19 Haziran 1937 Akşam —— Masal olanlar: Eski erkek kıyafetleri - Yazın beyaz yelek sof ceket, kışın siyah ceket veya redingot Dört parmak eninde alerötur yakalık, kabuk gibi kravat, üstünde pırlanta iğne... * Ev halile oturuş © Kadınların çeşit çeşit kiyafetleri olurda erkeklerin olmaz mı? Erkeklerin de yaşa göre, ev halleri başka, sokak halleri başka, teklifli | tekellüflü yerlerdeki hal- leri gene başka idi ve bu giyiniş tarzı mevsimlerle değişirdi. Enseyi, göbeği şişirmiş, saçı sakalı ağartmış, eline ve damada karışmış alan kudemadan başla- yalım. Bu kimseler, yaz gelince ev için- de patiska veya keten takye, hi- lali gömlek, üstüne fildekos pa- muk fanila, dada üstüne yollu basmadan, önü açık ve kavuşturma peşli gecelik entarisi, en üste aynı kumaştan hırka giyerlerdi. Kibarlar, hırkadan sonra sırta bir feyyum kürk alır, temmuz ve ağustos ayları gibi pek sıcak zamanlarda, kürk yerine mavi, sarı, penbe renkteki Hama ku- maşından Şam hırkası kullanırdı. Karınlılar, daha doğrusu, çevik- lik ve çalâklik daiyesinde bulu- nanlar, ayak bileklerinden ilikli patiska don üzerine, üç dört kulaç boyunda, yün kuşak sarar- lardı. : Ayaklar umumiyetle (çorapsız ve çıplak olup ökçesiz vidala terliklerle yürünür, kollar sıvanıp, göğüs bağır açılır, evin en küfür küfür esen penceresi hangi ca- nipte ise, yelyeperek, yelken kürek oraya koşularak önüne geçilip tiryaki harcı kalın cıgara tellendirilir, az şekerli yorgunluk kahvesi, yudum yudum içilirdi. Mevsim kış ise, hilâli gömlek Üzerine Selânik fanilâsı, ayrıca bir fanilâ don, üste, Şam veya Halep kumaşından, iki önü kavuş- turma entari ile aynı kumaştan hırka giyilir, kibarlar şal kuşak bağlayıp geziye kaplı elma veya koyu samur kürklere bürünürlerdi. Adı kürk amma bunun da nevi- leri vardı. Tüyleri kısa, hafif ve alacalı olup yaza mahsus olanına feyyum denilirdi. Mevsimliğine elma ismi verilirdi. (Esnaf kâhyası, vekilharç, ahçı başı gibilerin giydikleri kaba elma kürkler sadedimizden hariçtir. ) Kış kürkü olan samur kürkün açık sarisi ve siyaha yakın koyusu bulunur, zerdava kürk ise en zengin harcı sayılırdı. Sereserpe dolaşmağa âlışmiş olan çıplak ayaklara yün çoraplar ve keçe terlikler geçirilirdi. Dahili kıyafeti, bu şekilde bulu- nanan zevatın harici kisveleri; Istanbulinli beyler Aziziyevari yumuşak fes; kısa yakalı frenk gömleği; yazın beyaz yelek ve sof ceket; kışın siyah ceket veya redingot, üstünde pardösü veya palto; ayakta potin kundura. Nimresmi yerlerde Istanbulun, alaylarda sırmalı oniforma sırta takılır, (kandilli (o temennablara, Nabi misali sözlere girişilirdi. Kençlerin kıyafetine gelidce, bervechi peşin yapılacak şey bunları ikiye tefriktir: (1) Iskartada kalıp boynu bükük pinekleyenler. (2) Kaşanelerden birine mah- dum veya damat olup yangelenler. Birinci şıktakilerin gerek ev içi, gerekse sokak kisveleri, demin saydığımız yaşlılardan, hatta on- ların orta hallilerinden farklı değildi. Mazruf nekadar turfanda, terü- taze, çiçeği burnunda olsada zarf, hemen hemen! aynı idi: Klasik gecelik entarisi, basma kalıp firenk gömleği, malüm kos- tüm veya redinğot, harcıâlem pardesü veya palto. Bu zümrenin ekseriyeti, Mayer, Iştayın, Tirink den sekiz on meci- diyelik hazır elbiseyi öpüp başına kor, ısmarlama O yaptıranlarıda, köşe bucakta, fhan odalarında ki külüstür terzilerle mecelleşip du- rur, ütüleye (oütüleye, lekeciye vere vere, senelerce taşırdı. Ikinci şıkka dahil olan mahdu- mini kirâm ve damadânı zevil- ibtiram ise, kılpıranga arzıendam