21 Teşrinisani 1929 Tarihi roman tetrikamı " iskender Fahreddin kardinal, imperatorun yanından kendi odası- .na gelince,yatağında çırçıplak soyunmuş bir kadın gördü ve bağırdı: «günahkâr! senin burada ne işin var..?» Odanın içinde tatlı bir ses dalgalandı. Persefoni: «Rica ederim, | dedi, sorabilirmiyim, sizin memlekette insan eli temaşası, insan Ü eti yemekten çok daha ıliıııh mı ıddıdılw' Kardinal /zidor, impe- Tatorun sözlerine manasız cevaplar verdi. Kostantin, — Kardinalın bu neticeden münfail ve mütecesir olduğuna hük- mederek, kendisini yahnız biraktı. — İstirahate ihtiyacınız olduğunu göriyorum, Kar-iğlll dinal hazretleri! Kardinal İzidor, impe- ratordan ayrıldıktan sonra kendi odasına geldi. bir iş daha vardı: GENA- DİYOS ile husust olarak || görüşmek. İzidor, FLORANSA meclisine Bizanstaki mu- | vaffakiyetinden bahsede- İ bilmek içinaz çok bir. iş görmek istiyordu. Kardinal, — imperatorun dairesinden — kendi. oda- sına dönerken âni olarak bu kararı vermişti. Genadiyosla başbaşa kalacak olursa — bütün ihtilâfları halledebileceğini ve bu papası çabuk yola getire- tahmin ediyordu. ( Genadiyos ) Ayasofya papas- ları arasında ilim ve zekâsı ile ük bir nüfuz ve şöhret kazan- anıştı. Memleketi kurtarmak endişesi karşısında itiraz etmesine ihtimal vermeyen Kardinal, bu. maruf Papasla o gün her halde konu- | şacak, anlaşacaktı. Persefoni, Kardinale: “Ben, kışın da, ateşin karşısında gine böyle çırçıplak otururum. rürken, hâlikinden niçi Neden korksun? Yoksa sizin mem- lekette, insan eti temaşası, insan eti yemekten çok daha günah mı addediliyor 21 Kardinal : — Günahkâr li! Günahkâr lit Diye bağırarak yatağın kena- Tma oturdu. | Persefoni çok mütenasip enda- mile, Kardinalın karşısında - bir heykel gibi hareketsiz duruyordu. İzidor başını pencereye çevire- vek sordu: Kardinalin Iikl.. Mm—d ş;" hangi darülfünunda — Ahbh.. O ne?l. ea e küçük | — — Tahsilim — olmadığını — size di yöeeana kaylarli. :velcı?wylemıqhm.. niçin sor- Oda kapısını açtığı zaman, | ÖYU — Sözlerin kuvetli bir mantığa yerdi lenecek kadar A Oulak eeei S b a caliycn.. neni - PolEzfk B Açılıp saçılmış, genç bir ka B y:mı;'d: 5. gEnç DiR at U l isinde görmek isterdim.. Kardinal gözlerini kapayarak | — Petsefoni kahkahayla güldi et — Benim filezof olmağa niyetim | Ey günahkâr mahluk ! Sen | Yöktu. — Niçin okumak istemedin ? — Okutmadıkları için.. — Kaç yaşından beri dası kimsin.. Burada işin ne ? Odanın içinde ince, ahenkdar bir ses dalgalandı — Kaçgünden beri hizmetinizde | saray- | İ ve 30 kişiye 5 Tira kıy- | | metinde eşya verilecek ve | Şeker, bulunan ( Persefoni ) yi ne, çabuk On üç, — on dört yaşından unuttunuz ? beri, e Kardinal — cllerini — yüzünden | — Ezkiden de Böyle neşeli indirdi. BN “'1 ö D AAA Kü praslik | —— #akaa; Bauya gelite düha, odada ne yapıyorsun? — Göriyorsunuz ki , — oturiye- rum... Hava sıcak... Sizin de ak- fazla neşelendin, degil mi? — Evimde ayda bir bardak şarap bile içemiyordum.. halbuki şama — geleceginizi bildigim için — burada.. soyunmuş, uzanmıştım. | — Her akşam şarapla yıkanı- — Siz Bizans kadınları hep | yorsun.! böyle çıplak mı gezersiniz? nizden sıkılmiyorsanız, Allah tan da utanmiyor musunuz ? Persefoni göğsünü örttü. — Allahtan mı? - dedi - Fakat