11 Mart 1932 Şeker konferansı Şeker bolluğuna çare aranıyor Dünya piyasasında şeker fiatleri düşüyor Bizde bazı mubtekirler şeker fiatlerini yükseltmeğe çalışırken dünya piyasasında şeker fiatleri düşmektedir. Avrupa ve Ameri- kanın şeker şirketleri, bu sanatın önüne geçmek için istihlâkin tah- didini düşünmüşlerdir. Fabrika- törler bu münasebetle geçen ay içinde Brükselde toplanmışlardır. Şeker konferansında) Lehistan mürahhası, şeker fiatlerinin düş- memesini temin için mevcut istok- ların kısmen imhasını teklif et- miştir, Cavâ murahhasıda istihsalâtın tahdidine dair teklifte bulunmuş- tur, Bu teklif umumiyet itibarile kabul edilmişsede tatbikatında anlaşmak kabil olamamıştır. Bu yüzden en ziyade Amerika murahhaslarile ihtilâf çıkmıştır. Netice itibarile konferans bir şeye karar vermeden dağılmıştır. Ipekçilik Köylü koza yetiştirmeğe teşvik ediliyor Bursa 10 (Hususi) — Bu sene ipek böcekçiliği enstitüsü köylü- müzü koza yetiştirmeğe teşvik için favkalâde gayret sarfediyor. Böçekçilik enstitüsünün kadrosu tevsi ve ikmal edilmiştir. Müdür muavinliğine Aziz bey, asistanlığı- nada Akif bey tayin olunmuştur. Böcekçilik o enstitüsü kozanın bü yıl mutlaka para edeceğini hesap ederek köylüler arasında vaziyeti iyice tenvire yarayacak vesaitten istifadeye karar ver- miştir. Saat üçe kadar lâmbalar yanacak İzmir, 10 — Belediyenin ver- diği son karar mucibince şehirde umumi tenvirata ait olan hava gazı ve gerek elektrik lâmbaları gece yarısından Sonra saat üçe kadar yanacaktır. Bu hususata elektrik ve hava gazı şirketlerine icap eden tepliğat belediyece yapılmıştır . Çıkolatalar Bir heyet şehrimizden Ankaraya gitti B. M. meclisinde Celâl Nuri bey çıkolata fabrikalarının ikra- miye ve piyangolar tertip etme- mesi için bir takrir vermişti. Çıkolata ve şekerciler cemiyeti reisi Kâzım bey ve idare heyetin den bir naç kişi bu takrir müna- sebetile Ankaraya gitmişlerdir. Çıkolata fabrikatörleri ikramiye usulünün halkın ahlâkın ifsat etmediğini, dünyanın her tarafında çıkolataların içinden ikramiyeler çıktığını iddia ediyorlar. Tehdit mektubu Izmir, 10 — Burada iki adam yakalandı. Bunlar Izmirde bir çok kimselere tehdit mektubu yazarak öteden beriden para sızdırmışlardır. Teh- dit mektubu gönderenlerin mu- hakemelerine başlanılmıştır. Italya âyanından M. Boselli hasta z Roma, 10” (A.A.) — Âyan âzasından eski başvekil M. Boselli gripe yakalanmıştır. Mumaileyhin 94 yaşında olması hasebile bu hastalıktan kurtarımasından kat'ı ümit edilmektedir. GÜNÜN HABERLERİ Manisada balo Gazi mekteplerindeki balo çok muvaffakiyetli oldu Manisa, 10 (Hususi) — Cavit paşanin himayelerinde geçen ak- şam Gazi mektebinde verilen balo samimi bir neşe içinde geçti. Mektebin büyük “salonları zarif bir şekilde tezyin edilmiş ve da- vetlilerin bütün ihtiyaçları temin olunmuştu. Zengin bir piyango meşheri ve bir büfe de tertip edilmişti. Saat dokuzda davetliler gek meğe başladı. Cavit paşa başta olduğu halde askeri ümera ve mülki rüesa ile bir çok zevat baloda bulunuyorlardı. Saatler geçtikçe cazbandın hiç durmadan güzel parçaları çiftleri mütemadiyen döndürüyordu. Av- niye ve İffet hanimların