eylerlerdi. Mahaza, bu cemaatin konak içinde ve haremdeki halleri yine umum gibiydi; yani; Gecelik, hırka, kürk. O devirde, Pijamanın, Rimono- nun ismini cismini ne bilen, ne de işiden mevcuttu. Hattâ bir gün, son tertip ala- frangalardan bir tanıdık, sırasına getirerek, mütemadiyen bir keli- me tekrar edip duruyor. Muziplerden biri: — Monşer, söylediğim Puyjama lafzı hintçedir ve Hintlilere mah- sus hafif bir elbisedir! Cevabını vermiş ve hazır bilmeclis olanları apıştırmıştı, Bahsettiğimiz kalantor beylerin sokak vaziyetleri görülecek şeydi. Başta, içi hasırlı ve mantarlı fes. Boyunda, dört parmak eninde, alerötur yakalık ve kabuk gibi kravat; kravatn üstünde pırlanta iğne! Sırtta, mevsim nazari dikkate alınarak ince ve açık renk yahut kalın ve koyu renk komaştan kostüm. Kolda, ipek atlaslı par- desü. Elde ajtın başlı baston. Ayakta, uçları sip sivri iskarpin. Haftada, on beş günde bir, daireye gidilirken, fare tüyü renginde bonjurla gri pantalon giyilir, merasim ve alay günlerin- de, sırmalı oniforma kuşanılırdı. Şıklığı ileriye götürenler, meselâ lâcivert elbise giyecekse, kravatını pardesösüuü, şemsiyesini, çorabını iskarpinini, ipekli mendilini, hattâ mümkün olsa fesini bile lâcivert renkte intibap eder, gri döşemeli paytonuna rağbet etmeyip lâcivert kupasının koşulmasını emreyledi. Güvez brikine ikbal buyura- caksa, koyu kestane kostümünü ve ayni renkteki malzeme ve tefer- ruatı takıp takıştırırdı. Bu kademede bulunanların ter- zileri Mir veya Boterdi. Üste başa gene itinakâr olupta işi ifrata vardırmayanlar, Leon, Vidoviç, Mendelinoya şitap eder- ler, modaya müptelâ fakat alâ küllü hal keseli gençler Tünel meydanındaki, kır sakallı frenk terziye baş vururlar, biraz daha para tutanları ise Babiâlinin alt başındaki Civelekyana dadanırlardı. Ne kadar askeri terzi varsa Rızapaşa yokuşunda idi. Bir zamanlar, Canbedenyanın üstüne yokmuş; sonraları oAltınmakasa nazir bulunmazdı. Sermet Muhtar Ereğli köylülerini hayrete düşüren bir hadise Ereğli 18 — Alaplı civarında Ahme Ef. isminde bir köylünün kısrağı ikiside erkek olmak üzere bir çift katır yavrulamıştır. Her iki yavru da kusursuz ve sağlam olarak yaşamaktadır. Şimdiye kadar çift yavrulayan kısrak görülmediğinden, bu iki küçük katırı görmek için her kes Alaplı köyüne gitmektedir. Bu asırda Ticaretin ruhu Reklâm! dır Malınızı çok satmak için Akşam'a ilân vermeniz kâfidir. Zira: AKŞAM Bütün Türkiyede en fazla satışı olan gazetedir J fordan Tefrika numarası: 16 Yazan: Ceneral A. F. Oglander Bu muvaffakıyetsizliklerde umumi kârargâhın da büyük hissei mes'- uliyeti vardır.7 ağustosta bütün gün bütün gece Suvladaki harekâtın tarzı cereyanı üzerinde hiç bir güna nüfuz ve tesir icra etmemiş ve delâlette bulunmamıştır. O gün karargâhı umumisinin gösterdiği atalet sonraki hadisa- tın izah ve tenvirinden anlaşıldığı cihan harbinin en büyük vechile buhranlarından birini taşkil et- mektedir. Bu hâl başkumandanın Suvlaya sevkettiği (o kuvvetin o kumanda heyetine hadden fazla emniyet ve itmat göstermesile tevil olu- nabilir, Umumi karargâh 7 ağustos sa- bahı ceneral Stopford'dan hiç bir haber alamadığından müphem bir endişe içinde bulunuyordu. Fakat diğer menabiden gelen emniyet- bahş haberler üzerine kerargâhın endişeleri zail olmuştu. Ingiliz karargâhinın ihmali Geçen vekayie bakarak vazi- yet yeniden tetkik edildiği vakit karargâhı umuminin ceneral Stor- ilk aldığı haber üzerine - neden derhal Suvlaya gitmediğine insan akıl erdiremiyor. Çünki ceneral Stopford ilk