Müdürün isim güni yolcuİara birer kutu şekerle dondurma da ikram edildi Amerikda Floridada tuhaf bir vaka olmuştur. Florida şehirleri arasında oto- büs işletmenin kârlı bir iş ol duğünn anlayan Filip . Berten i: minde (bir zengin hükümete mi racaatla kendisine otobüs işlet- mek için izin verilmesini istemiştir. Otobüs şirketleri bu talebe hiddet- lenmişler ve bazı hatırlı zatların nufuzundan istifade ederek başka bir otobüs şirketinin tesisine mani Filip baş-s ehirde işleyen otobüslerin ayni beş on otobüs satın almış ve bunları meccanen işletmeğe başlamıştır. Bir kaç gün bu otobüslerde dehşetli izdiham - olmuş, fakat mesele Şayi olunca, otobüslere binenler seyahat parasını kana- pelerin altına brakmağa başla- mışlardır. Otobüslerin hiç birnde biletçi olmadığı için Filip onların maaşını kâr etmeğe ve otobüsler durak mahalline geldikce kanapelerin altındaki — paraları — toplamağa başlamıştır. Diğer otobüs- şirketleri Filip aleyhine dava etmek istemişler, fakat Filip: “Ben yolcuları mec- canen naklediyorum ve bunu hiç bir arabamda biletçi bulumamasiyle ispat edebilirm. Fakat arabama binenler, diger otobüslere verdik- leri ücreti kanape altına bırakmakla namuslu insan olduklarını anlat maktadırlar. Ben bu parayı almağa) — Ömecburum. Sahibi olmadığı için araba içinde bırakamam,, demesi kendisini haklı çıkarmıştır. Filip Berten dan para almamamızı ve sizlere ufak birer kutu şekerleme ve birer dondurma ikram etmemizi emretmiştir , diyerek, otobüsün kanapeleri altından her müşteriye bir kutu şekerle bir kahp don- durması çıkarıp ikram ettirmiştir. Yolcuların ekserisi bu. biletçili arabaları eski otobüs şirketinin arabaları zannederek her gör- dükleri otobüse binmeğe, ve para vermeden , dondurma ile şeker- leme kutüsünü - istemeğe başla- mışlardır. Bir çok arabalarda kavgalar hatta dovüşler olmuştur. İşe polis müdahele etmiş ve mes- ele anlaşılmıştır. Bu defa Filipin: “Bugün benim doğduğum — gündür: — İstediğim adamlara ikram etmekten kim beni menedebilir?, demesi diger otobüs şirketlerini susturmuştur. Bu belâlı rakipten kurtulmak Bir müddet sanra Filip bir gün — için nihayet şirketler kendisine kendi arabalarına birer biletçi koymuş ve her binen yolcuya biletçi : | isim günüdür. Bu şerefe yolcular- Yel değirmeni memleketi Holandada erkek ve kız bütün talebeye yel değirmeni imalini öğretilir Avrupada bazı yerler vardır ki ., bütün ahalisi bir san'atla meş; Toluyor ve mekteplerde de bu san"- gl | at sureti mahsusada tedris olunu- | < yor. Meselâ Ströbek namındaki Alman kasabasında / bütün ahali şatranç oynamaktadır, Asırlardan “beri bu kasaba ahalisi şatrançla meşgüldür. Şahdorf yani şatranç köyü İnlabiyn. çaleşlur. — Sirübekdeki mekteplerde alelamum talebeye şatranç tedris olunuyor. Holandada civarında Gespskorke kasabası ahalisi de münbasıran yel değirmenciliğiyle birleşmeği teklif etmişlerdir. Filip ettiği masraf için 250 bin dolar * Bugün müdürümüzün | tazminat aldıktan sonra bu tek- İifi kabul etmiştir. iştigal ediyor. Bu kasabanın mek- teplerinde her gün bir saat yel değirmeni imali hakkında tatbikat| gösteriliyor. Her gün kız ve erkek talebe mektebin — bahçesinde — tatbikat dersinde yel değirmeni