Sahife 6 Sabık kral Alfons neden mütemadiyen seyahat ediyor Parise gittikten sonra Alfonsun bütün çocukları âşık olmuşlar ve kralın arzusu hilâfına evlenmeğe karar vermişler! Sabık Ispanya kralı Alfonsun bu kiş kıyamette Akdenizde va- purla (o seyahate oçıkması her tarafta birçok dedikodulara sebep olmuştur. Alfons durup dururken neden bu seyyahate lüzum gör- dü?... Kral, iddia edildiği gibi Akdenizin şark havzasını görmek için seyahat ediyorsa daha mü- sait bir mevsimi bekliyebilir ve yahut her tarafa kısa bir nazar atfederek aynı vapurla dönecek yerde uğradığı şehirleri daha etraflı bir surette gezmesine mü- saade edebilecek bir program takip edebilirdi. Bunun için bir çokları kralın seyahatinin hususi sebpleri olduğu kanaatindedir. Filhakika kral Ispanya'dan ay- rı'dıktan ve Paris civarında yer- leştikten sonra burada pek az müddet ailesile birlikte otura- bilmiş, sonra vaktini mütemadiyen seyahatlarla geçirmiştir. Kral on gün Fontenbeleau'da kraliçe ve çocuklarile birlikte oturursa bir ay muhakkak muhtelif memleket- leri geziziyor. Alfons, tahtını terk ettiği zamandan beri Avrupanın bemen bütün şimal memleketlerini gezmiştir. Şimdi de cenup mem- leketleri ve Mısırı görmek heve- sine kapılmıştır. Bunun için bu defaki seyahatında hususi bir sebep aramamalıdır. Fakat acaba Alfons neden böyle mütemadiyen seyahat ediyor, bir yerde duramiyor ?.. Bazıları bunu tahtını terkettikten sonra işsiz kalmasının verdiği teessüre ve can sıkıntısına hamletmişlerdi. Son zamanlarda kral filhakika can sıkıntısından çok şikâyet etmiştir. Fakat bunun sebebi tahtı terket- mesinden büsbütün başkadır. Kral aile derdi yüzünden sıkılmaktadır. Gi Sabık kraliçe ve çocuklart Alfonsun, aile dertleri hakkında, Avrupa gazeteleri uzun ifşaatta bulunuyorlar ve Alfonsun Şark memleketlerinde yapmakta .bulun- duğu son seyahati bu aile dert- lerini biraz unutmak maksadına alfediyorlar. Kral Alfons, Ispan- yadan koğulduktan sonra, Paris civarında Okâin Fontenbleanda yerleşmiş, Fakat o tarihten itiba- ren oğullarınn ve kızlarının aşk maceraları başlamıştır. Alfonsun büyük oğlu Prens deststires; Ramanof © hanedanın- dan Grandük Kirilin kerimesi Grandüşes Savcano abayı yakmış- tır. Yine Kral Alfonsun kızların- dan sarışın bir güzel olan ve annesine çok benzeyen prenses Marie Christine, amcazadesi Don Alfonsa; prens Beatrice de Bur- bon-Osleon amca zadesi Don Alvaroya taaşşuk etmişlerdir. Halbuki kral Alfons bu üç izdivaca da şiddetle aleyhtardır. Alfonsun büyük oğlunun izdiva- cına mümanaat etmesi, bastalıklı bulunmasından ve mütemadiyen tedavi altında bulundurulmasından ileri geliyor. Iki kızının sevdikleri prensler ise, beş parasız oldukları cihetle, Alfons kendi başına yeni bir yük almamak için bu izdivaç- lara razı olmiyor. Alfonsun bu meselede inat ve ısrarı pek katidir. Binaenaleyh prenseslerin sevdik- leri prensler ile evlenebilmeleri ihtimali zaiftir. Kral Alfonsun prenses Marie Chustineyi (oRomanya ( kralının kardeşi olup geçenlerde madam Saveano ile evlenmiş