, Haftalık siyasi icmal Lozan konferansını Fransa suya dü- şürdü - Başvekiller mülâkatı olacak mı? - Fransada sollar Laval'ın harici siyasetinden memnun değil. Fransa nihayet Lozan konferan- sın da suya düşürdü. Fransa, Almanyanın ne iktisadi ne de siyasi cihetten dirilmesini ve ken- disini toplamasını istemiyor. Ak manya hangi cihetten yükselecek olursa Fransanın. atisi için tehli- keli olacağından korkuyor. Fransa Almanyanın alâkadar bulunduğu iktisadi meseleyi yalnız siyasi noktai nazardan muhakeme et- mektedir. Tamirat meselesi de böyledir. Almanya tamiratı ödemeğe mec- bur oldukça iktisadi ve mali cihetten hiç bir zaman kendisini kurtaramıyacak ve nihâyet bata- caktır. Fakat Almanyanın batması bü- tün cihanın sukutu olacağını Fransa evelden iyice hesap etme- miştir. Bunun için diğer devletler Almanyanın lehine bir vaziyet almışlardır. İlk vaziyeti alan Amerikadır. Mr. Hoover bilâşart ve kayıt tami- ratın ve harp borçlarının tecilini teklif etmişti. Bu teklif umum devletler tarafından kabul edildiği halde Fransa itiraz etmişti. Fransa ne yapıp yaptı bu tecili o kadar çok şartlar ve kayıtlarla bağladı ki bu mühim teklifin Almanya için bir faydası kalmadı. Almanya şarta tâbi olmıyan taksitleri hâlâ ödemektedir. Şu kadar var ki bu tediyat ecnebi parasile değil mark olarak yapılıyor. Filvaki bu paralar tekrar Almanyaya iade olunuyor. Fakat sek faizle Almanya devlet Yenile kumpanyasına olarak veril- mektedir. iz Tecil olunan diğer tediyatı da Almanya on sene zarfında ifa etmeğe mecburdur. Amerikanın faydalı (teklifini Almanya için zararlı bir şekle sokan Fransa şimdi de devletle- rin Almanyaya yardımda bulun- mak istedikleri Lozan konferansını akim bıraktırmış ve Almanyayı Hooverin moratoryomunu bir sene müddetle temdit etmek suretile Fransa hükümetinin manevrası neticesi olarak Lozan konferansı- nın ne zaman toplanacağı malüm değildir. Toplansa bile mütehas- sıslar toplanmasından ibaret ka- lacak ve gene son karar alâka- dar büyük devletlere bırakılacak- tır. Bunun için İngiltere ve Fransa, başvekillerinin Omülâkat ederek tamirat meselesini görüşmelerini ve sonradan Almanya başvekili ile görüşülmesini omuvafik bul- maktadır. Fakat bu tasavvurun füle çık- ması ir. Çıksa bile mühim bir fayda melhuz değildir. Fran- sanın bu tavik manevrası devlet- ler arasında ve hattâ Amerikada hoşnutsuzluk uyandırmıştır. Bun- dan dolayı Fransadaki mubalif fırkalar ve bahusus sosyalistler Laval hükümetinin Almanyaya karşı hasmane olan siyasetine müzabaret etmemektedirler. Hattâ sosyalistlerin lideri Almanyanın şimdiye kadar yapmış olduğu tediyatın Fransanın harpte harap olan yerlerinin tamirine kifâyet edip etmediğinin bitaraf bir hakem tarafından tetkik edilmesini teklif etmiştir. M. Lavalın yeni kabinesi mü- bim harici meselelerin karşısında Fransanın müttefik bulunduğunu isbat için ittifakla itimat reyi verilmesini talep ettiği halde eski kabinesine nisbetle daha az rey almıştır. Hattâ radikaller hükümetin ho- şuna gitmiyen bir karar sureti teklifinde bulunmuşlardır. Ingiliz kabinesinde itilâf Ingiliz kabinesi