SOLAN Teirika No. 90 12 Haziran 1932 © SEBA MELİKESİ | B EE Mabette bulunan çocuk (Süleyman) a çok benziyordu. IZIiS Yazan: ISKENDER FAHRETTİN Hükümdar hayret ve merakından çıldıracaktı. Metrük çocuğun babası kim olabilirdi? Sam heman atına binerek şehir haricine, üzümcünün evine gitti ve ihtiyara bu mesele ile bizzat hükümdarın omeşgul olduğunu söyledi. Ihtiyar üzümcü (biran evvel bu evlat hırsızının meydana çıkmasını istiyordu. Saraya birlikte geldiler. Üzümcünün içinde bir sevinç vardı: Mabette bulunan çocuk mut- laka benim tronumdur.. Diyordu. Çocuğu Süleymanın huzuruna getirmişlerdi. Hükümdar, metrük (çocuğu dikkatle tetkik etmeğe başladı.. Gözleri kendi gözlerine benzi- yordu. Burnu, almnın teşekkülü, çenesi de kendisinin modeliydi. Süleyman çocuğu tetkik ettikçe bayretten hayrete düşüyordu. Bu çocuk, saraydaki cariyeler- den birinden tevellüt etmiş ol- saydı bu kadar bayret etmiye- cekti. Hiç tanımadığı bir adamın kızından doğan bir çocuk kendi- sine nasıl benziyebilirdi ?! Hükümdar hassa zabitlerinin hepsini çağırttı. Üzümcü bunları birer birer tetkik etti. Aradığı genç bunların arasında yoktu. Süleymanın merak: artmıştı. Ihtiyar üzümcü çocuğu görür görmez: — Işte.. Tam kendisi.. Kızıma benziyor.. Diyerek mini mini torununu kacakladı ve sevmeğe başladı. Bu hadisenin esrar perdesini yırtmağa, hakikati meydana çı- karmağa imkân yoktu. Süleyman bu esnada hassa zabitlerinden birinin bıyık altın- dan hafifce tebessüm ettiğini görmüştü. Acaba bu zabit, yüzüne vakıf mıydı ? Hükümdar, o endişesini (| izale etmek maksadile yanına sokuldu : — Bildiklerini söyle, dedi, ben- den bir şey saklama! Seni taltif edeceğim... Genç zabit lüzumsuz yere gül- memişti. Metrük çocuğun babasını ya- kından tanıyordu. Fakat, hükümdara onun ismini kolay kolay veremezdi, — Bu işi bana havale ediniz, we iki gün müblet veriniz... Her şeyi meydana çıkaracağım! Dedi. Süleyman çok ısrar ettise de, genç zabit bir şey söylemedi. Hükümdar iki gün sonra tekrar saraya gelmesini emretti. * hadisenin iç .. O gün sarayda ağızdan ağıza dolaşan dedikodular Seba melike- sinin kulağına kadar gitmişti. Samın karısı, Belkise, bu mesele etrafında duyduklarını anlatıyordu: — Melikem! Sarayda, geldiğim gündenberi bu derece esrarengiz bir hâdiseye tesadüf etmedim. Mabette bulunan çocuğun hüküm- dara benzemesi ve babasının meydana çıkmaması Süleymanı çok müşkül vaziyete düşürmüştür. Belkis de bu işi merak etmemiş değildi. — Rodit! Dedi, hükümdar bu mesele ile neden bu derece alâ- .kadar oluyor? çok benziyor ki.. — O halde bizzat kendisidir.. — Zannetmiyorum. Öyle olsay- dı, bu derece velveleye lüzum yoktu. — Yani kolayca itiraf ederdi demek isteyorsun, öyle mi? — Şüphesiz, Melikem! Hüküm- darın yüzlerce bir cariye daha karışmış olurdu. — Fakat çocuk...?! — Çocuğu da mabede gönde- rirlerdi.. — Piç diye mi..2! — Tabii.. Çünkü, çocuk sarayda doğmamış. — Hükümdar mademki bu mesele ile meşgul oluyor; bu işte mutlaka bir sır var. Sen başka bir şey işitmedin mi? — Kimden...? — Cariyelerden... Yahut hassa askerlerinden?... — Bu işe Fıravunun kızından başka hayret etmeyen