2 Mart 1930 Tarihi roman tetrikamız: 136 İKİNCİ BİZANSIN SON GÜNLERİNİ KISILI Istanbulu nasıl fethettik? “Beni, muazzam bir miknatis gibi, aşağı Yazan: iskender Fahreddin kalenin tepesinden, çeken bu esrarengiz kuvvet -iman ettim ki- Eizansı da zaptedecektir...l, Agripas bu sözü söyler söylemez gözlerini kapadı.. başı omuz- darının üstüne düştü. Bizansın Bu maruf adamı Padişahın ayaklarının dibinde ölmüştü! Sultan Mehmede: — Efendimize sadık kullarınız- dan biri, Bizans fimperatorunu vurup getirmiş.. - Fakat, mecruh -- Henüz ölmemiş! Diye haber verdiler. Padişah otağı hümayünda isti- rahat ediyordu. lerin cesaret ve neşelerini cak türküler söyleniyordu, Hiâdiseyi Padişaha haber ver- dikleri zaman, yaralı adam can sekişiyordu. Sultan Mehmet: — Mecruhu buraya — getirin, göreyim. Dedi. Bir taraftan da Yunus beyi aratıyorlardı. Yunus bey, mecru- hun kim olduğunu söyliyecekti. Yaralı adamı sedye içinde, hu- zura çıkardılar. Bu esnada çadırın içinde gök görültüsüne benziyen bir ses İşi- — Agripas... Agripas... Sultan Mehmet, mecruhun kim olduğunu tanımıştı. Agripasl Bu adam, (Edirne) ye gelen Bizans beyeti azasından ve Bizans Ssarayının en müteneffiz erkânın- dan. Padişal — Bunu kim vurdu? Diye sordu. Recep, Sancak beyinin arka- sında duruyordu. Ortaya atılarak: — Surların dibine kadar so- -dedi- düşmana türk cesaretini göstermek » Padişahım! Sultan Mehmet, Recebin ce- saretine hayran oldu ve alnından öptü. — Senin gördükçe gö Bu esnada riye girmişti. tanıdı. — (Kostar den (Âgripas). gibi — kahramanları süm kabarıyor. Yunus bey de içe- Mecruhu görünce in müşavirlerin- ından akakn köpüklü kanları rek, tedavi ettiler. Şair (Priamosja — Hipodromda mağlüp olan Bizans'ın bu meşhur | Suvarisi —nihayet —türklerin eline | Hanendeler: Hafız Yaşar, Bey ve efendiler. Bayramın 1inci gününden itibaren: (PARiIİZYANA) nın ince sazı (NEŞEi MUSiKi) ve (HALK MUSiKi) keh'etinin en güzide san'atkârlarından teşekkül etmiştir. Kemençe: Sotiri, Keman: Nobar, Ut: İbrahim, Kanun: Hasan Bayram günleri saz tam beşte başlar Meşrubat ve mezeler hem nefis hem de ucuzdur. Son dakikalarını ya- ütün kuvvet ve cesaretini toplayarak — başını kımıldattı.. Gözlerini açtı ve karşısında Padişahı görünce, hayret ve teessüründen titredi. Son nefesinde Sultam Mehmede bitaben şu sözleri söyledi: — Beni, muazzam bir kalenin tepesinden, miknatis gibi, aşağı çeken bu esrarengiz kuvvet -iman ettim ki - Bizansı da zaptede- ektirlii Padişah, Agripasın bu sözün- den çok mütehassis oldu. Yunus bey: — bir arzusu olup olmadığını sor! Dedi. Agripas, daha bitkin bir halde cevap verdi. — (Bizans) ı bu felâketten ça buk kurtarınız ve cesedimi aileme teslim edi Agripas bu sözü söyler söyle- mez — gözlerimi — kapadı.. Başı omuzlarının üstüne düştü. Bizansın bu maruf ve - sefih adamı Sultan Mehmedin otağında ve ayaklarının ucunda can ver- adamın / vasiyetini