karşılıklı zeybek öyunlari dakikalarca alkış- landı. Çok muvaffakiyetli geçen ve Manisalıları sabaha kadar neşe ve samimiyet içerisinde birleşti- rerek tatlı bir gece yaşattıran Cavit paşa ile kaymakam Seyyar bey herkese teşekkür etmiş ve kazanılan muvaffakiyetten dolayı tebrikte bulunmuştur. Idam! Karar okunurken mahküm bayıldı İzmir, 9— Cuma ovasının Şey- tan damlarında bir müddet evvel feci bir cinayet işlenmiş ve ame- leden Murat ve arkadaşı Ali Hamit isminde bir adam tarafın- dan öldürülmüşlerdi. Hamidi teş- vik eden Molla Osman isminde biridir. Hamit cinayeti yaptıktan sonra maktüllerin kulaklaklarını kesip nişan olarak molla Osmana gö- türmüştür. Bu cinayetin muhakemesi ağır ceza mahkemesinde yapılmiş cina- yeti işleyen Hamit idama mahküm edilmiştir. Hamidi cinayete teşvik eden Molla Osman yirmi dört sene ağır hapse mahküm olmuştur. Molla Osman karar tefhim edi- lirken iki defa bayılmış ve başma mübaşir (Oefendi tarafından su dökülerek ayıltılmıştır. Alman intihabı Hitler taraftarlarının bir nümayişi Berlin 10 — Reisicumhur inti- babı münasebetile opropaganda faaliyeti devam ediyor. Bugün de Hitler taraftarları Berlinin tamam merkezinde büyük bir nümayiş yapmışlardır. Nümayişe 80 bin kişi iştirak etmiştir. Hitler söz söylemeğe başladığı zaman büyük bir tayyare alçak- tan uçmuş, gürültüsile Hitlerin nutkunun işidilmesine mani olmak istemiştir. Tayyare Hindenburgun intihabı lehinde risaleler atmıştır. Bundan sonra Hitlerin sağ kolu hükmünde olan Gobbels bir nutuk irat ederek 45 dakika söz söyle- miş, şiddetle alkışlanmıştır. Bu tezahurat esnasında kar yağıyordu. Deniz kazası Nev York, 10 (A.A.) — Düme- ninin kırılması neticesinde dalgalı denizde 5 günden beri batmamak için makinesini işleterek çalkan- makta olan Bardeleben Amerika kömür gemisinin bütün müret- tebatı, Ingiliz bandıralı Laganbank vapuru tarafından kurtarılmıştır. Bir kehanet Iki sene sonra harp olacakmış! Bir almanın garip tefeülleri Berlin 10 (A.A.) — Berlinin hafi ilimler enstitüsü müdirlerin- den biri, Almanyanın Zzayiçesini vücuda getirmiştir. Mumaileyh, Hindenbürgun tekrar (o intihap edileceği, 1932 senesi mayıs ve haziranında (Almanyada vahim siyasi ibtilâllar vukua geleceği, 1932 de Avrupanın dahili hudüt- larının değişeceği ve bu tarihte iki senelik bir barp zuhur edeceği kehanetinde bulunmuştur. 1936 da imza edilecek olan Sulhten sonra Avrupada 4 senelik nisbi bir sükün hüküm sürecektir, 1940 da usun bir cihan harbi olacak ve bu harp 1943 de bite- cektir. Bütün bunlara rağmen münec- cim, nikbindir bilhassa Hitlerin tamamen sukut edeceği fikrin- dedir Hindistanda Kalkütada vahim hâdiseler oldu Kalküta, 10 (A. A.) — Üç mecusiyi katletmiş olan iki müslü- man delikanlının idamı münase- betile tertip edilen muazzam bir nümayiş esnasında polis hapishane etrafında toplanmış olan halka hücum etmiştir. Bir çok kimseler yaralanmıştır. Bir müddet sonra fevkalâde heyecana kapılmış olan 50,000 müslüman, mezarlığa götürülmekte olan cesetleri almağa teşebbüs etmişlerdir. Polise hücum edilmiş ve vazi- yet vahamet kesbetmiştir. Bu esnada telefonla vaka mahalline çağırılmış olan mahalli müslüman