ben ondan korktuğum kadar hiç bir şeyden korkmam. Yalmız, bu korku ve hicabı, ancak, büyük bir fenalik yaparken duyarım! Benim gibi zavallı bir mahlak, durup du- ( Persefoni ) kardin yavaş yavaş kendine yaklaşmağa ve yüzü gülmeğe başladığını görün — Rica ederim , dedi, sizden bir şey sormak istiyoran: — B görür görmez günahkür diye be ğırdınız. Hiç bir günahıma şahit olmadan, bana günahkar demek hakkını size kim verdi? (Mabadi var) Çocuklara mahsus 500 liralık L Kiymetli eşya piyankosu (AKŞAM)ın ÇOCUK DÜNYASI Küçük karilerinden gördüğü rağbet dolayısıyla kendilerine | Kiymetli eşya piyankosu ( şeklinde — hediyeler karar vermiştir. 500 liralık | Eşya piyankosunda B3 kari- | | mühtelif — kiymetlerde | bediyeler verilecektir. | Birinciye 100 lira 50 kişiye de 200 liralık | Çikolata , Kitap ve sair hediyeler | | verilecektir. Şurasan izah edelim ki, bu | eşyayı, karilerimiz, kendilerine V, leri cinsten alacaklardır. || bu eşyanın parasım gazatemiz verecektir. ver 500 ea Liralık kıymetli (eşya piyankomuza |) başladık »e HER GÜN fındaki kuponumuzu kesip saklayınız! — Bu kuponları ne vakit gön- dereceğinizi ayrıca yazacağız. hakkındaki fazla tafsilâtı bilâ- | | hara verceğiz. Millet mektaylsrı ALFABESİ Yazan: Necmeddin Sadık bey Bilhassa halk tarafından Necmeddin Sadık bey alfabe- sinin ne kadar rağbetle kar- şılandığı ve az vekitte yüz binlerçe satıldığı malümdur. Maarif vekâleti tarafından ilk mekteplere ve millet mektep- lerine kabul edilen: Resimli yeni alfabe çıkmıştır. Vekâletçe 14 kuruş fiat konulmuştur. Muallimlere tavsiye ederiz. Satış yeri: Muallim Ahmet İ Halit kitaphanesi, Paris Se 28 sene tecrübeli Frengi, ağı iğnelerle belsoukluğu, idrar darlığı ve ademi iktidarı elektrikle kat'i seri ve ağrısız tedavisi, Emin önünde, İzmir sokağı No.4 “HANIM,, Terzihanesi MÜKERREM ve VAŞAR Sakanhar mında Hacıköçek vermeğe $ | Başlangıç sermayesi lazır | kanı | sızlıktir. | Pazar günü saat on beşte ihale edilmek Üzere yirmi | münakasaya vazedilmiştir. Talip ol Operatör: HALİL SEZAİ beş hira, Yemin kasem, iki papel” den fazla parası olmadığını söy- ledi. Birini aldık. Ve, bu bir pa- Pel, gözümüze ilkönce servet göründü. 107 kuruşumuz olmuştu. * Ancak Şinasıden ayrıldıktan sonra 107 kuruşumuzun kâfi ol madığını anladık. En ucuz ne alınır? Ne alınır? Yaşasın palamut! Üç palamut aldık 30 kuruş. otomobilde gidiyoruz. Bu zati ta- mımadınız mı? Nafile! Darülbeda- yi kadrosunu, filân ve falan, kum- panya — kadrolarını zihnimizden geçirerek onu bulmağa uğraşmı- yın! Bulamazsığız! N. Mahir Bey, arada sırada ,bir tiyatro kiralar; Anka kuşu misali ismi var, cismi yok bir cemiyet menfaatine mi samere verir; sonra, sır olurdu. Bu müsamereleri verebilmek için, ftıramvay parası? Sonra yemiş memiş?.... * Düşün bakalım düşün! Dü- gün! Düşün, .. Hah, — tamam! Kâznma dahiyane bir fikir sadir Voldu: *— Şimdi aktör Nevzat evim dedir. Bu saatte yemek yeri-de- rik maksadile, tiyatro bulunduğu caddedeki ilk dükkân | sahibi ile ahbap olurdu. Bu ahbap- lık dükkân sahibinin yaksada dül kânı kapatacağına delildir. Zira, mutlaka kafese ” girer. N. Mahi Bey, cidden mahirane izah ettiği plânlarla, müsamere verildiş dirde yüzde yüz kâr hakkında, dükkâncıyı ikna ederdi. Adam- cağız, bu müthiş