Sahife 6 Akşam 20 Mayıs 1932 e Izmir mektupları Amerikan kollejinde bayram ve müsabakalar Altnordulu Cihat bey yüksek atlama rekorunu kırdı Izmir Amerikan kolleji bayramında sporculardan bir grup Izmir 14 ( Hususi muhabirimiz- den ) — Amerikan erkek kolleji her sene olduğu gibi bu sene de kollej bayramını yaptı, muhtelif spor eğlenceleri ve müsabakaları tertip etti. Bayram; büyük bir alâka gördü ve hakikaten şık sürprizler içinde geçti... Muhtelif atletizm müsa- bakalarının neticesi; leyli talebe lehinde neticelendi. Nihariler 91, leyliler 99 puvan aldılar ve müsabakayı heyeti umumiyesi itibarile kazandılar. Müsabakayı müteakıp birinci gelenlere ve derece alanlara ma- dalyalar verildi. Madalyaları talik eden müstah- kem mevki kumandanımız Hüseyin Hüsnü paşa hazretleridir. Atletizm müsabakaları mevzu- bahsolunurken, Izmir ve Istanbul atletizminde. ihtilâfı o mucip olan bir noktayı işaret edeceğim: Halkevi spor şubesinin geçen , haftaki spor şenliğinde Amerikan © kolleji talebesinden ve Altınordu klübüne mensup Cihat bey 1,85 ile Türkiye yüksek atlama reko- runu kırmış ve atletizm antrenörü bile kendisini hararetle tebrik etmiştir. Halbuki cuma günü İs- tanbulda Fenerbahçe stadyomu- nun küşat resminde Galatasaraylı Haydar beyin temin ettiği 1,81 buçuk metrelik irtifa; Türkiye rekoru olarak gösterilmiştir. Anadolu ajansı vasıtasile, tas- hih için, yani Cihadın hakının tesbiti için vakı müracaata atle- tizim federasiyonunca menfi cevap verilmiştir. Bu hadiseye İzmir spor maha- Altın ordulu Cihat bey ve atle- tizm antrenörü Her Abrahams filinde asabiyeti ve gazeteler de münakaşayı mucip olmağa baş- lamıştır gazeteler. — Rekoru kıran Cihad beydir ve yeni rekor 1,85 tir. Binaenaleyh 1,81 irtifadaki muvaffakiyet ancak nisbi olabilir. Diyorlar, Izmir atletizm heyeti reisi Hüseyin bey de bu hususta : — Cihat bey tarafından temin edilen yeni Türkiye rekoru; heyetimi- zin huzurunda ve atletizm antrenörü Her Abrahams tarafından bizzat ölçülerek tesbit olunmuştur. Bu baptaki raporumuz, federasyona gönderildi. demiştir. Perilerin dadandığı ev! Polis gelince sesler kesiliyor! Pariste Edou- ard Vaillant cad- desinde (o sekiz numaralı eve & periler o dadan- mış... o Geceleri bu evde öturan- lar bir * takım E garip sesler işi- derek uykudan uya nıy orlarmış. Bu sesler bir yere çekiçle vu- rulınasını andırı- yormuş. Bu garip vaka bir kaç gece tekerrür edince iş pouse haber Perilerin ziyaret ettiği ev! verilmiş, geceleri burasını bir polis tarassut etmeğe başlamıştır. O | zamandan beri sesler kesilmiştir. Bir gece polis gelmemiş gene gürültüler işitilmiştir. Polisten korkan bu perinin kim olduğu araştı- rılmaktadır. Bunun muzibin biri olduğu tahmin ediliyor. | olur. Akşam bebeği kızına verir. | bebeği değiştirirler. Kırılmaz ne demektir? Paris sulh mahkemele- rinden birinde garip bir dava Paris sulh mahkemelerinden birinde garip bir dava görülmek- tedir. Davanın esası şudur : Kızını çok seven bir baba geçen gün mağazalardan birinden bir bebek satın alır. Kızı götür- düğü bütün bebekleri kırdığı için bu bebeğin üzerinde “ kirilmaz ,, diye bir yafta görünce müsterih Fatat ertesi sabah kalkınca | bebeğin bir bacağının kırılmış | olduğunu hayretle görür. Hemen | bebeği alarak mağazaya koşar. Mağaza da hiç itiraz etmeden Adamcağız ertesi günü bunur da bir bacağının kırıldığını görür, gene mağazaya gider, tekrar bebeği değiştirirler... O akşam yaramaz çocuk gene bebeğin bacağını