rüesa, gönüllülerin yardimile me- zarlığı kapamağa ve vaziyete hâkim olmağa muvaffak olmuş- lardır. Hali hazırda hüküm sürmekte olan galeyan dolayisile mezarlık 8 gün müddetle polisin muhafa- ası altında bulunacaktır. Ingiliz lirası Şimdi de düşmeğe başladı Londra 10 (A.A.) — Dün In- giliz lirasının şayanı hayret teref- füü hareketini durduran âmil, bilhasa spekülasyoncuların satış yapmalarıdır. Ingiliz lirası, 96,50 franğa ve 74 3/4 dolara kadar yükseldikten sonra celse nihayetinde düşmeğe başlamış ve 94 1/2 frank ve3,71 3/8 dolar olarak kapanaıştır. Ingiliz devlet eshamı, İngiliz lirasının hareketine tabi olmamış ve dünkü fiatle kapanmıştır. Perşembe sabahı, saat 10 da Ingiliz lirası, 3,6775 dolar ve 93 625 frank idi. Gene kar! Stuttgart 10 (A.A.) — Dünden beri Wurtemberg'de fasılasız kar yağmakta ve münakalatta büyük intizamsızlıklara sebebiyet ver- mektedir. Posta otomobilleri ile otobüsler işlememektedir. Trenler, mühim teahhurlara uğramaktadır. Breslavda grip Breslav 10 (A.A. ) — Bres'av | mekteplerindeki grip istilâsı art- mıştır, Bugün 80 mektep kapatıl- mıştır. AKŞAM'ın tefrikası: No: 49 Sahife 5 —— — 11 Mert 1932 ZINDAN HATIRALARI KAR AAA YARN gl İŞTİ Abdülhamit devrine ait hakiki maceralar Muharfiri : * — Bu, (Luici), bununda babası Tarabulusta manifatura ticareti yapar... — Bu, (Bernardo) babası Tara- bulusta Italyan bankasındadır. — Bu, (Alfredo) bütün ailesi Tarabulustadır, ibracat ticareti yapar... Ve hep (bunlar)ın babaları, aileleri Tarabulustadırlar. içimden ( zavallı Tarabulus ve zazallı...) diyorum. (Katanya) Istanbuldan gelen postanın aktarma limanıdır. Istanbuldan kalkan vapurlar burada Tarabulus için yolcularını ve yüklerini başka vapura verirler. Şimdi içimde tuhaf hisler var. Istanbulu (düşünüyorum, artık, bir daha belki hiç göremiyeceği- miz, hiç kavuşamiyacağımız Istanbul... Biraz sonra belki onun kokusu, onun havasını getirecek yolcular gelecek bu (biraz Sonra) çok sürmedi. İşte vapura yaklaşan sandallarda fesliler var, fesliler ve çatşaflılar.. Içimde bir heyecan ve bir korku | var. — Ya, diyorum içlerinde beni tanıyan bnlunürsa, tanırlar da Tara- bulusa telgraf çekerler ve ya vasıl olur olmaz (vapurda, filân vardı) diye haber verirlerse. Başımdaki kasketi biraz daha gözlerime indiriyorum ve duman rengi gözlüğü iyice yerleştiri- yorum, elimdeki İtalyanca kitabı da Italyanca bir kitap olduğunu gösterecek şekilde tutuyorum... Fakat bu kadarcık tedbir yeter mi? Her halde gizlenmek lâzım. O suretle gizlenmek ki onlar beni görmesinler, fakat ben onları göreyim, seslerini işideyim.. Üç genç zabit, belki bu sene mektepten çıkmışlar, simalarında, nazarlarında (Oönle omüptedilik var. Yalnız birisi bir az daha tecrübeli görünüyor. Bir kolağası doktor,... Bu dok- run gözleri ilk nazarda bu göz- lerden ürktüm... Öyle bakıyor ki sanki karşısındakinin ta içini, kalbini okumak istiyor. Ben ikide bir kamaraya kaçıyo- rum, fakat oradada duramıyo- rum, yine güverteye fırlıyor, onları görmek istiyorum... Ve kâh içim- den gelen bir arzu ile onlara doğru gitmek, onları kucaklamak bu vatan çocuklarını, Istanbuldan gelen bu kardeşleri öpmek, öpmek