Vous desırez monsieur” Ne arzu edersinız siniz efendim? Bir türkün memleketinde kendisine ana dilile hitap edilmesini istemesi milli bir vazifedir z Geçenlerde desonu Bey- oğlunda Türküaz'ın ön taraf salo- nuna bir zat ile gitük. Se ya- pan küçük hanım (Mademoiselle) geldi ve bana hitaben: “Vous dü- Sirer, Monsicur?, diye Framsızca olarak ne içeceğimi sordu. Bittabi Türkçe cevap verdim. Yanımız- :.x. masada İstanbullu ulnıııı_i&kğ ri anlaşılan h iki d Bekidek. Förçe kome gşurlarken onlara da hizmet eden ayaı hanımkız gelince,me göreyim bu iki Türk kendi ana dill birakıyorlar ve o yerde, mugayırı- Adâp bir şey yapmamış olmal kızla âeıbıl Fransızca görüşmeğe İıı-ihyndıı!? iraz sonra iç salonda © gün için verilen balosunu seyre gittik ve salonda bir masaya Oturmak istedik. Orada da servis yapan başka bir hanımkız bize yine Fransızca hitap ediyor: (Voulez-vous vous mettre İâ, au coin, Messieurs?...) — (Köşedel Masaya oturur musunuz efendi Bir ecnebi lisanı, o dilden ma- rifet almak, icap ederse o dili erle - konuşmak için öğrenilir. Bu itibarla bir değil, hâttâ birkaç ecnebi lisan- ni bilmek ve söylemek şeydir. Fakat bir türkün , nn her yerinde olduğu gibi , kendi vatandaşlarıle ne Türkiye- deki ecnebi Ticaret müesseseleri satış memurlarıle ona dilile ko- ve konuşulmasını vazifesi ve en tabii bir hareketidir. Paris'te ki bir alman ficaret müessisesine giren bir fıransız kendi / dilile — konuşur. Ona hele bir almanca ile hitap edilsini Berlindeki bir fransız müessisesine giren bir. almanın orada fıransızca konuşmak aklın- /dan geçmediği gibi.. Bir çoklarımızın iyi bildiğimiz ve bir asra yakın bir zamandan beri bize muasır dünya harsı ve inkilâp hakkında fikir ve he- yecan veren fransızçanın tahteş- Şuurumuzda braktığı intiba her 'ne olursa olsun türkiyede türkçe- 'nın masuniyetine tecavüz etme- mesine dıkkat etmek her müte- fekkirin vazifesidi. Mesut yazı inkilâbımızdan beri etmiştik. Bu zihniyet te şudur: “*Fransızca bir. yazıyi türk harfle- ile yazınca” hasıl olan şekil o kelimenin türkçesi olur!?, Hattâ işittim ki bir lse muallimi böye lece çevrilmiş kelimeleri türk zenginleştirmeğe — gelmiş telli, pullu birer gelin telâkki ediyormuş!? İmdi türkçeye İngi- lizceden, almancadan... ilh ecnebi dillerden zenginlik —getiren () böyle gelinler girince dilimizin bir Babil kulesinden ne farkı kalır! İtiraf etmelidir ki bu zih- miyet bizde bir ekalliyete mahsus değildir. Hem ne kadar derin olduğuna dair yeni ve canlı bir misal vereyim: çalbizen intişar ledem lagatı , diye “Türkiye mühi ihda edılınıı olan “ Kumy:,, 'l:ıî hm:ıııı'dhımıuı e Cnığm:ı » kel mesinden çevrilmiş bir gelinha- mımdir! Bu hanımın gelin olmaz- dan evvel Türkçede adı “Tellâl, jiyö, namile ve Türk lugati diye Takdim edilen ve Fransızca mıştık. Tele | kında gö ettiği manayı Türk anaları şim- diye kadar Saçiklarm “Bulaşık veya sari, (hastalık için) diye öğ retirlerken şimden - sonra 'r.-.