ve son sözünü zaptediniz. Şimdilik cesedi bir tarafta dursun, dedi, Avni hakla şehre dabil olduğu- muz zaman, ailesini bulur teslim edersiniz. Sultan Mehmet bu iradeyi tebliğ ettikten — sonra, kılıcını kuşanarak çadırdan dışarı çıktı. Recep, bu. hâdise yüzünden kutuf görmüş ve terfi ederek | bünkârın yanında fımarbaşı ola- rak kalmıştı. Bu hâdise, bir kaç saat bütün cephelere ilân edilmiş ve bir okla, Bizansın en bi maruf adamlarından bi den aşağı masıl - düşürüldüğü bikâye edilmişti. Askerlerin her biri ayrı bir ( Recep vakası ) ihdasına çalışa- rak , yüksek kayalara , ve kalın duvarlara tırmanırcasına - bütün cephelerden - hücum ve taarruza | başladı'ar. Ü (Mabadi. var) im, Ağyazar. Yahya Faruk | senelere naz: | sene bu erazi Akşam MEMLEKET HABERLERİ —ammm aa Trakyada mahsul üç ay evel yetişecek Edirne 27 (Hususi) — Üç gün- den beri fasılasız bir halde de- vam eden karayel fırtınası bugün biraz sükünet buldu. Fakat şimdi lapa Japa kar yağıyor. Buraya gelen haberlere nazan bu sene şimdiye kadar vasati Trakyaya bu kadar çok kar yağmamıştır. Uzun zamandanberi havalar ilkbahar sıcaklığı ile gittiği için her tarafta yeni doğan kuzuların bolluğu nazarı dikkati celbedi- yordu. Havaların kara çevirmesi bu itibarla sürü sahiplerini biraz şaşırtmıştır. Şimdilik bu kadar soğuğun mezruata bir zararı yoktur. Lâkin soğuklar artarsa o zaman çil için endişeye mahal vardır., Alpullu şeker fal hafta kendi çifliklerine busenenin tohumlarını attı. Tohum atma merasimin — fabrikanın — umumi ziraat — müfettişi Şefik — beyin nezareti altında icra edilmiştir. Halbuki geçen sene mevsimin müsaadesizliği yüzünden ihayetlerinde tohum atıl- * x Bu sene Ödemiş'te ziral vaziyet çok iyidir Ödemiş 27 (Hususi) — Şehri- mizin 1930 senesi zirai vaziyeti çok iyidir. Kış mezruatının sal miktarları henüz tesbit edile- memiştir. Fakat şimdiye kadar ekilen erazi kaytlara istir 45,041 dönüm arpa; 3,080 dönüm çav- di 10,550 dönüm bakla; 2,800 dönüm afyon. Kış mahsulâtı ola- rak ekilen mezruat şimdilik bu kadardır. Şehrimizin, zirai ahvali hakkın- da malümatına müracaat eyledi- ğgim ziraat fen memurumuz Adil beyin notlarını arzediyorum: — Kazamızın zeriyat mıktarı geçen senelere nisbetle memnu- rici bir şekildedir. Hava- iyi ve müsait gitmesi de ay- rıca memnuniyet verici Bu günlerden sonra fazla göller teşkiledecek yağmurlar olmamak şartile halen kış mezruatının ah- vali iyidir. Bu seneki zeytin mahsulü kem- miyeten orta fakat keyfiyeten yüksek derecede olduğu halde yağ satış piyasasının uzun sene- lerden beri görülmemiş bir dere- cede sukutu zeytin sahibi olan kalık bir kantarının 15-16 liraya kadar sukutu şayamı hayretti Bu seneki —tütüh — zeriyatına gelince: Geçen sene Ödemiş Kazasının — tütünleri 100 - 160 | kuruş arasında satılmış ve kismen iyi bir fiyat olan bu piyasa, bu seneki tütün hazırlıkların diger yüzde yirmi