kırar, ertesi günü tekrar bebek değiştirilir. Fakat bundan sonra müşteri elinde bacağı kopmuş bebekle tekrar gelince mağaza memurları artık bunu değiştiremiyeceklerini söylerler. Adam'da buna kızarak mahkemeye müracaat eder... Işte mesele budur... Iki tarafta en meşhur avukatları vekil tut- muşlardır. Mağaza sahibinin vekili “kırılmaz,, dan maksat güç kırılır demek olduğunu söylemiş, uzun müdafaada bulunmuştur. Müşteri- nin vekili de elindeki lüğat kita- bını açarak “kırılmaz, ın ne de- mek olduğunu anlatmıştır. Mahkeme bu garip dava kar- şısında bir defa bebeğin mah- kemeye getirilmesini ve hâkimler tarafından tetkik edilmesini ka- rarlaştırılmıştır. Filhakika Bebek kolay kolay kırılmazsa müşterinin davayı kaybedeceği anlaşılıyor. Tiflis havalisinde yağmur ve seller felâket halini aldı Moskova,18 ( A. A. ) — Tiflis havalisinde yağan müthiş yağ- murlardan dolayı dağlardan ova- lara doğru coşkun seller akmak- akmaktadır. Bu yüzden Dibub civarında bir köprü ağır hasarata uğramıştır. Kura nehri üzerinde bir çok kimseleri taşıyan bir sal, | sular tarafından sürklenip götürül- müştür. (o Yolcuların bir (O kısmı boğulmuştur. Argentinde petrol kuyularında çıkan yangın Buenos - Aires, 18 (A.A. ) Huincul meydanında petrol kuyu- larına ateş veren Lehli Malajo- yez'in cürüm ortakları olmakla zan altına alınan dokuz işçi tevkif edilmiştir. Comodo Roriva Davia'dan bil- dirildiğine göre diğer | petrol kuyuları sahasında büyük bir bomba bulunmuştur. EMLAK SAHİPLERİ! Emlâkiniz inizi kirala taza- Emlâkinizin cn tans edebe Emlâkinizin varıdatını temin edebilmek Emlâk için süratle kiracı bulmak hususatında mutehassısla- rın tecrübesinden istifade edebilmek için EMLAK İDARESİ umurunda kesbi ihtisas etmiş olan UMUM EMLÂK ACENTESİ müessesesine MURACAAT EDiNiZ! Adresi: Bahçekapı, Taş han No.20-21-22 Telefon: 20307 | merakının | premiğreinde Kadri Raşit paşa ile 1 saat.. Olüm ortadan kalkarsa aşk da kalkar En sevdiğim artistler : Sarah Bernarhd, Mounet Sully. Kadri Raşit paşa — Allo... Ben Kadri Raşit... Söyle evlâdım... Evet, evet... Kafeinli bir şey ver çocuğum... Yap, rahat eder... O ilâçtan iste- diğin kadar verebilirsin evlâdım. Kadri Raşit paşa telefonu ka- pattı: — Efendim bir küçük hasta... Talebelerimden biri tedavi edi- yor... Biraz iyi idi... Gene şiddet- lenmiş.. Paşa bir an düşündü: — Bilmezsiniz dedi çocukları na kadar severim. Yalnız kendi çocuklarımı değil bütün çocukları herkesin çocuğunu... Benim ço- cuklara karşı duyduğum muhab- betin bazı hususiyetleri vardır. Meselâ herkes güzel çocukları sever.. Ben sadece güzel çocuk- ları değil “çirkin!,, diye hiç kim- senin yüzüne bakmadıklarını da pek severim. Kiminin ağzının biçimsizliğinde, gözünün şaşılığında paytakyürüyişinde birer güzellik bulurum ... Bahis, çocuklardan doktorun çalışma tarzına, günlük hayatına, hususiyetlerine intikal etti : — 24 saatlerim hiç birbirine benzemez.. O Günlerim muayyen zamanlara taksim edilmiş değildir. Hususiyetlerim.. Sabahleyin kalkar kalkmaz mutlaka yıkanmalıyım, yıkanmadığım zaman adeta hasta olurum ve ancak hasta olduğum zaman yıkanmam.. Garip hususi- yetlerimden biri de şudur: Sabah- dan öğleye kadar hiç oturamam daima ayakda durmalıyım. Öğleye kadar geçen zamanda oturmak bana adeta bir nevi rahatsızlık verir. Bunun için sık sık arkadaş- larım: — Doktor otürsan a.. Diye bana ibtar ederler.. Fakat ben bunlara rağmen gene ayakda işime devam ederim. Vapura otomobile falân