21 Kasım 1929 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

21 Kasım 1929 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 8 21 Teşrinisani 1929 Çıngıraklı mezar Alnının tam ör- tasındaki damar patlayacakmış gi- bi şişti.Elleri yor- gana kenetlendi, yastık - örtüsünü isırdıktan - sonra bağırdı : — Korkuyoru- guvüml. Korku- yoruuuuml.. Rüzgârdan cam- lar zangırdadı, yukarı — kattaki kapılar birbirine çarptı. Yatağın baş ucunda duran , hastanın yüzüne - baktı. Muml Balmumul — Ne var? Ne- den korkuyorsun? — Korkuyorum; ölmeden, diri diri gömülmek- 'ten korkuyorum.. Hastanın hayatı evham içinde geçmişti ve yata- ğın yanında duran adam bunü biliyordu, onun için — Evham, dedi E — Evham degil Remzi efendi. Korkuyorum ne yapayım ?.. Diri diri mezara gömülmek kurkusu tüylerimi ürpertiyor. Biri — saatlerce — korkusundan bahsetti, öteki saatlerce “evhaml,, dedi.. Bir aalıkHasta yatağından fırladı: — Buldum Remzi efendi.. Ben ölürsem yahut benim öldüğüme karar verirseniz - beni bahçenin köşesine, kapının yanına gömün. Şimdi kapının — yanına - inelim. Sen bir mezar aç. Ben mezarın içine bir çingırak yaparım. Çıngı- rağın bir ucunu bu odaya getiri- rız.. Eğer ölmeden evel mezara gömülürsem, toprak altında ken- dime geldiğim zaman bu zili çalar seni uyandırırım. Ve sen de mezardan beni çıkarırsın olmaz mı? | Yatağın yanında duran adam | hastayı çok severdi, onun için bu | çılgın arzuya omuz silkmedi: — Pekil.. dedi, lâkin sen şimdi yat rahat et... Yarın sabah iste- diğini yaparız. Gündüzün şerri gecenin hayrından ehvendir. — Hayır... Yarına kadar sab- redemem, şimdi olacak, şimdi... Sen beni yerimiden kalkmaz mı zannediyorsun? Şaşarım — aklına.. Bak ben nasıl kalkıyorum.. Daha damarlarımda kan var, kuvvet var.. Hastanın kadit elleri, Remzi efendinin iri yarı omuzuna sarıldı. ve iki adam bahçeye - indiler.. Remzi efendi. kapının - yanında büyük bir çukur kazdı.. Hasta elektrik mühendisi idi.. Onun için mezarda çarçabuk bir. çıngırak yaptılar.. Ölü eğer toprağın içinde lecek olursa mezarın düvarındal teli çekecekti. Bu telin bir vcu Remzi / efendinin odasında - idi. Telin iki tarafına iki ” kocaman çıngırak. bağlıydı.. Tel çekilince hem Remzi efendinin odasındaki çıngırak çalacaktı, hem de meza- rın içindeki O gece, ölünceye kadar meza- ile ranı beklemek - şartı evini barkını, — emlâl efendiye terketti ve öldü. hasta Remri efendi | gündüzlü ölüyü bekledi bu yedi gün içinde hafta, geceli Fakat lasındaki zil bir kere bile çalınmadı.. Remzi efendi ölen dostunu cok severdi. Bu koskocaman ev bark, emlâk kendisine yarı vefadarının mazarını beklemek şartı ile bıra- kılmıştı. Remzi efendi 'de bunu Tâyıkıyle idrak ediyor, vazifesinde ihmal göstermiyordu Günler geç- halde kulağı tetikte, gözü zilde idi.. Ha çaldı, ha çalacak.. Gece üyürken ara sıra kulağına çıngırak sesi gibi bir ses geliyordu. Remzi efendi bu evhamlı gece- lerde sik sık yatağından firliyör ve çıngıfagın yerinden - oynayıp oynamadığını uzün uzun . tekik ediyordu. Bazı geceler de zilin duvardaki gölgesini oynar gibi görüyordu.. Mahalle muhtarına nazaran ölüler mezarın içinde