e e e EY e Sahife 8 Eeski deferdekiler Akşam “O vakitler melodram modası vardı, Ksaviye dö Montepen revaçta idi..,, “Ordu seferber iken beni gören doktor değil, Mütekait okaymakam, doktor Mithat Salim bey, pek şen, soh- beti tatlı, ahbap canlı bir zattır, Meclisine doyum olmaz; arkadaş- lığına uyar bulunmaz, lâtifegülu- ğunada ise can dayanmaz. Bizim semtten Boğaziçine nak- lettiğinden beri, yani bir senedir onu. görmemiş, kendisile görüşe- memiştim. Bu yazılarımın listesine ismini kaydettiğim gündenberi mülâkat arzum daha ziyade artmıştı. Nihayet, felek bana yar oldu. civarımızdaki akrabalarıma misa- fireten geldiğini / işitir işitmez ziyaretini kaçırmadım. Selâm, kelâm derken Suâllerime sıra getirdim ve âtideki sözlerini ağzından çıktığı gibi yazdım: 1 — Ta çocukluğumdan beri en başlıca zevkim eğlencem ti- yatro idi. Tiyatroya fevkalâde merakım vardı. Gördüğümü hemen taklide ( yeltenirdim; oldukça da muvaffak olurdum. : Kuleli kışlasının Tıbbiye idadisi kısmında bulunurken mektep na- zırı Zeki paşa, talebeyi tiyatrolar- dan ve eğlence yerlerinden mah- rum etmişti. Hemen hiç bir yere gidemezdik. Kolağası Ismâil Hakkı bey is- minde bir kitabet hocamız vardı. Sonra paşalığa kadar çıkan ve meşrutiyet derinde Amasya me- busu olan zattır. Bize Namık Ke- maldan, Ziya paşadan, Sadullah paşadan parçalar yazdırır, ezber- letirdi. Edebiyata merak sarmağa baş- lamıştım. Kendi kendime bir şeyler de karalıyorumdum. Tıbbi- yenin Gülhane kısmına geçtikten sonra serbest kaldık. Artık en başlıca eğlencem olan Manakyan tiyatrosuna devam ediyordum. O vakitler melodram modası .vardı. Ahmet Ihsan bey üstâdimız ( Ksaviye dö Montepen ) den bir çok romanlar terceme ederdi. Bunlardan ( Ekmekçi kadın) ve (Para kuvveti) ni piyese tahvil ettim. Birincisi sahneye kondu. İkincisinde, bir kadının kocasını zehirleme vakası olduğundan ve piyeste bunu biraz canlandırdı- ğından sansür oynanmasına mü- saade etmedi. Tıbbiyede sıniflarmız yükseldikce dersler de güçleşdiğinden artık böyle şeylerle uğraşmağa vaktim kalmamıştı, Diplomamı alınca kulak, boğaz hastalıkları muallim muavinliğile mektepte kaldım. Hürriyete karşı ibtilâ derecesindeki incizabım'o zamanki istibdat devrine uyğun değildi. o Uzatmıyalım Avrupaya kaçtım. Abdülhamit divanı harbi beni askerlikten tardetmiş, diploma- mın istirdadıma karar “vermişti. Meşrutiyetin ilânını müteakip -rüt- bemin ve diplomatın iadesi ol- dukça vzun sürdü. Üç çocuklu bir aile babası idim; geçinmek lâzımdı eski Şehremini Rıd- van Paşanın oğlu Reşat bey, Ibnürrefik Ahmet Nari bey, Nu- reddin Şefkati ve daha bazı arka- daşları, bir heveskâran kumpan- yası teşkil etmişlerdi. Beni de aralarına “aldılar. Ideâlime kavuşmuştum. ( Gran prömiye) rollerinde oldukça mu- vaffak oluyordum. alay kumandanı zannederdi..,, Mütekait kaymakam doktor Mithat Salim bey O zamanlar aktörlük, “efkârı umumiye nazarında orta oyuncusu gibi telâkki olunuyordu. Diplo- mamı ve rütbemi tekrar aldıktan sonra