DİR... O like sAN MAŞ Ng V e e PAN NATO ZEO ETİ Şe Ma A Sahife 8 Akşam 18 Haziran 1932 Masal olanlar : Eski kadın kıyafetleri Dallı satenlüks açık renk elbise, ipekli dantelelerle süslü yakalar.. Şimdiki uzun ökçeler daha meydanda yoktu. Maamafih — — li Dekolte eski bir tuvalet O zamanın kadın kıyafetleri de, Kalübelâdanberi devam ede- geldiği gibi, yaşlılarda başka, tazelerde başka, çocuklarda yine başka. Yaşlılar ve orta yaşlılar, aşağı yukarı aynı kıyafette idi. Ev hal- leri ile sokak halleri ayrıydı. Ev içinde: Başta oyalı yemeni veya beyaz tülbentten üstüne, dokuma bezden, hilâli gömlek; üzerine parmak dikişli, kolsuz pamuklu; daha üzerine, yaz ise basmadan, kış ise, pazen veya Rus fanilesinden, tek cepli entari Belde, kukadan örme, üç par- mak eninde, başı püsküllü kuşak. Kışın, en üste, yine parmak dikişli, hayderi yakalı hırka. Sokağa çıkıldığı vakit: Yaşmak devrinde, kaşmer) veya Enğürü sofundan, uzun yakalı, dört peşli babayani renkte ferace giyilir, başa, hotoz üstüne, altlı üstlü, yanları yelkenli ve kokorozsuz, bir çift kalın yaşmak sarılırdı. Çarşaflar, Şam ve Halep işi, düz siyah ipekli, Avrupakâri olur- sa, koyu renk satendöliyondan, beli büzmeli, peçeye gelince siyah ve kalındı. Ayakta, bir parmak topuklu, rugan, lastrin veya karamandolu çekme terlik, gözde gözlük, bir elde şemsiye, öbür elde ufak bir çanta veya torba bulunurdu. Tazelerde: ai PE Şarlo Japon En içte, yazsa pamuktan, kışsa yünden, göğsü memelikli, yarım kollu fanilâ; üstünde, yakası (Opamukaki ile sarma ” işlemeli, yerden bir karış kalkık, patiskadan dekolte gömlek. Bunun üzerine, yünden örme veya kalınca yünlü kumaştan mamul, belden büzmeli iç etekliği. Daha üzerine, gene mevsime göre patiska veya fanilâdan, göğsü sıkı tutmağa ve)kaldırmağa mab- sus, önü sık düğmeli yelek. Kaş- merdikozdan, kimisi kloş,” kimisi yarım kloş) kimisi yanları pastalı eteklik, Etekliğin üstüne bluz. Bluzdan sonra da, itiyada göre, kısa kürk, astragan veya karakülden bolero, kulları ve yakası şal taklidi, ka- dife hırka. Başlara çok itina edilirdi ve zamanla çeşitleri yapıldı. Meselâ, alında kâhkül, yanlarda favori, tepede topuz.. Alın kabarık, altın- da tel ponpon, üstünde topoz... Saçlar toplu, ortadan ikiye ayrık ve maşa ile kabartılmış, ensede topoz... Yüzde, allık, podra, gözde sürme, kaşta kozmatik. Fazla tuvalete düşkün olanlar, pembe veya beyaz mayi üzerine pudra geçirirler, aşağı takım ise yağlı düzgün sürerler, rastık çekerler, püskürme ben kondururlardı. Düğünlerde, bayramlarda, tek- lifli ziyaretlerde giyilen elbiseler ağırdı. Ekseriyetle, dallı ve kabuk gibi nakışlı, zemini parlak satenlüks- ten, açık renk ipekliler giyilirdi. Bunlar, enli ipek dantelâlarla müzeyyen, yakanın dekolte kısmı, zayıflarda tülgrek ile mestur, tombullarda kare, sivri veya beyzi şekilde açık olurdu. Kollar, zaiflerde gene tülgrekle bileğe kadar örtülü, etlilerde çıplaktı. Podösüet veya güderiden uzun eldiven kullanılır, görme- mişler arasında, üstüne müteaddit yüzük takanlar da görülürdü. Zaifler, göğsü kabarık göster- mek için hazır satılan göğüslük- ler koydukları gibi bir zamanlar, belden aşağı, arkaya turnür bağ- lamak modası da takip edilmişti yada ; 7 Rİ : Meşhur sinema artisti Şarlonun Japonyaya gittiğini yazmıştık. Şarlonun şerefine Japonyada