bir kere daha dirilirlermiş, . Remzi efendi de işte bundan korkuyordu. Aradan tam üç hafta geçti. Bir Cuma gecesi.. Dışarıda şakır şakır yağmur yağıyordu Remzi efendi gecelik takkesini giymiş, yatağa girmeğe hazırla- birden bire v özü çıngırağa ilişti. Tel hafif hefif. kımıldadı.. Duvardaki gölge titredi.. Çıngırak yavaşca sarsılı Remzi efendinin gözleri iki ka- mara penceresi gibi açıldı.. Çın- gırak bir sağa bir sola oynadık- fan sonra çangır, çangır çalınma- ğa başladı. Tel — kopacakmış — gibi ipleri eriliyor, çıngırak kırılacakmış gibi Sçakmiyordu di Remri efendi bir an, kendisi pencereden atıp kaçmağı dü- şündü, sonra dostuna verdiği sözü batırladı ve kazmasını kaparak | bahçeye koştu.. Mezara yaklaşınca tekrar cesareti elinden gitti, kaç- | mak için kapıya seğirtti.. Lâkin mezar tam kapının yanında idi, Remzi efendinin kaçabilmesi için dostunun yattığı yerden geçmesi lazımdı.. Mezarın önünden geçerken göz- leri büsbütün büyüdü, toprağın altından bir ses geliyordu, meza- rin içindeki çıngırak çalıyor 1.. Ölü bekçisi birden bire kendi- sinde bir kuvvet buldu. ve kaz- masımı mezarın üstüne indirmeğe başlar Kazmayı her vuruşunda çıngırak sesleri bir kat daha şiddetleni- yordu. Nihayet — mezarın - üstün- deki toprağı attı. Bir hamlede taşan kapaği kaldırınca iki adım geri çekildi... Mezarın içinde ya- nakları çürüyüp dökkülmüş bir | biletçili Akşam : Şıklık merakı —| Boyunlarında ağır demir halkalar taşıyan Afrika zencileri Afrika içerilerinde tetkikat ya- pan bir heyet bir çok yeni ka- bilelere tesadüf etmiştir. Heyet bunların ne suretle yaşadıklarına | dair resimler malümat toplamıştır. çekmiş, Heyet Afrikanın ortasında şık- | hk meraklısı bir kabileye tesadüf etmiştir. -Bu kabilenin kadın ve erkekleri — üstlerini — başlarını süslemek için saatlerce uğraş- makta, günün mühim bir kısmımı bu işe hasretmektedir. Bu kabile kadınları büyük güzellik boyunlarının uzun olmasıdır. BiP kadın, boynu kadar uzun olursa o derece zel addedilir Kadınlar boyunlarına demirden halkalar geçirirler ve şık görün- mek için bu ağır yükü taşımağa tehammül ederler. İstasyonlarda.. Biletçilik yavaş yavaş ortadan kalkıyor Bir kadın yolcu biletini zımbalıyor Avrupada büyük istasyonlarda ortadan kalkıyor. İstas- yonlara civar şehirler için bilet vermek üzere otomatik makineler konmuştur. Yolcu / biletini aldıktan sonra yanındaki makinede zımbalayarak koymakta ve trene bin- tomatların; bir mah- zuru vardır ki o da para bozma- büyük yılan kavga ediyordu. Y lanlardan siyah ve küçüğü, ve kalın olanını isiriyordü İsırılan yılan çıngırağın teline dolaşmış kendisini yerden yere vuruyor, bu esnada tel mütema- diyen geriliyor, çıngırak —müt madiyen çangır, çangır, — çal yordu. v Hikmet Feridun İDRİS EFENDİnin tetkikat 10 AHRET var mı? yok mu? Ruh, bedensiz yaşar mı? Bu resim bir şey mi, molla? Ruhu, bir azdan kendi gözlerinle göreceksin Evelki kısımların hülâsası İspiritizma tecrü- besi yapmağa git tikleri esnada, Apti Etendi. isminde vle- madan bir zat, ldris Efondiye, kendi bar şndan geçmiş bir macora — anlatışor : Merhuin zevcesiniz Tuhu, o görünmüş vo