Dtömebil yerine İnsanlar: yakında kuşa benziyeceklermiş Pek yakında insanlar kuşlara benzeyeceklermiş... Yani ber iste- en bir kanat takıp uçacakmış... yere inşaatı ile meşgul olan- lar bunu muhakkak addediyorlar. Son zamanlarda yüzlerce yolcu alabilecek kadar büyük tayyareler inşa edilmektedir. Fakat bunun yanında küçük tayyare inşaatı da hayret edilecek derecede geniş- lemiştir . oAvrupada, bilhassa Amerikada küçük tayyarelere pek ziyade rağbet vardır. Otomobil kullanan birçok kimseler otomo- bili bırakarak küçük birer tayyare tedarik etmişler ve bununla seya- hat etmeğe başlamışlardır. Küçük tayyarelerin 40-50 bey- gir kuvvetinde birer motoru var- dır. Fakat şimdi motorsuz Tay- yare inşası için çalışmaktadır. Motorsuz Tayyare iki kanattan ibarettir. Buna binen biri, bir müddet iniş bir yerde koştuktan. sonra kendisini bırakıyor ve ha- vada uçmağa başlıyor. Küçük tayyareler (o otomobile nazaran çok idarei imiş. Bir dafa istenilen yere en kestirme yoldan gidildiği için benzin sarfiyatı az oluyurmuş. Saniyen otomobiller fena yollarda çabucak bozulduk- ları için daima yedek parçalarına ihtiyaç gösteriyorlar. Halbuki tay- yarelerde bu mahzur yoktur. Küçük tayyareler bir veya iki kişiliktir. İdaresi kolay, müvaze- nesi iyi bir şekilde yapılmakta, üç bin liradan on bin liraya kadar satılmaktadir. Amerika fabrikaları bunların fiatini biraz daha ucuz- latmak ve otomobil derecesine indirmek için çalışıyorlar. Yakında bu nokta temin edilirse üç dört yüz dolara bir tayyare satın almak kabil olacaktır. Motörsüz tayyare ile ilk za- manlar ancak 15-20 metro uçmak kabil oluyordu. Şimdi bir kaç kilometro gitmek imkânı temin edilmiştir. İleride motörsüz taya- relerin daha ziyade mükemmel- leştirileceği oOve yakın yerlere seyahat için bu tayyarelerden istifade edileceği iddia olunuyor. Bu kabil olursa o zaman insanlar hakikaten kuşa benziyecekler de- mektir. Graf Zeppelinin seferi Fryedrichshafen, 18 (A.A.) — Zeppelinden alman bir telsiz, balonun merkezi Avrupa Saati ile saat 6,30 ta Yuhy burnu civarında bulunmakta olduğunu haber vermektedir. İngiliz hava kuvvetleri tarafından Londra cıvarında büyük manav- ralar yapılmıştır. Bu manavralara yüzlerce tayyare iştirak etmiştir. Manevralar çok heyecanlı olmuş, binlerce halk tarafından merakla takip edilmiştir. Resmimiz bir filoyu safıharp nizamında geçerken gösteriyor. Balbo filosu ne yapacak? İtalyan tayyarecilerinin seyahat zamanı malüm değil Roma 18 (A.A) — İtalyan fi- losunun Atlas okyanosu cevelâ- nınım ferdasında, faşist rejiminin onuncu yıl dönümünde bizzat M. Balbo'nun riyaseti altında yeni ve büyük bir hava cevelânı yapı- lacağı haber verilmişti. Bu haber üzerine ecnebi mem- leketlerde hemen birçok İtalyan filosunun ONew-York'a seyahat edeceği havadisi ortaya atılmıştı. Bu haber geçenlerde yeniden işaa edilmiştir. Bu mesele hakkında salâhiyet- tar İtalyan mahafilinde seyahatın nerelere icra edileceği, ne gibi anasırın iştirakile ve hangi tarihte yapılacğı hususlarının şimdiden tayin ve tesbiti mümkün olmadığı beyan olunmaktadır. Bu yolda bir proje varsada henüz ittihaz edilmiş bir karar yoktur. M. Balbonun hali hazırda Budapeştede olduğu ve bir prog- ram mevcut ise bunun her halde mumaileyhin gaybubeti sırasında ilân edilmiyeceği de kayda şa- yandır. i İVIRCIK PAŞA Büyük Mili Roman Müellifi: Sermet Muhtar Hürmüz ve Hasan Cemal hanımlar — Nedir bu ortalığın hali? Her taraf dandinide, Kasımpaşa çöp- lüğüne dönmüş. Hacıvat Zeynel herifi nerede? Diye barbar bağı- rıyor, yerlerdeki sigara izmaritle- rini gösteriyordu. Araya Hürmüz hanım da karıştı: — Hacivat kılıklı, o yerden yapma, bastı bacak herif burada iken Kasımpaşa çöplüğüne de döner, süprüntülük te olur. Hanım efendi, Menekşe!, Sürpik! diye bir feryat kopardı ve harem- liğin taş merdivenine doğru