hai 8 . aza Hırsızlar nasıl çalışırlar? Tavcılık nedir, saf insanlar nasıl tavlanır? Parayı cebinizden çalmaz, zorla da almaz, hüsnü rizanızla sizi soyar Şehit ailesiyim beyefendi, ko- tam Çanakkalede şehit gitti, iki oğlumu Yunan ( müharebesiride kaybettim, eli ayağı" tutmaz üç yetim ile ortada kaldım... ilh... Arkasında eski bir çarşaf âyak- larında yırtık papuçlar, pejmürde kıyafetli, uçuk benizli zavallı bir kadıncağız o soğuktan sararmış ii arasında tuttuğu ir gümüş cep “saatini size uzatır, Gözlerinden 'şâkır şakır yaşlar akar, mahçüp; 'tezallümkâr bir tavurla yaninıza biraz daha sokulur,. titrek, boğuk bir sesle dert yânar: Ah, ab, Allah kimseyi gördü- günden geri. birakmasın, vaktile iz de ek rahat günler geçirdik. bizim de evimizde hizmetçiler, kapımızda çifte neferler vardı. Eeh, kaderde bugünler de varmış, alnımızda buda yanlı imiş. Kocam zabit idi, Çanakkale muharebede kaldı, aslan gibi iki &vlâdimi Izmir dağlarına gömdüm üç yetimceğiz başında kaldı. Dipte köşede ne yarsa sattık sâvdık bu güne kadar nefsini körlettik. Bu saatı kocam: muharebeye gi- derken büyük oğluna birakmışti. O da asker olunca; — Anne - dedi - bu babamın yadigârıdır. Belki kaybedersin, sen bunu sakla, askerden gelince kullanırım. Gidiş o gidiş- göz yaşları tekrar başlar, ses büsbütün kısılır - sandığın dibinde bu kaldı, ciğerim sızlıyor amma,'n& yapayım evde . yetimler aç.: Utancımdan eşe dosta gösteremiyorum, Dük- kâncıyca götürsem: yok pahasına elimden alacak, bir defa bakınız eğer işinize yararsa alın bu saatı, yetimlerin sevabı kâfidir. Feci macera sizi muazzep eder. Saati muayene edersiniz. Gayet mahirane savatlanmış, şık bir altın saat. Muhakkak ki, hakiki fiatinden çok dahâ aşağıda ala- bileceksiniz. Fakat anaforü size bıraksalarl. Sizin kadar açıkgöz yok değil ya. Anafordan kim istifade etmek istemez?. Hiç olmâzsa saati ucuzca kadından. alır, ötede iki misli kârla satar... Siz saati müayene edip fiatini sorarken oradan geçenlerden biri görür, oda talip olur. Derhal kadınm etrafını bir kaç müşteri sarar. Saat elden ele dolaşır. Kadıncağıza. hissettirmiyecek şe- kilde biribirlerine, bu meyanda sizin de kulağınıza fısildarlar. — Değerli şey, kadın bunun kıymetini ne bilecek, ucuzca elin- den alınır. Beyefendi, eğer siz almıyacaksanız ben alayım. Acıklı macerasını dinlediğiniz zavallı kadıncağızı bu kurt kele- pircilerin eline bırakmak istemez- siniz, Hiç değilse kendiniz istifade edersiniz. — Hanım, Saate?. Zavallı kadıncağız, böyle şeylere alışık değil ki. Sâatin fiatini ne ne istiyorsun bu Emlâk iğmleri! Üzüntü ve zahmet çekmeden Gok irat almak isterseniz Emlâkinizin idaresini UMUM EMLÂK ACENTESİNE tevdi ediniz! Bahçekapı, Taş han N6. 20-21-22 Telefon : 20307 — Posta kutusu : 558 İstanbul bilsin de ne söylesin?. Düşünür, taşınır, nihayet bunu sizin vicda- nınıza havale eder. — Ne söyliyim efendim, siz benim dünya, ahiret kardeşimsiniz, sizin aklınız erer, elbet benim gibi bir dul kadıncağızı aldatacak değilsiniz yal. Siz ne münasip görürseniz ben razıyım. Sizden sonra gelen talip saati bir defa daha iyice muayene et- tikten sonra pazarlığa girişir: — Hanım, madamki sıkışmışsın, satıyorsun, helâl para benden yirmi lira var, bu bey