. pılmaktadır. — Atina mektupları Yunan dilencileri tazminat istiyorlar! Hayır cemiyetlerinin faaliyeti kârlarına kesat veriyormuşl.. Atina, 20 (Hususi mubabirimiz- den) — Aman Istanbul dilencileri duymasın. İstanbuldaki meslek- taşları, kadar çok olmasa da her halde mühim bir yekün teşkil eden Yunan dilencileri, evvelki gün zabıtadan oğradıkları takibatı protesto etmek maksadile büyük bir içtima akteylemişler ve baş- vekâlet dairesine pek uzun bir metalip listesi tevdi etmişlerdir. Şurasını söyleyeyim ki, Yunan dilencilerinin varıdatı az değildir. Zabıtanın tahkikatından ve kli eden bazı dilencilerin terekele- rinin tespitinden sureti katiyede anlaşılmıştır ki, burada senevi varidatı, yüz binlerce drahmiyi bulan dilenciler mevcuttur. Bunlar gündüzleri, tebdili kıyafet ederek ve kendilerini malül ve sakat gibi göstererek halkın şefkat ve mer- hametinden koparabildikleri para- ları, ya biriktirmekte, yahut ta metresleri ile harcamaktadır. Binaenaleyh dilenciliği, az kâr getiren bir sanat addetmek doğru değildir. Hükümet ve bilhassa zabıta, halkı ve safdilleri, bu tufeylilerin izacatından kurtarmak için son zamanlarda dilencilere karşı şid- » detli bir mücadele açmıştır. Dilenciler o zabıtanın elinden kurtulmak ve kendilerini esnaf gibi göstermek için “Kör küçük satıcılar ve çalgıcılar umumi birliği,, namı altında bir cemiyet teşkil eylemişlerdir. Bu çemiyetin merkezi diğer esnaf cemiyetlerinin bulunduğu binada değil, meyhane ittihaz edilmiş geniş bir mandıradadır. Cemiyetin heyeti idaresi, her gün öğleden sonra saat beşte munta- zaman toplanmakta ve dilenci esnafına taallük eden meseleleri müzakere etmektedir. Cemiyetin diğer esnaf cemiyetleri gibi matbu bir nizamnamesi vardır ve cemiyetin unvanını üzerinde taşıyan mavili beyazlı bayrağı vardır. Cemiyetin kongresi, her ğin ii katlı bir da Amerikada son zamanlarda yük- sek bina yapmak modası her şeye | sirayet etmiştir. Şimdiye kadar darülfünunlar kubbeli ve sekiz | on katlı iken şimdi odarülfü- ; nunlarda 30 - 40 katlı olarak ya- Resmini derç ettiğimiz Pitsburg # : şehrindeki darül fünun binası bun- lardan biridir. © Bu bina yeni |; (— ikmal edilmiştir. 41 katlı olup büsbütün yeni yp bir mimari tar pi va zında yapılmıştır. © Binanın inşası on |, milyon dolara 5 mal olmuştur. o geli Yeni “Barülfü- nun (binasında dershaneler, ens- titüler, konferans d salonları , taharriyat daire- ii leri, talebe ve hocalar için apartımanlar, eğlence Salonları vardır. bir tiyatro, bir sinema, Darülfünunun bütün şubeleri yeni binada birleştirilecektir. Bu suretle burası adeta bir ilmi şehir halini alacaktır. | sene 12 teşrinisanide toplanmakta ve heyeti idarenin bir senelik icraat raporunu dinledikten sonra yeni heyeti intihap etmektedir. Şimdi e dilencilerin ( gürültülü metingini ve zabıtanın müdahale- sini icap ettiren sebepleride anlatayım. Hükümet dilencileri toplamakla beraber, hakikaten çalışamıyacak derecede alil ve sakat olan fukaraya yardım etmek için bir cemiyeti hayriye teşekkül eylemiştir. Bu cemiyet fukaraya yardım için her ay her evden ve dükkândan muayyen bir meblâğ toplamaktadır. Dilenciler, bu ce- miyeti hayriyenin faaliyeti kendi kazançlarına sekte verdiği iddia- sile, bu protesto (metinğini tertip eylemişler ve cemiyetten- de kendilerine tazminat verilme- sini istemişlerdir. Dilenciler, ken- di iddialarına göre günde 300 drahmi yani bizim paramızla 8 lira kazandıkları cihetle, cemiye- tin her dilenciye defaten 20,000 drahmi ve ayda ikişer bin drahmi maaş vermesini. şiddetle