binersem o zaman oturmak mecbu- riyetinde kalırım. Akşamları ertesi gün fakültede vereceğim derse çalışırım. Dersim bittikten sonra çocuklarımla meş- gul olurum. En büyük eğlencem, zevkim onlardır. Onların şakrak şakrak konuşmalarını severim... Bazen kendilerile oyunlar oyna- rım ve daimada mağlüp olurum. Tiyatroyu sinemayı pek severim. Bilhassa tiyatroyu... Bu tiyatro tarihçesi bende çok eskidir. Ta talebelik zamanımdan beri... O vakıtlerin hiç bir piye- sini kaçırmazdım. Her temsilin beni o görürlerdi. Bilhassa komedi franseze pek çok giderdim. En sevdiğim temaşa artistleri : Feraudy, Mounet Sully, Sacha Guitry, Paul Mounet, Sarah Ber- narhd Les Coguelinsdir... Belki sizin hiç biriniz görmeğe yetişme- diniz.. Ben Mounet Sully yi seyret- tim. Ona bâlâ meftunum... Bir aralık sözümüz aşka intikal etti: — Tabiatın gayesi arz üzerinde hayatın temadi etmesidir. Tabiat bir ferde hayatı temadi ettireme- diği için bunu silsile haline koy- muştur. Bunun için tabiatta ölüm yoktur. Baba ölünce onun hayatı çocuğunda temadi eder. İşte aşk hayatın bu temadisini temin eden saiktir. — O halde paşam.. “İnsanlar ölmemiş olsaydılar aşk, aşıklar birbirleri ile yanıp tutuşmaları da olmayacaktı. — Tabii, gayet tabii. olduğu için aşk vardır. Bir gün doktorlar ölüme çare bulabi- lerse aşk filânda ortadan kalkar. Çünkü insan ebediyet sırrına mazhar olunca tenasül ihtiyacını duymayacaktır. Aşk daima tena- süli mecburiyetlerden doğar. Bahsı mütemadiyen değiştiriyor. Bir aralık sordum: — Doktorluğa nasıl heves etti- niz? Bu mesleğe nasıl girdiniz? — Doktorluğa Rüştüyedeyken heves ettim.. O zaman ağabeyim doktor olmuştu. Üniforması, kadi- feleri, elbiseleri pek hoşuma gitti: “Doktor olacağım !.. , diye baş- ladim. Tabii bir genç kızın gelin- lerde gördüğü tel, duvak, taçtan haveslenip : “ Gelin olacağım!. ,, diye tutturması gibi bir şey... Bir çocuk haleti ruhiyesi.. Aiskeri tıbbiyeye girdim, Avru- paya kaçtım. Avrupada iken Istanbülda bulunan hükümet beni müebbet küreğe mahküm etti. Bir gün gazetelerde bu kararı okuyunca çok büyük bir yese düştüm. Henüz 17 yaşında idim. Artık annemi, babamı göreceğim- den ümidi kestim... İçime derin bir daıssıla çöktü... Avrupadaki talebelik hayatımda da -bir husu- siyetim vardır.. Yalnız dersanede değil geceli gündüzlü her zaman hocalarımla beraber o zamanımı geçiriyordum.. Evde, lâboratuarda onlarla beraberdim. Konuşmaları- mız daima mesleğe, ilme, fenne aitti.. o Avrupada hocalarımdan mürekkep âdeta bir ana baba kucağı bulmuştum. Bu vaziyet beni fen hayatına bir kat daha temes- sül ettirdi. Hattâ tahsilim bitip de memlekete döndüğüm zaman hocalarımla kavga eltim.. Beni bırakmak istemiyor: “ Ben, beni sevmiyecek (olanlara muhabbet bağlamışım!, , diyordu. Fakat Istanbula gelmeğe mecburdum. Babam çok hasta idi... Işte benim mesleğe girişim. — Bir daha 15 yaşına dönseniz, kendinize yeni bir hayat yaparken hangi mesleği tercih ederdiniz? — Her halde doktor olmaz- dım... Burada doktor olmak epice acı... Eğer on beş yaşında olsay- dım kendimi hayatın cereyanına birakırdım... — En büyük aşkınız?. — Fen sahasında tedrisat yap- mak, hasta bakmaktan daha yük- sek emellerim vardır: Fenni ta- harriyat!. Bu emel, hocalarımın bana yaptığı tesirdir. Bütün aş- kım fenne yeni kelimeler ilâve etmek ve altına ismimi yazmaktır. Bunun için çok çalışıyorum. Ve zanediyorum ki biraz muvaffak oldum, Avrupada az çok kendi- me bir isim yaptım.. İşte aşkım.. HR Ölüm — -