Mm SİİR düm nk mk di .— (İng) ML ANİL 0 İlani KE LİTE pi Nobel iğ nl 31 Kânunuevvel 1931 Akşam Sahife 3. “AKŞAMDAN AKŞAMA — 5S DARÜLBEDAYİDE Mecmuacılıktaki — Maya e. BEHIR HABEEVLE Rİ Mio Vİ mecmua ihtiyacı Son senelerde maalesef, bizde, mecmua diye birşey kalmadı. Yirmi bin satan “ Resimli Perşem- be,, ler, “Rerimli Ay, lar, “Re- simli Hafta, lar, ve saireler yekdiğerini müteakip top attı. Hattâ, bu son haftalar içinde “Akbaba,, bile neşriyatını tatil mecburiyetinde kaldı. O “Akbaba,, ki, Yusuf Ziya'nın sevimli mi- zahile, uzun senelerdir, karilerin büyük bir rağbetini kazanmıştı. Bana kalırsa, bunun sebebini yevmi gazetelerin rakabetinde aramak lâzımdır. Yeni harflerden sonra, yevmi gazeteler, okumağı teshil ve karileri celp için, her tedbire baş vurdular. Bu meyanda da, mecmuaların mevzularıni aldı- lar. Meselâ, mizah sahifeleri, “garaibi şuun,, sahifeleri; sinema ve spor sahifeleri, sonra “ palavra tarzı ,, denilen tefrika romanlar, bol bol resimler, eskiden yevmi gazetelerde (mevcut (değilken sonra başladı. Demek ki, gaze- teler, beş kuruş mukabilinde, hem havadis veriyor, kendi tabii vazifelerini ifa ediyor; hem de, mecmuların vazifesini görüyor. Bu şerait altında, mecmuaların yaşı- yamıyacakları tabii idi. Rekabet edemezlerdi; çünki, sermayeleri, gazetelerin sermayelerine nisbetle devede kulaktır. Neticenin fecaati şu oldu ki, bugünkü günde, Türkiyede, kale alınacak tek mecmua yoktur. Gençler, arada sırada teşebbüste bulunuyorlar. Tutturamıyorla, tut- turamıyorlar bir türlü... Peki, omecmuasız memleket olur ma? Bir tek ilim mecmuasız, bir tek edebi mecmuasız, bir tek mizahi ve saire ve saire mecmuasız türk münevveri?... Bahusus, gazeteler, ilmi ve edebi mecmuaların vazifelerini —(palavra ve sinema mecmualarının vazife- lerini gördüğü neviden) — asla görememektedir. Binaenaleyh, memlekette, bu sahada büyük bir boşluk vardır. Lâakal bir tek ilmi ve edebi mecmua çıkarmak zaruretindeyiz. İlmi ve edebi mecmua! ?... Bu tabir üzerine, dudak büzüp yüz buruşturdunuz, değil mi? Zira, aklınıza behemhal şöyle bir mec- mua gelmiştir: Koyu renk, hare- ketsiz, can sıkıcı bir kap... Açın: Içinde, makaleler, makaleler... Öyle makaleler ki, niçin mecmuanın bu nüshasına dercedilmişlerde gelecek nüshasına yahut altı ay evelki nüshasına dercedilmemişler; malüm değil.. Sanki, lâalettayin kitapla- rım İâalettayin sahifeleri koparıl- mış da bu ilmi ve edebi mecmua meydana gelmiş!.. Böyle mecmua mı olur? Böyle mecmua elbette sıkıcı ve manasızdır. Elbette bu nevi neşriyata kari bulunmaz. — Heyhat ki, şimdiye kadar çıkan ilmi ve edebi mecmuaların hepsi bu mahiyetteydi. Bizim ilim muhitinde, garip bir zihniyet vardır. Fazla, cemiyet Et meselesi Komisyon nark fikrini muvafık bulmadı Belediyede teşkil edilen et ko- misyonu işini bitirmek üzeredir. Komisyon bugünlerde nark fikrini muvafık obulmamıştır. Komisyon âzası, ete nark konursa iyi etin ortadan kalkacağı ve gizlice daha pahalıya satılacağı fikrindedir. Et meselesi hakkında son kararı belediye daimi encümeni vere- cektir. Daimi encümen belediyenin hayvan getirterek dükkânlar aç- masına karar verirse belediye bankası tesis edilmek üzere ayrı- lan yüzde beş hisselerin bu işe tahsisi için dahiliye vekâletinden müsaade istenecektir. Kauçuk ayakkabılar giyilmiyecek Kâmilen kauçuk yahut yüzü kıs- men veya tamamen kauçukla su geçmez hale ketirilmiş mensu- cattan mamul olan ayakkabılar bundan sonra memleketimize ithal edilmiyecektir. Gümrük tarifesi kanununu 447 inci (maddesinin A fıkrasının buna dair tefsiri hakkındaki karar tamimen vilâyete tebliğ edilmiştir. Biri erkek, biri. Zabıta birlikte çalışan iki yankesici yakaladı Polis ikinci şube müdiriyeti Faik isminde bir erkekle Aliye isminde