yok, meli- kem! —O halde demek?! — Fakat söylemiyor... — Hiddetli mi? — Bilakis.. Öyle müsterihane bir gülüşü vardı ki... ( Arkası var) birşey o biliyor Irlanda hastahaneleri menfaati- bol ikramiyelerden birini Emilia Scala isminde bir Italyan çalgıcı kazanmıştır. İkramiye 35 bin İngiliz lirasıdır. Emilia ikramiyeyi başkalarını eğlendirmek için çalı- yordum, şimdi biraz da kendimi eğlendireyim,, diyerek eline Ar- moniğini almış saatlerce çalmıştır. | M. Tardieu ile siyasi dostları yeni bir fırka yaptılar Paris, 10 (A.A.) — Sol cenah cumhuriyetçileri grupu © âzaları zuhur eden noktai nazar ibtilâfları ve bilhassa Herriot hükümetine itmat beyanı hususunda bu gru- pun ikiye ayrılması neticesi olarak M. Tardieu siyasi dostlarından bir çoklarını toplamış ve mumaileyhin riyaseti (o altında (“Cumhuriyetçi merkez, grupu namında yeni bir parlamento grupunun ihdası ka- rarlaştırılmıştır. Bu grup umumi ve tahsisen harici siyaset meselelerinde kat'i bir inzibatı hâkim kılmağa çalı- şacaktır. — Nasıl alâkadar olmasın, Me- likem! çocuk kendisine o kadar çocuğun babası cariyesi; arasına ne çekil i da b | çekilen piyangoda bu sene | vardır. Memurlar için açılacak bu kazandıktan sonra “şimdiye kadar | KARİ MEKTUPLARI Vilâyetlerde radyo Yaz mevsiminden ve sıcakların | tesirinden olsa gerek, evlerdeki | d | de küçük radyolar İstanbul Istasyo- nunu anlaşılmaz derecede bir gürültü içinde almaktadır. Bu sebepten küçük radyo sahipleri yazın, şöyle zevkle bir radyo dinliyemiyorlar. Aceba İstanbul radyosu bunun önüne geçemez mi? Bir ses mühendisi radyoda bir iki kilovat fazlasile bunun kabil olacağını söylüyor. Radyo idaresi- nin nazarı dikkatini celbederim. Bilhassa taşrada, eğlencesi sırf radyo olan vilayetlerdeki aboneler bu cihet temin edilirse pek ziyade memnun olacaklardır. Kastamonu: Ateşzade A. Remzi Çok tozlu bir sokak Sıra servide Soğancı sokağı yazın, kadın, çoluk çocuk ve bil- hassa mini mini bebeklerin teşkil ettiği kalabalıkla dolup boşalan işlek bfr caddedir. Bilhassa yaz akşamları biraz hava almak isteyenler, çocukla- rını gezdirmek arzu eden anneler babalar, dadılar bu sokakta dola- şırlar. Burası hakikaten eğlenceli bir yerdir. Halbuki, son zamanlarda bu civarda yapılmakta olan yeni binalara malzeme taşıyan kam- yonlar bu caddeyi bir toz derya- sına çevirmiş ve geçilmez bir hale getirmiştir. Filyaki yapılan binaların orada bulunması dolayı- sıyle kamyon ve sairenin buradan geçmesi tabiidir.Fakat hiç olmazsa toza mani olmak için burasının sık sık sulanması lâzımdır. A Memurlar için teavün sandığı ve kooperatif Bir kaç posta ve telgraf memuru imzasile şu mektubu aldık: “Askeri ikraz sandıkları gibi sivil memurlar için de bir teavün sandığı teşkil edileceğini gazete- lerde okuduk.” Bütün: memur arkadaşlar bu işin bir an evvel meydana çıkmasını dört gözle beklemektedirler. Böyle bir tea- vün sandığının memurlar için pek ziyade faydalı olacağına kailiz. Netekim bir müddet evvel tesis edilen kefalet sandığından çok iyi neticeler alınmıştır. Teavün sandığı bilhassa pek az bir para ile çalışan posta ve telgraf memurları gibi kü- çük memurlar için çok