimden geçiyor, gaşyoluyor- dum. Içine her taraftan (aydınlık dolan bu şirin yerde, şu oturdu- ğumuz kılaptan işlemeli minder- lerde, Türk kadınları bir esir hayatı yaşıyorlar. Haremağası tekrar içeri girer- ken dışarısı gözümüze ilişti. Bir kaç kadın gölgesi (dolaşıyor, karşıki odanın aralık kapısından, iki çocuk salıncağı görülüyordu. Arı kovanı gibi bir vızıltıdan kadınların o çoklaştığı (o hissedili- yordu. Karşılarında, hiç alışık olma- dıkları yabancıları, bir (o ecnebi devlet sefirine mensup madamları gördükleri halde kimsede acayip acayip bakış, terbiyeden hariç muamele yok, Ai Beyoğlundaki rum © ailelerinin en maruflarından olan ve Sisam beyinin refikası bulunan madam Aristarchi, tercümanlık için bize refakat lütfunda bulunmuştu. Ev sahibeleri, birer birer içeri girdiler; kendi usulleri veçhile, hepimizi selâmlıyarak oturdular. Madam Aristarchi tercümanlığa başladı. O gün giren yaşlıca hanım, oldukça azametli ve vakarlı görü- nüyor. Her halde paşanın ilk ve en itibarlı hanımı o olsa gerek. Belindeki kuşağına bir yığın anah- tar asmış. Arkadan, eteklerini süre süre beş altı taze kadın girdi. Bunlar ihtimal odalıklar olacaktı. Çünkü orta hizmeti gören cariyeler, etek- | lerini bellerine bağlarlarmış ve daima elleri göğüslerinde, divan dururlarmış. Istanbulda, kadınla erkek ara- İ sında, bizde aranılan nispet göze- tilmiyor. Hiç nazarı dikkati celbetmeden 15 yaşındaki bir kız, 80 yaşında- ki bir ihtiyara sevine sevine varıyor; bir delikanlı, anası, hatta büyük anası yerindeki bir kadını memnuniyetle nikâh edebiliyor ve bunlar, mesrur, müsterih yaşıyorlar. Bu iklimde, güzelliğe, çirkinliğe, in yaşa, ehemmiyet verildiği yok. Dereden tepeden biraz görü- şüldü. Gene etekleri toplu yaşlıca bir kadın, ellerinde sazları bulunan altı cariyeyi arkasına katarak içeri girdi. Kızlar, halka olup minderlere bağdaş kurdular ve ahenk başladı. ne yanık ve melâl verici bir musiki, Çok geçmeden çalgı canlandı ve çabuklaştı. Bir kaç güzel kız daha peyda oldu. Parmaklarındaki madeni zilleri şıkırdatarak raksa başladılar. o Ayaklardan ziyade vücut harekette bulunuyor; ger- dan, omuzlar, kalçalar, muntazam inhinalarla yılan gibi kıvrılıyor. Vakıa oyunun tarzı yeknasak ve i/ çok şayanı dikkat. Rakıs devam ederken, yalnız saya değil, rakkasaselerin de zevk duydukları yüzlerinden belli iği, Muhakkak bi alaturka dans, vücut için güzel bir cimnastik. Çünkü “bu tazelerin-hepsi birbirin- den güzel vücutlu, birbirinden çevik ve çâlâk. Esirciler, bütün güzel cariyele- rine, bu oyunları: vesmuhtelif saz- ları talimden başka erkekleri teshir edecek evza ve etvarı da öğretirlermiş. Bu hocalıkta mahir olan esirciler pek çokmuş. Istanbul evlerinde hiç şömine yok. Kış geldi mi herkes mangal- larla, kar yağdığı zamanlar ise tandırlarla ısınıyor. Tandır, altına küçük bir mangal konan bir, örtüdür. Etrafına yer minderlerini oçekip, ayaklarıda örtünün altına uzatıp sınırlar, söze, sohbete dalarlarmış. Her, tarafta, kıymettar Acem halıları göze çarpıyor. Salonun nihayeti bir basamak yükseklikte. En giranbaha seccadeler buraya serili. Etrafa geniş sedirler dizilmiş. Ortadaki dimi kaplısı, en itibarlı ve şerefli mevkii teşkil ediyor. Sahibel hane buraya geçip misa- firlerini etrafına toplıyor. Bir de garibin garibi, Istanbul konaklarında muayyen bir yatak odası ve karyola bulunmaması. Şilteler, yastıklar , Yorganlar, yerli dolaplarda duruyor ve arzu edilen odaya serilip mükellef bir yatak vücuda getiriliyor. Muhakkak olan bir şey varsa o da bu yatakların temizliğine, rahatlığına, yumuşaklığına şüphe bulunmamasıdır. Konaklarda mermer çeşmeler ve havuzlar pek mebzul. Hemen her odada, her sofada var. Billür gibi sular, mütemadiyen cazip bir şırıltı ile akıyor ; ortalığa lâtif bir serinlik veriyor ve gö- ze de ne hoş geliyor. Bu gayet hoş ve cana yakın evde, pek tatlı saatler geçirdik ve büyük bir haz duyarak ayrıldık. Sermet Muhtar İlân tarifemiz 7 Teşrinievel 1937 tarihin- den itibaren gazetemizin ilân tarifesi şu suretle tesbit edilmiştir: Santimi Sahife kuruş 1 400 2 250 3 200 4 100 İç sahifelerde 60 Son iki sahifede 30 Usküdarda bir eski konak Yazan: Ceneral A. F. Oglander ÇANAKKALE muharebeleri 21 Temmuz 1932 Tercüme eden: Muharrem Feyzi Ingiliz siyasetinin kararsızlığı da mağlubiyette âmil oldu Kanlı sırt cephesinde düşmandan üç metro uzakta bomba yolu Bu dersi ibretlerin en birincisi ve en önde olanı hükümetin hiç politikası yok denilecek kadar kararsız ve karışık siyasetinin faizi mürekkep gibi bir araya toplanan fena neticeleridir. Hükümetin takip ettiği siyase- tin muayyen ve kati olmamasının Çanakkale boğazına yapılan ilk bahri teşebbüste ve sonradan icra olunan ibraç hareketinde hasıl ettiği (ofelâketli (tesirler zaten evvelcede malüm idi. Resmi tarih bu kararsızlığın Gelibolu seferi- nin sonunua kadar devam eyle- diğini gösteriyor. 