istemiş- lerdir. e Dilencilerin bu iddiası mutlaktır. Yani vaziyeti ne olursa olsun ve kendilerini besliyebile- cek çocukları, ister bulunsun ister bulunmasın her dilenciye bu taz- minatın verilmesinde ve bu aylığın baglanmasında musirdir. Dilenciler, sokaklarda nümayiş yaparak baş vekâlet dairesine gitmişler ve taleblerini tahriren hükümete tevdi etmişlerdir. Tabii hükümet, bunları cemiyeti hayri- yeye göndermiş, cemiyeti hayriyede taleplerinin isaf edilmesi imkân- sız bulunduğunu söylemiş olduğu cihetle, gürültülere başlamışlardır. Bunun üzerine zabıta müdahaleye mecbur kalmış ve bunların ele- başılarını yakalamıştır. Yunan işsizlerinin (Okopardığı gürültülerden sonra dilencilerinin bu arbedeleri vaziyeti biraz daha karıştırmıştır. Bakalım netice ne olacak ? “se ilemi -| | spor yerleri ve Akşam Çanakkale Türk kahramanlığını gösteren bir filim Reisicumhur Hazretlerinin bir kaç gün evel Opera sinemasına gide- | rek “Çanakkale,, filimini temaşa ettiklerini yazmıştık. Son günler zarfında binlerce halk Opera ve artistik sinemalarında bu filimi seyretmişlerdir. Çanakkale muharebeleri türk tarihinde daimi bir zafer abidesi olarak kalacaktır. Aylarca burada vesait itibarile çok faik bir düş- mana karşı büyük bir azmile harp eden kahraman türk askeri, nihayet düşmanı tardetmeğe mu- vaffak olmuştu. Filimde burlar canlı bir surette gösteriliyor. İn- gilizlerin çanakkaleye nasıl asker ihrac ettikleri, orada aylarca sü- ren mubarebeler, askerimizin kah- ramanlığı pek güzel görülüyor. Filim İngilterede yapılmıştır. Şehrimizde bazı küçük ilâveler icra edilmiş, bu suretle filime milli bir şekil verilmiştir. Ingitere bah- riye nezareti, filim şirketinin donanmalardan istifade etmesine müsaade ettiğinden filimin bu kısımları çok enteresandır. Siper hayatı da pek canlıdır. Deniz kedisi Amerika sularında yaşıyan garip bir balık Amerika'da yalnız insanlar de- gil, hayvanlar ve balıklar da tuhaf tabiatliimiş.. Amerika sahil- lerinde yaşayan bir balığa ameri- kalılar deniz kedisi ismini vermiş- lerdir. Bu balık, Amerikalılara göre o denizlerde yaşayan balık- ların hem en aptalı, hemde en çirkinidir. Denizde yüzüşü gayet batidir. Balık yumurtalarını üretmek ve o havalide yaşayan balıkları ço- galtmak için senelerden beri tetkikatla meşgul olan Vaşington balıkçılık enstitüsü profesörleri, bu balığı dadı makamında kullanmağa karar vermiştir. Amerikalı profe- sör evvelâ balık yumurtalarını, sonra dadılik vazifesini görecek olan bakıkları büyük havuzlara atıyor, deniz kedisi denilen balık, kani ını gayet yavaş sallıyarak yüzdüğü cihetle, havuzun dibine giden balık yumurtaiarı da: hafifçe sallanıyor, ve biribirine yapışma- larına mani oluyor. Bu suretle üremelerini teshil ediyor imiş. BANKA KOMERÇİYALE İTALYANA Sermayesi Liret 7009,000,000 İhtiyat akçesi Liret 580,000,090 Merkezi İdare MİLANO İtalyanın başlıca şehirlerinde ŞUBELER İngiltere, İsviçre; Avusturya, Maca ristan, Çekoslovakya, Yugoslavya, Lehistan, Romanya, Bulgaristan, Mi- ır, Amerika Cemahiri Müttehidesi, Brezilya, Şili, Uruguay, Arjantin, Peru, Ekvatör ve. Kolumbiyada Afilyasyonlar ISTANBUF, ŞUBE MERKEZİ EZ Vayvodü caddesi Karaköy Palas (Telef. 2641 /2/3/4/5) Şehir dahilindeki. acenteler : İstânbulda : Alalemciyan hanında Telef. 2821. Bö; meme İstiklâl caddesi Telef, 1046. Kambiyo dairesi Borsada Telef. 