faydalı olacaktır. Sonra diğer müessese- lerdeki memurlar da doğrusu liman kooperatifine gıpta etmiş- lerdir. Bakkal, kasap, ekmekçi ile memurların sıkı bir münasebeti tarzda ( kooperatiflerin faydası anlatılamıyacak derecede mühim- dir. Bu hususta müteşebbisleri- mizin nazarı dikkatini celbederiz. Beyazıt mahallelerinde çöp meselesi Beyazıtta Emin bey mahallesine ve Mithat paşa caddesine çöp arabaları ancak haftada bir defa uğruyorlar. Bunun için o civarda bulunan apartıman ve evler pek ziyade sıkıntı çekmektedirler. Bu sıcak günlerde evlerde kalması, etrafa gayet fena koku neşretmesi sıhhat için mahzurludur. Alâkadarlarının na- zarı dikkati celbederiz. Bu mahalle halkından bazıları Sarhoşluk yüzünden kavga ve cerh Dün gece Tophanede bir gazi- noda oturmakta olan Zeki ve Mehmet isimlerinde iki kişi sar- hoşlukla kavga etmişler, Zeki tabanca ile Mehmedi yaralamıştır. Mecruh hastahaneye kaldırılmış, Zeki yakalanmıştır. çöplerin | | | fasılasız ders ve İ rak ediyorlardı. Mektepte üç arkadaştılar. Üçü çalışkan, zeki. Fakat biraz başıbozuk - haletiruhiyeleri vardı. O papas mektebinin manasız, za- lim disiplinine bir türlü katlana- mazlardı. Hele yaz akşamları, Her ak İ ee “28 i Ne kiye İ Yusuf'un kurnazlığı i daha güneş batmadan, yatağa | girmek onlara cehennem azabı gibi gelirdi. Azap ki azap! O güzel kasabanın, güzel akşamları, nehari arkadaşları çayırda futbol oynarker, tavuklardan evvel kü- mese girmek çekilir dert miydi yal Onun için bir kolayını bulmuş” lardı. Yat çanından bir müd- det sonra, pabuçları ellerinde, usul usul yatakhaneden sıvışır- lardı. Zaten o saat jezvit papas- larının bitmez tükenmez ibadet- lerinin en koyusu olduğu için, koridorlarda, avlılarda kimseye rasgelmezlerdi. Mektepten ziyade koca bir manastırı andıran binaların birinde yeraltı gizli bir kapı keşfetmiş- lerdi; işte kapıdan kayıp gider- lerdi. Bu hırsızlıkla kazanılan eğlence saatleri ne tatlı gelirdi! Uzun ve ibadet saat- lerinin acısını maafaiz çıkarırlardı. Çayırlarda, bahçelerde, tanıdık kimselere gözükmeden gezer to- zarlardı; sonra, on sularında gene hırsız ayağile yatakhaneye döner çarşafı başlarına çekerlerdi. Fakat yalancının mumu yatsıya k:4-* yanar demezler mi! İşte üç arkadaşın tali yıldızı bir akşam yatsıdan sönüverdi. O akşam bizzat Obaşpapas teftişe çıkmıştı. Uzaktan firarilerin gölgesini gördü. Bunlar diğer papas veya hademelerin gölgesine benzemiyordu; oOçocuk (o gölgesi belliydi. Arkalarından koşmağa başladı. Onlar da koşuyorlardı; âdeta yarış eder gibi. Ab, kapağı bir kerre yatakhaneye atsalar! Yatağa girip harıl harıl uyur gibi gözük- mek işten bile değildi. Sonra, gelsin başpapas efendi kimlerin gezmeden avdet ettiğini keşfetsin! Aksilik bu ya! En küçükleri olan Yusufun ayağı bir taşa takıl- dığı için papas onu saçlarından yakaladı. o Çocuk o çırpınıyordu; zaten ele avuca sığmıyanlardandı. “Ihtiyar papas Yusufu zaptedemi- yeceğini anladı; karanlıkta kim olduğunu teşhis edemediğinden belinde asılı makasla, öbür elile avuçladığı saçlarını tepeden kırt diye kesti, Sabaha küçük firarinin yakayı ele vermesi için bundan parlak isbat