tegrafname- sinde dokuzuncu kolordunun bati surette ilerlemekte olduğunu itiraf etmişti. Eger baş kumandan ceneral Hamilton bu telgrafnameyi alır almaz hemen Suvlaya gitseydi ve burada karaya çıkan kıtaatın derhal ilerlemesi için ısrar etseydi harbi umumiyi pek çabuk neticelendi- recek neticeler elde edilebilirdi. Bu suretle cihan harbinin müddeti ehemmiyetli surette kısalmış ola- caktı. Halbuki 1915 senesi ağustosu- nun yedisinde ingiliz karargâhı umumisinde hiçbir kimse Suvlada işin sarpa sadığını tahayyül bile etmiyordu ve baş kumandanının Imroz adasındaki karargâhı umu- mide durması elzem addolunuyor- du. Çünki mumaileyhin 3 noktada başlıyan hücum harekâtının ancak Imrozdan takip edebileceği zan- nolunuyordu. Onuncu fırkanın salimen Suvla- da karaya ibraç edildiği haber alındıktan sonra dokuzuncu kol- ordunun hedeflerine doğru ileri hareketinde müşkülâta tesadüf edeceği artık beklenmiyordu. 7 ağustos harekâtında kuvvetli ve iyi bir idare ve kumandanın mev- cut olmaması bütün plânı tehli- keye düşürmüştü. 8 ağustosta da aynı sebep, harekâtı harabiye sevketmiştir. Sükünet içinde geçen geceyi takip eden 8 ağustos sabahı or- ÇANAKKALE muharebeleri Suvla sahillerinden bir manzara Sahife 7 19 Haziran 1932 Tercüme eden: Muharrem Feyzi İngiliz karargâhının ihmali çok ağır neticeler veriyor iza talık sükünu tam içinde bulunu- yordu. Bulutsuz “ bir semada güneş © bütün şiddetile parlayordu. r Türklerin topları | susuyordu. Kireçtepeden ara sıra akseden tüfek seslerinden obaşka harbe delâlet eden gürültü ve ses işi- dilmeyordu. ingilizler istirahatı düşünüyorlar Fırka kumandanı ceneral Ham- mersley herkesten evvel vaziyeti kavramıştı. o Mumaileyh öndeki tepelere doğru biran evvel iler- lemenin ehemmiyetini takdir etti- ğinden ortalık ağarır ağarmaz liva kumandanlarını aramıştır. Fırka kumandanı, liva kuman- danlarından ceneral Sitwelli bul- muş, ve derhal öndeki tepelere doğru gitmek icap ettiğini anlat- mıştır. Fakat bu liva kumandanı aske- rine bir müddet istirahat ver- meksizin yeni bir harekette bu- lunmasına itiraz ve muhalefet etmiştir. Sonradan çeneral 'Hammersley çikolata tapesindeki livanın ku- mandani çeneral Hill e telefon etmiş ve waziyetin ehemmiyetini anlatmıştır. Bu liva kumandanı da bir müddet askere istirahat ver- meden ve kuvvetini tensik etmeden ileri hareketi zorlamak istemedi- gini bildirmiştir Türkler yıldırım gibi geliyor Her iki liva kumandanı vaziyetin ehemmiyetinden ve vaktin kıy- mettar (oolduğundan (haberdar değildi. Bu iki zabit, vatan hissinin gayretile şevk ve galyana gelen Türk kollarının Bolayırın cenu- bundan yıldırım gibi gelmekte olduğunu ve bir günlük bir müd- det daha israf ve heba edil diği takdirde dokuzuncu Ingiliz kol ordusunun Tekke tepe sırtına gidecek yolu Türkler tarafından seddolunacağını idrak (edemiyor- lardı. Maahaza ceneral Hammersley liva kumandanlarını çok sıkıştıra- mamıştır. Çünki, ileri hareket için kol ordudan henüz emirler gelme- mişti. Kol ordu kumandanı ceneral Stopfordun o sabah ileri hareket yapılacağından hiç ümidi yoktu. Levazımi harbiyenin ve erzakın karaya ihracı büyük teebhüre uğramış idi. Halbuki bunlar karaya gelmedikçe mumaileyh kıtaatının ilerliyemiyeceği kanaatında idi. Suvla ovası ve tepesi müdafaasız idi Imrozdaki umumi karargâba gelince oo sabah burada baş kumandan ocenera (o Hamilton Suvladaki dokuzuncu o kolordu kumandani ceneral Stopforddan haberleri mefkut olmasında en dişe içinde idi ve endişesi gittik: çe artıyordu. (Devami var)