tiyatroyu terkettim. Yaz- dığım ufak tefek o piyeslerim vardır. Umumi harp esnasında, (Görmek belâsı) isminde üç per- delik bir piyesle (Hulle) namında iki perdelik bir kömedimi Darül- bedayie . vermiştim. O vakitler Darülbedayide bir Heyeti edebiye vardı.'Bizim piyesler temsile lâyık görülmemiş olmalı ki oynamadılar; geriye de iade etmediler. Bununla berâber, hariçten bir kimsenin yazıp verdiği eserlerin oynandığını da görmedim. Bundan bir müddet evvel, (Yeşil hilâl)a ithafen (Hakiki ne- damet) ismile .bir perdelik Piyes “yazıp aziz arkadaşım Fahreddin Kerim beye gön- derdim. (Zannedersem Gençlik 8) temaşa heyeti sahneye hoyacakmış! Pek yakında, (Akacak kan da- marda durmaz) isminde bir piyes daha yazdım. Çok sevdiğim, bü- yük sanatkâr Raşit Rıza beye vereceğim. Söylediklerim uzadı ve adeta ufak bir tercümei hal gibi oldu. 2 — Oturmak için'en sevdiğim yer Kadıköyü idi. Fakat askerlik, burada uzun müddet oturmama mani olmuştur. Evim olmamakla beraber, her fırsatta Istanbula geldikçe Kadıköyünde otururdum. Şimdi yine bu semti tercih eder- se de felek müsaade etmedi; Boğaziçine düştük. Kullanışlı apartımanı eve tercih ederim. 3— Neye merakım olduğunu, neden zevk duyduğumu, birinci sualin cevabında uzun uzadıya söyledim. Boş vakitlerimi, manzum, men- sur “sair yazılar yazmakla da geçirdim ve geçiriyorum. Ben, yazılarımı kendi zevkimi tatmin için yazıyorum. Enzarı umumiyeye arza liyakatleri olmadığını bildi- gimden hiç birini tâbettirmedim. Bunları, dimağımın ve kalemimin naçiz yavrularıdır diyerek saklıyo- rum. 4 — Her güzel benim hoşuma gider. Renk “tefrik etmiyorum. Esmer, beyaz, sarı, kumral bence hep müsavidir. Yeter ki vücutça bir kusuru “olmasın; ne bâttal şişman, nede deynek gibi hafif. Hasılı mütenasip olsun ve antipa- tik bulunmasın! v. 5 — Nenin hasretini çekiyorum? Bu sualin cevabında biraz durmak lâzım. Çünki ben, gençliğimde hiç bir iyi gün gördüğümü hatırlayamı- yorum. O günlerim hep bin müş- kilât içinde geçmiştir. | Ancak hürriyetten sonradır ki biraz nefes aldım. Bugün en çok hasretini çektiğim, mesleğim olan askerliktir. Asker- liği çok severim. Ordu seferber iken beni gören, bir doktor değil, belki bir alay kumandanı zanne- derdi. Dürbünüm, revolverim, yan çantam, bu çantanın içinde hari- tam, hattâ küçük bir perkâr takımım bile bulunurdu. Gayet iyi ata binerdim. Tekirdağında, fırka sertabibi iken, harita üze- rinde bir mesele tertip eder, sonra arazide, sıhhiye bölüğüne tatbik ettirirdim. O günlerin düşünceleri bile hâlâ bana zevk verir, Istiklâl harbi esnasında teka- ütlüğümü talep ettim, Fakat gö- züm askerliktedir. 