Sahife 8 e ———— Akşam > 24 Nisan 1937 —— —— — . İ TefrikaNo 4 24 Nisan 1932 Men dakka dukka!.. - Manzum komedi - (- Ekseriya, kadınları ihanete teşvik eden erkeklerdir. - Tristan Bernar ) Eşhas: Münevver - Muhsin - Dadı - Hizmetçi - Şoför Birinci sahne Dadı - Münevver (Genç vs güzel bir kadın olan münevver hanım; Muhsin beyin Karısıdır. Musin bey: Zengin bir adamdır, Geçkin ya- gına rağmen, gene kenç kızların peşindedir.) Münevver Dadıl.. Beyenmiyorum bu yeni gelen kızı: Teni kireçli gibi, dudağı kıpkırmızı! Ipekli esvaplarla ev içinde geziyor, Bu kız, hizmetçiden çok, bir mankene benziyor, Göğüs hergün sutyenli, tırnaklar manikürlül... Dadı Alıkoysan bir türlü, izin versen bir türlü: Kovarsak hizmetçi yok, oturtsak nazi pek çok, Bunlarla, için yoksa, başını belâya sokl.. Çaresiz, ne yapalım, oğraşıp gideceğiz, Mümkün olduğu kadar, tahammül edeceğizl.. Münevver Haydı bundan vazgeçtik, boyalı dursun yüzü; Nerde bir erkek görse fakat parlıyor gözül Dadı Haaal.. Bizim uşak pek genç, sakın olmasın birşey? Münevver Onun gözü yüksekte, kendine arıyor bey: Uşak makulesine o kız etmez tenezzüll,, Dadı I Bir müddet düşünür: | Bu pek fena havadis.. Asıl sen buna üzük Bizim bey çapkıncadır.. Ya ona yüz verirse, O'da, ya maazallah, güler yüz gösterirse. Münevver I Sözünü keserek: | Ben kocamdan eminim. Toz kondurmam muhsinel Dadı Inanmam erkeklerin asla hiç birisine: Herhangi bir kadından ümit bulsalar biraz O ande yapışırlar: Onların gözü doymazl.. Münevver Muhsin öyle değildir.. Bulamam bir eşinil Dadı Yine kollıyacağım ben onların peşinil.. Ikinci sahne Evvelkiler “ ( Dadı kalfa telâşla içeri girer. Gözleri açılmış, elini kal- binin üzerine bastırmıştır, Iki günlük kontrolunun neticesini haber verineğe gelmiştir. Münevver onun bu halini görünce gaşırır: | Münevver Amanl.. Bu telâşın ne?.. Dadı, bir parça yavaşl. Dadı Vallahi, bu gidişle, yağar üstümüze taş, Hiç rezalet olur mu evin içinde böylel.. Münevver Meraktan çatlıyorum!. Ne oldu, çabuk söyle?.. Dadı Bey o kızın yanında., Anlatıyor bir şeyler.. Fakat bir ande geldi üzerime heyheyler: Artık çıkaramadım bir mana dediğinden... Gel de, onları seyret anahtar deliğinden!.. (Münevver aşağıya atılır. Anahtar deliğinden görünen manzara yalnız şudur: Muhsin, hizmetçinin ellerini, yanak- larmı ve saçlarını okşuyor. Bu kadar.| Üçüncü sahne Münevver - Muhsin (Muhsin henüz hizmetçinin yanındaa çıkmıştır. Münevver onu sofada karşılar:) Münevver Meğer ne kadar kirli maya varmış kanında; Söyle: Ne yapıyordun hizmetçinin yanında ?.. Iki gündenberidir peşinde koşuyordun, Demin de saçlarını, yüzünü okşuyordun | Muhsin Hizmetçiyi alırken göndermedik doktora, Fakat ibtiyaç vardır bir esaslı rapora! Bir doktor değilsem de gerçi ben her ne kadar, Hastalıklara dair biraz malümatım var! Düşün bir parça: Bu kız bize hizmet edecek, Acaba temiz midir, hastalıklı