î lugatlerine müracaat ederek: “oğ- dum, bu hastalık kontajiyö dür,, diyecekler öyle mi?.. Biz münevverler, kendi elimiz böyle yaplıklan sonra Beyoğl da Türk- İere Biçin "Vous dösirez, Monsi. ver?, diye hitap etmesinler.! Evet, neden etmesinler..? Asırlarca süren suiidareler ticesinde kaybettiğimiz siyasi, fisadi istiklâlimizi bunca fedakâr- rimizle biz de muasır/ milletlerle hemseviye olduk ve daha da ol- mıya azmettik. Böyle iken ekse- riyetimizde tanzimat zihniyetinin | halâ terkedilmemiş şöyle dursun, firenk türkün ana diline kadar nüfuzuna yol açmak süretile bilâkis tehlikeli bir şekil almakta olduğunu görmek acı birşeydir. Ecnebi dillerini, her yerde ol- guğu 'gibi, Türkiyede de, ancak yanın beynelmilel usulleri çer- -si dahilinde, türke mahsus bir ars ve İrfan şahsiyeti ,, tesis etmek için öğrenelir Aksi halde, nereye ? Dr. Kemâl Cenap , Telgrafla resim Londra ile Berlin arasında lenlı edıııyor Telgrafla resim ve yazı gön- dermek usülü fevkalâde terakki eylediğinden Londra - ile arasında buna mahsus bir teşki- lât vücude getirilmiş ve ayın yedisinde küşat resmi icra olun- Muştur. Tlk defa — olarak — İngiltere Posta mazıriyle “Almanya posta ve telgraf mazırı arasında al- tında hattı destleri olduğu halde telgrafla — portreleri teati olum muştur. Resim - telgrafının küşadından derhal gazeteciler istifade etmişti Küşat günü Berlinde komünistler ile zabıta arasında kanlı müsa- demeler olduğundan İngiliz gazete fotograf muhabirleri derhal bu hadiselerin fotograflarını çekmiş- | ler ve telgrafla Londraya gönder- mişlerdir. Almanya posta ve telgraf nazırı her (Şetzellin Londraya gönder- | diği resim ve yazı telgrafnamesin- de portrenin üzerinde nezaretin uavanı ve telgrafnamenin tarihi yazılmıştır. Resmin altına şu yazılar yazılmıştır: “Resimli fotograf memleketleri- miz arasındaki — muyasale — ve muhabere münasebatını temin ve tevsi edecektir. Sizi ve nazaret erkânını dostane selâmlarım.,, Almanya posta nazırı Dr. Şetzel Telefondan şikâyetler İdare işlerin Çabuk ve muntazam surette görüldüğünü iddia ediyor Şehrimizdeki telefon muhave- ratında arasıra vukubulan teehhür ve intizamsızlığa dair karilerimi den bazı şikâyet mektupları al- fon numaralarının bazeni teehhürle verilmesi, bilhassa mali müesseselerle gazete idarehane- lerini fazlaca sinirlendiriyor. Telefon —muhaveratında ekse- riya vukubulan bu. teehhurun esasını anlamak üzere dün İstan- bul telefon şirketinde tetkikat ya- pan bir. muharririmiz, santralda çalışan ve yüzde doksanı türk olan memure hanımların faaliye- tini yakından Telefon mül man H. müharririmize şu izahatı vermiştir — Telefon — muhaverelerinde bazen yanlışlık - olabilir. Fakat, abonemanın - istediği — numara; teehhürle ver kabul edilse bile nihayet bir dakikayı tecavüz etmez, Müstacel bir mesele hak- mek üzere her hangi bir numarayı - istiyenler, âhizeyi kulaklarına — götürür. götürmez aradıkları numara ile hemen konuşmak isterler ve dört beş Saniye zarfında görüşemezlerse, santral memuresine: ten beri bekliyorum..!, Halbuki Bi diye çıkı- şırlar. hakikat hiç te nilen numeroya fişin sokulması arasından kaç saniye geçiyor. Hiç şüphe yok ki on saniye bile geçmedi. Fakat bazen istenilen Numero derhal cevap vermediği gibi, mesela 387 nin 378 şeklinde anlaşılması numero verilmesi de vakı olur. En.