r “Tlkbaharı sevmem, ruhumla tev'em olan son baharın meftunuyum..,, “ 25 yaşıma avdet etsem yalnız kendi nefsim için yaşar, j dünyanın her şeyine lâkayt kalırdım..,, Kapıdan içeri girince solda, daha ötede sofada, merdivendğn Çıkınca yukarıda, el nadide yaprakların, ( saksı güzeli leri) nin envaı... J Oturacağımız odanın duvarla- m fotograf, fotograf, fotograf, ütün akraba, ahbap fotografları ve altlarında Andriomeno, Ab- dullah biraderler, Gülmez bira- derler, Febüs damgaları... Dikkat ettim; Süreyya, Ibrahim, foto Franse gibi isimli bir karton yok. * Raflarda ve konsolun üstünde, Ferit yeni küçücük ibramlar teşkil eden bir çok kitap... Piyano; üzerinde bir kanun. Köşede bir küçük masa; üstünde tavla, bezik takımı. Pencerelerdeki | tüller, sebpa, sedir örtüleri öyle tertemiz ve ütülü ki gıcır gıcır... ) Şaire Melek zade Pakize hanım efendi, Kadıköyünde, Mısırlıoğlu civarındaki evinde, bir mabet s#ükün ve sükütü içinde yalnız yaşıyor. Pazartesileri, ahbaplarını kabul ettiğinden başka bir gün ântihap etmiştim. Karşılıklı, ince hanım sigaralarını yaktık. Pakize Eğ cevaplarını vermeğe aşladı: «1 — Üstadı âzam, merhum Namık Kemalin, (İntibah) ında tasvir ettiği o güzel Çamlıca, her yere tercih edilmez mi? Kâğıthane ve Göksu mesirele- sinde, billâr yaşmaklı ve ahu gözlü güzellerin tablolarına nerede tesadüf ettimse gayri ihtiyari onlara koşar, uzun müddet tema- şaya dalarım. Buraları ne lâtif ve nezahetini muhafaza eden tenez- züh yerleriydi. Ilkbahar, benim için kendi bah- tım kadar karanlıktır. Onu hiç sevmem. Bülbüllerin şakrak nağ- meleri benim elemimi tezyit eder. Onlara karşı ruhum derin bir kin besler. Zannederim ki bu kuşlar benim matemimle istihza ediyor- lar. Ben de onlara inkisar ederim. Ruhun senin de son bahar olsun Güllerin solsun, tarumar olsun. Derim. Ruhumla tev'em olan sonbaha- rın meftunuyumdur. Ağaçtan bir yaprağın sukutu benim kalbimi titretir ve onun mazisini tahatturla ağlarım. Şimdi neresi mi boşuma gidi- yor ? Ah!.. Şimdi dünya hoşuma gitmiyor. Kâinata küskünüm. 2 — En sevdiğim semt Istan- bul tarafında Sultan Ahmet ve Ayasofya civarı idi. Yazın, Çam- lıca ve Millet bahçesi civarı. Çam- dıcanın o lâtif havasına Istanbu- n U Şaire Melek zade Pakize H. lun hiç bir yerinde tesadüf edil- mez. Orada bir süküneti hayat vardır. £ İnsan yazabilir. Apartımana evi tercih ederim. Haricin kargaşalığından masun olduğu için bence, ev daha müs- terihtir. Insan daha kendi âle- minde kalır. 3 — Kendimi idrak ettiğim bir sinden) beri dimağın bir an sükün bulınamıştır. İşte hep bu malül hislerdir ki benim hayatımı tahrip ediyor. Bununla beraber şiire ve musikiye çok merakım vardır. Iktidarım dahilinde ufak tefek şeylerde yazmışımdır: Me- selâ bazı şiirler, şarkı güfteleri, (Reha ) isimli bir roman, mü- teaddit mensur parçalar... Yazılarımda bir kıymeti haki- kiye bulamıyorum ki tabettireyim. Beni, yazdıklarımı gözden geçir- diğim zaman hiç birini beyen- mem. Bu sebeple ve karilerin nazarlarını yormamak için onları neşre cesaret edemedim. Merak mı ettiniz? durun, ba- kayım, hatırımda kalan bir şarkı mı size okuyım: Bahar olsa ne zevkim var