bir kadını yankesicilik cürmünden maznunen yakalamiş- tır. Bunlar beraber çalışarak ötede beride yankesicilik yapmakta idiler. Yapılan . tetkikatta her ikisinin de muhtelif cürümleri tesbit edilmiştir. Polis müdiriyeti iki maznunu da adliyeye vermiş, müstantik tahkikat i işti kadın efendisinin sevdiği yemekler hakkında tetkikatta (bulunmak ilim addolunur da, ne bileyim, Almanya'yı bugün sarsan Hitler'in marifetlerini tetkik etmeği, âlim- lerimiz, kendi üzerlerine vazife bilmiyorlar. Dahası da var: Bir çok ulemamız, Hitler'in ismini bile duymamıştır. Söylemek istediğim: İlmi ve edebi bir mecmuaya fevkalâde ihtiyacımız vardır. Lâkin, bu mec- mua, lâalettayin kitaplardan kop- ma, Jâalettayin sahifelerin bir araya toplanmış şekline benze- memeleridir. Günün fikri ve edebi cereyanlarını takip etmelidir. Yoksa: Ecnebi dili bilmiyen türk münevveri, dünyadaki fikir ve sanat hareketlerini uzaktan uzağa bile kabataslak bile takip edememektedirler. (Vâ - Nü) Bul karayı.. Tahtakalede bir papelci yakalandı Sonzamanlarda ötede biride gene papelciler peyda olmaya başlamıştır. Bunlar kenar 'semt- lerde, zabıtanın gözünden uzak yerlerde dolaşarak şemsiye üze- rinde iskambil kâğıdile papelcilik yapmak suretile ötekini, berikini dolandırmaktadırlar. Bunlara mani olmak için zabıta şiddetli © tedbirler (o almaktadır, Geçen gün papelcilerden biri daha yakalanmıştır. Mahmut isminde olan bu adam Tahtakalede sokak ortasında bir şemsiye açmış, etrafına bir kaç kişi toplamış, iskambil kâğıtlarile “ bul jkarayı, al parayı,, diye papelcilik yaparken cürmü meş- hut halinde yakalanmıştır. Mah- mut oyundan aldığı 4 lira'ile oyun kâğıtları ve şemsiyesi mü- sadere edilerek evrakile beraber adliyeye verilmiştir. Ruhsatsız oynanılan bir oyun menedildi Evelki gece Beşiktaşta bir tiyatroda oynanmakta olan bir oyun menedilmiştir. Oyun şeyh Sait isyanını tasvir etmektedir, ismi de “Şeyh Sait isyanı, dır. Zabıta memurları tiyatronun kapısında bu ismi görünce içeriye girmişler ve tiyatro başlıyacağı sırada oyun için müsaade alınıp alınmadığını sormuşlardır. Tahkikat neticesinbe vilâyetten müsaade alnımadığı anlaşılmış ve oynanması menedilmiştir. Mü- saadesiz oyun oynatmak istedik- leri için tiyatro sahipleri hakkın- da zabıt varakası tanzim olun- muştur. Eşyayı toplayıp gitmiş! Kadıköyünde Yeldeğirmeninde oturan Devlet demir yollar mat- baası memurlarından Fettah efen- dinin evine, evde kimse bulun- madığı sırada, pazar günü hırsız girmiş ve bulduğu eşyayı aşırıp gitmiştir. Fettah efendi polis merkezine müracaat etmiş- tir. Polis hırsızı arıyor. AKŞAM ABONE ücretleri © Türkiye Ecnebi BENELİK 1400 kuruş (o 2700 kuruş SAyLıx 750 > 40 > SAyım 400 » 300 > lAyLık 150 » -— — xa” Abone ücretleri doğrudan doğruya AKŞAM idaresi namına gönderilmelidir. Adres tebdili için yirmi beş ku ruşluk pul göndermek lâzımdır. Şaban 21 — Kasım: 64 S. İmsâk Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı E,. 1249 2,36 7,27 947 12 1,39 Va, 5,38 7,25 1217 14,37 1649 18,27 Türk vapurları Ecnebi limanlara eşya nakli için tetkikat yapılıyor Türk vapurlarının ecnebi liman- larına sefer yapması meselesi hakkında tetkikata devam ediliyor. Şimdilik yolcu seferleri tertibi kabil olamayacağı anlaşılmıştır. Yalnız eşya nakli için vapur işle- tilebilecektir. Bir şirket Karadeniz iskelele- rinden başlıyarak Istanbul ve izmire uğradıktan sonra Pire, Triyeste veya Pire, Cınova, Mar- silya, Borslona vapur işletmeyi tetkik ediyor. Ticaret ofisi bu hususta muhtelif ticaret odaların- dan malümat istemiştir. (Ofis muhtelif aylar zarfında yapılan ihracat miktarını ve böyle bir teşebbüs olursa ne derece rağbet edileceğini de sormaktadır. Mehmet Dispanser Mersinde bir aşiret kadını has- talanarak dispansere