5 Teşrinie vvel 1931 Akşam z AKSAMDAN AKŞAMA Tercüme ve telif Şöyle bir mektup aldım (Vâ - Nü) bey, “Akşam,, ın 26 eylül 931 tarihli aüshasındaki “ Tercüme muhalle- dat,, başlıklı yazınızı okudum. Mevzu bahsettiğiniz “bir hafta- da çıkan dört şiir kitabı,nın şairlerinden bulunmaklığım hase- bile şu satırları yazmama müsa- ade ediniz. Diyorsunuz ki: “nesildaşlrım da gençler de mütercimliği istihkar ediyor; istidatlarını mütercimlik- ten tarafa dökmiyorlar..,, Sebebi de: “mecmuai eşar neşretmeği müreccah buluyormuşuz. ,, Evet; çünkü: “tercüme yapar- ken şahsi istidadın gösterilmesine imkân,, yoktur! Gençlezin gayesi ise: eserlerinden şahsi istidatları- nın gösterilmesine imkân bulun- maktır. Müellifle ayni sevriyde bulunabilecek mütercim: pek na- dirdir. Şu halde, tercüme edilen eser aslından ya dun ve ya yük- sektir. aslından dun olacaksa, tercümeye one hacet! yüksek olacaksa, telif daha muteber ve müreccah değil midir.? İkinci bir sebep de, maddi ve manevi istifadelerdir. Müellifler eserlerinde daha ziyade bulun- dukları muhitleri tersim ettikle- rinden ve bu nev'i eserler kari- leri pek alâkadar etmiyeceğinden, zannederim, tercümeden bekleni- len maddi istifade temin edilemez. Mütercim, müellifin eserini as- lından iyi tercüme ederse, tabii haddinden fazla manevi istifâdeye mazhar olur.. Ancak, şu taktirde, müellif olmamasına sebep ne? Bir de aksini düşünün... Berbat bir tercümeyi kim okur? Benim kanaatim bu merkezde; mamafih belki hakkınız var. Bir kat daha haklı olmanızı isterseniz lütfen yazınızda zikre! i harrirlerin bir eserini gösteriniz, tercüme edeyim. Gazeteniz de mustakbel “ muhalledat kütüpha- nesi, ne bir eser kazandırmak maksadile bu tercümeyi sütunla- rına geçirsin. Hürmetlerim. İdris Ahmet Efendim Evvelâ, tercüme yaparken şahsi istidadın o gösterilmesine (Oimkân vardır. Fakat tercüme eserde, mütercimin istidadı ve zekâsı mü- tekâsif halde gözükmez; faraza bir iki sahife imtidadında pek okadar göze çarpmaz da ciltler imtidadında göze çarpar. Türk- çenin en mütekâmil oavrupai diller (seviyesine (o yükseltilmesi ancak müsteit, muktedir müter- cimlerimizin himmetinin inzimamile mümkin olacaktır. Yalnız tercümeler yapmak su- retile garpte büyük şöhretlere sahip olmuş kimseler vardır. Kurtuluş günü Bir dakika elektrik cereyanı da kesilecek İstanbul, yarın düşman işgalin- den kurtuluşunun yildönümünü tesit edecektir. Bu münasebetle yapılacak merasimde bu sene bilhassa (o kolordu (o kumandanı Şükrü Naili paşanın Sirkecide karaya çıktığı saatte bütün vesaiti nakliyenin bir dakika durmasına ehemmiyet verilecektir. Bunun temini için belediye tramvay şirketine tebligat yap- mıştışr. Bu saatte bir dakika müddetle elektrik cereyanı kesi- lecek ve tramvayların bulundukları yerde durmaları temin edilecek- tir. Otomobillerin durması için de şoförler cemiyetine de tebliğat yapılmıştır. Bundan başka merasimin de- vam ettiği müddet zarfında güzergâhta Otramvay, otomobil bulundurulmıyacaktır. Hileli sabunlar Son zamanlarda (şehrimizde satılan