benden evvel gelmiş, eğer kendisi almı- yacaksa, senin de hesabına elve- rirse saati ben alayım. Üç âşağı, beş yukarı bir müddet pazarlıktan sorira kâdınla uyuşulur. İlk müşteri oldüğünuz için kadın sizi tercih eder: ve parasını alıp çekilir. Diğer talipler de tam bir kelepir 'aldığınizı söylerler, hattâ bir lira, iki lira da kârla saati kendilerine satmanızı teklif ederler, fakat, tabii razı olmazsı- nız ve saatinizi cebininze koyup ayrılırsınız. Daha alır almaz kârı ile talibi çıkan bir malı hemen kuyumcuya göstermek aklınıza bile gelmez. Sönra iş anlaşılır, akıl başa gelir âmma, tavciları bir daha nerede bulacaksınız. On- lar sizi adam akıllı tavlayıp yüz kuruşluk saati 20,25 liraya gözü- müze çektikten sonra derhal sizin razı olmiyacağınız ufak bir kârla talip olmak suretile tam bir iti- mat telkin etüler, siz işin farkına varıncaya kadar onlarda o mu- hitten uzaklaşarak yakayı sıyır- dılar. İşte bu şekil dolandırıcılığa tavcihk : derler. Tavcılar “dâima Jâakal iki kişi beraber çalışırlar. Sermayeleri bir, iki liradan ibaret- tir, Bunda en büyük rolü kadın- lar oynar. Tebit ailesi olur, yangın- dan çıkmış bir biçare rolü yapar. Bütün gaye sizin rikkati- nizi celbedip köpana düşürmektir. O, sizi kafese koymaya çalışırken asıl tavcı © arkadaşı etrafınızda dolaşır. : Bunlar, o tavlıyacakları adama (Enayi)) tabir ederler. Tavcı bir defa enayisini gözüne kestirdi mi, artık kolay, kolay kaçırmaz. oPâranızı ocebinizden çalmaz, zorla almaya da kalkış- maz. Kendi hüsnü rızanızla, kendi elceğinizle paralarınızı teslim eder- siniz. Bunun için ufacık bir ena- yilik kâfidir. Tavcılar (o ekseriya (Yenicami avlusu, Balıkpazarı, Çiçekpazarı ve Sultanhamamı civarında faali- yette bulunurlar. Tavcı kadınlardan müteaddit defalar mahküm olmuş en maruf sabıkalılar, Fatma, Seher ve Roza isimilerindeki kadınlardır. Tavcılığın diğer bir şekli daha vardır ki, 'bu daha vasi mikyas- tadır. Bunu da yarın izah ede- ceğiz. TİBBİ MUSAHABE: Grip ihtilâtları Bu seneki grip hükmünü oldukça ğiddetli yaptı. Hemen her evde bu hastalık görüldü. Grip hâsta- lığı kırıklık, hümma, halsizlik, nezle ve vücudumuzun muhtelif taraf- larında ağrılarla 4-5 güh devam eder. Kulak, boğaz, burun v6 yüz kemikleri boşluklarında - iltihap, ciğerlerde zatürree gibi ibtilât arızalarına çok tesadüf ediliyor. Acaba grip hastalığı bir kim- sede 4-5 gün devam edip geçtiği halde niçin başkalarında bu say- dığımız ihtilâtları yapıyor?.. Bunu izah için grip mikrobunun diğer bazı mikroplarla iştirakini nazarı dikkate almak icap eder. Grip mikrobu “Pfeifer,, namında hir doktor tarafından keşfedildiği için kendisine bu isim verilmiştir. Bu mikrobun zehirleri “Toxins, vücudun mukamvemetini o kadar azaltiyordu. Esasen ağız ve bu- runumuzda dima mevcut olan pneumocogue | (zatüree mikrobu ve streptöcoge (cerahat mikrobu hemen faaliyete geçerler. Yani grip tesiri altında yorgun Ve kendisini müdafaadan aciz olan uzviyette zatürree mikrobu ciğer- lerde, cörahat mikrobu kulak, boğaz, büründâ yerleşir, oralarda iltihap yani grip ibtilâti meydana getirirler. Fikren çok yorulan kimselerde vücüde hakim ölan asap Zzaif olduğü için bu gibilerde ibtilât çok görüliyor. Kırıklık, nezle bali, az hümmalı