1915 mayısınm iptidalarında Ingiltere (O hükümeti, Çanakkale Boğan karşı - yapılan birinci teşebbüsün iflâs etmesine başlıca sebep, bu teşebbüse tahsis edilen kuvvetin kifayetsizliği olduğunu pek âlâ biliyordu. Böyle olduğu halde hükümetin ceneral Hamil- tonu yeni bir teşebbüsü müeessirde bulunabilmesi için beş fırkalık bir kuvvetle takviye etmeğe karar verinceye kadar iki ay vakit geçirmiştir. Ingiliz hükümetinin siyase- tindeki kararsızlık Hattâ ceneral Hamilton ağus- tosta yeni hücuma geçtiği zaman bu kuvvetleri henüz tamamen almamıştı. Vesaiti nakliye tedarikinde çe kilen müşkülâta tarihte işaret edil- miştir. Fakat bu keyfiyet fırka- ların sevk ve naklinde gösterilen gayrı tabii teahhürü izaha kâfi bulunmuyor. Ingiltere hükümetinin mütereddidane bir vaziyet alması bir derece kabinede vuku bulan tebeddül ve temerküz hükümetinin iktidar mevkiine gelmesile izah edilmiştir. Eserde izah olunmıyarak üze- rinden geçilen amil ve hakikatler- den biri de Fransa sahnei harbin- deki Ingiliz baş kumandanının bir iş görmek mümkün olmayan bir sahnei harpten azim muvaffakıyet fırsatları arzeden diğer bir sahnei harbe tek bir fırka göndermemek hususunda gösterdiği mukavemet ve inatta tuttuğu yol ve göster- diği delâil ve esbaptır. Bu hususta Fransanın çıkardığı müşkülât daha kuvvetli idi. Fransanın ika ettiği manlalar ilk defa resmi surette izah ve ifşa edilmiştir. Bu işte bütün mesuliyet ceneral Joffreye tahmil ediliyor. Hakika- ten ceneral piyesin muzır siması olarak gösterilmiştir. Bunların cümlesi de ağır olsa bile hastalığın asıl kökünü başka yerde aramalıdır. Hastalığın asıl sebebi olarak ingiliz devlet rica- linin harpten anlamaması görü“ nüyor. Ingiliz o ricali mütehassısların yekdiğerini nakzeden tavsiye ve mütalâatı arasında doğruyu keşf- edecek ve muayyenbir siyaseti kararlaştıracak itimat ve nefes emniyetiin haiz değil idiler. Berri Avrupalılar Ingiltereyi aldatmışlar Berri Avrupalıların iğfalkârane hareket ve teşebbüslerine karşı eskiden İngiliz ricali devleti sert ve müessir bir sevkülceyşi usulü takip ederdi. Son harpte ise Ingiliz mütehassıslarından bir çoğu berri Avrupalıların bu gibi iğfa- lâtına kapılmışlar idi. Halbuki harbi umumideki İngiliz ricali devleti İngilterenin tarihi sev- külceyşini (Oberri (o Avrupalıların idlâl ve iğfal siyasetine karşı tatbik ve idameye muvaffak ve muktedir olamamışlardır. Hepsi ya aldanmışlar yahut tereddüt ve kararsızlıktan kendilerini kurtara- mamışlardır. Nericede İngiltere ne siyasi ne de askeri işlerde bir politika takip edememiştir. Ingiliz ricalinden Gelibolu ta- rihinde istiklâfini muhafaza eden ve hakikatı evvelden görerek ona göre bir siyaset takip eden yegâne zat bahriye nazırı Mr. Çurçildir. Şurası çok manidar dır ki Ingiliz ricalinden harbi esaslı surette tetkik eden yegâne zat Mr. Çurçil idi. Bahriye nazırı Çurçil harbin ne olduğunu pek iyi biliyordu. Mu- maileyh kendisinin fikir ve dü- şüncesini de iyi biliyordu. Bina- enaleyh Mister Çurçil hasır: üesâ ve ümerasının neler düşü; .xle- rini ve nelerden korktuklarını pek âlâ evvelden keşif ve tahmin etmiş ve buna göre tedbir almağa yum Tarih isbat ediyor ki M. Çurçil atiyi çok iyi görmüştü, Çurçilin tavsiyeleri isaf edilseydi Düşmanların korktuğunu başla» rına getirecek olan büyük mik- tardaki imdat kuvvetleri Mister Çurçilin ısrarı üzerine ceneral Hamiltona gönderilmişti. Fakat bu kuvvetlerin sevki mister Çur- çilin şiddetli ibtarlarına rağmen çok gecikmişti. Mumaileyh zama- nın büyük bir âmili muvaffakıyet olduğunu takdir ettiğinden imdat kuvvetlerinin süratle gönderilmesi için çok ısrar etmişti. Fakat bir çok engeller muznaileyhin arzu- sunun husulüne mani oldu, (Devanu var) İ