ıkık bu yanlışlıklar nadiren vuku-. Bazen de aboneler: “Cevap verince - bizi çağırınız!, — derler. O vakit santral memuresi derhal şu gördüğünüz puslalara o nume- royu kaydederek onunla 15 dakika | | avrılmaz, haşviyattan gösterişten meşgul olur. O nümeronün meş- gel olması yahut hiç cevap ver- memesi gibi ihtimaller varittir. Eger 15 dakika zarfında bulursa, evelce onu istiyen numeroya verir ve o puslanın üstünü çizer. Bakı- nız, her memurenin yanında böyle bir çok pusulalar vardır ve bunlar daima kontrol edilir. Berlin | Benim ıçln Gençliğin gösteriş iptilâ hında ziyadesile höl tedir, İrade ve ene: nun kendisi d çalışmakla kapanabileceğini zann- eder. ve öylece hareket eder. Büyük işlerde ve muhim mes'ele- derde kararsız ve sebatsızdır. Ha- yat hakkında muayyen telakkileri çizilmiş kat'i tesavvur ve gayeleri yoktür, ümümiyetle şuurlu bir irade kendınde henuz teşekkül etmemiştir, fakat küçük 'şeylerde ve dar mübitlerde, meselâ sile içinde hayli harçın bir. inadı ve adeta istibdadı vardır. ” Bütün bu kusurlarına rağmen temiz yürekli, dürüst ve doğru sözlüdür. Zekâsı iyi, bilhassa mu- hakemesi muntazamdır. Kendisin- de her halde iyiye doğru bir in- kişaf kabiliyeti görüyoruz. İşaret ettiğimiz — kasurlarını — yenmeğe gayret ederse, muvaflak olaca- Hında şüphe etmiyoruz. R. N. Ayaspaşa Kaç yaşında olduğunuzu bildirme- miştiniz. Fakat gene uzun müddet bekletmemek için yazınız delaletile yirmi ile otuz arasında bulundu- ğunuzu kabul ederek kısa bir tah- Kil yapmağa çalışalım:Oldukça şen, çok müteharrik ve cevâldir. Ülfet ve müaşereti — hoş, - konuşması caziptir, hayâl ve tesavvur kabi- liyeti - kuvvetlidir. Pratik, sade, bilhassa tasarruf ve ev idaresi hususunda kabiliyetleri azdır. Çok dürüst, açık kalplidir, pek sız saklayamaz, merhametli ve alice- Duyguları” canlı, zevki Başkalarını sevindirmek- ten, bilhassa hediye vermekten çok hoşlanır. Bakiırköy S. H. Yazı çok acemidir, tahlil edile- v Şa. Şa. Numüneler on satırdan az ol- miyacaktır. L. X. 55. Bu gençte çok güzel kabiliyet- ler ve mükemmel bir inkişaf gö- rüyoruz. Bilhassa akli inkişafı ya- şının fevkindedir. Diğer hususatta da seciyesi ahenkdar ilerilemektedir. Dikkat edilmesi lâzım gelen bir. iki nokta: ayni zamanda duygularile heye- can kabiliyeti ve ihtirası da kuv- | vetli olduğundan bunlara kendini kaptırmaması lâzımdır. İradesi de bir parça takviye olunmağa muh- taçtır. Bir de bir şeye çabuk al- danıp kapılmağa insanları ğa alıştırlmalıdır. - Her hâlde ilim adamı olmasını tavsiye ederiz. LA N. Birinci yazınızı çizgili kağıda yazdığınızdan. çizgisiz kâğıt kul- lanmanız lüzumunu yazmıştık. Bu- 'nun gözümüzden kaçımış olması bizim - kabahatimiz değildir. Ru- hen