kselmiştir. inlerin n Öyle ümit ediyorumki bu sene istihsal edilecek tütünler geçen senekine nisbetle daha iyi bir halde yetiş- tirilecektir. Ödemişin Bozdağ, Teke ve Gölcük yaylalarının kabili ziraat otuz. derecesinde Buna geçen senel olması da tesi etmi | olan erazisi şimdiye kadar mera halinde istimal edilmektey, lünün vakı müracaat ve inin emri ile bu. çayırlar kuvvei inbatiye ve nufus nisbetin- de köylüye taksim edilmiştir. Bu üzerinde patates atının 3-4 misli fazla yapıl- ması muhakkaktır. — Buü - itibarla Ödemişin İzmir piyasasında ta- nınmış olan patates. istihsalatını: da 3-4 misline baliğ olacağı muhakkaktır. — Ressamoğlu Köy- maliye n Tevfik Bey, kansile| ağa çıkacak, Onun eve avde '*tle bekliyor. Fakat, sant 7 ap eden Nadire H, 8 Nihayet kapı olmuş, bâlâ ortada yok. çalınıyor. Onu tutuyordu. kolu da sarılı idi. Alimin uğuldıyan — kulaklarına şu sözler çarptı: —Bir otomobil kazası... Amma, ağır yarası yok... Yalnız kolu, bir kaburgası... Alnında da ufak bir bere.. Nadire, solgun, gülümsevmeğe çalışarak, hafif sesl — Korkma, Tevfik'ciğim, kork- ma, Bir şey deyill.. diyordu. Okadar korkmuştu ki, karısının sadece yaralanmış bulunduğunu görmek bile onu teselli etti. Soğuk- kanlılığını topledi. Nadire'yi ya- tağa yatırdı. Hususi doktorlarına telefon etti. Genç kadın, bulran arasında bile: — Davete iştirak edemememizin sebebini telefonla bildir! - dedi. B Hasan Tevfik pek mükemmel, pek usta, yorgunluk nedir bilmez bir hastabakıcı haline gelmişti. Karısının sıhhatinde telâşa değer bir sey olmadığını öğrenmekle beraber, — geceleri, başıucundan ayrılmıyor; — koltuğuna gömülüp orada sabahlıyordu Kazanın mey- dana geldiği günden itibaren eve getirtilen hastabakıcının yardımına kötü nazarla bakıyor; âdeta onu kıskanıyordu. Telefonla sıhhat ha- beri istiyenlere: — Evet, Nadire, çok şükür leşti. Fakat, henüz kimseyle görüşecek halde değil! Maalesef efendim, maalesef imkânsız! - diye kestirip atıyordu. Fakat, Nadire'nin sıhhati, gün geçtikçe iyileştiği için bu tecrit siyaseti artık sökmemeğe başladı. Hastabakıcı savıldı; hattâ, birkaç misafir bile kabul edildi. Kadın, bu misafirleri yatağında, bol ten- teneler içinde ve yüzünde hafif boya ile kabul ediyordu. Karısının ilk boyanmağa kalkış- tığı gün, Hasan Tevfik, göz yaş- |. larıni zor zaptetti. Zira karısının umumi hayata yeniden avdet teşebbüsü onu fevkalâde heye- cana düşürmüştü. İlkönce, en yakın kadın dostlar ziyarete şitap eylediler; ve ancak birkaç dakika — oturup - gittiler. Sonra, daha az samimi kadın dostlar. Derken alelâde tanıdıklar. Bunu — müteakip, her — türlü misafirler. Aradan azıcık daha — geçti. ziyaretçiler, ziyaretlerini hergüne bindirdiler. Sokak kapısı gelen ve — gidenlere yölvermek - için mütemadiyen açılıp kapanıyordu. Gelenler, ilkönce münhasıran ka- dınlarken, araya genç erkekler de karıştı. Saat beşte çay içiliyor yahut