mı gerçek? Bunun için ben onun odasına gitmiştim, Ellerini, yüzünü muayene etmiştim |... Dördüncü sahne IBiray sonra, Muhsin otomobilinin şoförünü değiştirmiş, daha genç ve güzel bir adam tutumuştur; Muhsin bir gün Şoförün odasından geçerken, içeriden karısının sesini duyar- Anahtar deliğidden gözetler. Gördüğü manzara budur: Münevver genç şoforün yanında oturmuş, onun yaramaz ellerini tutmuştur.) Muhsin ( Şoförün yanından çıkan karısını sofada karşılayarak: | Bir kadın şoförüne biç tenezzül eder mi, Onun, yalnız başina, odasına gider mi?.. Münevver Suuusl... O hepimizi otoyla gezdirecek; Acaba mahir midir, acami midir gerçek, Hiç kimseden sormadık biz tutuyorken onul.. Zabtedebilecek mi diye direksiyonu, Demin bileklerini etmiştim muayene, Kazaya uğramayız: Tıpkı bir çift mengenel... Necdet Rüştü Profesör Piccard yeniden uçacak Belçikalı profesör Piccard geçen sene yüksek hava tabakalarında tetkikat yapmıştı. Profesör bu sene de tetkikatını tekrar etmek niyetindedir. Bu defa Alp dağlarından balonla uçacaktır. Bunun için şimdiden hazırlık yapılıyor. Resmimizde profesörün balonu dağa çıkarılırken görülüyor. BEŞ YÜZ MİLYON İNSANA HÜKMEDEN KADIN Tarihi aşk, ve Ressamı : Cemal Nadir Bu yeni imparator, iradesiz, zekâsız bir insandı. Bütün işleri validesinin eline bırakmıştı. Saray- da, münhasıran kadınlar ve harem ağaları hüküm sürüyorlardı. Ihtiyar vatanperver Mançu'lar endişe (içindeydiler Kahraman muharipler, İmparatorluğun sukut edeceğinden, Çin'in (istiklâlini kaybeyleyeceğinden endişedeydiler. Lâkin, ne yapabilirlerdi? Mor Şehir dahilinde, Semanın Oğlu bütün itirazların, münakaşa- ların fevkindeydi. İstediği tarzda, bildiği gibi hareket etmesi, sülâle an'anasının muktazasıdır. O, hiç kimsenin gidemediği bir muhitte bulunuyordu. Üzerinde, sade, vali- dei imparatori ile baş haremağası hâkimdi. Mançu imparatorluğu nevinden, ilâhi hukuka istinat eden bir im- paratorluk, ancak, bâşa kuvvetli ve iradeli bir hükümdar geçtiği vakit memleket hakkında hayırlı, müsbet neticeler verebilir. Bu Mançu sülâlesinin ilk hüküm darları böyls şeci, gayyur şahsi- yetlerdi. Lâkin, sonra, büküm- darlık, mütereddi fertlerin eline düştü. Olnkıraz husule geldi. İşte, şimdiki imparator da Çindeki Mançu hükümranlığının inkırazına sebebiyet verenlerden, hattâ Çini'i bugünkü keşmekeşe düşürenlerden biridir. Ye-Ho, o siralarda, sülâlenin inkıraz ettiğini bilmeyordu. Ana- dan ve babadan aldığı terbiye neticesi, İmparatoruna karşı büyük bir merbutiyet hissediyor; onu âdeta telih eyleyotdu. Hayatında yegâne emel bu fevkalbeşer insanım bir gece olsun koynunda yatabilmekti. (Geceyi gündüze katıyor; buna nail olmak için dua ediyordu.) Bu sıralarda ise, Ngan-Te artık, bütün zamanını, genç odalığın yanında geçirmeğe (başlamıştı. Onu, kendisine adetâ hir yarı metres yapmıştı. Bu iki şahsiyet arasnda ne garip bir aşk mey- dana