pe Sahife 5 21 Şubat 1932 GÜ N HABERLERİ Vapurculuğumuz nasıl “ “inkişaf edebilir? Bunun için bugünkü zihniyetin, bugünk ü çalışma usullerinin terkedilmesi lâzımdır Ticaret odası deniz ticareti şubesi son zamanlarda vapurculu- ğumuz hakkında vuku bulan neş- ziyatla alâkadar olmuş, bu müna- sebetle vapur sahiplerini bir içtimaa davet etmeğe karar ver miştir. Ticaret odası şimdiye kadar vapurculuğun ıslahı için çok çalış- mış, bu maksatla hükümetin nazarı dikkatini celbetmiştir. Odanın kanaatına göre, Türk vapurculuğu bu günkü şarait al tında inkişdf edemez. Vapurcu- luğun inkişafı için, yalnız vapur cuları bir takım resimlerden muaf tutmak hâfi değildir. Vapur işlet- me işlerinin muntazam bir hale girmesi, yolcuların istirahatini temin edecek şeraiti iktisap et- mesi lâzımdır. Halbuki bu şerait tüccar vapurlarında yoktur. Ticaret odası vaktile bu nokta- ları nazarı itibara alarak seferlerin İntizamını temin maksadile bir kanun projesi hazırlamış, iktisat vekâletine göndermiştir. Bu kanun henüz çıkmamıştır. Kanunda, evelce ilân etmediği iskeleye uğrryan veya ilân etme- diği günde fırtına gibi sebepler olmadan vapur kaldıranlar hak- kında ağır cezalar konmuştur. Evvelce de yazdığımız e gibi deniz ticaretinin inkişafı için bir- denbire Avrupa seferleri hayaline kapılmak doğru değildir. Vapur- culuğumuz bu seviyeye gelmemiş- tir. Daha vapurcular, Türk sula- rında muntazam seferler yapma- sını öğrenememişlerdir. Umum işletme ziliniyetinin de- şişmesi, ovapurculuk seviyesinin kendi kendine yükselmesi senelere muhtaçtır. ipmsslkaği daha süratle ilerlemesi için hususi ted- birlere ihtiyaç vardır. Ticaret odasının bunu nazarı dikkate alarak hazırladığı kanun projesini bir an evvel çıkarmak lâzımdır. Bir cinayet Bir demir içi için bir genci öldürdüler İzmir, 20 — Evvelki gece Çu- kurçeşmede Kavaklıpmar cadde- sinde bir cinayet olmuştur. Hadise şu suretle cereyan etmiştir: İzmirli * Ahmet oğlü Apti ve Hayri oğlu Salim namlarında iki arkadaş bir idman demiri mese- lesinden kavgaya (tutuşmuşlar, neticede Apti Salihi böğründen ağır surette yaralamıştır. Salih memleket hastahanesinde tedavi altına alınmış ise devefat etmiştir. Katil Apti zabıtaca yakalanarak adliyeye verilmiştir. Alman bütçesinin varidat ve mesarifi Berlin 20 ( A. A. ) — Maliye nezaretinin bir tebliği, Almanya- nın alelâde bütçesi mesarifinin 653,002 marka baliğ olduğunu yazmaktadır. Mesarif fazlası 186008 dir. Fevkalâde bütçede varidat olmadığından açık yekünu, nakl- edilen evelki açık da dahil olmak üzere 1,178,300,000 marktır. Almanya gümrük sistemini tadil ediyor Berlin, 20 (A. A.) — Almanya gümrük sistemini tadil etmek tasavvurundadır. Maliye nazırı, bu mesele hak- kında kabineye bir kanun lâhıyası tevdi eylemiştir. Almanya'nın, en ziyade müsaa- deye mazhar millet prensibinden vaz geçmekle beraber, Almanya ile ticaret muahedesi akdetmiş olan devletlere tatbik edilecek azami bir tarife vücuda getirmeğe karar vermiş olduğu söylenmek- tedir. Mısır'da uyuşturucu maddeler ticareti Kahire, 20 (A. A.) — 1931 sene- sinde uyuşturucu maddeler tica- retile müştagil 4,237 kişi mahküm edilmiştir. 