müracaat etmiş ve kapıdan girer girmez bir çocuk doğurmuştur. Çocuğa Mehmet Dispanser ismi verilmiştir. Kahve fiatı Fiatlerdeki pahalılık devam ediyor Kahve fiatlerindeki pahalılık devam ediyor. Pahalılığın sebebi şudur: Bu ay İstanbula tahsis edilen kahve 25 bin kilodur. Hal- buki Istanbulun her ay kahve sârfiyaiı 125 bin kilodur. Bu vaziyet karşısında kontenjandaki mıktar, ibtiyacın beşte birini temin etmektedir. Belediye iktisat müdürlüğü Mezarlıklar müdürü Süleyman bey tarafından vekâleten idare edilen belediye iktisat müdürlü- güne iktisat vekâleti ticaret mü- şavirlerinden Şefik beyin tayin edileceği kuvvetle söylenmektedir. istihlâk keperatifleri Dahiliye vekâleti kooperatifler hakkında vilâyetlere bir tamim göndermiştir. Bu tamimde me- murlar arasında istihlâk koopera- tifleri teşkiline ehemmiyet veril- mesinden bahsedilmektedir. Polonez köyünde bir cerh Polonez köyünde bir ağır cerh vakası olmuştur. Bu köyde oturan Vladimir isminde birisi Osman isminde bir rençberle kavga etmiş ve Osmanı tehlikeli surette yaralamıştır. Vakayı müteakip jandarmalar Vladimiri yakalıyarak tahkikata başlamışlardır. e Tahkikat ikmal edildikten sonra Vladimir Üskü- dar adliyesine verilecektir. ve herkesin ekmek veya yoğurt mayası zannettiği gibi “Maya, değil - Mâyâ isimli bir oyun temsil etti. Maya nedir? diye sorarsanız sise cevap olarak: Acaibi sab'ai âlemin sekizincisidir, diyebiliriz. * .. Maya'nın müellifi, o temaşada “naturisme , diye bir mektep kurmak hevesine düşmüş olan Bouhelier'nin acemi bir talebesini andırıyor. Bu işi yapmak için hocasını da kâfi görmemiş, “Zola,, ile “Dumas fils,i de imdadına ça- Zırmış. Hülâsa “Bouhelier , yi “Dumas,, nın oğlunu, “Zola, yı bir havana koymuş, almış havanelini eline, başlamış döğmeğe.. Ilk vu- ruşta “Zola, ile “Dumas fils,, kur- tulup kaçmışlar. Havanda kala kala “ Bouhelier ,, kalmış. Sen misin “naturisme ,, diye mektep kur- mak isteyen ?.. Herifçi oğlunun pastırmasıni çıkarmış... Sevme- diğimiz halde biz bile acıdık. “ Maskaralar ,, müellifi bu derece kmaskara değildir. “. Darülbedayi mecmuasında mü- nekkitlere dair bir yazıda : “Bizim münekkit beyler piyesin mevzuunu doğru dürüst anlatmaktan acizdir- ler ,, deniyordu. Şu yazıya inat mevzuu bir anlatalım, dedik. Aczimizi anladık. Maya'nın mev- zuunu anlatmak, deveye hendek atlatmak gibi bir şey olacak... * .. Maya'nın perde aralarında ben dostlara sordum, dostlar bana sordular : — Ne oluyor, ne dir?.. Dostlar şöyle cevap verdiler: — Fena değil, realism. — Şiiriyeti var, dinleniyor. — Dur bakalım elbet anlarız. Bize gelince. Biz kısaca çevap verelim : Anlamadık. Şiiriyeti sıkıcı, realism ile alâ- kasız, başından sonuna kadar manasız bir nesne idi. Süperro- mantik ve surrealist bir nesne. Öylesine süperromantik ve surre- alist, ki arkamda oturan bir zatın romantik uykusu ile realist ho- rultusu, sahnedeki vakaların ya- nında hübik kalıyordu. x “> Velhasılı 'kelâim Maya'yı anlı- yamadık gitti. Yalnız müterci- minde salâh var. Diğer eserlerine nazaran bu eserin tercemesi daha düzgündü, çok daha iyi idi. Sonuncu perde kapandıktan sonra, mütercimin arkadaşları bir alkış tufanı kopardılar... Bu öyle beklenmiyen bir alkıştı, ki Bedia hanımla arkadaşları, rampa yak- laşıp halkı selâmlamakta tereddüt gösterdiler: Alkışlar belki bize değildir,bir yanlışlık olmasın diye. Mahza ben de alkışladım. — Peki, dediler, sen neye alkışlıyorsun? — Hâlâ anlamadım da onun için, dedim. Selâmi İZZET | T. H. — Yahu, artık yatsana! Saat gecenin nısfülleyli oldu! Yoksa sen de... e — — — Amca Beye göre... .. Yahut bir şapka filân mı hediye etsin diye bekliyorsun?.. A. B. — Hayır efendim hâyır, buzüğürtlük devrinde (Noel) baba gelip evi tamtakır soymasın di | |