6 — Bugün 25 yaşında olsam güzel sanatların temsil şubesine intisap . ederdim. Çünkü zamanı- mızda bu sahanın kadır ve ehem- miyeti anlaşılmağa başlamıştır. Eli kalem tutanlardan, bilhassa tiyatro (o muharrirlerinden ricam şudur ki: bütün O kuvveti ; yalnız vodvillere, hele adapte vodvillere vermesinler. Genclere ibret vere- cek, eski ve yeni tarihimize ait milli eserler vücuda getirsinler. Meselâ Farük Nafiz beyin (Akın)ı; nedir ondaki şehamet? Bununla beraber, yazılacak piyeslerin hepsinin bu kadar ciddi olması.da şart değildir. Komedi tarzında da, milletin ahvali sabı- kası: pek güzel tenkit edilebilir, Yeter ki ecnebi kokusu olmasın. Sonra temsili ta köylere kadar teşmil etmek lâzımdır. Halkevle- rinin bu busustada gayret ve faaliyet sarfedeceklerinden ümit varım. hi Biz ihtiyarladık; vazife gençle- rindir... Sermet Muhtar Megerse, farkında olmadan, ga- yet zor bir işin içine dalmışım. Eski defterlere ait bütün sualle- rimin cevapları hiç umduğum gibi çıkmadı. En kan kırmızı, en çiçeği burnunda olanlar, ya cevap ver- mediler ve yahut üstün körü şey- ler söyleyerek sıyrılmak istediler, Benim haberim yok: herkes Ebüssüut efendinin torünu imiş. Bende, yürümek istediğim yol- da, bir yarım sağ yaparak, hem kendi yakamı, hem de karşımda- kilerin yakasını kurtarıyorum . Bundan sonra (masal olanlar) başlığı altında çıkacak yazılarımda gezme, tozma yerleri, eğlenceler, beğenilen güzeller hakkında kim- seyi sigaya çekmiyeceğim. Çene- sine, bilhassa etrafına gövenen- ler, bugün masal olmuş mevzu- lardan birini anlatacak, ben de olduğu gibi yazacağım. — S. M. Genubi Amerikada zelzele Londaa 24 (A. A.) — British United . Pressin yazdığına göre Arjantinde Mendoza mıntakasında yeniden zelzele sademeleri hisse- dilmiştir. er Tefrika-No 6 BEŞ YÜZ Mİ 26 Nisan 1932 26 Nisan 1932 LYON İNSANA HÜKMEDEN KADIN Tarihi aşk, ve Nakıli : Çok geçmeden, genç kız, mü- tezayit bir heyecanla devam etti. — Evet, samimi olmak istiyo- rum. Siz, Ngan - Te, benim kal bimin hâkimi olarak kalacaksınız. Lâkin benden bunun daha ötesini istemeyinl... Hem bunun ne fay- dası olabilir? Haremağası, cevap vermeyordu. Odalık bağırdı: — Şayet beni hakiki bir aşkla seviyorsanız, benim için hem bana hem de sizin maşukanıza lâyık bir mevki hazılarsınız.. Imparatorun evlâdı yok. Bu, hepimizin malü- mudur. Öyleyse, ben, bugün âlel- âde bir odalıkken, ona, bir oğul doğuracağım.. Bu suretle, tahtın veliahtını ben dünyaya getirecekim! Evet! Bunu, size açıktan açığa söyleyorum! Zira bir hissi kablelvuku ile, bunun böyle olacağını seziyo- run... Anlıyor musunuz? Tarihi bir şahsiyet olmak niyetindeyim. Bunu, size) işte açıkça söyliyorum! Ben sadece bir kadınım! Lâkin kahraman ecdadımın yürüdüğü yoldan yürüyeceğim. Erkeklerin yaptıkları bahadırlıkları yapacağım. gayri mümkün görünen ber şeyi yapmak iktidarını kendimde gör- düğümü tevazua lüzum görmeden size haber veriyorum. Baş harem “ağası, karşısındaki bu harkulâde kadının söyledikle- rini büyük bir hayretle dinleyordu. Bu ne gürür, bu ne azametti böylel.. Sanki tekmil plânlar mey- dana gelmişti! - Sanki “genç kiz, imparatordan gebe' kalmıştı “da, validei imparatori olmuştu bile... Fakat, genç kızın imanı, azmi, iradesi o derece kuvvetliydi ki, olmak istediği şeyleri olacağından şüphe etmeği 'Ngan - Te aklından geçirmedi. Uzun uzun düşündükten