1930 senesinde mah- küm edilenlerin miktarı 1564 idi. 1931 de bu ticaretle iştigal eden- lerin miktarı 2,882 ve 1930 da 5,681 idi. 5 haydut Üçü yakalandı, ikisi takip ediliyor Manisa 19 (Hususi) — Bir hafta evvel Salihli'nin Yaraşlı köyü camisini basan beş müsallah şahıs camide köyün zenginlerinden Mustafa ağayı arayıp bulamayınca derhal evine gitmişlerdir. Mustafa ağa pencereden “kimdir o?,, diye seslenince beş silâhlı şahsı gör- müştür. Vaziyeti derhal kavrıyarak silâ- kmı pencereden uzatmış “kıpır- damayımız!,, derdemez şerirler derhal firar etmişlerdir. Fakat kaçmakla kalmayıp Mus- tafa ağanın ikinci ailesinin evini basarak bir miktar para ve bazı eşyalar alarak köyden uzaklaş- mışlardır . Vaka derhal jandarmaya bildi- rilmiştir. Her taraftan müteaddit müfrezeler çıkarılmış, evvelki gece bu beş müsellâh şahıstan üçü jandarmalar tarafından yakalan- mışlardır. Ve diğer iki arkadaş- larının da hüviyetleri anlaşılmıştır. Şehrimiz jandarması bu iki firarinin yakalanması için şiddetli takıbata girişmiştir. Irlanda intihabatı Dublin 20 (A.A.) — Fırkaların vaziyeti, saat İ,15te berveçhi âti idi: Hükümet taraftarı namzetler 45, cumhuriyetçiler 61, müstakil- ler ve çifçiler 15, amele ve müs- takil amele 9. Cumhuriyetçiler 11 âzalık kazan- mışlardır. Manisa maarif müdürü Ankara 19 (Hususi) — Manisa maarif müdürü Ekrem Vecdet bey arzusile İzmir maarif müdürlüğüne tayin edilmiştir. Zahire fiyatleri yükseliyor Konya 20 — Burada üç nevi ekmek çıkmaktadır. Son günlerde Zahire fiatlerinde görülen tereffu üzetine iki nevi ekmeğe yeni nark konmuştur. Ikinci nevi ekmek 5 buçuktan 6 ya üçüncüde 4ten 4 buçuğa çıkarılmıştır. Birinci nevi ekmeğin kilosu eski nark üzerinden yani 7 buçuktan satılmaktadır. Fransız buhranı Painleve kabineyi teşkil edemedi Bartho, yahut Boncourun iş başına gelmesi muhtemel Paris 20 — M. Painleve kabi- neyi teşkil etmekten vaz geçmiş- tir. Bunun sebebi M. Tardicu ile Laval ve Raynaudan kabineye girmekten vazgeçmeleri üzerine mutedil grupların muhalif vaziyet almasıdır. Umumiyet itibarile M. Dow- merg'in; meclisi Âyanın izhar eylediği son reyde müstenkif kalmış olanlar arasından bir âyan âzasını ve ezcümle, M. Barthou ve M. Paul Boncour'dan birisini kabineriin teşkili vazifesine davet edeceği düşünülmektedir. M. Painleve ne diyor ? Paris, 20 (A, A.) — M. Pain- lev, (o matbuat İemilerine kabinesi teşkili i için hiçbir gayreti esirgememiş nu söylemiştir. Mumaileyh demiştir ki : Sol cenah pları, feragatin son haddine a öliE be- nimle tamamile teşriki (mesai edeceklerini beyan ettiler. Gü- venmekte haklı olduğum diğer yardımlara gelince bunlar siste- matik bir surette benden esir- gendi. Binaenaleyh, ancak bir mücadele hükümeti telâkki edi- lecek bir kabine teşkil edebilecek idim, Vasıl olduğum netice işte budur, bu ise memleketin mer- faatlerine ve bana tevdi edilmiş olan vazifeye muhaliftir. Reisi- cumhura giderek bana tevdi etmiş “ol olduğu. vekâleti kendisine iade edeceğim. Tahdidi