— Sabife 6 Tarihi roman tefrikar I İİBİZANSIN SON GÜNLERİİ — I*İNCI EISIM Istanbulu nasıl fethettik? Yazan: iskender Fahreddin «,,,Sultan Mehmedin önünde, bir esir gibi dizçökmeği, (Papa)nın kanunlarına tercih ederim! Esir olacağım, fakat hatolik olmiyacağım!,, Türkler, denizden topladıkları an - başlarını — Bizanslılara atmışlardı. İmperator bunun bir mucııı olmadığını çabuk anladı... | Alçaklar! Sefih mahlüklar! Sahte vatanperverler! Dışarıya çıkınız.. Yanımıza ge- liniz.. Bize hesap veriniz! Bu ses, halkın sesi; açların, hastaların, kı harpte ölmüş dul kadınların, ihtiyarlarını sesiydi. Hava karardı. Vlâhernanın demir pencereleri kapandı. Kadınlar ağlayarak, erkekler yumruklarını sıkarak dağıldılar. Şiddetli bir yağmur başlamıştı. Hipodromun önünde, bir anda, yağmur sularından ufak göller hasıl oldu. Şair Priamosun başını genç ressamlar ve heykeliraşlar göti düler. Sokakları sel kaplamıştı. Gece olmasına rağmen, Roma- “nos kapısından akseden top ses- leri Bizanslıları gittikçe tehyiç ediyor, kadınların ve çocukların vaveylâsı artıyordü. İmperator - Kostantin o gece Vlâhornadan sessizce surlara gi- derek askerlerle birlikte harbet- meğe başlamıştı. laşan kumandan Jüstinyanos, günden beri — sarayından dışa- 'Tiya cıllanyan İmperakdrü” yüat- da görünce sevindi. — Hastalığınız geçti mi, haş- metmaap? Diye sordu. İmperator bakikaten hastalan- mışti. Fakat, surlarda , bin türlü mahru: yet içinde — harbeden askerler , ratorun — sarayına kapandığını işidince: — O da mı korktu... O halde biz niçin harbediyoruz? Demeğe başlamışlardı. İeümez — Samadani bir ilham neticesi olarak, sizinle beraber çalışmağa, çarpışmağa ve ölmeğe geldim! Dedi ve Lukasa söylediklerini tekrar etti. Jüstinyanos, — şair - (Priamosjun başını bir kazık üstünde bulduk- larını anlattı. Gece — yarısı bir — yeniçeri askeri kale - dibine — birakırken gördüklerini ve sabaha karşı inip aldıklarını söyledi. Kostantin, kesikbaş macerasını işidince, hayretinden küçük dilini yutacaktı. Jüstinyanosa söyliyecek bir söz bulamadı. (Priamos)un kafası onun için mucizeden beşka bir şey değildi. Esrarengiz barut depolarının içinde yanıp kül olan bir adamın kafası Türklerin eline geçtikten sonra, tekrar Vlâhernanın önünde teşhir edilmesini Kostantin - bir türlü havsalasına sığdıramıyordu. Jüstinyanosun şu sözleri Kos- tantini harekete getirmişti: — Merak - etmeyiniz, haşmet- maap! Türkler bize, Priamos un başı gibi, sekiz baş daha attılar.. ve askerlerimiz. bu başların hep- sini tanıdı, Ben evvelâ bunların Türkler tarafından kesilmiş oldu- ğuna hükinettim. Fakat, Teofilos: ' “Bunlar benim - fedailerimdir | , dedi... O vakit, bunların türkler tarafından — denizden — toplanmış olduğunu anladım. Jüstinyanos gülerek ilâve etti: — Efendimiz de, galiba, Pria- mosun başını görünce, gökten Mesih inmiş gibi sevindiniz.. Der- hal hastalığınız geçti.. Buradaki kahramanların (!) yanına koştunuz, değil mi? * Venedikliler tarafından bir imdat * heyeti bekleniyordu. Sinyor Ciyovani o gün sarayda imperatoru ziyarete gittiği zaman: — Yakında, — Bizanslıları bu felâketten kurtaracak — olan Ve- nedik ordusunun gelmesi muh- temeldir. Bu kuvvetin Bizansa geldiği gün, Bizanslıları Katolik olmuş görecegimi zapnediyorum! Demişti. İmperator, gece yarısı Roma- nos — portasın — kalın — duüvarları arasında Justinyanosla - konuşur- ken, sinyor ( Ciyovani ) ile arala- rında geçen muhavereyi hatırladı. Muhasaranın — ilk günlerinden | beri Bizanslıların müdafaa ku- vazifesini ifa etmekte İmperator kendisine Venedikli- lerin, bu