tehlikeli bir buhran atlattı. Bu hükümet ikti- sadi ve siyasi akideleri yekdiğe- rine zıt unsurlardan mürekkeptir. Müfrit muhafazakârlar derhal hi- maye usulünün tatbik edilerek İngilterenin ve İngiliz imparator- luğunun etrafına yüksek bir güm- rük seddinin kurulmasını istiyor- lar. Mutedil muhafazakârlar ise himaye usulünde ihtiyat gösteril- mesini ve tedrici tecrübelerin hasıl edeceği neticelere (göre hareket edilmesini istiyorlar. Liberallerin çoğu hâlâ serbesti taraftarıdır. (Lord Suovden ve diğer eski amele fırkası rüesası ancak devlete varidat membaı ok mak üzere ithalâta fazla resim konulmasına taraftardır. Şimdiye kadar konulan ağır resimler dampinga karşı muvakkat tedbirlerden ibaret olduğundan kabinede ihtilâf çıkarmamıştı. Fakat ticari muvazeneyi tetkike memur komitenin tavsiye ettiği yüzde on nisbetindeki umumi tarifenin omüzakeresi (kabinede şiddetli ihtilâf çıkarmıştır. Lord Snovden ve arkadaşları gümrük tarifesine itiraz etmişler dir. Bu vaziyet karşısında bunların yahut kabinenin heyeti umumiye- sinin istifa eylemesi icap etmiştir. Fakat başvekil Mr. Makdouold kabine azalarının müşterek mesu- Tiyeti düsturu esasisinin sıkı bir surette tatbik edilmemesine cevaz verdiğinden buhranın önü alınmış- tır. Lord Snovden ve rüfekası kabinenin ekseriyeti hilâfına hima- ye usülüne karşı parlamentoda söz söyliyebilecekler ve rey vere- ediliş; föcde mevkkiz sakini ad sağlam değildir. Ademi tecavüz misakları Sovyet hükümeti ile Fransa arasında kararlaştırılan ademi te- cavüz misakının tasdiki için Rus- yanın Avrupadaki komşuları ile bugibi misakların akti şart ko- nulmuştur. Bu maksatla Moskova hükümeti komşularile müzakeratta bulunmuştur. Şimdiye kadar Sovyetlerle Fin- landiya ve Lehintan arasında ademi tecavüz misakları kararlaş- tırılmıştır. Fakat Ronfanya ile baş- lıyan müzakerat münkatı olmuştur. Romanya Besarapyanın kendisine ait bulunduğu Sovyetler tarafın- dan tasdik edilmesi hususunda israr ettiğinden Moskova hükü- meti müzakerata devama imkânı bulamamıştır. Eğer Romanya ile tekrar mü- zakerat başlamıyacak olursa Rus- yanın diğer hükümetlerle karar- laştırdığı misaklar da tatbik mev- kiine konulamıyaktır. Zaten bu misaklar harbin gayri meşru olduğunu beyan eden Kellog misakının teyit ve tefsi- rinden ibaret olacağından sulhü müsalemet için esaslı ve kavi teminat teşkil edemiyecektir. Sıcak, soğuk.. Bunların zaika üzerinde yaptığı tesirler Yemeklerin lezzetleri soğukken başka, sıcakken başkadır. Fele- menkli bir profesör bu hususta bazı tetkikatta bulunmuş ve bazı neticeler elde etmiştir. Profesöre nazaran ekşilik soğukta çok his- sedilmez, bir şeyi ısıtınca ekşiliği daha ziyade meydana çıkar. Tatlılık ta böyledir. Bunun içindir ki dondurmaya, âdi şerbetten fazla şeker atılır. Acılığa gelince, iş tamamen aksidir. Bir şey ısındıkça acılığı az hissedilir, soğudukça daha çok duyulur. Tuzluluk ta O böyledir. Soğuk yemeklere bunun için daha fazla tuz atmak lâzımdır. Baba, oğul! Yanyana duran şu ikiinsanın baba, oğul olduğuna kim inanır?. Baba 120 kilo ağırlığında iri yarı bir adam olduğu