sonra, dedi ki: — Şüphesiz ki hakkınız var... Ben kendimi bu hususta kurban edeceğim... Elimden gelen ber şeyi yaparak, Imparator odalık- larından birile bulunmak istediği zaman, çektiği kur'ayı size isabet ettireceğim... Sizden şunu sakla- mayayım : Maalesef Imparator, kadınlarla pek az meşguldür. Bizzat valde imparatoriçe de bun- dan dolayı pek müteessif ve meyustur: Zira, bizzat zevce im- paratoriçe bile, şimdiye kadar bekâretini muhafaza etmektedir. YeHo, merakla istintak etti: — Yoksa Imparator, dünyevi zevkleri tatmaktan mahrum mü ? Ngan - Te, şeytani bir tebes- sümle güldü : — Tahta karşı beslediğim bür- met dolayısile, size, daha fazla tafsilât vermemek < mecburiyetin- macera romanı (vasna) deyim. Fakat, şayet hayatta mu- vaffak olmak istiyorsanız, valdei imparatörinin size karşı olan tevec- cüh ve muhabbetini kaybetme- menin yoluna bakın. Bu benden size nasihat olsun. Oğlu üzerinde tesir edebilecek sade odur. Sade o, impratorumuz vazifelerine da- vet edebilir. Ye - Ho, bundan başka da ma- lümat almak istedi. Lâkin hadım ağası, artık, ağzını sıkı tuttu. Mütereddi Imparator Ertesi günden tezi yok, baş harem ağası, İmparatoriçe valdeyi kışkırttı, O da, oğlu Hien-Foung- un kadınlara iltifat ve rağbet etmemesi üzerine, fena halde kızdı. Annesi, (oOoğluna, omütereddi olduğunu, sefih ve ayyaş olduğunu söyliyerek çıkıştı; . sülâlenin istik- balini şayanı hicap - zevklerine feda ettiğini ileri sürdü. — Siz yalnız mukaddes impa- ratorluğun işlerini “ihmal'etmekle ve bunu biraderiniz Kuong'a yük- lemekle kalmıyorsunüz? Taht için bir varis dünyaya getirmek ikti- darını bile ogösteremiyorsunuz. Değil zevce imparatoriça, hattâ odalıklar bile doğurmıyor. Halbu- ki, ne güzel odalıkların var. Hepsi de biribirlerinden daha zarif, sevimli mahlüklar... Mukaddes adam, iki kere ser- hoş serhoş geğirerek: — Öhbö öhhü - dedi, - Ben kaliyen sizin fikrinizde değilim, muhterem valdem. — Odalıklarınızı ne demeğe beğenmiyorsunuz?. Onların hepsi de mukaddes âdabı muaşerete vakıf ve riayetkâr değiller mi? — Şüphesiz... Fakat, ne adilik- ler yapıyorlar... “Ne akılsız mah- lüklar... Onlarm yanında canımın fevkalâde sıkıldığmı hissediyorum. Hattâ yalnız oturmağı bile, onlar- la bulunmağa tercih ederim. Imparatoriçe valide, haykırdı: — Her zaman eğlenip hoşça vakit geçirmeyi mi düşünüyor- sunuz? Tam bir erkek olduğunuzu ahaliye isbat etmelisiniz Tahtı ilk defa olarak gülünç mevkie sokan sizsiniz. Ben, sizin anneniz olduğum için, hicabımdan ölüyo- rüm. Heyhat! Impratoriça valide, (o oğlunun izzeti nefsini nahak yere kamçı- lamağa oğraşıyordu. Genç İmpera- tor bu gibi sözlere karşı kât'iyen hasas davranmıyotdu. Kös dinle- mişe benzeyordu. v Imperatoriça valide, nihayet ağ- zındaki baklayı çıkardı: (Arkasi. var) Emlâk sahipleri! Üzüntü ve zah met çekmeden Çok irat almak isterseniz Emlâkinizin idaresini UMUM EMLÂK ACENTESİNE | tevdi ediniz! Bahçekapı, Taş han No. 20-21-22 Telefon : 20307 — Posta kutusu: 558 İstanbul