irşadatta bulün: aŞ Apti Efendi « Ruhlarla ük mü- nasebette — buhunan biz Şarklılarız! diyör- — Garphlar, bu İşe, yalhız ispir ma diye isim tak- maşlar. » Apti Efen di, ispiritizmanın aka- idi islâmiyeya' mur halif olmadığı Hdi- asında. Apti Efsndi, sonra, cebindeg bir fotograf — çıkanıyor. Bu- fotoğrafta — bir erkök ruh ile bir kadın medium gö rünmektedir. Bu perdenin iki ucundan IKi el yakalamış, ihtilaç eder givl hareketler yapıyordu. Resme baktık. (1) Hilmi: — Vayl Bu, bizim madam ya- bul- dedi. Savni Bey de: — Vallahi ol- dedi. Gene Hilmi sordu: — Peki, arkadaki sakallı kim? Apti Efendi, — kulağının ağır duymasına mebni - işitemiyordu; elini kulağı üzerine, ikinci bir kulak haline getirerek: — Lebbeyk?- diye sordu. — Arkadaki sakallı adam kim? — Ruhl —? — Yaaaa..: İşte, gördünüz. mü, çocuklari? Bu ruh, nasil, benim anlattiğım ruha benziyor! Yani, zevcemin o gece bana görünen ruhüna ... Anlattığım — veçhile, merhüme de, o gece, bana, | çarpık aynaya inikâs etmişçesine | ri büğrü görünmüştü. Boyu mu- | tattan azıcık uzundu, ve eni mu- tattan azıcık dardı. İşte ayni gayrı- tabülik bu ruhta da nazara çar- piyor. Apti — Efendinin — müsaadesini rica ederek fotografiyi elime a- dim. Yakından, zaman bu resi iyice, baktım. O daba pek vazıh, daha pek Bi piritizmaya merak sa- rınca, bir kopyasını alıp sakladım. Fakat müruru zaman ile ve sandık sepet köşelerinde dolaşa dolaşa böyle soldu. Velehü hayret içinde ona uzün uzadıya baktım. — Fesuphanallah! Fesupha- nallah ,, diye mırildandım. Apti Efendi, dex — Mollat Sen, daha resmi gö- rünce şaşıyorsun! Bir azdan aynı un, karşında tecessüm ettigini görünce ne yapacaksın bakalım! Bütün bu muhavereler cereyan () Mevzuubahs. resi mizde çıkmıştır. im, dünkü gazete eylediği sırada, arabamız, köprü- yü geçiniş, Voyvoda caddesini fırmanmıştı. Mektebi sultani civa- rında idik. Saptık. Galatasaray hamamının bulun- duğu sokağa girdik. Bir az daha ilerledik. Araba orada durdu.) İlk önce, Savni Bey ile Apti Efendi indiler: — Nazarı dikkati celbetmiye- lim. Siz arkadan gelini- dediler. Malüm — olduğu üzere, devri hamidide böyle üç beş kişi bir arada içtima memnu ki düstur mucibince “bir kişiden fazla - kesanı araya tecem- mu edemez, idi. Binaberin bu takayyüd? hakir buldum. Yalnız kaldığınız zaman, — İlkönce, — bu bokkabazlık - sanıyordüm amma , ülen, bu resim olur şey değil! -dedi. - Ruhun resmini hakikaten de çekmişler bel — Dünyanm sade soytarılıktan ibaret olmadığım anladığına mem 'nun kaldımi - cevabini verdim. Aradan bir. dakika geçmemiş- ti ki, biz de çıktık. Sokak teahs idi. Yalnız köşede kör bir dilen €i oturuyordu? — Allah / rizası verin! - diye y lenciler, şimdikiler gibi beş ku ruş istemezlerdi. Beş para - ister- Bizi, dileteiden —maada hiç kimse görmeden bir apartıman kapısından - içeriye — girdik. Bir takım / karanlık - merdivenlerden çıktik; — korldorlardan — geçtik Bir odaya — girdik. — Buradı ilk nazarı dikkatimi celbeden şey, tam karşıya gelen bir perde oldu. Bu perdenin iki ucundan iki el yakalamış; ihtilaç eder gibi. hareketler — yapıyor — İdk (Arkası yarın)

Bu sayıdan diğer sayfalar: