31 Aralık 1931 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

31 Aralık 1931 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 8 a e 31 Kânunuevvel 1931. Tarih sahifeleri Üçüncü Sultan Muradın son suruhümayunu; âşıkane hisleri Üçünçu Sultan Murat kızların- dan Fatma Sultanın Ankonalı vezir Hâlil paşa ile düğününü (Rebiülevvel 1002 - Kânunuevvel 1593) büyük debdebe ve darat ile yaptı. Divanı hümayun'ile Babiâlide muamelât bir hafta tatile ugradı. Nikah Eskisarayda icra edildi; Kızlar Azası Sultanın, sagdıç vezir Mehmet paşa damadın ve- kili oldu; Hoca Sadeddin efendi- de mecliste Padişah namına hazır bulundu; Ayşe Sultan için olduğu gibi bu defa da 300000 altın mehr ile nikâh akdolundu. Fatma Sultanın . çeyizini 40 hadım ağasının nezareti altında 300 katar mekâri ancak 3 günde damat paşanın konağına naklede- bildi! Çeyizin tahmilinde hizmet eden harem büddamına Halil paşa 180,000 akçe tevzi etti. Verilen ziyafetlerde ulema ve rical in'amlara, ihsanlara garke- dildi; diğer düğünlerde olduğu gibi bu defada fil, aslan, at, deve, geyik ve emsali büyük hayvanlar şekillerinde yaptırılmış şeker işleri dağıtıldı. Hâlil paşanın konağına gider- ken Fatma Sultanın bindiği atın haşasında binihaye mücevherat parıldayor, hadım ağalar Sultanın başı üstünde kırmızı atlastan bir cibinlik tutuyorladı; önünde ber- mutat nahiller gidiyordu. Bu düğün Tl Sultan Muradı suruhümayunlarının sonuncusu oldu. * .. Kendi özünü, mevcudiyetini: Hayatı cavidanımdır mühabbet; Benim canü cihanımdır muhabbeti! beytinde kısaca, fakat ihatalıca tasvir edene Sultan Murat hâlinden memnun olduğu dakkalarda Hatırından ne geçerse verir ol Rabbi Elest! Deyerek Allâha şükrederdi. Sultan Muradın zihninde ve kalbinde ilâhi ışk ile insani aşk biri birine karışır! Mütasavvifane hitabelerinde bile maddi hayatı- nın her, ünkü, tecellileri, meyilleri pek âşikâr görülür vakıa Sie in Topkapı müzesinde bulunan iki divan “nüshasından birinde (1) ( Sana vasiyetim budur ki bu dercolunan cevahiri zinhar mecaze hamlet- miyesin ve naeble götürmiyesin. Şöyle ki mecaze hamledip ve ebyate kıyas edip avaze ve ma- kamatla ve lehvile okuyasın, darı ahirette elim geribanında ola! ) diye şiddetli bir tenbih ve tehdit yazılmıştır; buna rağmen - Sultan Murat bizi affetsin! - Biz bu “ cevherlerden ,, bâzılarını olsun “esrarı tasavvüften ,, ziyade bun- ların ödiyen ve zahiren mevzu oldukları manalara bamledeceğiz! Çünkü (J MI Sultan Muradin 4 nüsha divanını gördüm: Bunlardan Millet kütüpanesin- deki birisinde Sultan Muradın Arapça nazımları toplanmıştır; Türkçe manzumelerini ihtiva eden diğer üç nüshadan ikisi Topkapı Müzesinde, biri yine Millet kütüpa- nesinin Müze kısmındadır. Topkapı Müzesindeki müzeyyen ve nefis nüsha hakkında evvelce izahat vermiştim; ikinci nüsha Iranlı nakşbendi şeyh Ömer og lu Mahmut yazısiledir. Millet kütüpanesindeki nüshanın kimin yazisile olduğu gösterilme- miştir; yalnız sonunda H. 1000 tarihi vardır. Akıbet endiş olan dünyade gafil olmadı; Kârın tedbir eden âlemde cahil olmadı. Yolunda serdettiği durendişane düstürları hayatında hiç te tatbik etmiyen Sultan Muradın tasavvüf esrarı dimagını yorarken Nakdı can ile olur bazarı aşk! Deye zevk ve safa belini bükü- yordu; “Cemâli ilâhi ışkı onun hayatında âlelitlak,, insan büsün ve cemaline aşk şeklinde tezabür ve tecelli eyleyordu. 