bir çok ziyafetler verilmiş, eğlenceler tertip edilmiştir. Artistin arzusu üzerine bu ziyafetlerden bir kısmı Japon usulünde ve Japon kıyafetlerile verilmiştir. Resmimizde Şarlo bir ziyafette Japon kıyafetile ve yerde oturup yemek yerken mütevassıt ökçelerden bile şikâyet edilirdi. Tülle mestur dekolteli eski bir tuvalet Böyle pür tuvalet tazelerin ço- rapları bagetli ve bayaz ipek, iskarpinleri ponponlu ve atlas, ökçeleri orta idi. Şimdiki uzun ökçeler daha meydanda yoktu. Bu mutavassıt ökçelerle bile rahatsız olunduğu, doğru dürüst yürünemediği söylenirdi. Tazelerin hariç kıyafetleri, ön- celeri ferace, sonra çarşaf, sayfi- yelerde ise maşlah, yeldirme, kaşpusiyerdi. Ferace, düz renk ipekliden yapılır, yaka içine, renge uyğun sura astar konur, yaka ve kol kenarlarına ağır motifler, boncuklu ve saçaklı harçlar dikilirdi. Bunların en son moda ve âlâ- sını, Çarşıiçindeki terzi Anastaş yapardı. Bir feraceye, altın para, yirmi, yirmi beşlira sarfedildiği vaki idi. Evvelleri, peçeler kalın, çarşaf- lar, dallı ve yollu ipeklilerden, uzun ve kloş pelerinli, yerlere kadar etekli, etrafı fırça şeritli iken, gitgide, peçeler inceldi; çarşaf kumaşları hafiflendi ve pelerinler dirseğe kadar kısaldı. Başlar, topuz altından kurdelâ ile bağlanıp, iğnelerle türlü şekle sokuldu. > Maşlahların en ağırı, Halep, Şam ve Bağdadın sırmalı maşlah- ları idi. Bunların yolluları vardı ki ense kısmındaki som sırma mih- rapları, pırıl biri, altın gibi parlardı. Ipekli ve yünlü kumaşlardan da evden maşlah dikildiği, üstlerinin ipekle sarma işlendiği de çoktu. Baş örtülerin, Bursa mamulâtı veya ayrıca bilhassa işlenmiş olan- ları mevcut olduğu gibi şifon, gaz, Krepdamurdan türlü renkte bulunanları da vardı. Topuzlar, ve saçlar, kuşlu firketeler, taşlı taraklar, menekşe ve divanhane çivisi dinilen elmas iğnelerle tez- yin edilirdi. Yeldirmeler şimdiki pardesüleri andırır şekillerde, terzilere dikti- rilir, kaşpusiyerler | Mayerden, Tirinkten, Karlemandan hazır alı- nırdı, Bunlar, üzerleri (Oharmaniyeli şekilde ekseriya, haneli ve yollu, gümüş ve bej renğinde idi. Kız çocukların ev elbiseleri, robalı, uzun ve bebe biçiminde, sokaklıkları, hemen daima, lâcivert ve beyazla karışık marnel yakalı, dar belli, diz kapaktan dört parmak aşağıda etekliydi. Bayramlık ve düğünlükler, pem- be, mavi, eflâtun gibi açık renk ve ipek olurdu. Sermet Muhtar BEŞ YÜZ Mİ 18 Hazira 1932 LYON İNSANA HÜKMEDEN KADIN Tarihi aşk, ve Nakıli ; Imparatoriçe, bu suretle ortalığı emin sandıktan sonra, yazlık saraya döndü. Orada, baş harem ağasile safasina devam etti. Hayatında ilk defa olarak he- saplarında (oaldanıyordu. Zira, Kouang - Siu, teyze ve yengesi- nin son şiddet ve hiddet sabne- sinde bilmukabele hiddete gek mişti. Her neye mal olursa olsun boynundaki boyonduruğu kırmak hükümdarlık haysiyet ve itibarını kazanmak istiyordu. Ertesi gün, Youan- Chi- Kai'yı tekrar huzuruna cağırdı. Bu adam bir kere daha, imparatorile bera- ber olduğuna dair teminat verdi. Yeminler etti. Bunun üzerine, Kouang - Siu, mağrur bir eda ile » fakat sonuncu defa olarak- Ejderlerin tahtına oturdu. Orduda ve idare cihazın- da esaslı tahavvüller yapıldığına dair bir sürü kanunlar neşretti. Sonra da, kendi fırkasının taraftarlarını etrafına topladı. Im- parator fırkasına karşı amansız