istiyorum.. Sonra yine duruyorum. O gün öyle geçti. Akşam gurupla beraber ( Sira- güze) ye geldik. gece yarısına kadar burada kalacağız. Şebirde bilmem hangi azizenin günü imiş, bayram varmış, herkes gezmeğe çıkıyor. Ben de çıkmak üzere merdivene doğru yürüdüm, dalgın merdiveni indim. Bir tek sandal vardı, ve belki bir tek yolcu daha bekli- yordu, o da bendim. Fakat sandalda zabitler vardı. O ande bir lâhza tereddüt ettim, ve hemen düşündüm ki, fazla tereddüt, derhal şüpheyi davet edecektir. Çaresiz, sandala atladım, onlar dört zabit arkadaş ve doktor.. Doktor bir âmir salâhiyetile ten- bihatta bulunuyordu: — Bakınız burası ecnebi bir memlekettir. Âleme, bir ecnebi hükümete rüstay olmak istemem. Uslu uslu gezinirsiniz, iki saat sonra anlıyor musunuz, her halde iki saat sonra gemide bulunur- sunuz... ve ilâve ediyor: — Yoksal... Uzun boylu bir genç zabit veriyor: — Tabii değil mi efendim, şöyle bir gezeceğiz, şehri göreceğiz, işte o kadar, yoksa... Ve doktor bey mütemadiyen nasihatte, tenbihatta bulunuyordu. Ben başka yerlere bakıyor, denizi, uzaktaki şehri seyrediyor gibi yapiyordum, hakikatte hep onlarla meşguldüm, Ve anladım ki demin korktuğum bu gözler hiç bir şey keşfetmemişlerdi. Müsterihtim, * .. (Malta) ya geldik, Maltada genç zabitler ve doktor vapur değiş- tiriyorlar, çünkü Tarablusa değil, Bingaziye gideceklermiş. Vapurdan çıkarlarken, bir ne- zaket eseri olarak, bana doğru yürüdüler, ve : — Allaha ısmarladık mösyö, biz aktarma ediyoruz, Bingazi ıçın... Bana doğru yürürlerken hisset- tiğim korku, bu ilk sözlerle hele (Mösyö ) hitabı ile birden bire durdu, şimdi uzatılan bu kardeş ellerini bilemezsiniz, nasl bir sevgi ve hamiyetle sıkıyorum. Genç bir zabit sordu : — Siz buraya çıkmıyor mısınız, Tarablusa mı gideceksiniz ? Derhal cevap verdim : — Evet bende şimdi çıka- cağım... Ayrıldık. Artık gemide onlardan kimse kalmayınca ben de ( Cerbe) için bilet aldım. (Malta ) Ingiltere idi, (Cerk ) Fransa... Tarablus için bilet almış olsam, oraya çıkmam lâzımdı, vapur Tarablustan sonra Cerbeye uğrı- yacağı için bu suretle hareket en salim ve emin tarzdı. his İşte Tarabulusgarp ! Benim ve arkadaşlarımın hür- riyet mezarımız... İşte şehir, hurmalıklar, tanr- dık binalar, bahçeler... Kasır ve kale... Hele bu kasır ve kale... Bekliyorum, vapura yaklaşan sandallara vaktile (bakıyorum, bizimkilerden eser yok. Onlar, vapura her hanği bir gezici gibi geleceklerdi. Bura- larda aileler, vapura gelince sırf gezmek, bir az hava almak, vapuru görmek, ve vapurdan öte- beri almak için vapura giderdi. Işte bizimkilerde böyle gelecek- lerdi... Fakat hani, meydanda kimseler yok.. Artık kayıklar seyrekleşti, ve bende endişe artmağa başladı. Kendi kendime ; — Acaba diyordum... Düşünüyorum, — Sakın Maltaya çıkan doktor behi tanımış olmasın, ve (müsyü) diye hitabı bir nevi istihza olma- sın, Maltadan Tarabulus valisine bir telgraf çekerek beni haber vermiş ise, bana mensup Olan- ların hepsini Tarabulusta tuttur- muştur . İçimde fena düşünceler ve endi- şeler... Çünkü, hareketimi, emin çok emin vasıtalarla İskenderiyeden, Misinadan, OMaltadan telgrafla haber verdim.. (Arkası var)