muvazenesi mükemmel, tabii, asabiyet ne olduğunu pek bilmez sakin bir genç. Çok dikkatli, müdekkik, — intizamlıdır, — dürüst bir muhakemesi ve bilhassa kud- retli buluş ve görüşleri vardır. Hiç bir zaman sadelikten ve sadetten yapmacıktan hoşlanmaz, her yerde) vuzul ve hakikat arar. İradesi ve mukavemeti vasat derecede olmakla beraber, hiç bir zaman dâl ve makülâttan ayrılmadığın- dan haraketlerine hakim, şuurlu bir insandır ve daima da o tesiri yapar. bilir, fakat bu | nakiselerin başka türlü görünmeğe | adımlarla | Yazı nümuneleri nasıl olmalıdiır ? Nümune büyükçe çizgisiz kâğıda mürekkeple yazılmış 8- 10 satır olmalı, yeni harf- lerle yazılmalıdır. Nümuneler hüsnü katla değil, çabuk yazı ile yazılacaktır. Hakikt imzası Bbulunursa iyi olar. isimler gizlitutulur. neşredilmez. Me'inler türkçe, fransızca, ingilizce almanca, italyanca olabil Yazan erkek mi, yoksa ka- dın midir ve kaç yaşındadır? Matlaka —doğru olarak - bil. diriniz. Yazı sahiplerinin seciyesinin bilhassa öğrenmek istediğiniz noktaları hangileridir? Kısaca yazınız ve sorunuz. Nümunenin baş tarafına bir remiz yazınız, ayni remiz ile cevap vereceğiz. Nümuneler iade edilmez. Tahliller hakkında kiç ir mes'uliyet kabul olunmaz. A.K.Z.N. D. Mizaçgir, —temessül — kabiliyeti kuvvetli, temiz kalpli, ve insani duygular taşıyan bir genç. Çok müteşebbis, cevval ve işgüzardır. Fikir ve hareketlerinde daima büyük bir vüzuh ve dürüstlük öze çarpar. Her zaman bağlı ve vazifesini müdriktir. Etraflı malümatı ve fikri şeylere alâkası vardır. İntizamlıdır. Müs- tesna bir zevki vardı. Daima sa- deliği sever. Gerek ilham ve buluşları, gerek muhakemesi kuvetlidir. Kendine bir parça fazla itimadı - vardır. Bu itibarla bir az magrur, müş- külpesent ve müstebittir. İsmail Hakki Kaç yaşındasınız? Miçsayder Evvelce — gönderdiğinizi —iddi ettiğiniz nümune elimize gelr tir. Bu sefer de gene şeraite riayet etmemişsiniz. — Meselâ — yaşınızı bildirmiyorsunuz. Bundan mada yazınız da pek acamidir. Mes- lek hususunda — suâlinizi” anla- yamadık. Hem diş tabibiyim, mesleğimi — severim - diyorsunuz, hem hangi mesleği tutayım diye soruyorsunuz. Acemilikten dolayı henüz tamamen tahlili kabil olm- yan yazınızdan görebildiklerimize mazaren size her halde meslekinizi terketmemenizi tavsiye ve bundan sonra diğer bir meslekte tutunmak için çok müşkülât çekeceğinizi ihtar ederiz. Eksir Hususi hayatında hayli hırçın, asabi, anlaşılması ve geçinilmesi güç bir resmi ve bilhassa meslek hayatında ken- karakte- insan ise de dini iyice zaptetmesi rindeki pürüzleri örtüp muhitine ayak uydurmasını — öğrenmiştir. Gerek bu yüzden, gerek dikkati, intizam ve sayı gayretile kendini İdukça küvvetli, muka- vemeti iyidir, fakat çok vefalı ve sebatkâr olduğunu zannetmiyoruz. Her şeyini " gayet gizli tutar, bir çok kusurlarda âdetâ bir sır kutusudur. Çok defa doğru ve kısa yoldan gitmektense uzak ve dolaşık yollardan yürümeği tercih eder. Her müşkülden diplomatça kolaylıkla sıyrılmasını bilir.