bir mücadele açmak istedi. Ilk tedbir olarak ta, mareşal Youan - Chi - Kai'ya emir verdi: Gidip mareşal Yong - Lou'yu yakalasın ye der- hal kafasını kestirsin diye... Plân mucibince, Youan - Chi - Kai, derhal Yong - Lou'nun yerine valii umumi olacak; onun asker- lerinin başına geçecekti. Bütün kuvvetler, yazlık saray üzerine yürüyecekler; Ye - Ho'yu yakalı- yacaklardı. Imparatoriçe, ömrünün sonuna kadar mahpus kalacaktı. Baş harem ağası ve imparatori- çenin bütün diğer sadık adamları, derhal idam edileceklerdi. Youan - Chi - Kai, Imparatorun emirlerini kemali sadakatle yerine getireceğini vadetti. Bunun üzeri- ne, İmparator, mareşala rumuzla bir ok verdi ve bunun manası, kendi emirlerinin ve iradesinin hamili olduğu idi. Darbei hükümet tertibatı bu suretle hazırlandıktan sonra, In- parator, Ye-Ho'nun şüphesini da- vet etmemek üzere de, ona Ipek mabedine kadar refakat etti. Imparatorla Imparatoriçe, eski bir âdet mucibince, burada, se- nenin ilk kozasından ilk ipeği bükeçekti. Imparator, teyze yengesine karşı asla bu derece hürmetkâr ve takdirkâr (o görünmemişti. Onun huzurunda üç kere secdeye ve dokuz kere rüküa vardı. Lâkin içinde fevkalâde bir sevinç vardı. macera romanı (va-No) Oh, artık bu maymunlullara bir nihayet verilecekti. Artık imparatoriçe onu tezyif ve tahkir edemiyecekti! Oynanan komedi, son komediydil Tam bu sırada, Youan - Chi - Kai yol almış, mukannen zaman- da, valii umuminin makarrı olan Tien mevkiine ulaşmıştı. Derhal, Yong - Lou'nun konağına gitti. Buraya kadar, bütün plân, impa- tora vadettiği şekilde devam etti, Yong - Lou, mareşal Youan - Chi - Kaiyın böyle umulmadık bir sırada kendisini ziyaret edişine karşı hayrette kaldı. Zira, iki büyük şahsiyet, “kardeş, tiler. Ikisi de, “ kardeşler ,, cemiyetinin azasıdırlar. Ora da, biribirlerini himaye edeceklerine dair yemin vermişler, ahtıpeyman eylemiş- lerdi. i Youan - Chi - Kai, ciddi ciddi sordu: — Siz benim kardeşim olmak- tan hâlâ vazgeçmediniz mi? Yong - Lou: — Her ne gibi bir hâdise cereyan ederse etsin, ömrümün sonuna kadarda kardeşiniz kala- cağıml Mareşal cevap verdi: — Madamki iş böyledir; ben de kardeş gibi hareket edeceğim. Bunun üzerine, Yong-Lou'yı vaziyetinden haberdar etti. Tafsi- lâtın hiç bir noktasını gizlemek lüzumunu duymadı. Olup biten- leri, imparatorun ona söyledik- lerini, ne gibi plânlar kurduğunu, kendisini buraya niçin gönderdi- gini, sonradan dane yapmak niyetinde olduğunu, hepsini an- lattı. Youg-Lou, pişkin bir askerdi. Bu derece harikulâide malümat karşısında hayrete düşmedi. Sa- dece kulağı son derece delik olan imparatoriçenin nasıl olup da böyle müthiş bir sui kast* haber alamadığına şaştı. Lâkin zaman, böyle bir mevzuu münakaşa edecek zaman değildi. Vakayiin cereyan şeklini değiş- tırmek için çalışmak zarureti vardı. Yong-Lou, derhal konağından çıktı. Arkasına asker aldı. Hemen o akşam Pekin'e yetişti. Alelâcele, Memnu Belde'ya girdi. Ye- Ho ogün Ipek Mabe- dindeki merasime iştirak ettiği için Yazlık Saray'a avdet edeme- miş, buarada kalmağa mecbur olmuştu. (Arkası var) Ingiliz mektep talebesi her sene tatilde seyahate çıkarlar, bun- lardan bir kısmı yabancı mem geçirirler. Resmimizde bu suretle leketlere gönderilir , tatili orada bir kafile Londradan hareket etmek üzere iken istasyonda görülüyor.