cocktail ( — kokteyl mıyordul,, Nadire, artık misafirle- rinin hizmetine bizzat nazaret et etmek için koltuğunda yarı doğ: ruluyordu. Bu küçük — Toplantılar pek | neşeli — geçmekteydi. — Nakahat halinde bulunan — hastayı lamağı herkes kendine bilmişti. Gevezelik ediliyor; yapılıyordu. Bir gramofon getiri ; cazbant plâkları çaldırıldı. Bu telefon habre işlemek- oya- vazife teydi. Feriha, yahut Meliha, let, yahut Semiha e 'nun yanındı mek istiyormuş da faraza, bera- berinde bir yabancı hanım da getirebilir mi imiş diyerekten. Hasan Tevfik; karısının fikrini alıyor; lâzimgelen cevapları tele- fondakine bildiriyordu.. Biçare adam, artık - sersemle- mişti. Karısının bu kadar çok ahbabi. ol asla aklına getirmemişti. üçte birini h“:ş.::mum olsun tanımıyor; ya şahısl üğerir h yaşlahlslarını yekdiğerine karış: Muattar bir. kasırga içinde #ıyordu. Evi, açık birkafese ben- iştir. Lisanlarından anlamadığı güzel kuşların uğrağı olan bir kafese Evinden kaçamazdı. Bu, Nadire'yi büyük bir teesüre uğratırdı. Evde bulunduğu / sırada - ise, misafirlerin yanına çıkmamazlık edemezdi. Kimbilir, kibirlimi der- lerdi, ne derlerdi? Hem, evin i iFültü içindeyken mesai odasına Kapansa bile Ççalışmasına ihtimal yoktu. — Çarnaçar, — sosyetede söylenen sözleri anlamağa, kendi de öteberi konuşmağa uğı u. Gramettan teş Sörüğerdi D “Eh ne yapalım?! - diye düşü- nüyordu. - Varın Nadire'cik eye lensin!, Ve, hayretle, bislerindeki tebeddülü takip ediyordu. HB?.- Nadire'nin — nekahat — devresi bitti. Genç kadın, artık sokağa çıkabildi; ve, eski hayatına avdet etti. İlk çıktığı gün, kadın, bir az mahcup: — Gene seni bırakarak yalnız başıma sokağa, davetlere gidiyo- rum... Pek mahcubum ... -dedi- Sen, bana, hastalığımda — Hayır cicim hayır! diye ce- vap verdi - Seni iyileşmiş görmek benim için kâfi bir şaadettir. Doğru söylemişti. Karısı hesabı- na mesuttu. — Kendi hesabına da.... Âlim, artık, mütemadiyen karısı ile bulunamamanın verdiği hüzünden şifayap olmuştu . Saa- detleri ve uzlaşabilmeleri ayrı- hıkta idi. Bunu, şimdi anlıyordu. Kadın, sevinç içinde sokağa fırladı. Erkek de sevinç içinde mesai odasına çekildi. İş bankası Türkiye İş bankasından: Bay- ram münasebetile 2,3,4 Mart 930 tarihine müsadif Pazar, Pazartesi, Salı günleri Bankamız - kapalı bulunacaktı Bayramlaşma Türk Ocağında Bayramlaşma: Bayramın 2 nci gününe tesadüf 'eden Pazartesi günü saat 14 ile 16 arasında Türk Ocağında Bayram- daşılacaktır. Bütün Ocaklı arka- daşların gelmesi vica ol Muhit çıktı Aylık Muhit mecmuasının mart spor sayısı güzel yazı ve | çesimlerle çıktı. Münderecatı arar sında Eşref Şefik beyin K. Kemal Karpen maçı bakkındaki yazısı Fuat Hüsnü beyin futbol, Mecdi Hüsamettin beyin denizcilik ma- kaleleri, Darüşşafakada — spor, Robert Kolejdeki maçlar, Dünya şuunu vardır. Artist 'nci sayısı bayram arın cilavor ina ile baktın ki.. İstersen git- —