'Tab'ı meyyâle gelir fikri visal, Beni aşifte kılar meyli cemâl! Ve Can nedir, canane kurban olmıyal Aşkı yoktur, şol ki nalan olmıya! Gayreti terk etmeyince, ey Murat, Tahtı aşka kimse sultan olmıya | diyen Sultan Murat hayatının mu- amması anlaşılmadığından müş- tekidir: Canımız aşka düşelden dilimiz nâle çeker | Hâli dilber dili meyyalimizi hâle çekeri Nas iz'an edemez hâlimi hakkile benim; Kimisi hâle çekerler- kimisi kâle çeker: Fakat bu şikâyete mahâl yok; muamma da basit: Aşk ve muhab- bet onun ruhunun daimi hâki- midir. O bazen temaşa ettiği bir hü- sün karşısında bütün maddiyetile Senin vuslün temennası benim ruhu revanımdır | deyecek kadar galeyana gelirdi; bazen de Telâtüm eyleyip bahrı mühabbet tabe düşmüştür! Kenarın bulmayıp keştiidil Zirdabe düşmüştür! Yahut Dilâ! Bu darı dünyada sanır mısın vefa vardır | Vefası yerine, billâh, bin rencü anâ vardır | düşüncesile yeis ve fütura kapılırdı. Bir gün göremediği cananı için Badı saba, canımı gördün mü hiç? Söyle o cananımı gördün mü hiç? Ateşi hiçrile yakan bağrıaı Yusufi Ken'anımı gördün mü hiç? Diye “badı sabadan,, bile istim- dat ile tahassür gösterirdi; Saklarım sinemde aşkı sırrı pünhanım Faşeder yaşım velâkin eylemek gibi; inkâr güçl Itirafile aşkta metanet kendisi- ne nasip olamadığını gizleyemezdi; siyahlar giymiş olarak gördüğü “Mehi taban cihanı, Kaylamıştır, sanasın, abı hayatı zulumat! “İstiğrakile seyreder, cananı ile sohpetinde : Canan ile şimdi yine cananeliğim var; Nuş eylemişim cur'ayı, mestaneliğim var! Diyerek mestaneliğini de itiraf- tan çekinmazdi.| “Gönlü şerha, şerha olmıyana âşık,, demeyen sultan murat aşk- tan mahrumiyete dayanamadığını Ben nice sabir olâm canansız! Bir beden gördün mü dura cansız) sözlerile izhar ediyordu! Üçüncü sultan Murat için bu tatlı, hicranlı hislere, aşklara veda zamanı artık yaklaşıyordu! Süleyman Kâni Aramak Bulmak Almak Satmak İçin Akşam'a bir küçük ilân İ koydurunuz, derhal alıcı ve satıcı bulursu! Çün AKŞAM Bütün Türkiye'de en fazla satılan gazetedir. Garip bir tetkik Gözlüklü üler neden çoğalıyor? Bir asır sonra insanların yüzde sekseni sağır olacak mı! Bundan yirmi otuz sene evel gözlüklü gençler pek nadir iken, şimdi gözlüksüz gençler nazarı dikkati celbetmektedirler. Gözlerin umumiyetle zayıflama- sının sebebini tetkik eden profesör Hove Praks bu zafiyetin yegâne mesulü elektirik ziyası olduğunu anlamıştır. Profesöre nazaren bir zamanlar kullanılan mumların, petrol lâm- balarının ziyası gözlere katiyen zarar vermemekte imiş. Halbuki şimdi kullanılan yüzlerce mumluk elektrik lâmbaları gözleri çabuk yormakta, ve herkesi gözlük tak- mağa mecbur etmektedir, Profesör Praksa nazaran şimdi şehirlerdeki tahammülfersa gürül- tülerin de yirimi otuz sene sonra zararı görülecektir. O vakit de sağırların miktarı yüzde elli nisbe- tinde artacaktır. Eger şehirlerdeki (gürültüleri azaltmak için tedbirler ittihaz edilmezse bir asır sonra dünya- daki insanların yüzde sekseni sağır olacaktır. Büyük ikramiye! Fakat piyankodan değil, başka yerden geldi! Lüksenburgta bir fabrikada kapıcılık eden Jozef Harnihfegere gayet güzel bir senebaşı hediyesi gelmiştir. Lüksenburg kâtip adli tarafın- dan davet edilen Jozeften 1707 senesinde Lüksenburgta doğan Jean Reiner ismindeki adamın | ahfadından oldugunu ispat etmesi istenilmiştir. Jozef lâzım gelen vesikaları gösterdikten sonra ken- disine mesele anlatılmıştır. Jean Reiner on beşinci Lui zamanında fransız ordusuna gö- nüllü olarak girmiş. gayreti saye- sinde yükselmiş ve o zaman kral tarafından Hindistanda bir ayalete vali tayin edilmiş, oradaki hizmet- lerine mükâfaten de, kral kendisine orasını bibe etmişti, Jean Reiner öldüğü zaman in- gilizler işe müdahale ederek bu