teslihat Umumi müzakereler hitam buluyor Cenevre, 20 (A.A.) — Tahdidi teslihat konferansında Meksika murahhası, memleketin her türlü taarruzi silâhların tahdidine mu- vafakat edeceğini ve Lehistanın “Manevi tahdidi teslihat,, teklif- lerini teveccüh ile karşılmakta bulunduğunu beyan etmiştir. Konferansın umumi müzake- releri, yarın hitam bulacaktır. Bugünkü celse, ihtimal bu mü- zakerelerin nihayet (bulmasına müsaade bahşolacaktır. Bu tak- dirde divan, mesainin mabadini salı günü tensik edecektir. Alman intihabı Sosyalistler Hindenburga rey verecekler Cassel 20 (A.A.) — Tunç Cephe ismindeki cumhuriyetperver cemi- yetin Casselde aktetmiş olduğu bir içtimada sabık sosyalist nazır- lardan M. Sollmann, sosyal demok- ratların o Reisicumhuru ( intihabı meselesindeki vaziyetlerini yad- eylemiştir. Mumaileyh, Hindenburgun siya- set noktai nazarından cumhuriyet ananesinden başka bir ananeye mensup bulunmakta (o olmasına rağmen müşarünileyhin yedi sene- lik riyaseti esnasında kendisini 1925 senesinde intihap etmiş olan nasyonalistlerden çok daha ziyade ziyasi kıyaset göstermiş olduğunu beyan etmiştir. Sosyalist hatip, netice olarak, Alman cumbhuriyetçilerini Hitler gibi sergüzeştcu bir faşistin ikti- dar mevkiine gelmesine mani olmak için reylerini kanunu esa- sinin hadimine vermeğe davet eylemiştir. ———— AKŞAM'ın tefrikası: No: 30 21 Şubat 1932 ZINDAN HATIRALARI İREYRE ADRİANA ERA AŞIRIBA Abdülhamit devrine ait hakiki maceralar Muharriri : * — Yazımz derdi. Bizim taraftan yazılan reçeteyi hattâ okumadan imzalar, uzatır, sessizçe çıkar giderdi. Bu doktora, böylece her istedi- ğimizi yaptırıyorduk. Hastahane meselesi de böylece zorluktan kurtulmuş oluyordu. Bir gün: — Ekzemam var, doktor arka- daşlar hergün banyo tavsiye ediyorlar, burada nasıl yapayım, hastahane... . Dedim: — Peki, madamki arkadaşlar muvafık bulmuşlar sizi göndere- yim dedi, Ve bir saat sonra hastahaneye gitmek üzere yola revan olduk: Yanımdaki muhafız zabite rağ- men arabanın içinde kendimi hür ve serazat zanettim. Kal'e kapısından çıkınca; Insan, araba, merkep, deve, çoluk çocuk kalabalığın ortasında, sanki hiç bilmediğimiz hiç görüp yaşama- dığımız yep yeni bir hayat katı- yordu. Hayran ve memnun, bu gülüşen, bagırışan, gelen giden, koşan, bağıran insanlar ortasına karıştık hastahane kaleye bir saat kadar uzak, araba içinde mesut, bahti- yar bir saat! Ve içimde arabadan atlayıp şu kalabalığa karışmak onlarla koşup, bağırıp, gidip gelmek arzusu yanıyor. Bir evin önünde elinde çıkınları, bir ihtiyar kapıyı çalıyor, çoluk çocuğuna o günün nafakasını. getirmiş... Bu manzara her şeyi unutturu- yor, bu ihtiyar, bu kapı, bu ev... Istanbulu, Istanbulun mütevazi bir köşesindeki mesut ve bahtiyar şen beni, o artık maziye karışmış insanı. hatırlatıyor. Şimdi o kapı açılacak çocuklar babacığım diye bu ihtiyarı kucak- layacaklar, müşfik bir çift el onu elindeki çıkınlardan kurtaracak, ve bütün bu seven güler yüzler ortasında ihtiyar köşesine çekile- cek yorgunluk kahvesi içecek.. Sonra onlar ona, o onlara