halde oğulu ancak 90 santimetro boyunda bir cücedir. Babanın ismi Matoncheff- dir. Aslen Rus olan bu adam Fransada yerleşmiştir.' Oğlu 20 yaşındadır. Sevimli bir çehresi olan bu cüce şimdi evlenmek istiyor. Garip bir protesto Verginin ağırlığına karşı bir macarın müracaat ettiği usul Macaristanda vergiler çok ağır- dır. Buna karşı protesto için türlü çarelere müracaat edilmiştir. Bu- nun en garibini Gyula şehrindeki bir dükkâncı bulmuştur. Bu adam dükkânına ( tarholunan vergiyi gayet ağır bulduğundan itiraz et- miştir. Itirazı kabul edilmemiş ve eş- yasına haciz vazına karar verilmiş- tir. Haciz memurunun geleceği gün küçük tacir mevcut parasile en birinci bir çingene orkestırası tutmuş ve buna mütemadiyen eski Avusturya askeri havası olan Ra- koçi marşını terennüm eylemesini emretmiştir. Bu marşın gürültülü sesleri ara- sında küçük tacirle çırağı ellerine aldıkları baltalarla dükkândaki bütün eşyayı kırıp dökmüşlerdir. Biraz sonra icra memuru gelmiş ve dükkânın kapısına hacizem- rini asmış isede dükkânın içinde haczolunacak tek birşey bulama- mıştır. Hindistanda arbedeler Allahabat 28 (A.A.) — Hardoi mıntakasında kâin Samarada boy- kotaj icrasına teşebbüs etmiş olan kongrecileri tevkife çalışan polisler, halkın hücumuna maruz kalmıştır. Polisler, silâhlarını isti- male mecbur kalmiştır. Sivil ahali- den 3 kişi ölmüştür, birçok yaralı vardır. Allahabatta istiklâl gününde yapılmış olan tekifat yüzü geç- mektedir. aman AMET GEZMİ 5 MACERALARI 30 Kânunusani 1923 Mürüvet hanım öldü mü, öldürüldü mü? Sıra numarası: 19 Ahmet Cezmi taraçada gözlerini meçhul bir noktaya dikmişti. Bir şey görüyordu... Bu gördüğü şey neydi?.. Bir duman... — Açmıştır farzedelim, Fakat Ahmet Cezmi arabada — Gene herkes yattıktan son- | değildi. Meçhul bir noktaya dal ra anlattığı gibi Mehlikanın oda- sına iniyor, elektriği açıp kapa- tıyor. Zehirli Oomızrak hazırdır. mış bulunuyordu. Behçet merak etti: — Ne bakıyorsun? Bir şey mi Mürüvvet hanımın odasına giriyor, var? mızrağı saplıyor. “Ha şöyle,, diyor ve odadan çıkıyor. — Peki ya öteki kimdi? — Şemi Musa. — Şemi Musa mı? — Neden olmasın? Hadiye Mü- revvet hanım mirasçısı değildi, amma Şemi Musa mirasçı buluyor- du. Hadiyeye yarım pay teklif etmiş olabilir... Hadiye hanım kimdir? Nenin nesidir? Bu ko- nağa nasıl gelmiştir? Musa ile eskiden tanışmadıkları ne malüm. Behçet haykırd. O dakikaya kadar Hadiyeden hiç şüphelen- memişti. Birden iki şey hatırıma geldi. Bir kere mektubu... O mek- tupta Musanın, kendisinin de Mehlikayı itham etmesini istedi- ğini yazıyordu... Sonra müfekki- — Elbette bir şey var.. Neyse, haydi aşağı inelim artık. Indiler. Ahmet Cezmi: — Biraz dolaşalım mı? dedi? — Geç kalırım. — Mehlika hanım senden de geç kalacaktır, ehemmiyeti yok. — Eğer yemeğin yarısına yeti şirsen kabahati size atarım. Çıktılar, küçük bir kahvede oturdular. Behçet dedi ki; — Ahmet Cezmi bey, bu işte doğru yolu takip etmiyorsunuz. — Neden? — Evelâ halledilmesi lâzım ge- len hir meseleyi unuttunuz. — Nedir o mesele? — Kütüphaneye, eczayi semmi- yei şedide ve memaliki harre