araziyi zaptetmişler. Asırlar geçmiş, Jean Reinerin bugün ahfadından elli sekiz mi- rasçı meydana çıkmıştır. Bunların arasında Alman başvekili M. Brüning de vardır. Bir Ingiliz bankası bu işle alâ- kadar olmuş, M. Brüninge müracaat ederek İngiltere hükümetinden tazminat aldığı takdirde kendisine komisyon verilirse bu işi becere- ceğini bildirmiştir. M. Brüning muvafakat etmiş ve kendiside icap eden mekam- lara icrayı tesir edeceğini söy- liyerek 1778 senesinde ölen Jean Reinerin diğer mirasçılarını arat- mıştır. Ingilteredeki banka işini başar- mıştır, ve ingiliz bhükümelinden tazminat olarak bir milyon beş yüz bin ingiliz lirası almıştır. Şimdi varisler olunacak bu paradan ber birine banka komsiyoncu aldıktan sonra 25,009 ingiliz lirası düşmektedir, Doukz Kişi boğuldu Helsingfors 29 (Hususi) —Şiddetli bir kar fırtınası esnasında bir vapur Helsingfors civarında ka- raya oturmuştur. Vapurdan bir sandalla ayrılan dokuz kişiden haber yoktur. Evelki gün şehrimizden hareket eden (Slavya) takımı reisi M. Balusek Slavyanın beraberlikle neticelenen ikinci oyunu ve türk futbolü hakkında bir muhbarririmize şu beyanatta bulunmuştur: — Ben, Slavyaya haricte yap- tığı ekser seyatlerde riyaset ederim. Takımımız, Avrupayı merkezi şampiyonluğuna namzet en kuvveli takımlardan biridir. Biz Istanbula bir çok sebepler- don dolayı tam kadro ile gelme- dik. Bu sebepten dolayı, Slavya- nın gösterdiği oyundan memnun arasında taksim ! değilim. Bu sözlerimin ne kadar doğru olduğunu bihakkin anlayabilme- niz için Avrupayı merkezi kupası için Slavyanın Fırst Viyana ve yahut Admira ile yaptığı maç- lardan birinde hazır bulunmanızı çok isterdim. Ancak o zaman Slavyanın kıymetini anlayabilirdiniz. Takımımız, profesyoneldir. Çe- koslovakya ile Avusturya. futbo- lün bir sanat ve meslek olduğunu çoktan ilân eylemişlerdir. Bina- aleyh bizde futbol oynayanlar, kıymetlerine göre resmen ücret alıyorlar. Diğer memleketlerde güya amatörlük hükümfermadır. Halbuki bütün amatör futbolcüler, bilva- sıta, bol bol ücretler alıyorlar. di SPÖR A: d Slavya takımının reisi son maç hakkında ne diyor? «Takımınız ilk maçtan çok iyi oynadı. Içinde mükemmel unsurlar var» Slavya takımı Türk gençliğinin futbolü çok sevdiğini müşahede ettim. Muh- telit takımınız bende gayet iyi intibaalar bıraktı. Muhtelit takım- da fevkalâde unsurlar Zeki, Nihat, Mithat, Fikret gibi tecrübeli ve anforom oyuncular vardır. İkinci maçta kaleyi müdafaa eden Ulviyi de çok beğendim. Ulvi, mükemmel ve muvaffak tutuşlar yaptı. Muhtelit takımın muhacim hattı, iyi oynadı. Fakat şut noksanlığı nazarı dikkatimi celbetti. Muha- cimleriniz, driplinğlerle rakip mü- dafaayı atlatmak ve sonra şut çekmek istiyorlar. Fakat bu iş, çok güçtür. Size şunu da şimdi itiraf ede- yim ki, eger muhacimleriniz şüt çekseydiler, kalecimiz bunlardan hiç birini tutamıyacaktı. Çünkü kendisi kaleci değildi. Türk futbolünde, oyuncuları- nızın gösterdiği oyuna nazaran, Ingiliz sisteminin takip edildiğini gördük. Takımımız, çayır sahada oynamaha alışmıstır. Onun için ikinci maçta iyi bir netice alamamıştır. Fakat şunuda ilâve edeyim ki, ikinci maçta iyi bir netice alamamaklığımızın se- beplerinden biri de oyuncularınızın ikinci maçta, ilk maçtan çok iyi oynamış olmalarıdır. ,, Amerikada kış ve vapurların hali Amerikada çok şiddetli bir kış ve kar fırtınası hüküm sürmek- tedir, bu yüzden vapurlar Yukarıda güvertesinin hâli görülüyor. cok güçlükle seferlerini yapıyorlar. Kanadadan Nev York limanına gelen bir vapurun

Bu sayıdan diğer sayfalar: