H GA —— 21 Şubat 1930 Akşam Tarihi roman tefrikamız: 127 BİZANSIN SON GÜNLERİ!| İKİNCİ KISIM Istanbulu nasıl fethettik? Yazan: Iskender Fahreddin Deniz üstünde büyük bir kargaşalık vardı. Türk gemilerinden arslan seslerine benziyen Akşsşami Halk sütunu Dört köy halkının teşekkürü Beyşebir kaymakamı Nai Beyefendi- 'nin kaza köylerinin her türlü ihtiyaca. tim tehvin hususunda gösterdiği ve kümmethalk e sık sik temas ede- zek her köyün dertlerini dinlemok, ahaliye vasayadla bulunmak hususu naralar işidiliyordu. Teofilos, Romanos kapısında vazife almıştı Bizanslılar yeni bir endişeye düştüler. hadisesinden sonra, Türkler ne yapacaklar?,, Şair Priamos un ölür barekete getiren en hadise olmuştu. İmperator diğer şairleri saraya vet ederek, vatanperver - şair in mersiyeler yapılmasını emr- etti. Memleket baştan başaa heye- <can içindeydir. Halk bir tarafntan Türk do- nanmasının - büyük bir kısmının yanmasından mütevellit büyük bir memnuniyet ve itimadı nefisle im- peratorun — etrafında — toplanıyor, diğer taraftan da harbi idare eden Jüstinyanosa filen yardıma koşu- 'yorlardı. İmperator müsterihti. Teofiles un — istediği olmuş.. Pilânlar deniz üstünde muvaffa- kıymetle tatbik edilmişti. Bizanslılar en ziyade, Yunanis- tan'a kaçırılan eşyanın dışlimaz dan serbestçe geçtiğine sevini- yorlardı. Bu hadise Teofilosla Megadoks Lukas Notaras arasındaki rakabet ve — gerginliği — izaleye olmuştu. Lukas Notaras kindar bir adam olmasına rağmen Teofilos un va- 'tanma karşı çok sadık ve merbut bir asker olduğunu görmüştü. Son — yaptığı fedakârlığın tarihe geçecek kadar büyük bir ehem- miyeti baiz olduğunu anlayan Lukas, bu eski rakibi ile barı; tıktan sonra bir sahada çalışmağa karar verdiler, Teofiles, Romanos Kapısında ikinci müdafaa hattında kumanda vazifesini deruhte etmişti. Bizanslılar, Teofilos maiyetinde büyük bir gayretle çalışıyorlardı. Surların - üstünde Taskerlerden biri Teofilosa: — Bize cesaret getirdiniz! Dedi. Diğer biri de şu sözleri söyledi: Kol- — Kamımızı doyurdunu: larımıza küvvet geldi. Şim mücadelesine girişebi Bu kısa mühaverelerden anla- gılıyordu ki surlarda uzun zaman- dan beri harbeden Bizanslılar cephanesizlikten şikâyet ettikleri kadar erzaksızlıktan da “müşteki idiler. Açlık! Cephanesizlikt Ve nihayet bütün bu ihtiy: daha vazıh bir kelime ile ifade €den - parasızlık, imperatorun — vaziyeti müşkülleştiriyordu. Son yangın hadi harekete gelen Bizanslılar harp cephesinde Türklerle — çarpışan bir avuç askere maddi ve mane- vi yardımın en mükaddes. bir vazife olduğunu anlamışlardı. Deniz üstünde büyük bir kar- | gaşalık vardı Yanan gemilerin enkazı sahil- sebep | alâka 6 civar halkını minnettar birak: maktadır. — Kaymakam . bey. Böyget havalisini telyis eden bataklıkları kurat mak hususuna çok büyük ehemmiyet vermiştir. Ebülyefa namındaki köy evel ce 800 baneli mamur bir yer iken yalı: yındaki bataklık dolayisile intişar eden Mastalıklardan bugün ancak altı hano kalmıştır. İşte