satılan sabunlardan büyük bir kısmının fena imâl edildiği anlaşılmıştır. e Belediye ( bunları tahlil ettirecek ve bileli sabun yapanlara ceza verecektir. Türkçe dahi, ecnebi muhallıdatı mükemmeliyetle kendisine getire- cek, bu şöhretleri bahşedecektir, emin. olabilirsiniz! Saniyen : Yanlış anlaşılmasın; ben, teliften vazgeçilsin demedim, tercümeye ehemmiyet verilsin, mütercim lâyık olduğu itibarı bulsun dedim. Türk müellifleri ancak mevzii kıymeti olan eserler meydana getirmelidir. £ Garpte emsali olan tiplerdeki roman, piyes ve hikâyelerin meydana getirilmesi için emek zıyaıma ihtiyaç yoktur, Tercüme ve adap- tasyonla milli kütüphanemiz zen- ginleştirilmelidir. Salisen: Berbat tercümeyi kimse nasıl okuyamazsa berbat telif ese- rini de okumaz. Esasen, bahis, tercümelere itina olunması bah- siydi. Rabian: Ben kimsenin eserini basacak ve bastıracak vaziyette değilim. Şiir kitabınızı teşebbüsü şahsinizle “nasıl bastırdınızsa, ec- nebi eserleri de, kendi teşebbü- sünüzle seçin; tercüme edip bas- tırmek ehliyetini gösterin: Ancak bu şekilde kıymetleri olur. (Vâ- Na) İngilizin düşmesi İhracat tacirleri altın mukabilini istiyorlar İngiliz lirasının düşmesi üzerine ihracat tacirleri müşkül mevkide kalmışlardı. o Ticaret odası bu mesele hakkında diğer memleket- lerdeki ihracat o tacirlerinin ne karar verdiklerini tetkik et- mektedir, Bu hususta Avrupa'daki tica- ret mümessillerimizden bazı ma- lümat gelmiştir. Ticaret odası bu mesele hakkında salı günü top- lanarak bir karar verecektir. Diğer taraftan Atina, Bükreş ticaret odaları da bu mesele hakkında İstanbul Licaret odasının ne karar verdiği sormuşlardır. Romanya ibracat tacirleri ingiliz lirasının sukutu “üzerine bir karar vermişlerdir. Bu karara göre 20 eylülden evel akdedilmiş kontrat- lar altın esası üzerinden tanınacak- tır. Karar Londra borsasına bildi- rilmiştir. Londra borsası kararı kabul etmemiştir. Romanya ihra- cat tacirleri gene eski kararlarında ısrar etmişlerdir. mesele henüz halledilmemiştir. İzmir ihracat tacirleri de, Ro- manya ihracat tacirleri gibi bir karar vermişlerdir. Bir yapışkan Zorla bir kadına sataş- mak istemiş! Cebbar isminde isminde birisi sokaktan geçmekte olan bir kadının arkasına takıla- rak sarkıntılık yapmaya başlamış kadın müteaaddit defalar ihtarda bulunmuşsa da Cebbar dinleme- memiş münasebetsizliğini artır- mıştır. Punun üzerine kadın, polise müracaat etmiş ve Cebbar cürmü meşhut halinde (o yakalanmıştır. Zabıta Cebbarı Bakırköy sulh hakimine teslim etmiştir. Sulh hakimi Cebbar müzekkeresi kesmiştir. AKŞAM ABONE ücretleri — Türkiye Sevilir 1400 kuruş 6 AYLIK: 750 » 3AYLIK 400 > wep” Abone ücretleri doğrudan doğruya AKŞAM idaresi namına gönderilmelidir. Adres tebdili için yirmi beş ku- ruşluk pul göndermek lâzımdır. Ecnebi 2100 kuruş 40 > 80 > Cemaziyelevel 22 — Ruzuhızır :153 S. İmsâk Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı E. 10,33 1211 615 931 12 130 Va. 4,21 6 (o 123 1518 1747 19,19 ' İstanbul sergisi hakkında tevkif” LERİ mp Çıragan sarayı