yürüdü. Tiryal kalfa, Sürpik Dudu, Menekşe Bacı, yel yeperek, yel- ken kürek aşağıya segirtmişlerdi. Hanım efendi köpürdükçe kö- pörüyordü: — Bu taş merdivenin üstünde nedir bu ak saçlar? Bari saçınızı tarayacaksınız, desturun, helâye atın... Bak, canım merdivenin bu- rasına da yine boya damlamış!.. Ben sana bin kere söylemeyor- mıyım Sürpik Dudu? Saçını he- lâda boyasana! Sofanın pençeresine kuruluyor- sun, her tarafı berbat ediyorsun. Hürmüz hanım gene araya ka- rıştı : — Horoz ölmüş, gözü süprün- tülükte kalmış! Hüsnücemal hanım da gayrete gelmişti. — Biz de agâhız, diyordu; akin adı, karanın tadı var amma bukadar da ortalık rastığa bo- yanmaz. O aralık, Bilâl ağanın bahçıvan çırağına bir ixi kırbaç hediyesi, araya giren ayvaz Avadisin de vay başım, vay kulağım! diye şamatası duyuldu. Hanımefendi odasına çıkar çık- maz soyundu; arkasına bir gecelik giydi; lavabonun, aynalı dolabın önüne göz attı; Tiryal kalfaya döndü: — Gene bizim pinpon dün akşâm yapacağını yaptı galiba? Şurada toplu iğnelerim vardı, hiç biri yok.. Bari bir tanesini yutsada.. üz hanım alttarafını ge- değilmi?.. — Eti, yağı erise deli Aman kadınım sen de beni i ztiyorsun. Cemal hanım, ağzı dili yok, zavallı ile mayın! diyordu. Hanımefendinin gözüne birşey görünmiyordu. Söylendikçe söy- leniyordu: — Allah aşkına kardeş şu kar- yolanın hâline bak! İçinde köpek ayol oğraş- İ bağlasan durmaz. Gıcır, gicir, İ gül gibi, pirüpak bırakmıştım. Paşa, maşa amma vücudünün su İ yüzü gördüğü yok; i | | çıplak ayak ortalığı dört dönüyor, kirli kuk- laya dönüp buraya sırtı seriyor. Hürmüz hanım gene söze karıştı: —A kızım, söyliye söyliye Motörsüz tayyare ile uçuş tecrübeleri, motörsüz bir tayyarenin otomobil tarafından bir tepeye çıkarılması. İ dilimde tüy bitti. O nuru feri gm GM İLAN olmıyan bücür burada mı, değil mi? Üst tarafını hiç anlamam; olacağı budur. Hanmefendi geceliğin etekle- rini kuşağına (doladı. Dilber, Dilber | diye “vazı çıktığı kadar seslendi. Dilseri ele geçirince mükemmel surette patakladıktan ve saçını, başımı birbirine kattık- tan sonra süpürgeyi eline dayadı; ortalığı süpürtmeğe koyuldu. Karyolanın yanında kalmış po- tinleri leş, toz yuvası| diye pen- cereden fırlatıyor, asılı gömleği, fanilâyı turşu olmuş, küfekiye dönmüş Odiye yerden yere atıyordu. Hüsnü Cemal hanımla Hürmüz hanım, güçük odada yorgunluk kahvelerini içmişler, sigaralarını tellendirmişler, Ohattâ iki göz arası, Surpik dudüya kahve falını bile baktırmışlardı. Herkes gibi onların da gönlünde yatan arslan vardı. Hüsnü Cemal hanım Sultan Aziz sarayından çırak çıkarılmış, dört beş sene geçindikten sonra kocasından ayrılmış bir duldu. Ne zamandan beri vali veya mu- tasarrıf bir koca beklerdi. Hürmüz hanım ise dört kere başından nikâh geçmiş, erkeğinin hiç birile yıldız barışıklığı görme- miş, gençlik demlerinde biraz hoppalığı işidilmiş, bir aralık çen- gilik, sonra maliyede kâğıt kavaf- lığı, daha sonra hamamcılık et- raişti. Yaşı elliyi aşgındı. Eski hayriye tüccarlarından, konak yavrusu sahibi, söze sohbete aşina, kendisine yar ve vefakâr bir ayalin ipini çekip dururdu. Her nedense bu noktaları bek- taşı sırrı gibi kanım efendiden gizlerler, onun yanında kocaya daima aleyhtar bulunurlar, dille- rinin altındaki baklayı evirip çe- virip saklayarak, gizli kapaklı tutarlardı. Bu hususta konağın içinde başlıca mahremi esrar Sürpik Dudu idi. Sürpik Dudunun cemaziyeleveli Her söz arasında rah- Samatyalı oOkocam diyip meçhul. metli durur; fakat bunun kim olduuğ- nu, neci olduğunu bilen yoktu. | (Devamı var) ücretleri ea Türkiye Ecnebi SENELİK 1400 kuruş 3100 kuruş 6AyLık 759 > M0 > SAyLık 400 > 80 > ücretleri doğrudan AM idaresi namına yönderilmelidir. İh dili için yirmi beş ku- Gi dermek lâzımdır. E 1ı46 1255 '637 937 12 1sığ Va, 4,38 6 17 11,59 1459 17,22 18,54