kaymakam . hoyin vo Kıreli nahiye müdiri Abmat beyin him- metleri tayesinda 4 köyün arazisini dd edilemez bir. hale koyan bu ıklık, sulara mecra açanak, kanallar kazdınlmak suretile - kâmilen kurutuk muştur. Bu sayede yüzlerce dönüm era- gimiz. kurtülmüş Ve çalışılır. hir hale girmiştir. saba, bu yangın Te Vurmuş, Marmaradan yeni Türk gemileri gelmeğe başlamıştı. Türkler bu tuzağa sükünetle mi mukabele edeceklerdi ? Kız- külesi açıklarında, yanmış gemi- lerin omurgalarını toplayan türk denizcilerinin arslan sesine benzi- yen baykırışları, korkunç, yüksek Atia İşte mail Glünğemaz ba - almnetten K Ş dolayı dört köy ahalisi namına — gayyar ce, Bizanslılar yeni bir endişeye | kaymakaın ve müdür beylere - gazete- düştüler. nizde alenen teşekklrü vecibe addederiz. — Acaba, bu hadise karşısında türkler ne yapacaklar ? (Mal Beyşehir kazasının ” Balkande kariyesinden Delihalil - oğlu Süleyman Kıymeti muhammensi Bedeli müzayedesi lira lira 1600 1600 Bakırköyünde sakızağacında taş han caddesinde 14 No, lu beş oda bir sofa bir kuyu mutfak ve saireyi müştemil 200 arşın terbiinde ma bahçe bir bap banenin tamamına verilen bedelden fazlasile talip zuburu ihtimaline mebni bir hafta müddetle temdidi müzayedesine karar verilmiştir. Talip olmak isteyenler kıymeti " muhammenenin yüzde yedi buçuğu nisbetinde pey akçesile beraber 26/2/930 çarşamba günü saat on dörde kadar İstanbul Evkaf müdüriyeti binasında mah- Tülât idaresine müracaatları. Mahlülât müdüriyetinden: kira 37500 Beyoğlunda Pangaltıda Harbiye caddesinde (61) cedit (63) No. takriben (450) zira terbünde ayrıca arkasında takriben (60) zira bahçesi olan maa asma beş kattan ibaret ve beher katında bir koridor, dokuz oda ve diğer teferrüatı havi bir bap natamam apart- manin tamamı (19/2/930) tarihinden itibaren yirmisekiz gün müddetle ve kapalı zarf usulile müzayedeye konmuştur. Talip olanlar balâdaki kıymeti muhammenenin yüzde yedi buçuğu nisbetinde pey akçelerile teklif mektuplarını yevmi ihale olan 19/3/930 Çarşamba günü saat ondörde kadar Çenberlitaşta İstanbul Evkaf müdüriyeti binasında müteşekkil İdare encümenine tevdi eylemeleri ilân olunur — Devlet Demiryolları ve Limanları (umumi idaresinden: Mubtelif eb'atta 679 adet çam azman kapalı zarfla münakasaya konmuştur. Münakasa 8 mart 930 cumartesi günü saat 14 buçukta Ankarada Devlet Demir yolları idaresinde yapılacaktır. Münakasaya iştirk edeceklerin teklif mektuplarını ve muvakkat teminatlarını aynı günde zaat 14 de kadar münakasa komisyonuna vermeleri lâzımdır. lipler münakasa şartnamelerini 2 lira mukabilinde Ankarade Mab | zeme dairesinden, İstanbulda Haydarpaşa mağazasından tedarik | edebilirler. | Devlet Demiryolları ve Limanları Umumi idaresinden: 1300 M3 Çam tomrok kapalı zarfla münakasaya konmuştur. Mü- nakasa 10/Mart/930 Pazar günü saat 16 da Ankrada Devlet Demir- yolları idaresinde yapılacaktır. Münakasaya iştirak edeceklerin teklif — mektuplarını teminatlarını ayni