günün hikâyelerini anlatacaklar gülüşe- cekler, sevişecekler... Ve ben kimsesiz, yapyalaız, boynu bükük biraz nefes, bir parça bürriyet için hastahaneye koşuyorum.. Hastahane kapısından girince bir asitfinik kokusu ile sarıldık, Beni zabıtan odasına çıkardılar. Orada benden evvel gelmiş başka bir koğuştan bir arkadaşa rasgeldim. Zavallı çocuk yalnızlık- ten sıkılmış, beni görünce sevindi, sarılıştık, öpüştük. Beraber götürdüğüm şilte, yas- tık, yorganı karyolaya yerleştir- dikten sonra her iş tamam oldu. Hastahanenin avlusunda büyük bir havuz var. Bir kenarda bostan kuyularını andıran. bir kuyu, göz- leri bağlı bir çift deve bilâfasıla dönerek bu kuyudan su çekiyorlar. Ve ortadaki güzel bahçeyi suli- yorlar. Bahçe, çiçek, yeşillik, güzel koku... Oooh çoktandır. İasretini çektiğimiz, unuttuğumuz, artık hiç - daha hiç göremiyeceğimizi zannettiğimiz bu tabiat güzellik- leri insana başka bir ruh başka bir hayat veriyor. Fakat ertesi gün hastahanenin bana dar geldiğini anlıyorum. Iâtfen o reçetesini Bu yeni hayat, bu nisbeten daha rahat ve hür muhit beni sıkiyor, mahbes arıyorum, ora- da ki arkadaşlar, 'o muhit meğer ne güzelmiş oradaki sıcaklık - aile yuvasının aynı idi. Şimdi onsuzluk bir daüssıla gibi ciğer- lerini yakmağa başladı. Bir öksüz gibi içimi çekiyorum. &Vaktile Karamanlı Yusuf paşanın sarayı iken hastahanenin bahçesinde, bu havuzların kenarında genç ve güzel kızlar dolaşırmış. Şimdi yalınayak hasta asker uyukluyor- lar. Bu hasta askerler tedavi için getirildikleri bu hastahanede dev- rin bütün azabını çekiyorlardı. Topraklar üstünde yalnayak dola- şan bir askere sordum: — Oğlum senin terliğin yok- mu? — Yok efendim: — Neden? — Vermiyorla, yokmuş, — Yalnız terlikmi efendim, Diyerek uzaklaştı. Bugünün O çocuklari, bugünün insanları bunu anlıyamazlar. Has- tahanede hasta askerini yalın ayak taşlar ve topraklar üstünde dolaş- tıran bir devirl.. Hastahanede bu sabah haber aldım ki, ne zamandır İstanbuldan yola çıktığını duyduğumuz ( Kay- seri) vapuru gelmiş. İçinde yirmi, yirmi beş sürgün varmış. Onlarda bizim gibi bir örnek elbiseli imiş- ler, içlerinde on, on beş yaşında çocuklar, elli, elli beş yaşlarmda ihtiyarlar varmış... (Af) ümitleri, kendi hesabıma artık suya düşmüştü. Fakat daha tafsilât alabilmek, bir şeyler öğrenmek istiyordum. Yerimde duramaz oldum. Bugün bahçeye çıkmağıda yasak ettiler: — Ne yapalım, Müşir paşa ya- sak etti dediler. Ertesi gün yeni haberler geldi. Vapurda sürgünlerle (o beraber birde teftiş heyeti varmış. Bahriye berriye müddetlerini ikmal eden zabitlerin yerlerinede yeni zabitler gelmiş... Miş, mişler arkaarkaya kula- ğıma yetişiyor ve hepsiaz geliyor.. Bahçeye de sığamiyoruz, binaen- aleyh bastahaneden çıkmak artık farz oldu. (Arkası var) zf Uykusuzluk... Daima fartı iştiğalden müte- velliâ olup asabi bir zaafin mebdeidir. Ter akşam uyku- dan evel bir fincan Ovomaltine almak suretile bu endişeli teh- likeden kurtulunuz. Cümisi asabiyeyi takviye eder. Türkiye için depoziteri : G. PERVANIDIS ve L. HAZAPIS Galata, Tel. Beyoğlu 588