teklifinden bahsedince, Jüstinyanos mutaazzım ve muta- 'assıp bir asker gururile doğrula- rak dedi — Bizansı, baştan başa yakar ve Türklere bir avuç kül halinde teslim ederim. Fakat katolik ol- maral İmperator, Jüstinyanos'un clini sıkti. — Ben de dedi, ve ben de ayni sözleri söyledim. Sana da tekrar ediyorum: Bu şe- ralt altında biç bir muavenete araı iftikar etmiyeceğim. Katolik olmaktanse, Türk esaretini kabul ederim! Sultan Mehmedin önünde diz çökmeği, Papanım kanunlarına ayni — fikirdeyim, tercih edeceğimli! (Mabadi var) Köhne malzeme satışı: - Tütün inhisarıumumi müdürlüğünden: Topllçl Çapa ve Bahariye anbarlz ında mevcut 2626 kilo çul, 8532 kilo ip 1600 kilo kınnap 17/2/€30 tarihinde verilen fiatlar haddi Jâyikte görülmediğinden yeniden 4/3/930 çarşamba günü - pazarlıkla satılacağından taliplerin yevmi mezkürda saat 10,30 da Galatada mubayyat komisyonunda bulunmaları. | Koço efendiye muracaatları. sinyor — Ciyovani ye | Akşam Kiralik Hane Şişlide bulgar çarşısında Imı.—î Paşa sokagında N-31 bahçe ör- | tasında altı odalı elektirik terkos | h.ıwguı hamam ve her türlü | — Aman yarabbi! istirahatı cami hane kiralıktır taç | — Gözlerim ne görüyor? lipler bulgar çarşısında bakkal | Bu derece güzel kadın!! aldırımlarda öyle bir eser gibi yürüyor ki. Aklıma, gaynihtiyari, şairleri- mizden Abdülhak Hâmit Beyin bir beyti geldi: #Hlubup Edirnenin nefis KONSERVELERİ Sirkecide Hocapaşa Hamam HLA SA AO sokak No.9 Tel. İst. 2789 Evet bu kadın, hubup eder gibi, eser gibi yürüyordu. Tekmil | Bufe, dreslar, masa, 6 iskem- | insanlar misali topraktan değil, leden ibaret — fevkalade — nefis | seher rüzgârından — yaratılmışa modern pelevenk yemek - odası | benziyordu. gül Ne endam, ne boy, ne bos, ne kemle 6 aded hava gazi ile ban- | Yürüyüş... yo için sıcak su tevzi eder. duîı.nı esine — takılarak — peşine Mi : im. Veriniyuz, makineleri bir arada | ğ yahut ayrı ayrı satılır. Hava gazi yemek sobası 3 adet. Beyoğlunda İstiklâl caddesinde 245 No da Tokatlıyan karşısında Ali Namık bey Apartimanlarına müracaat. O, yürüdü; ben, yürüdüm. Bu takip uzun zaman devam , herhalde, ardından farkında olsa gerekti. Bilhassa, hususi otomobilimden de inmiştim... Hususi otomobilim, bizi adım adım takip eyliyordu. Mamafih, — gençkiz, takibimin farkında değilmiş gibi görünü- yordu. Hattâ, bazı kızların yaptıkları gibi, dükkânların önünde durup camekânlardaki mallara bakmı- Mürebbiye aranıyor Tahsil görmüş bir mürebbiye hanıma ihtiyaç vardır. Fransızca ve ya Almanca - bilenler - tercih edilecektir. salata — Mumhane caddesi No.13 Galata han Doktor Emin Riza beye müracaat. Devlet Demirvolları ve Limanları Ummi idaresinden: Muhtelif eb'atta ceman 200 m 3 çam, meşe, gürgen ve dişbudak | kereste- kapalı zarfla münakasaya konulmuştur. | Münakasa 12/Mart/930 çarşanba günü saat 16 da Ankarada Devlet Demiryolları İdaresinde yapılacaktır. 5 Münakasaya - iştirak edeceklerin teklif mektuplarını ve muvakkat teminatlarını”ayni günde isaat 15,30 a kadar Umumi Müdürlük kale- mine vermeleri lâzımdır. Talipler münakasa şartnamelerini üç lira mukabilinde Ankarada, İ Malzeme dairesinden, İstanbulda Haydarpaşa mağazasından tedarik |edel silirler. Devlet Demiryollarıve Limanları Umumi idaresinden: 1300 M3 Çam tomruk kapalı zarfla münakasaya konmuştur. Mü- nakasa 10/Mart/930 Pazar günü saat 16 da Ankrada Devlet Demir- yolları idaresinde yapılacaktır. Münakasaya iştirak edeceklerin teklif “mektuplarını teminatlarını ayni günde saat 15,30 a kadar Umumi Müdürlük kale- mine vermeleri lâzımdır. ağacından 