gelmişti. Öpüşüyorlar, saris lışıyorlardı. Fakat, meyva vermi- yen ağaçlar gibi, bütün bunlardan bir netice çıkmıyordu. Müteakiben ( buluştukları ilk günden itibaren, Ngan - Te, genç kıza ilânı aşk etmişti: Ye - Ho, onun tam manasile ideali olan kadındı. Haremağası, henüz ha- remağası değilken, daima böyle bir kadını dimağında yaşatmıştı. Şimdi, artık, her şey mahvolduk- tan sanra, idealine kavuşmuş bulunuyordu. Ömrünün tekmil nefeslerini tü- kettikten sonra, ölüm yatağında Emlâk sahipleri! Üzüntü ve zahmet çekmeden Çok irat almak isterseniz Emlâkinizin idaresini i i UMUM EMLÂK ACENTESİNE | tevdi ediniz! Bahçekapı, Taş han No. 20-21-22 Telefon : 20307 — Posta kutusu: 668 İstanbul macera romanı Nakil: (va-Nu) servete kavuşan ihtiyar (o gibi, harem ağası olduktan sonra gençliğinin ideali olan kadınla karşılaşmıştı. o Biçare Ngan-Te, perişan bir haldeydi. Kendisini haremağası olmağa sevkedenlere lânetler yağdırıyordu. Baş hadımağası, bütün hayatıni, büyük bir samimiyetle genç kıza nakletmişti : Çocukluğu, küçük bir kasabada geçmişti. Haremağalarının ekse- riyet itibarile yetiştiği kasaba burasıydı. Pekin saraylarını doldu- ran hadımlar, hep buramn insan- larıydı. Akrabasından olan hadımlar, onun gayet güzel bir şeklüşema- ilde ve taşkın bir zekâ seviyesinde olduğunu görünce Ngam-Te vasr- tasile siyasete daha ziyade hük- metmeği kurmuşlar; biçare de- likanlıyı kendi loncalarına girsin diye ayartmışlardı. Ngan-Te, uzun müddet tered- düt göstermişti. Zira, kaynayan bir kanı, coşkun bir ihtirası vardı. Kadınlardan son derece hoşlanır- dı. Lâkin heyhat! Mensup bulunduğu aile paraca fena halde sıkıştı. Aksilikler üst üste geldi. İflâs ettiler. Çin'de aile muhabbeti son derece kuvvetli bir histir. Bu hissin sevkile, Ngan - Te, fedakârlığa razi oldu. Babasile annesini ve kardeşlerini refah içinde yaşatmak, onlara, öldükleri zaman, güzel makbereler ( yaptırmak “istedi. (Zira, Çin'de, ruhun bakası, makberenin sağlam olmasile mu- kayyettir.) Bunun üzerine, erkeklik huzuzatına vedaa karar verdi Kendisine) yapılan ameliyatı, Ye-Ho'ye bütün tafsilâtile anlattı; Genç kız, gözleri çeşimhanele- rinden fırlamış bir halde, harem ağasının söylediklerini dinliyordu. Haremağası, bütün lâvhayı, bütün fecaatile, göz önünde can- landırıyordu : Sivri külâhlı hekimler, cellâtlar gibi, son derece merasimperverane bir nezaketle, âdet mucibince, kendisine sormuşlar : — Hadım olmağa razi misiniz ? Ngan - Te, boğulur gibi: — Evet! - cevabınt vermiş. Meşum “Evet, | Bunun üzerine, çenesinin altına müthiş bir yumruk inmiş, malâm- ya: iptidai yerde kloroform nev- inden bayıltıcı ilâç yoktu. Ameli- yat yapılması için insanı bu şekil de bayıltıyorlar. Yediği darbenin tesirile bizim delikanlıda bayılmış. Derken, keskin bir biç vucüdunu yarmış. Artık, biçare delikanlı, hayatının zübdesi alım mış bir halde... (Arkası var)