sergi için en müsait yer Milli iktisat ve tasarruf cemi- yeti “İstanbulda. beynelmilel bir sergi açılmasına karar vermiştir. Ticaret odası bu meseleyi tetkike başlamıştır. - Alâkadar O zevatın fikrine. göre, İstanbul, beynelmilel sergi için en müsait bir yerdir. Yalnız sergi için bir binaya ihti- yaç vardır. Galatasaray salonları beynelmilel sergiye elverişli de- ğildir. Sergi binası için evelce ileriye sürülmüş bir fikir vardır: Çırağan sarayının sergi binası haline geti- rilmesi yalnız bunun için paraya ihtiyaç vardır. Ticaret odası bu işin başarılması için belediye ile birlikte anonim şirket teşkilini muvafık bulmaktadır. Kübik mektep binası İdarei hususiye yakında Fındık- lıda bir mektep yapacaktır. Mek- tebin Kübik tarzda inşası karar- laştırılmıştır. Ona göre plânları yapılmıştır. Filim deposu Belediye Fatihte bir depo açmak istiyor Geçen sene o Agopyan hanı yangınından sonra belediye fili- mlerin bulundukları yerlerin daha mahfuz olması için bazı tedbirler almağı düşünmüştür. Şehrimiz- deki büyük sinemalarla filim de- polarından bir kısmın tehlikeli olmadıkları anlaşılmakla beraber umumi bir depo tesisi lüzumlu görülmüştür. filim deposunun etrafı binalarla ihata edilmemiş bir yerde olması düşünülmüştür. Bunuy için idarei hususiyeye : devredilmiş (Fatih medreselerinden 'birinin filim de- posu olması muvafık görülmüştür. Bu depoya her sinema getirttiği filimleri koyacaktır. Sinemalar, ancak sinemalarında o gün gös- terecekleri | filimleri obulundura- caklardır. Belediyenin filim deposu açıldıktan sonra hususi depolara müsâade edilmeyecektir. Balkan birliği cemiyeti toplandı Balkan birliği cemiyeti bir iki güne kadar toplanacaktır. Bu içti- mada Balkanlardaki iktisadi me- seleler görüşülecektir. çırp İstanbulun en iyi yeri Profesör Yansen başta olmak üzere bir çok mimarlar İstanbu- lun yeni mahallelerini, yeni yapı- lan semtlerini hiç beğenmiyorlar. Beyoğlu ile alay ediyorlar. Cihan- pin çirkinliğine acıyorlar. Maç- anın haline gülüyorlar.. Yerden göğe kadar hakları var. Bugünkü halde İstanbulun en güzel yerleri yene İstanbul tarafı, cumbalı, asmalı, çardaklı, eski ahşap barakaların bulunduğu kârı kadim İstanbul o mahallele- ridir. Meselâ Süleymaniye, Her halde burada iki köprüyü, uzak- tan Beyoğlunu, Sarayburnunu, Üsküdarı ve heyalet halinde Ada- ları gören eski tarzda yapılmış bir konak elbette Beyoğluuda karanlık bir merdivenle çıkılan sefer tası gibi bir apartımana tercih edilir. Sonra bu mahallelerin ne güzel hususiyetleri vardır. Ben Süleyma- niyede öyle yerler bilirim ki sey- yar satıcı seslerile uyanırlar, aynı seslerle yatar, kalkar, sokağa çıkarlar... Seyyar satıcılar adeta buraların çalar saatleri (gibidir. (Meselâ sabah sütcünün sesi küçük beyin mektebe gittiği saattir. Eğer eşekli sütçü geciyorsa damat beyin kaleme gitme vakti gelmiş demektir.. Fakat beygirli sütçü iş fena.. Bu büyük beyin daireye geç kaldığına delildir. Eğer sütçüyü bir saat olarak kabul edersek eşekli, beygirli sütçüler de bunun dakikalarıdır. Sabah faslı