olduğu cihetle (Romanyadan memaliki ecnebiyeye gitmeğe (mecbur olan prens Nikolaya vermek Akşam mi ii istiyor. Alfonsun seyahate çık- mazdan evvel, İsviçrede Niren şehrinde prens Nikola ile yaptığı son mülâkat, bu tasavvurla alâ- kadar addediliyor. Babasının ısrarına rağmen Don Alfonsuyu sevmekte devam eden prenses Marie Cbristine bhasta- lanmış, ve tedavi için İsviçreye gönderilmiştir. Kral Alfons, hasta kızını gör- mek için İsviçreye gittiği zaman Romanya Prensi Nikola da ma- dam Savcanu ile oraya gelmiş ve hasta prensesi ziyaret etmek ar- zusunu . sizhar etmiştir. Alfons prensin; yanında madam Savcanu bulunması şartile, hasta kızını ziyaret etmesine muvafakat etmiş- tir. Rivayet edildiğine göre, Alfons prens Nikolaya, kendi kefvi ol- mayan bir kadınla evlenmesinden dolayı, serzeneşte bulunmuş ve ondan ayrılmağa razı olduğu takdirde kızını kendisine verebile- ceğini ima etmiştir. Görülüyor ki Alfons'un başında epice büyük dertler vardır. Sabık kral hem çocuklarına, hem kız- larna meram (anlatmak husu- sunda güçlük çekiyor, bundan sıkılarak Oo memleket (memleket dolaşıyor... Maamafi bu sıkıntılar sabık haşmetlunun uğradığı yer- lerde en iyi yemekleri yiyerek en iyi şarapları ve şampanyaları içmesine, barlarda yeşil gözlü kadınlarla dans etmesine mani olamamaktadır.. Eminiz ki vapur Surye ve Mısıra uğradığı zaman Alfons oralarde arap kızlarına arapça şarkılar söyletecek, şark rakısları ettire- cek ve; adeta bir kaç gün bir küm hayatı yaşıyacaktır |. Hırsızlar nasıl çalışıyorlar ?.. 26 Şubat 1932 — Zarfçılık usulünü iptida kim tatbik etmiş ? Zarfçılar icap ederse karmanyola yapmaktan da çekinmezler Dünkü yazımızda zarfçılığın ne şekilde yapıldığını anlatmıştık. Zarfçının bütün gayreti sizi tenha bir yere götürüp cüzdanı- nızı oçıkarttırmaktır. İki zarfçı hissettirmeden elbirliğile çalışarak avlarını tenha yere götürürler, cüzdanını da açıp içine baktıktan sonra tekrar parasını içine koyup iade ettiler. Bundan ne çıkar? Nihayet biraz yorgunluktan ibaret. Parayı aşırmadılar ya. İşte bu işi o kadar büyük bir meharetle ( yaptılar ki, (derhal farkına vârabilmek imkânsızdır. Cüzdanı iade ettiler, fakat, açaba içine koydukları hakikaten sizin kendi paranız mi idi?. Biraz sonra cüzdanınızı açıp içene baktığınız zaman iş meydana çikacak. Zaten bütün dolaplar da bunun için döndü ya... Anlatalım: Size yolda otel soran adam zarfçılıkta, tavcı rolünü yaptı ve sizinle ahbap olup beraber yürü- meye başladı. Bu sırada asıl zarf- çı, yanımızdan geçti ve içi para dolu zarfı kasten yere düşürüp uzaklaştı. Yanımızdaki adam zarfı aldı, siz de baktınız, içi para dolu eğer zarfi kendi elinize alıp ta biraz dikkatli (o baksaydınız, zarfın içindekilerin, bir liraya sarılmış, ya bir deste adi kâğıt, ve yahut ta battal Rus manatları olduğunu görecek ve tabii ki, bu tuzağa kolay kolay düşmiye- cektiniz, Siz, arkadaşınızla bera- ber zarfı alıp tenha yer ararken, zarfı düşüren asıl tavcı da geriye dönüp sizi takibe başlamış ve dünkü söylediğimiz şekilde