hazan olsa ne matemim düşünebilir ve Yıkılsın. Kubbesi arzın felekler hâke kalbolsun Beni hicranla inlettin nefes aldırmadın bir gün Şu çektiğim meşakkaller huzurunda hesap olsün Taşınmaz bir kaya oldu başımda mihneti ömrün Utansun âlemi hallâk, adaletsiz çalâp olsun Adalet tanrisi sensin, taabbüt eyledim yıllar Bütün vadında hülfettin, sana son bir hitap olsun! ilk bahar tekrar av a N > Musikiye de merakım vardır. Dokuz yaşında kanuna başladım. İzdivaç ettiğim seneler ut çalar- dım. Son sazım piyanodur. . 4 —Ben, insanda şekle ve güzelliğe (ehemmiyet vermem. Çünkü herşey zavale mahkümdur. Yalnız güzellerin fevkinde bir güzel varsa o da sahibi vicdan ve kemâl olandır. Fakat bunu aramak ve bulmak için maalesef ömrü beşer kâfi gelmez. 5 — Aile mahrumiyetinin has- retini çekiyorum, Kaiybettikleri- min ebedi matemini tutuyorum. Bunların gaybubeti benim bütün hayatımı zehirlemiştir. Çocuklu- ğumdan beri münzevi hayatı se- verdim. Ebeveynimin hayatında, günün nisfini odamda, kitapla- rımla, el işlerimle ( geçirirdim. Debdebeyi, âlâyişi sevmem. Bir fakir kulübesinin tahassürünü çe- kerim. İşte belki saadet, hayat buradadır derim. Meselâ mesut bir reisi aile, çocuklarını etrafına toplamış. Evin kadını bir tepsi içinde ogünkü rızıklarını önlerine koyduğu zaman sanki dünyada bütün emelleri bundan ibaretmiş gibi yüzlerinde beliren memnuniyet ve tebessüm. Şakrak kahkahalarla, kemali iştiha ile yenen o yemkteki zevki duymak ne büyük saadettir. En büyük ruh bahtiyarlığı belki budur. Bu mesut kimseler, hayatta yalnız iki lokma ekmeklerinin tedarikinden başka birşey istememişler ve hissetme- mişlerdir. İşte benim gıpta ettiğim bu âsude ve müsterih hayattır. Ahi.. Kekşi bir bahçıvan kulü- besi, bir bekçi sondurması, hattâ bir kıpti çergisi içinde olsam da ben de onlar gibi müsterih yaşa- yabilmek saadetine ersem ve bu malül dimağımın işkencesi altında ezilmesem. En tahassürle yaddettiğim, vali- demle dadım ve akrabamdan, otomobil kazasında vefat eden, Istanbul Iş bankası müdürü zavallı Haydar Şekip!... Hele dadım son istinatgâhımdı. Ondan mahrumiyet mevcudiyetimi büsbütün sarstı. 6 —25 yeşmma avdet ihtimalini hiç hatırıma getirmemiştim. Eğer bu mümkün olsa yapacağım şey: Yalnız kendi nefsim için yaşamak, yalnız hayatımı, sıhhatimi düşün- mek, dünyanın ber şeyine lâkayt kalmak, kimseye itimat etmemek, tazallümü hal edenlerin hiç biri- sine şefkat göstermemek, velhasıl insanlığa ait her şeyden tecerrüt etmek ve müsterih yaşamak. Çünkü bütün âlem mütehavvil ve bikarar.... Sermet Muhtar Iki günlük fasıladan sonra dün gene güneş göründü, ortalık ısındı. Oğle vakti köprü üzeri güneşten istifade etmek isteyenlerle dolu idi, Kenarlarda oturup güneşlenenlerde çoktu. Paltosunu koluna almış gezenlerede sık sik tesadüf ediliyordu. — RR Almanya mektupları Leipzig sergisindeki pav- yonumuz çok beğenildi Bu sene sergiye 7622 müessese iştirak EYE e Leipzig ( Hususi) — Leipzig sergisi dünya panayırlarının en eskilerinden biridir. Bu sergi yalnız eskiliği değil, ayni zamanda fevkalâde büyüklüğü ile de nazarı dikkati celbetmektedir. Leipzig panayırının beynelmilel mal alım