günde saat 15,30 a kadar Umumi Mü mine vermeleri lâzımdır. Talipler münakasa şartnamelerini Beş lira mukabilinde Ankarada, malzeme dairesinden, İstanbulda Haydarpaşa mağazasından, Konyada Konya mağazasından tedarik edebilirler ğ Daktilo muallimi aranıyor Erkek muallim mektebi müdürlüğünden Yazı makinesinin tekniğine ve yanlışsız ve pürüzsüz ve sür'atle on parmağını kullanarak yazmayı mükemmel bilen ve öğretmeye mukte- dir bir muallime Ankarada ihtiyaç vardır. Taliplerin her gün İstan- bulda maarif müdürlüğüne müracaatları, Nuretüin Takat yeşı ben bir, kağın oün vetesi Müzayen Tanıma bir moktu yazark Forie'le erleneteğini Tildirmiğiz . duseyyenile Nureddim, gömdi, kamakarğıyalı Y5 EVü, gü Müzeyyen'in gözyaşlarile bozu- lan makyajı altında, Nureddin, geçkinlikten —mütahassıl karışık- hklar farketti. Koketliğ'i ile meş- hur olan, ve, vakitile, sevdalarının ilk devresinde Nureddini kıskançlık| azapları içinde kıvrandıran bu kadını, böyle mahvolmuş bir halde gördüğü için derin bir memnu- niyet duydu. — Müzeyyen! Müzeyyen'ciğim! Ağlamal Sükün bull - dedi. Kadın, delikanlının - kollarına alıldı. Ona sarıldı. — Evet, Müzeyyen'ciğiml... Ta- mamile senin olan Müzeyyen' Tamamile... Benim Nuri'm! Benim cicim! Cicim! Ciccim! Benim be- nimim! Sen okadar benimsin ki, benim olduğunu ifade için ancak bu tabiri bulabiliyorum: Benim benimim! Bazı kararlar vermeğe niyet etmiştim. Ne derece ıstırap çekersem çekeyim, sana görün- memek istemiştim, Bunu yapama- dim... Zaten, bir gün gelip de B a aei Kü alam? Sus, susl.. Herşeyi senden daha iyi bil .. Mukadder zaman Müzeyyen, balaç e — Gidiyorum... Herhalde işin vardır; zamanını boş yere heba etmiyeyim... Buraya seni yalnız şöyle bir görmek için geldimdi. Görmek ve konuşmak için. tam beş sene Sen olmasaydın, İmasaydı, kendimi yaşamadım. sayacaktım. Aynanın önüne gitti; boyalarını tazeledi. Sonra etrafına bakındı; karik — tufanı — içinde, kolları arasına atıldı. oğruldu; - etrafına beni bugünden itibaren kaparıp atma... Birak, bir kere daha seni — ziyaret edeyim... gibi, yarın da... Pek ansız Şayet bir daha dönme- mek üzere diye buradan çıkarsam kendimi — öldürürüm... Yarın da yim mi?... Ben korkak, sırnaşık şir kadınım galiba. Aman yarabbi! Canıni sıkıyorum. Amma, asti- Hn şekiyorum da ondan yoksa... eleyim mi? Delikanlı, şaşkın ve merhametli: Tabü değil mi... Gel elbet- e irkek de, yalnız günün randevusunu için - kendikendine nekadar irade zafı kalınca erti kabul / etti kızdı. Bu böyle !. Saate baktı... Nı gitmek zamam İğiştirdi ve ve yola çıktı.. B -- Nışanlısı Feride'nin evi, Nışan- 'nın en güzel evlerinden'biri birçok davetliler gelmişlerdi. Te- lefonla ettiği itizarı müstâkbal kayımpederine tekrarladı ; sonra pek çıktığı — için ledi. Sonra da, sarı saçlı, boylu, sporcu ve serbest bir genç kız. olan. nişanlısma yaklaşıp güzel sözelerle konuştu. Feride, gizli bir istihya ile Nu- reddin'e mukabele etti. Yemekten sonra, gençkiz, Nü- ri'yi salonlardan