cep- lerinizi aramıştır. Zarfçı en büyük meharetini, cüzdanınıza bakarken istimal etmiştir. Tavcının cebinde bir, beş ve on liralik evrakı nakdiyelere sarıl- mış müteaddit adi kâğıt desteleri vardır. Zarfçı, avınin cüzdanını karıştırırken bir fırsatını bulup çüzdandaki paraları alır ve yerine adi kâğıt destelerinden birini yerleştirip sahibine iade eder. Artık bütün iş bitmiştir. Fakat arkadaşını sizin yanınizdan ayır- mak lâzım. Bu da onun vazifesi- dir Bunun için dün yazdığımız gibi, sizi bırakır, lâkin yanınızda- kinden şüphe ettiğini muhakkak onu karakola götürmek istediğini söyler, bu suretle ikisi yakayı kurtarıp ayrılırlar. Işte bu suretle kendi elinizle para cüzdanınızı yankesicinin eline verirsiniz ve paralarınızın yerine bir deste kâ- gıt alıp gidersiniz. Zarfçılık usulünde maharet kes- petmiş bir çok sabıkalılar vardır ki, bunların en marufları, Ihsan, Sabri, Ismail Hakkı, Andon, Âdil, Mustafa, Mahmut, Ali, Mehmet, Kâzım, Isayi, Ahmet ve Vehbidir. Bunlar arasında en büyük me- haret sahibi Andon ismindeki sabıkalıdır. Hattâ zabrta kayıtlarına nazaran zarfçılık usulünü ilk defa icat eden de Andondur. Bunların bir kısmı elyevm muhakeme altında bir kismı da hapishanede bulun- maktadır. Kâzım, Ihsan ve Isayi isimlerin- deki üç sabıkalı geçenlerde zarf- çılık suretile bir zavallının 2500 lirasını aşırmakla mazhunen ya- kalanmışlar ve mahkemeye verik mişlerdir. Zarfçılar icap ederse avlarıni karmanyolacılık suretile de so- yarlar. Yukarıda yazdığımız şekilde zarfcılık” suretile avlarını tenha bir yere götürürler. Ayni şekilde cüzdanını çıkarır- lar, fakat cüzdandakı paraları değiştirmekte (o biraz müşkülâta maruz kalırlarsa iş değişir. Öyle ya. Belki siz fazlaca açık gözlük edipte parayı değiştirmesine fırsat bırakmazsanız. Herifler bu kadar zahmeti boşa vermezler ya... Bu defa işi zora çevirirler. Esasen avi yakaladıkları zaman ilk konuşan zarfçı vaziyeti tetkik ederek size hisstirmededen gerideki ar- kadaşına lâzım gelen işareti verir, o da tertibatını alır. Yapılan tertibat, bir kaç arkadaşlarını daha beraber almaktır. Onlar gayet uzaktan sizi takip ederler. Bunlara Erketeci derler. Yani gözcü demektir. Eğer cüzdanınızdaki parayı ko- layca aşıramıyacaklarını görürlerse derhal işaret verirler! ve erkete- ciler de gelip hep beraber üzeri- nize hücum ederek paranızı zorla alıp kaçarlar... Cilâ yaparken yandı Beyoğlunda cilâcı Idris efendi dükkânında cilâ yaparken ben- zinler üzerine dökülerek ateş almıştır. Idris efendi ateşi söndü- remiyerek muhtelif (e yerlerinden yanmıştır. Yaraları ağır olduğun- dan hastahaneye kaldırılmıştır. Sokak ortasında kumar! Balatta sokak ortasında dört kişi kumar oynarlarken polis memurları görmüş, kumarcılardan ikisi kaçmışlardır. Sava ve Koço isimlerinde diğer 2 kumarcı ya- kalanmışlardır. Emlâk sahipleri! Üzüntü ve zahmet çekmeden Çok irat almak isterseniz Emlâkinizin idaresini UMUM EMLÂK ACENTESİNE tevdi ediniz! Bahçekapı, Taş han No. 20-21-22 Telefon : 20307 — Posta kutusu 558 İstanbul 4 ag a