satım meselesi noktai nazarından büyük bir ehemmiyeti vardır. Şimdiye kadar bu panayırı ihmal etmemiz hiç doğru bir hareket değildi. Bu sene sergiye iştiraki- miz çok iyi oldu. Sergideki türk pavyonu burada büyük bir tesir yaptı. Bilhassa pavyonun tanzi- minde gösterilen büyük itina şayanı dikkattir. Sergideki incirlerimiz, üzümle- rimiz, nefis tütünlerimiz, fındıkla- rımız, bademlerimiz, kıymetli ha- lılar pek ziyade beğenilmiştir. Bundan başka paviyonda Türki- yenin geçirdiği içtimai inkılabı ifade eden canlı tablolar vardır. Paviyonda seyyah celbi için Tür- kiyeye dair konulan manzara resimleri hakikaten güzeldir. Sergide paviyonun yeri pek iyidir. Paviyonumuz bütün ecne- bilerin, seyyahların güzergâhında- dır. Ne yazık ki sergiye iktisadi buhranın en gergin zamanında iştirak ettik. Yoksa buhran- dan evvelki geniş günlerde bu sergiye iştirak etmiş olsaydık pek fevkalâde neticeler alacağı- mız gayet tabii idi. Büyük dünya buhranı Leipzig sergisinde de ken- disini gösterdi. Bu seneki sergi hemen hemen harp senelerindeki sergiler kadar küçük ve daha dar mikyastadir. Fakat buna rağmen 932 sergisi ayni ehemmiyeti mu- hafaza etmektedir. ederek mal teşhir etti is m Içinde Türk mallarının teşhir edildiği Ring Messhaus binası Sergi 16 büyük halden müte- şekkildir. Panayıra iştirak eden firmaların adedi 7622 dir. Bunlar- dan 6109 firma mallarını numune sergisinde teşhir etmektedirler, Bu sene serginin mobilaçılık kısmı görülecek bir halde; hiç bir sene mubilacılık kısmında bu kadar fazla mal teşhir edilmiş değildir. Bu sene teşhir edilen mobilalar ara- sında her tarzda yapılmış ev eş yaları, salon takımları, yemek sa- lonu takımları, yatak odaları var- dır. Bu mobilalar arasında bilhass£ yeni ve kübik tarzda yapılanları her kesin nazar dikatını celpet- mektedir. Türkiyeden başka Kanadada bu sene ilk defa olarak sergiye iştirak etmiştir. Daha serginin açılmasına günler varken Leipzige büyük bir tehacüm başladı. Tari- feye göre işliyen trenler ihtiyaca kâfi gelmedi. Ve burada işliyen tren seferleri fazlalaştırıldı. Fakat ihtiyaca kâfi gelmiyen yalnız bu trenler değildi. Isviçre, Avusturya ve Felemenk trenleri de Lipzig yolcularile dolup boşal- mağa başlamıştı. Bu trenler de lüzumundan (ofazla (o doluyordu. Isviçreliler, o Avusturyalılar Fele- menkler de Tiren seferlerini fazla laştırdılar. Sergi açılırken Laipzip valisi pek şayanı dikkat bir nutuk söy- ledi. Bundan sonra nutuk söyleme sırası sergideki mümessillere gek di. Türkiyeyi temsil eden Vedat Nedim beyin nutku büyük bir alâka ile dinlendi, Vedat Nedim bey nutkunda eski ve yeni Tür- kiyeyi gayet güzel mukayese etti. Fakir çocuklara yemek i i . NE Manisada Gazi ilk mektep himaye heyeti tarafından 60 çocuğun öğle yemekleri temin edilmiştir. Bu çocuklara elbise de verilmek- tedir. Himaye heyetinin reisi miriliva Cavit paşadır. Mektepte ilk yemek vali Fuat bey tarafından verilmiş ve resim o gün çekilmiş- Arkada tir. harita önünde vali beyle kumandan Cavit paşa görülüyorlar. Mektep 75 mevcutlu 15 sınıflıdır. Çalışkan talim heyeti Manisada herkesin taktirini kazanmıştır. | sama Bercara sala YLUMUK.