zehirleri defterinin ikinci cildini resinde eski bir hayal daha canlandı, kim bıraktı? Büyükçe bir salon... Arkada ve kenarda masalar... oMasalardan birinden bir gençkız kalkıyor... Son parasını kaybettikten sonra çıkıyor... Cezmi gülümsedi: — Hadiye hanım sana pek yabancı değil galiba ? Behçet tereddüt etti. Bildikle- rini söylemeği doğru bulmuyordu. Fakat buraya Hadiyeyi değil, Mehlika'yı müdafaaya gelmişti. Anlatayım, dedi. — Size Hadiyeyi kat'iyyen tanı- mıyorum, demiştim. Aldanıyor- muşun. Bugün hatırladım. Geçen sene, Hadiyeyi Büyükadada, klüp- te, kumar salonunda görmüştüm. Bütün parasını kaybetti, kalkacağı zaman yere 100 liralık bir ban- knot düşürdü. Hanımefendi bu para sizini.. dedim. Gülümsedi. Başile teşekkür etti, konuşmak istedi. Vaz geçti Çıkıp gitti. Biraz sonra ben de kalktım. Bah- çede, ağaçlardan birinin altında oturuyordu. Beni görünce yanıma geldi. Teşekkür etti. Parasını kaybettiği için müteessir olmadı- ğını söyledi. Buna inanmadım. Benden ayrıldı, başka bir erkeğin yanına gitti. Bu erkek Şemi Musa beydi, — O zaman Hadiye hanım konakta oturmiyor mıydı? — Hayır bu vakadan &onra barıştılar ve yanlarına aldılar. Ahmet Cezmi derin bir düşün- ceye daldı. — Bütün bunlar Hadiyenin lehinde değil, — Peki amma eğer katil ken- disi ise, bu itiraflarda neden bulundu? — Bize bunları ne yakit itiraf etti? Mühürler açılacak dediğim zaman.. Evin içindekilerden birinin şüphe altına girmesi için bu yalanları uydurdu? — Herhalde Mehlikadan şüp- helenilsin diye değil. — Hayır, müsterih. Saatin onu göstermesi (o Mehlikayı ( tebriye ediyor. Bir aralık Behçet konağın dam- larını işaret etti: — Ne muazzam konakmış ya... Hele selâmlık dairesine bak. Ahmet Cezmi bir sigara yaktı: — Bunun ehemmiyeti yok, dedi, asıl iş, Mehlikanın odası ile Mü- rüvvet banımın odaları arasındaki kapıyı kim açtı? Iş bunu buk makta. 1 Mühürler açılıyor Ahmet Cezmi aldanmamıştı. Mehlika konağa Behçetten sonra gelmişti... Behçetse Hadiye ile yalnız kamaktan korkuyordu. Surat etti. Genç kız sordu: — Neden canınız sıkkın ? Ben doğruyu söyledim. Mehlikanın odasına girdiğim zaman saat on buçuktu. O saatte Mehlika ko- nakta 'değildi... Canınız neden sıkılıyor ? Behçet cevap verecek zaman bulamadı. Mehlika geldi. Yemeklerini (o yediler. sonra hizmetçi haber verdi: — Merkezden memurlar geldi. Memur içeri girdi. Yanında genç, güzel biri daha vardı. Bu Mehmet Sami beydi. Mahkeme mukayyidi idi. Kadınları kendine hayran ede- cek bir tipti. Behçet kendini takdim etti. — Avukat Behçet, Mehlika ha- nımın rakibi. Selâmlaştılar. Behçet ilâve etti: — Mürüvvet hanımın hibenamesini okuyan hâkim beyde gelecek. — Pek âlâ efendim. Bu esnada hâkim bey de oda- ya girdi. — Emrinize âmadeyim. (Bitmedi) Biraz SELANIK BANKASI Tarihi te'sisi: 1888 Sermayesi: Tamamen tediye edilmiş: 30,000,000 Frank merkezi idaresi: İstanbul Türkiyedeki şubeleri: Galata. İstanbul. İzmir. Samsun Aana. Mersin Yunanistandaki Şubeleri: Atina. Selanik. Kavala. Her nevi banka muameleleri - Kredi mektupları. Her nevi meskükât ile hesap küşadı- Çek servisleri kiralık kasalar