böyle geçer..Bundan sonra eskicinin kendine has şive- sile mahalleyi çınlatan ince sesi.. Bu öğlenin yaklaştığına delildir. Nihayet ilk akşam işareti: Yo- Şurtçular.. Bu ses üzerine Süley- maniyede denize bakan odadaki misafirler ayağa kalkarlar: — Hayda Sabbek hanım yoğurt- çular çıktı.. diye -çarşaflanırlar.. Misafirlikte lafa dalıp, yoğurt- çunun sesini işitmiyerek, gazcı çıkıncıya kadar kalınırsa işte o zaman iş fenadır.. Büyük hanım; — Ayol gece yarıları yollarda bellerde kalacağız.. diye dizlerini döğer, küçük gelin de: — Ancak yatsıda eve varırız.. Diye üzülür.. Nihayet gece...Eğer kışsa bozacı... — Geecevrecik mısır buğday.. Gecevrecik.. Usta yapar çırak satar.. Satamazsa..... Bu ses üzerine tekrar fenerin mumu yakılır, kürkün yakası kaldırılır, yola çıkılır.. Evli evine köylü köyüne... Ve evlerde lam- balar kısılır.. Uyku... Mısır buğ- dayından sora suküt... Bundan bir müddet evel bele- diye İstanbul sokaklarında çok gürültü olduğunu, geceleri uyu- nulmadığını ileriye ( sürüyordu.. Belediye reisi Muhiddin bey gü- rültüsüz, deliksiz, sakin bir uyku uyumak isterse, bizim Süleymani- yedeki dayının evine teşrif etsin.. Süleymaniye bu cihetten de diğer semtlere faiktir. Hikmet Feridun Amca Bevin hir mektubu... — — Bursa'dan — A.B. — «Aziz dostlarımız Kâzım, Necmeddin, Enis, Selâmi, Vâlâ, Rağıp, Avni, Hikmet ve İskender fendilerle ahibbadan Hüseyin Suat Mehmet Nureddin “Bey “biraderlerimi ve bil cümle kariini kirama selâm ve ihtitam- dan sonra calibi dikkat bir noktayı mevzuu bahis edeyim; meğer bizim şimdiye kadar (Garibe) diyo kayt ve mutalâa ne boş nun bu te nümüne; ttiğimiz Amerikan havadisleri ermiş! Asıl garibo Anadolu z köşesindel. İ şte bir kaç Dün bir köylü dayıda bir bakraç tereyağı gördüm, bir lokma aldım, mis gibi kaymak kokuyor, halis inek sütün- den yopumuş!,, Halbuki; bizim bildiğimiz yağ, süt kokmıyan, mürekkebatı meç- hul bir halita değil midir? Evelki gün kebapçıda * yediğimiz. ette başka lezzet “vardı, “dcaba'nadide bir av ett mi? diye «Sordum, - meğer“ günlük koyun eti imiş | - Lâkin halis Koyun" eti çok leziz bir gıda imiş doğrusu. » Halbuki. bizim bildiğimiz koyun. eti “yarım gün tencerede “pişmiyen,. bıçakla; dişle kesil miyen, kâh köseleyi; Kâli süngeri andıfan bir madüe değil midir 2. Üç okka şeftali almıştım. Hepsi bir- birinden olgun ve güzel, hepsini yedik. Halbuki bizim bildiğimiz, çarşıdan alınan bir şeyin «ancak .üç:'dört tanesi ekle sâlih çıkar, göri - Kalanı, süprüntü oldu: Bundan “yenmez, atılır değil mi? «Fen bürada İstanbulda olduğu 'kadar şümullü değil. Henüz “peynirleri yağı alınmamış sütten yorlar, Halbuki bizim bildi- gimiz peynir - Bilfei - su ve tuzdan yapılıp yutturulmaz mı? Süsamıştım. Başını çeşmeye daya da likir likır iç ! dediler. Meğor buranın suları kaynaklarından çıktığı gibi saf ve temizmiş 1. Ialbuki bizim bildiğimiz su, üstündeki yâfta ve mühürlerine rağmen - binbir, tereddütle içilmez mi ? Hülâsa sun'iliğe pek alışmış olacağım ki bu kadar tabilik bana pek garip geldi iki gözüm! » A ili