olduğumuz zaman istirahat ede- memekliğimiz, “hâstalığı ayakta geçirmek istemekliğimiz ibtilâta sebebiyet verir. Filhakika grip esnasında zamanlı zamansız ter- liyen vücut tesiratı havaya maruz kalacak olursa ihtilâtın husulüna zemin hazırlıyor. Diğer taraftan €vvelce geçirdiği ateşli, ateşsiz her hangi bir hastalık geçirenler- de gripin tesiri bunların tekrar uyanmasını mucip oluyor. Mizacı lenfai olanlar yani halk arasında kansız denilen bünyeler- de bu hastalık çok görülüyor. Gripin bu kadar intişar ederek ihtilât yapmasında hava ve rütu- betin tesiri de pek çoktur. Hygro- metro aletile rütubet derecesi 100 ü tecâvüz ettiği ve havanın su ile temasile meşbu ölduğu bu mevsimde burun, boğaz temamile kan hücumu (Congtion) altında olduğu için bü nahiyelerde pek ufak ve kıl gibi ince olan kan damarlarımız genişler; mikroplâ- rın kana geçmesine sebebiyet verir. Istanbul gibi deniz kenarinda kâin ve boğaz hasebile daimi cereyanı havaya maruz olah bir şehirde esasen havanın günde bir kaç kere poyraz ve lodosa tahav- vülünün (ani tahavvülü bava) hastalığın tevessüüne yardım tti- ğini kabul etmek lâzım geliyor. Gripin o busulinde mikroblar, bünye ve iklimin tesirinden mada evlerimizin sıhhi şeraiti ile giyin- memizin büyük tesiri var. Oda- larımızın oderecesi omâatteessüf hiç bir zaman sabit değildir. Ekseriya demir sobaların fazla hararetine alışân vücüdumüz, dışa- rının sıfır dereceye yakın hara- retine maruz kalıyor. Husule gelen aksülamel hastalığa o tutulmamıza badi ölüyor. Sicak ve soğukta aynı elbiseyi giymek mahzurludur. Çok giyinmek fena bir âdet olmakla beraber şehrimizin yük- sek ve rutubetsiz bir dağ iklimi olmadığını nazarı itibara almak ve ona göre giyinmek lâzımdır. Hattâ hasta olmamaklığınız için muntazam gıdâ ve muntazam hayat ta şarttır. , Dr. Mükerrem Emin $ kokain, eroin, 28 Şübat 1903 aş Mısır mektupları Mısırın en büyük derdi esrar, kokain kâçakçilıği.. Bütün tedbirlere rağmen uyuşturucu İskenderiye 12 ( Hususi müha- birimizden |) — Mısırlılar | esrar, morfin gibi uyuş- turucu ve tedrici bir surette öldü- rücü maddelere çok müptelâdır- lar. Bu inhimâk sade aşağı taba- kalarda — değil, yüksek ve mü- nevver tabakâ- larda da hüküm sürüyor. Diyebi- lirim ki, zengin fakir hiç bir Mısırlı yoktur ki, varidatının, ka- zancının az çok bir kismini bu uyuşturucu mad- delerin mübayaa- sina tahsis etme- sin. Bu iiptilâ, bu inhimâk, öyle kati bir ihtiyaç öyle kati bir itiyat şeklini almış- tır ki, . hükümet, aldığı bütün şiddetli tedbirler, buna bir türlü mani olamıyor. Misir halki için hakiki bir afet şeklini alan esrarkeşliğin, kokain- ciliğin derecei vüsati hakkında hakiki bir istatistik zikretmek mümkün değildir. Fakat esrar, kokain, morfin kaçâkçılarının takibilâ - uğraşan dairenin tahminlerine göre, bugün Mısırda bir öldürücü ibtilâya kâa- pılmış olan betbahtların adedi, bir milyondan Aşağı değildir. Mısırın nüfüsu umumiyesi on dört milyon (olduğuna göre halkin on dörtte birinin bu katil itiyadın zebunu ölmâsı akle dehşet ver- mektedir. Bu itiyat, yukarıda söylediğim gibi Mısır için milli bir felâket teşkil eder." Esrar, kokain, eroin gibi zehir- lerin vücutlarda yaptığı feci tah- ribattan sarfınazar, bu nevi kaçak- çılığın