kâra behemehal ; dükkânını rehne koyarak bedelini N. Mahire yatırır; ve, ne- ticede, dükkânı kapardıl!... Der- | ken, sıra, öteki dükkânlara gelir. O dükkânların da sahipleri teker teker dolaba girerler; kepenk- leri, birbiri ardından irirlerdi Hasılı, N. Mahir, taun 'gibi, ge tiği yerı hâk ile yeksan ederdi. İşte, bu N. Mahir Beyle bera- ber, otomobilde idik. Bana dedi ki: — Azizim, meşhur ingiliz mu- harriri Oscar. Wild, bilirsin ki, ahlâksızlığı ile meşhurdur. Bu zat, ahlâkın hudüdümü şöyle tahdit ediyor: İnsan, yaptığı şeyleri, ye- mekten sonra, iki sigara ında, arkadaşlarına anlatabilmelidir. An- Tatamıyacağı şeyler, bence, ahlâk- Binaenaleyh, ben de sana, dün başımdan geçen bir maceramı anlatacağım: “— Parası yoksa bilc, köşe bir şişe rakı alır; bize verir. “Kâzımın bu dahiyane fikri, bende ikinci bir dahiyane fikir doğurdu: “— Niçin Nevzadı rahatsız ede- lm? Madem bakkalda kredisi var. İş koloyl Doğru bakkala gideriz. “Aktör Nevzadın sokağına girdik ki ne görelim? Üç bakkal var. “Lâalettayin bir tanesine dal- dik. '— Nevzat Beyin bakkalı bu- rası mi? - diye sordum. Ve, eli deki kocaman palamut pakeli üttedek, tezgâhın üstüne brr zaktım. “Kâzım ise, tabii görürmek için, bu aralık, parmaklarını mer- cimeklere sokmuş, cinsine bakı- yor. Bakkal: *—Hangi Nevzat Beyin? -diye sordu.- 6 numaradaki Bey mi? serçi Nevzadın apartımanına “Rassam Kâzımla beraber, şaire| girmişim, çıkmışım amma, ne bi Nisfetlere davetli idik. leyim ben numarasını? davetin bir şartı vardı: “— Öyle ya, canım! - diye uluorta attım. * — Yarım okka, bilecik! * Herif, yarım okkalığı kâğıda sarıyordu. Kaptım elinden: “— Canım ! Karşıki apartımana * — Haydil- dedim- : a Gidelim amma, sende kaç para | Sidecek! Sarmağa ne hacetll yar bakalım? “Fırladık dükkândan! * — İki kuruş! “ Ob, tamam... “— Ammanl Deme bret Ben- | — “Hasıl azizim, yedik, içtik, de de beş kuruş var! * — Vayyy! Ne yapacağız 21 Bak helet Şimdi her taraf kapalı. Borç alacak kimse yok! Yedi ruşla tramvaya ni bineceğiz ? eylendik... Fakat, işin tuhafı, er- tesi gün, öyrendik ki, meğer, Nevzat 6 numarada oturmyormuş. 2 numarada imiş. Rakı mi, yiyecek mi, yemiş mi | — Aktör arkadaşımın — anlattığı alacağız?! | maceranın bu noktasında: “O canada şair. Şinasi Beyle | — — Şeförkdiye seslendim. - Şura- karşılaştık. da bir az dur. Gazinoda bir ah- “— Aman birader ne hoş te- | paba bakacağız. sadüf! Şurdan beş İira ver , zahir, hikâyeye kulak- bakalım. olmuş ki: “Bu vaziyetlerde para istendi — — Yooo, Beyim! - dedi.- İkir mi mutlak — şurdan — denecek! | zin birden inmesi olmaz. Bu gazi Şurdan amma nerden? 'ıııam evin- | nonun bir de arka kapısı vardır. Bahkesir encümeni d(nmısmdon Altın ova nahiyesi merkezinde mevcut temeller üzerine müceddeden inşa edilecek mektebin keşifaamesi muhteviyatı (8243) lira (43) ku- ruştan ibaret olup bunun keşifnamesi, şartnamesi ve pilâm mucibince ikmali inşası kapalı zarf usulile 8 Kânunevel 929 tarihine müsadif ün müddetle ların mesul bir mimar veya mü- hendis irac edileceğine dair teahhütnamesini diporito makbur ve mektuplarım teklifname ile beraber itaya mecbur olduğu ve yevmi mezkürda encümeni vilâyete gelmeleri ilân olunur. Basur memeleri, Fistül ve Sıracaları bakkalında kredisi var. Krediye -