1 kanape 2 is- yor; kendisini takip eden adama: Talipler münakasa şartnamelerini Beş lira mukabilinde Ankarada, malzeme dairesinden, İstanbulda Haydarpaşa mağazasından, Konyada Konya mağazasından tedarik edebilirler. Devlet demiryolları ve Limanları Umumi idaresinden: 1200 meşe travers kapalı zarfla münakasaya konmuştur. Münakasa | 15 Mart 1950 Cumartesi günü saat 15 te Ankarada Dımir yolları | daresinde yapılacaktır. | Münakasaya iştirak edeceklerin teklif mektuplarını ve muvakkat teminatlarını aynı günde saat 14,30 a kadar münakasa komisyonuna vermeleri lâzımdır. Talipler, münakasa şartnamelerini üç lira mukabilinde Ankarada, Malzeme dairesinden, İstanbulda Haydarpaşa mağazasından tedarik edebilirler. Devlet Demiryolları veLimanları Umumi idaresinden: İrmal Iyos hâttınm 25-133 km. ârası ferşiyat ve balastaj ameli- | yatı kapalı zarfla münakasaya konmuştu. | “Münakasa 5-4-30 Cumartesi günü saat 15 da Ankarada Demiryolları İdaresinde yapılacaktır. Münakasaya iştirak edeceklerin teklif mektuplarını ve muvkkat teminatlarını ayni günde saat 14,5 kadar Umumi Müdürlük kalemine vermeleri lâzımdır. Talipler münakasa şartnamelerini 40 lira mukabilinde Ankara, Maliye ve muhasebe işleri reisliğinden tedarik edebilirler. Devlet “Şunu bana al miyordu. Ah, bir kere, bir kerecik, bir yerde dursa, benden birşey ister gibi bir tavur takınsa, demeğe getir. Ne istese, amma ne, ne, ne istersa ona almağa razıyım.. Servetim müsait, Her im tamam: Han, hamam, apartıman, “Kredi ne,» Banle Otoman.. Gençkizin istediğini almak en ufak bir inşaretine bakıyorum. Ob, hele şükür! Hele şükür! Pişkin kızmış doğrusul Beyoğlu'nun en meşhbur kuyum- cu dükkânlarından biri - önünde durdü. Camekândan içeri bakıyor... Oki Alıyım... Alıyım... Ne is- terse alıyım... İlle bu kız benim olsun. Şapkamı nezaketle sol elime aldım... Çıplak kafamı baştan başa kateden üç beş kir. teli sağ elimle yatıştırıp tuvaletimi ikmal eyliyerek yanına yaklaştım. — Hanımefendi. İşitmedi. bile.. — İşitmemezliğe geldi yahut.. Ah kurnaz Kendini naza çekiyor. Tekrarladım : — Hanimefendi.. Hanımefendi. Başını - hayretle — şüphesiz sahte bir hayretle — çevirerek bana baktı. — Beni mi çağırıyorsunuz? Fakat, ben sizi tanımıyorum... İşgal etmiyin... Rahat bırakın. Böyle yapmacık hiddetlere kim aldırış eder? — Hammefendi... - diye ısrar eyledim - Sizinle tanışmak, ahbap olmak istiyorum... Teşerrüfümün ilk yadigârı olsun diye size şu camekândan birşey almaklığıma müsaade buyurun.. — Beni lütfen rahat bırakın diyorum size... Hmmm... — Anladım, anladım... kısaca bir şey diyiverdim de baş- tansavma birşey alacağım sandı onun için mırınkırın ediyor. Neler alabileceğimi tesbit etmeliyi — Size şu zümtüt küpeleri alıyım, Hanımefendi... Gözlerini- ze ne güzel bir nazire teşkil eyliyecek... — O hale şu tel alıyım... Güzell Belki hakiki — kırmı: olması lâzımgeldiğini dudıkhn— nızdan öğrenir de kızarır... — Öylese şu inci kolyeyi ah« yım... Beni reddederseniz uğru- 'nuzda nasıl gözyaşları dökeceğimi ifade etmiş olur.. X— Size ne kadar “merbut bur bulunduğumu şu pandanla şu bi- lezik arzeyliyecektir... — Niçin cevap vermiyorsunuz, Hanımefendi?... Her halde, bu camekânda alâkadar eden birşey var ki, önüde durdunuz... — Evet, vara. Fakat onu bana siz alamazsınız... — Neden? Neden almıyayım? Ben size herşeyi alabilirim elham- dülillah... Siz sade söyleyin... — Öyleyse şu vitrinin aralığın- dan görünen sarı sarı saçlı, mavi gözlü genç tezgâhtarı gözetliyor- dum... O, benim sevgilimdir; alın bakalım ! Sökl Nüktli: (Hatice Süreyya)