olur mu? Yusuf bu kurnazlığı anlamıştı. Yatakta bir türlü gözüne uyku girmedi. ( Papasların verdikleri cezalar müthişti. Çocukları, inti- kam alırcasına hırpalarlar, bazen tokatı da esirgemezlerdi. Yusuf sağına döndü, soluna döndü... Nihayet karyoladan fır- ladı. Yanı başındaki ufak dolabı karıştırdı. Sonra, karyola karyola dolaşarak, bütün koğuş arkadaş- larmın başucunda bir şeyler yaptı amma, kısık kandillerin yarı aydınlığında neler yaptığı görün- müyordu. Ertesi sabah, baş papas talebenin Doğru sabah kilisesine gidecek- lerine, neye böyle avlıya indiril- mişlerdi. Bunu çocuklar pek me- Yoksa o gün bayram miydi, başpapas onları tabur halinde gezmeğe mi götü- recekti? Çocuklar ikişer ikişer dizildiler. O şehrin sabah güneşi bile yakıcı olduğundan, kiminin başında fes, kiminin bere veya kasket vardı. hepsini avlıya topladı. Ne var acaba?" Baş papas ilerledi. Gözlerinde şeytani bir parıltı vardı. Akşamki yaramaz çocuğu meydana çıkarıp herkesin önünde diz çöktürmek, ayrıca bir de tokatlamak orun papas zihniyetine o kadar uyguw- du kil Istical göstermek istemedi, sı- rayı takip etti: Andon efendi, başınızı açınız. Yaramazın Andon efendi olma- dığını pek âlâ biliyordu; bu çocuk kendi halinde, uslu, ezberci bir talebe idi. Yalnız başrahip metod dairesinde hareket ediyordu. Hayret!... Andon efendinin saç- ları ta tepeden eski mecidiye yuvarlaklığında kesikti. — Sensin ba? Seni (küçük, habis maymun senil diyerek papas bağırdı. Zavallı çocuk hüngür hüngür ağlıyordu. o Arkadaşları o hayret içinde idiler. Herkes boynunu sıradan (ouzatmış, olup biteni anlamak istiyordu. Yalnız küçük Yusuf yerinden kıpırdamamıştı. Papas, Andonun masun çehresi karşısında tereddüde düştü. Belki * berber kazara çocuğun tepesini böyle kesmiştir diye düşünebildi. Sırada ikinci gelen Esat efen- diye geçti. Onun da tepe saçları kesik. Sonra Dimitri efendi, sonra Corci efendi ilh.. Bütün yatakhane halkının saçları aynı yerden, aynı suretle kırpılmış. Baş papas biddetinden köpür- müş, sakalının bamtellerini ısırı- yordu. Çocukların çoğu ağlıyordu; kimi papastan işittiği azardan, kimi Saçının intizamı bozulduğundan.. Yalnız Yusufun, dudakaltı kıs kıs güldüğünü ilâve etmeğe lüzum var m, bilmem! Salâh İzzeddin” ann aa Maskeli haydutlar Fransada bir adamı soydular ve ağır surette yaraladılar Grenoble. 11 (A.A.) — Maskeli 2 haydut, tenha bir yoldan geç- mekte olan ve üzerinde 30,000 frangı (O hamil (oObulunan O taş- ocakları işletme şirketi müdürüne taarruz etmişler ve mumaileyhi tehlikeli surette 'yaralamışlardır. Ölü taklidini yapan müdürün hakikaten (o öldüğünü zanneden şakiler, mumaileyhi bir uçurum- dan aşağı atmışlarsada müdür ortaya geliniz, bir ağaca takılı kalarak düşme- miştir. Maamafih, vaziyeti tehlike- lidir. EMLÂK SAHİPLERİ! Emlâkiniz için süratle kiracı bulmak in kiralarını muntaza- Emlâ men tahsil edebilmek varıdatım temin Emlâkinizin edebilmek husuşalında mutehas: Emlâk rın tecrübesinden İs edebilmek için EMLAK İDARESİ umurunda kesbi ihtisas etmiş olan UMUM EMLÂK ACENTESİ müessesesine MURACAAT EDiNiZi Adresi: Bahçekam, Taş han No, 20-21-22 Telefon: 20307