'Hanımefendi kızdı. yol verdi. Kız dedi ki — Bana neden kızdığınızı bili- yorum. Beyfendi. benim göğsümü sizinkinden daha güzel buluyor. — Çok söylenme, defol gi — Dahası var. Beyfen di, benim bacaklarıma bayılıyor. — Sus. — Kulağımla duydum, size kaç kere: senin bacakların, bu kızın bacakları yanında bir para etmez diyordu... Sen boynunu kırıp gidecek misim ? — Soyunup — yatağa - yattığım zaman, sizden bin kat nefis bir kadin oluyor muşum. Bunu söyledikten sonra kapıdan çıkar, sonra kapı aralığından başını uzatıp ilâve eder: — Amma bunu beyfendi değil, şoför söyledi. Ben — Haberin var mı, Celile ha- 'nım evlendi. — Gene mi? — Evet, — Onu hangi enayi aldı? Yalıda G. S. hanımefendiye — Boğazın hırçın suları, yağmur başlayınca duruldu. Camlarda tanelerin tıkırtısını, kapı rüzgârın ıslığını dinliyorduk. Geniş salonları lerinde yanan ayaklı köşe- ımbalar, bulut altında sönük- leşen yıldızlara benziyordu. Şarap bardakları dolup boşaldıkça, kahkahalar rüzgârı bastırdı, kıkırtılar, yağmur tıkırtılarını işittirmez oldu. Nükte, tabi Hamdi beyden başladı. Hamdi bey, yalnız limanı değil, topluluklarda sözü ve nükteyi de inhisara almıştır. Fikretin “ Hasanın gazası , manzümesini okudu. * Uzakta, şöyle beş on haneden... , diye başladı. * Sağımda bir. kuru hendek... , derkı oturak çok zepif, çok kuru bir hanımı işaret edi- yor “Solumda bi çalılık. ; derken, saçları kıvırcık, abarık bir hanımı gösteriyor “Kü, . mis: ramda,masa başındaki dekoltelere Hasanın gazası çok alkışlandı. Bir hanımefendi kaderini kaldırdı. — Erkeklerin kahrolmaları şerefine... Hamdi bey hemen atıldı: hayatta zevki hanımefendi söze karışt İçlerinde kahrolmalarını istemediklerim bulun- duğu için içmem. Hamdi bey buna da yetişti: — İçiniz, dedi, kahrolacakların bir defterini ha- aırlarız, kahrolmalarını istemediklerinizi siler çıka- Tırsınız. Sonra ilâye eti — Fakat korkarım, defterde kocanızın ismimden başka isim kalmaz. Yağmurlu ve rüzgârlı havalarda, Boğaz, kara büyüye — benziyor, akıntılar, esrarengiz bir ünün üfürüğüne kapılmış gibi, köpüklenerek akıyor. Lambayı unudanlar. için, fitil alevinde aranacak ve bulunmuyacak sırlar vardır... Lamba ışığında, söz daha gürültülü çıkıyor ve kahkaha bir gök gürültüsü gibi duyuluyor... Elektriğin sahte 'nuru ve cali perdahı olmadığından, neşenin, zevkin #samimiyeti doya doya hissediliyor. Bir hanım efendiyi, biraz daha içsin diye zorlu- yoruz. İçmiyor. Nihayet ev sahibi, bir kadeh medok dolduruyor, hanımefendi. diyorki — Sizden gelecek her şeyi kabul e Hamdi bey, ev sahibine yalvarıyor: — Ne olur, hanımefendiye beni göndersene!.. Geç vakit çıktık. Muşa bindik. Sular çok yaramaz. Muş sallanıyor. Hepimiz, ayakta, çarliston| Oynar vaziyetteyiz... Bir aralık, biri baş taraftaki kanpanayı çaldı. Herkes, bir ağızdan sordu: — Bu ne bu?. Neden kanpana çalıyor? Hamdi bey cevap verdi: — Bu kadar oynayana bir de çalan bulunma- de sine. sn mı? *i bağına giyecek şapkası olmadığıfı soakağa çıkarken anlıyor Kendisi Vaka Londrada cereyan eder. Bri adam, eczahancerden birine ST Çok zaif düştüm, der, bana bir kuvvet ilacı verir misiniz? " Size Sit - Jonea'larkavet şurubunu vereyim. On gün zar- fında toplanırsınız. Yemeklerden evel birer kaşık alınacak. — Onu istemem. Şahii Adliye koridorlarında dolaşıyor, mahkeme salonlarına girip çıkr yordu. Mübaşirlerin — nazarı dik- katlerini celbetti. Yanına biri sokulup sordu: — Siz kimsiniz? — Şahidim. — Hangi mahkemede. — Hangisinde olursa. — Aman efendim, Smit-Jones'in ü küvvet şurubu. Mmeşhurdur. Bütün Neden? doktorlar Smit - Jones'in kuvvet | — — Komünistliği yahudiler icat şurubunu tavsiye ediyorlar. — Ben istemem. ettiler. — Bir de şoförler. Neden? — Çünkü... şey.. ben Smit- | — Neden şoförler olsun? Jonesim... — Yahudiler neden olsun? Fıkralar, nükteler İkram — Madam Ester, bir pasta daha yesene. Teşekkür ederim madam Markona, iki tane yedir — Hayir, iki değil, üç tane yedin amma, ziyanı yok, bir tane daha ye. Makemede — Katlettiğin adamı tanır mıydın ? Husumetin var miydi ? — Yoktu efendim, tanımazdım. — Peki cinayetin esbabı neydi ? bitirdikten sonra, sekiz kişiden i bindirdi, ve her cinsten erkekli dişili bireri hayvan aldı. İki fil, iki aslan, iki köpek, iki tahtakurusu, iki bit vardı... — Haydi canım bana masal okuma, Sekiz ya- hudiye iki bit yetişir mi? Temizlik —Ulan Hasso, sağa gismet çıhtı. Hele biyol ha- mama gitte yıhan. — Ulan soyha,ya iş olmazsa niderim? Günah Üç hanım oturmuşlar, aşktan, işledikleri günah- lardan bahsediyorlardı. Biri dedi ki — Ben ilk dafa amucamın oğluyla seviştim. — Ben ut hocamla. — Ben de... Iki gençle. Aşk Iki yeni evli, evlerinin penceresinden, gagalaşıp sevişen iki güvercini” seyrediyorlardı. Birdenbirep— güvercinlerden biri uçup gitti. Kadın dedi — Fena kuş ... Muhakkak erkeği Haspalar Otomobil durdu. Etrafa kokular saçarak girdi. | Bir arkadaşı oturmuş İimonata içiyordu. - Bunu görünce seslendi: — Süheyla ... — Bonjur, nasılsın? — Fenayım. — Yalnız mısın ? — Bilmem; daha -henüz geldim. n LNŞ a