1718, İZMİRDE ŞUBE Dr. ivedi Baki Dahili hastalıklar mütahassısı Dr. Mükerrem Emin Kulak, Boğaz, Burun mütahassısı Kadıköy, Yoğurtçu parkı karşısı 92 hergün ikiden dörde kadar b Telefon: Kadıköy 164 MACERALARI AHMET GEZMİ vi. Mürüvet hanım öldü mü, öldürüldü mü? Sıra mumarası: 15 Konakta çıt yoktu, her taraf zifiri karanlıktı... Odaya girdim, elektriği yaktım ve söndürdüm... Mürüvet hanımın odasında ışık vardı... Bunun için tahkikatıma devam edeceğim. Doğru yolda yürüdü- ğüme eminim. Mehlika cevap vereceği sırada kapı vuruldu. Ahmet Cezmi: — Giriniz! dedi. İçeri bir polis memuru girdi. — İşte kapınızda bekliyen me- mur efendi. Kendisine bir iş havale etmiştim. Memura döndü: — Ne haber? — Çipil Hafızın evini buldum. Sonra adliye sicillerinde tahkikat yaptım. Ötekine berikine zehirli maddeler satmak cürmü ile iki kerre mahkemeye sevkedilmiş kâfi delâil bulunmadığından be- raret etmiş. —Pek yavrum, haydi artık git. Polis memuru çıktıktan sonra, odaya bir sükün, sıkıcı, boğucu bir sessizlik arız oldu. Ahmet Cezmi mahzun mahzun Mehlikaya baktı: — Görüyorsunız ya, arayıp bulmamız lâzım. Behçet gene söze karıştı: — Odalar mühürlü | — Mühürler açılacak. Bu sözden sonra Ahmet Cezmi haykırdı. Baktığı yere baktılar. Hadiye, üzerine fenalık gelmiş gibi kıvranıyordu. Ahmet Cezmi ona doğru koştu. — Söyleyin, neniz var? Hadiye mırıldandı. — Çipil Hafız sahiden var mı? — Var. — Sahiden mizrağın zehiri mi kollanılmış.. Mürüvvet hanım ze- hirlendikten bir çeyrek sonra ölmüş mü? — Evet. — Ben bu cinayete mani ola- bilirdim. Duvara dayandı, kollarını açtı: — Beni taşlayın! Ahmet Cezmi: Hadiye hanım dedi, ben şimdi, - mühürlerin sökülmesi için mer- keze haber gönderecektim. Fakat evvelâ sizi dinlemeği tercih edi- yorum. Amma burada değil, bah- çede. Mendilini çıkardı, alnını sildi — Burası cehennem gibi sıcak! mızrağı 2. yi Sır Bahçede, ağaçların altına otur- dular. Ahmet Cezmi; — Burası iyi dedi, bizi kuşlar- UMUM EMLÂK ACENTESİ EMLÂK İDARESİ BAHÇEKAPI TAŞ HAN 20-21-22 POSTAKUTUSU: ist 558 TELEFON : 20307 Sonra genç kızlara yer gösterdi. — Sizde şöyle karşıma oturun. Ben de bir sıgara içeyim. Sigarsını yaktı, Behçet ağaca dayandı. Hadiye başladı. — Ben, 27 nisan gecesi Meb- lika ile gitmiyecektim. — Hasta mıydınız? — Hayır, fakat ben Mehikanın her gittiği yere gitmezdim. Ah- paplarımız ayrıdır. — Mehlika hanımın gittiği yer sizin abpaplarınız değil miydi? — Hayır. Mehlika gittikten sonra lambaları söndürdüm, odama çıktım. İşte odanın pencereleri . Hadiye iki pencereyi işaret etti, Cezmi sordu : — Kütüphane odasının üstü. — Evet. Bir mektup yazacak- tım. Hadiye biraz tereddüt etti, dü- şündü. — Sonra efendim ? — Yazacağım mektup mühim- di. Bir doktora yazacaktım. Vad- etmiştim... Birden adresini unut- tuğumu hatırladım. Adres Mehit- kanın defterinde yazılı idi. Behçet sabırsızlandı: — Bu mektup neye aitti? Bu doktor kimdir? Gezmi güldü : — Acele etmeyin. Her şeyi sırasile öğreneceğiz. Sonra Hadiyeye döndü: — Sonra ne yaptınız? — Mehlikanın odasına gidip adresi almadan evel doktora yazacacağım şeyleri düşünmeğe başladım. Çok yorulmuştum. Kol- tuğuma: yaslandım. Uyku bastırdı. — Uyuya kaldınız. — Evet. Uyandığım zaman kendi kendime kızdım. Mehlikanın odasına gidip adresi almak üzere çıktım. Kapımı kapadım. Etraf zifiri karanlıktı. Mehlika gözlerini Hadiyeden ayırmıyordu. Cezmi (sigarasını söndürdü. Hadiyenin dudakları kurumıya başlamıştı. — Sonra efendim? — Trabazna tutunarak merdi- venleri indim. Konağın içinde çıt yoktu... Aşağı indim, solu takiben Mehlikanın odasına doğu yürüdüm. Bir yere çarpmamak için kolları- mı öne doğru uzatıyordum. Melilika da sanki kararlıkta yürüyormuş gibi kollarını öne uzattı. bir söze