tenha birine gö- türdü. Başbaşa kaldılar. — Oturun... Bir. cigara misiniz?... Size birşey söylür mi?.... Babam, bugün sonra gelmiyeceğinizi bildiren te- lefon haberini alınca hiç memnun olmadı... - İş mevzmubahs olunca, içer ihmalleri sevmez. Sizi yarın görmek istiyor. “Tabii... - diye, Nureddin, için için eseflendi. - Müzeyyen, nahak yere ısrarda bulundu.., Feride: — Geleceksiniz, değil mi? -diye sordu. Delikanlı: “Evet | , diyecekti; lâkin Müzeyyen'in gözyaşları ara- sındaki hayalı, gözleri önüne gel mutlaka — Yarın mi? Serbest kalaca- mdan şüpheleniyorum. — Neden? Pek mi çok işiniz vardı? — Evet, bu sırada, çok m gülür S — Neyle? — Birçok işlerle... Mühim ran- devularım. var. — Müzeyyen Hanımlamı? — Ne? Ne söşliyorsunuz? Gençkız, keyfinde kahkahalarla güldü. — Müzeyyen'le diyorum... Sâbık güzellerden Müzeyyen Hİ ile.. Hani şu: Kendisile senlerdenberi münasebetiniz var... zevci muhteremden mada herkes biliyor. İzdivacınızın şüyuu,zavallı kadınca- ğızı berbat etmiştir... Zira bu yaşta yeni bir münasebet tesisi onun için güç olacak... Feride, daha da söyledi, güldü ve alay etti. Nureddin, nişanlısının sözlerinden hayretlere düştü. Onun modern ve - serbest olduğunu bildirdi; fakat böyle sözler söyle- mek kabiliyetini? Bilmezdi... Fe- ride, devam ediyordu. — Eminim ; Pek hassas ve dramatiktir... Öyle — gözüküyor. Musallat birşey gibi görünüyor: Rezalet ve tabanca ile sizi teh- dide kalkışmıyor mu? Aman , azizim! Kendinizi gözetin! Hem bu işi çabucak bir ustalıkla halledin.. Anlıyorum; haklısınız : Bu işi halletmek, tatlıya bağ- lamak için, bir iki güne ihtiyac- ü ade ediyorum. Hattâ,bu hususta babama da si ledim: Fabrikaya gitmezseniz filân mazur görecek.. Nureddin, sordu: — Müzeyyen'le münaşebetim mütcessir etmiyor mu? Kız gü — Beni ne zannediyorsunuz siz, kuzum? Aldırış bile etmem.. Her gencin evlenmeden evel böyle maceraları olabilir.. O güzel () Müzeyyen Hf., bana vizgelir. Sizin e onunla,” münasebetinizi bu derece — uzatınış olmanıza şaşıyorum ; — ve, — zevkinizden azıcık şüpheleniyorum. Eh, haydi, Şok yalız. oturduk .. Âlemin yanına gidelim... Tekrar ediyorum: Eski hesapları çabuk temizliyim. Evlenmemize iki ay kaldı... LALI Nureddin, Feride'nin harikulâde güzel ve genç endamı ile zarif bir halde kendisinden - uzaklaş- tığını seyretti. e y da nasıl âciz bir mahlüksa, şimdi de o, bu'Feride'nin yanında öyle âciz bir mahlük halinde idi, Bu. ne kadar tabakküm altına gi DN Töyer AO B goe a ruğu altında iki büklüm olacaktı. Müzeyyen'in muti, di katli, müşfik ve merbut aşkını düşündü. Şimdi bizzat Nureddin muti ve merbut olmak mecburiyetinde idi. Sevilen, taabbüt edilen mevkünden çıkıp seven ve taabbüt eden mevkiine girecekti. Kocalık boyunduruğuna firiyardu. e Ansızın, kararını verdi.. Ayrı- dacaktıl.. Fakat, — Müzeyyen'den değil, Feride'den.... Bu izdivacı bozkeaktı.. Rahat bir nefes aldı. Geçkin metresile yaşadığı müd- detçe gençliği bâki kalacaktı. Naâktli: (Hatice Süreyya)