a Re ZE Şekvayi firak Yap yalnızım bu gece, Kaşık düşmanı gitti... Kaygu, keder, düşünce Dağıldı artık bitti.. Yap yalnızım ne enfes, Boş oturmak olur mu ?.. Gülüyor, bakın her kes; Hiç evde durulur mu? Cebimde param da var, Koşuyorum sokağa... Bu gece işe yarar; Her kim düşerse ağa.. Karşıma fıkır fıkır, Civelek bir kız çıktı.. Yanaştım pıtır pıtır; Eşi yok yalnız çıktı.. Hemen geldi benimle; Eğlenip coştuk bütün.. Bu fırsat geçmez ele; Yarın yok, varsa bugün.. IMSET Vasiyet Abraham, son nefesinde ortağı Salamonu çağırdı: — 12 kişilik bir gümüş çay takımın vardı; dedi, dört kişili- gini çaldıler O Artık ölüyorum. Kümüş çay tarınım tamamlansın diye sana vasiyet ettim! Temenni Iki arkadaş konuşuyorlardı : — Insan ne çabuk ölüveriyor! — Adam sende, ölen biz olmı- yalım da... — Ben fazlasını istemem, ben ölmeyim de.. Ipekiş Ipekiş bir müsabaka yaptı. Mağazanın . yerini eniyi tarif edene elbiselik hediye ediyor ve diyor ki: Ipekiş'in muvakkat satış ma- ğazası Tünel ile Galatasaray ara- sındadır, İngiliz kız mektebinin altındadır, Türkuvazın karşısında- dır, İstiklâl caddesinde 355 nu- maralı mağazadadır, Beyoğlunun en şık mağazasıdır... Fakat en veciz şekilde nasıl tarif edilmelidir? Gayet basit: (ipekiş Beyoğlundadır ) Çünkü bundan sonra o, civardaki mağa- zalar ve müesseseler kendi yerle- rini İpekiş mağazasıyla tarif ede- cekler: Türkuvaz Ipekiş'in karşı- sındadır, - Ingiliz (Okız mektebi Ipekişin üstündedir. Galatasaray dan tünele İpekiş'in önünden ge- şilip gidilir.. Gibi. ge Ra Yar Entarisi fıstıki ( Yar benden bıktı mi ki? | Hiç hatırım sormuyor, ) Kalbini yıktı mı ki?.. Yar çözmedi bendimi, Kimse bilmez derdimi... ( Seni bir gördüm güzel, 4 Telef ettim kendimi! Yemenimin incesi, Yok gönül eğlencesi. Beş Mısır haznesidir, Yarimin bir getesi | Bir inceçik tüyi Kimden aldın ö Sana yavrum dedikçe, Senin burnun büyüdü| Şu odanın kilidi, Üstünü toz bürüdü. Yar orada, ben burda, Yarı ömrüm çürüdü! | yemiş | sonra da keyifli keyifli | halini seyrettim. VERGİ Ahmetten bir tokat Mehmet müracaat olan mahkemeye etti. Ahmet şöyle anlattı: — Çoktandır. Meh- mede bir tokat atmak için avucum * kaşını- yordu. * Fırsatını bul dum, tokadı çaktım Mahkeme o kararıni para cezasına mahküm etti, Ahmet sordu: — 70 lirası reis bey? — Vurduktan sonra seyretmişsiniz... Temaşa vergisi; nedir verdi: Ahmedi 710 lira — — Bir haftadır gözüme uyku girmiyor doktor. — Kolay, sizi rahat uyutmanın çaresini bulurum. Hastalıği ne imiş — Demek borçlarımı ödiyeceksiniz !?... RUMBA Son o zamanlarda Rumba diye bir dans icat edilmiş. söyleye- dansın Doğrusunu yim, ben bu yalnız ismini duydum. Dün de bir arkadaşıma sordum: — Sen Rumba bili- yor musun? — Biliyorum. — Güç mü? — Bilâkis çok kolay: Iki omuzunun arasında bir pire uçuyor farzet sırtında bir böcek yü- yor gibi gelsin; arada sırada da pantalorun düşüyor ozannet, işte sana Rumba! — Eğer hayatınızı da bu derece iyi idare ederseniz mesut olacağım muhakkaktır ! KONSERDE Sesi güzel hanımları- mızdan biri konser veriyordu. Yanımda oturan bir hanım da, mütemadiyen sahnede söylenen şar- kıyı mırıldanıyordu. Sabredemedim: — Çenen tutulsun! dedim. Hanım hiddetle döndü: ana mı. pl yorsunuz? — Ne münasebet efendim, osahnedekine söylüyorum, bana sizi rahat dinletmiyor. Evvelâ rahat sonra: Tahdidi teslihatl GÖRMEMİŞ Yeni. evlenmişti. Karısı ile beraber Avrupaya, balayını geçirmeğe gidecekti. Buradaki bir acentesine vapur müracaat ederek Nice'ye gitmek | istediğini sordu: — Acaba bu balayı seyahatimiz ne kadar zaman sürer? | Memur biraz düşündü: | iel m b nizin yüzünü görmedim! söyledi ve — “26 Mayıs 1932 - — — Yazı yazdım yaz idi Kalemim kiraz idi; Ayıplama sevdiğim Mürekkebim az idi.. Yazı yazdım kış idi, Kalemim kamış idi; Ayıplama sevdiğim Elim üşümüş idi.. Okudum hiçe geldi, Kısmetim gece geldi, Hazreti Ibrahime Gör kurban nice geldil Şu dağın maziları, Çift otlar kuzuları; Mevlâm bize mi yazmış, Bu çirkin yazıları! Yaş nanenin kurusu, Akan suyun durusu; Ben senden vazgeçemem İşte sözün doşrusul.. Anadoludan gelmişti. Sirkecide bir otele indi. Lokantada iyice kafayı tuttuk- tan sonra, yatmak üzere yukarı çıktı. O duvar senin, bu duvar benim, bir kapının önüne geldi, tokmağı çevirdi. Odanın sahibi geç vakit rahatsız edildiğine kızdı. — Yanlış geliyorsunuz, dedi. Sarhoş kapıyı kapadı, gene a duvar senin, bu duvar benim, dönüp dolaştı ve aynı kapıyı açtı. Bu sefer adam kızdı: — Amma artık çok oluyorsun, bu oda senin odan değil bel. — Affedersiniz! ! Sarhoş koridorda bir müddet daha dolaştı ve - sarhoşluk bu, kolay değil - aynı odanın kapısını açtı. Adam yatağından fırladı, sa hoşu itti, : Sarhoş gene kapıyı açtı: — Kızmayınız, dedi, artık israr edecek değilim, yalnız müsaade ediniz de size bir şey sorayım. — Sor bakalım. — Nasıl oluyor da, bu otelin her odasında siz yatıyorsunuz?!. Gihi — Bu sabah üstünde sersem- liğin var. — Evet, sersem kalktım. — Desene yattığın gibi kalk- mışsın! — Var Gemi geldi durdu mu Iskeleye vurdu mu? ) Söyle ey seher yeli Yar halimi sordu mu? Karanfil haşlanır mı? Saksısı taşlanır mı? Küçükten bir yar sevdim, Ele bağışlanır mı? Kaşları enli enli, Gerdanı çifte benli; Gel yarım yat dizime, Söyleyim sana ninni.. Kaşları oydu beni, Gözleri soydu beni, Vurdu öldüremedi, Yaralı koydu beni.. Ağaçtadır kayısı, Yere düşer yarısı, Alacaksan tezce al, Var alacak gayrısı!