mali ve iktisadi zararları da pek büyüktür. Mısır hükümetinin esrar ve kokain kaçakçılarını takip için sarfettiği para bu ze- birlerin Mısıra gizlice. ithali için harice çıkan para, yüz elli milyön Türk lirası tahmin edilmektedir. Burada, Mısırda esrarin okkâsı 300-400 kokainii de kilosu 1500 - 2000 Türk lirasına gizlice satılmaktadır. Kaçakçıların bu yüzden temin ettikleri büyük kârlar, yakalan- dıklârı takdirde kendilerine veri- len senelerce ağır hapis cezaların rağmen bu kârlı işe devam etme- lerine en büyük saik olmaktadır. Kaçakçılığa devam edebilmenin diğer bir sebebide Mısır sahille- rinin vüsatı ve kaçakçıların sahil muhafaza memurlarına verdikleri büyük rüşvetlerdir. Mamafih Mısır hükümeti,” yeis ve futura kapılmadân takip mü- cadelesini şiddetlendirmekte ve halkın irşat ve tenvirine çalış- maktadır. Ezcümle bütü sinema- lardâ uyuşturucu maddelerin is- timalinden © insanin dimağında, kalbinde ve bünyesinde hasıl olan müthiş tahribat, gayet iyi canlandırılmış o levhalarla gös- terilmekte, camilerde ve imek- tepierde uyuşturucu maddelerin istimali aleyhinde mevizeler ve madde sarfiyatı artıyor a Mısır başvekili Sıtkı paşa Mısır hükümeti, esrar, afiyor, kokain. ve eroin muhbirlerine büyük mükâfatlar vermektedir. Bu kaçakçılıkla Mısırda en çok meşgul olanlar Yunanlılar, Ital- yanlardır. Bu yüzden kazandıkları paralar,: milyonları buluyor. Mısır- daki uyuşturucu. maddeler . ka- çakçılarını» Şikağonun . meşhur. Içki kaçakçılarına o benzetmekte hiç bir bata olamaz. Zabıta ile bu kaçakçılar (o arasında devam eden amansız mübareze, Mısırda kapitülasyonların meri olmasından dolayı temamen beklenen seme- reyi verememektedir. Bunun sebebi kaçakçılığın kıralları olan Yünan- ların, İtalyanların ve sair ecne- bilerin zabıtaca her zamâni tevkif edilememeleri ve evlerinde iste- nildiği zamanda tabriyat yapıla- mamasıdır, Kaçakçıların burada zabıtaya kârşı mukabil teşkilâtları olduğu gibi, kendilerini zabıtaya ihbar edenlerin bazılarını fırsat düşdükçe öldürmekten çekinme- mektedirler. Kaçakçılar bu zehirli maddeleri Mısıra sokmak için akıl ve hayale sığmayacak hilelere baş vuruyor- lar. Hattâ gümrükten geçirilmek istenen içleri yontulmuş değirmen taşlarının ötomobil: motorlarının, zeytin yağ tenekelerinin, kadın ayakkapları ökçelerinin, konserve pudra kutularının içinde eroin ve morfin yakalamışlardır. Kaçakçıların kullandıkları daha bâzı gâliz hilelerin bahsina Tüzum göremiyorum. Fakat kaçakçıların, mallarını Mısıra sokmak için en ziyade baş vurdukları hile ve tedbir şudur: Iskenderiyeye uğra- rayarak başkalimanlara giden ecnbet vapurlarına güya değirmen taşları ve sair emtia ile dolu bazı san- dıklar yöklenilmektedir. Fakat bu sandıkların eşyası arâsında, esrar ve eroin torbaları da bulünür. Bunu kaçakçılar tarafından para ile tutulmuş bazı kamarotlar ve taifeler bilir. Bu vapurlar, Iskenderiye lima- nında bulundukları esnada, ka- çakçıların adamı olan kamarotlar ve tâifeler sandıkları açarak eroin ve ©eörar torbalarını alırlar ve muhtelif ( vasıtalar ile memlekete idhal ederler. Kâçakçılarm kira- lamış oldukları küçük vapurlar ve yelkenliler ile Mısırın tenha ve ücra sahillerine de yanaşarak mallarını çıkardıkları pek çok