modelleri imal ve inşa ediyorlar. Erkek çocuklar modellerin ahşap - ve kafes aksamını - yapıyorlar, kiz talebede değirmenin bezden olan kanatlarını dikiyorlar. Her nümume bittikçe bütün talebe toplanıp leğirmeni elbirliğil, yamakta- geğira iğile boyamakta- Galatasaray İstanbul muhtelitine | 3-0 galip geldi 1 Galatasaray - İstanbul muhteliti maçı evelki gün Taksim stadyomun- da saat Gda yapıldı. Takımlar şu suretle teşkil edilmişt Galatasaray: Vahyi, Şaki Muslih, Şadi, İstanbul ise, edilen bazı oyuncuların gelmemesi üzerine şu şekilde tertip olun- |muştur. Halis “B.,,. Adnan “B.,, Demir *V., Ridvan “B., Şekip “V.,, Reşat “ Muhteşem “V.,, Ali eddin “F.,, Fikret “F.,, Eşref“B. Niyazi "F.,,. Oyuna Aptullah beyin idaresinde başlandı. Galatasaray Nihattan da mahrum bir surette sahaya çık- mıştı. Oyun başlar başlamaz ilk hücumu Galatasaralılar yaptılar, top avuta gittii. Oyunun üçüncü dakikasında muhtelit oyuncularından birinin ceza çiz- gisi içinde topa elile dokunması üzerine hakem penaltı verdi. Glatasaraydan Burhan pemnaltıyı çekti ve bu suretle daha ilk da- kikalarda Galatasaylılar bir gol yaptılar. Birinci haftayımın sonuna kadar kahir bir tefevvükle oynayan İs- fanbul şampiyonu oyunun yirmi üçüncü dakikasında Necdetin aya- gile ikinci golunu da yaptıktan sonra| Galatasaraylılar daha canlı oynama-| ğa başladılar ve gittikçe açılarak İstanbul muhtelit cidden çok feci bir vaziyette soktular. Artık ne yapacaklarını” şaşır- miş olan mühtelit —oyuncuları hakiki bir panike tutulmuşlardı. Bu vaziyetin netic tabiiyesi olarak oyunun 25 inci dakikasın- da Rebünin güzel bir şütü kale direğine vurarak geri dönmesi muhteliti güzel bir vuruşla topu muhtelitin kalesine soktu. — Birinci haftaym bu suretle bit- | tikten sonra ikinci haftayma baş- landı bü haftaymda Galatasaray- hlar umumiyetle hakim oynamış oldukları halde talisizlik yüzün- den 4 öncü gollerini kaydedemeden 0) 3-0 İstanbul şampiyonunun İğSi alelamahaşi kaktü, Galatasarayı kazandıkları zafer- den dolayı tebrik eder her zaman kendilerine lâyik olan bu mevkü muhafaza — etmeleri için daima İngilterede sansör Çıplak kadın tabloları polis tarafından toplandı Son zamanlarda İngilterede mugayiri ahlâk kitaplara karşı sansör teşdit edilmiştir. Ahlâka münafi olmak iddiasiyle muhtelif eserler menedildiği gibi bunların hariçte toplanan nüsha- larının İngiltereye idhalide men- dilı İngiliz sansörü şimdi faali, sanayii nefise asarına da teşmil etmiştir. Temmuzun beşinde Londra za- bıtası worren Gallery nam asarı nefise, serğisine baskın yaparak bir dözine kadar tabloyu ” zaptet miş ve Morlborongh 'polis merke- zine — götürülmüştür. Zaptolunan | tabloların " cümlesi çıplak kadın | resileridir. Bunların arasında “İlk haber “Bir Amazon ile mücadele ve “bir Boccaccisi hikâyecisi gibi maruf tablolar vardır. . Zaptolunan resimlerin cümlesi fevkalâde dehasiyle maruf ressam ( Loranse ) aittir . üzerine bu sefer Muslıh yetişerek | Her akşam bir hikâye Feyzi, arkadaşlarının ”- oturduk- ları odaya gümmedek girdi. — Hööööyt Miskin herifler! - diye haykırdı . - Böyle — mıymıntı mıymıntı ne oturup dürüyorsuz! Spor yapmak lâzım, spor ! İşte, bu, acaipl... Feyzinin spor- culuğu da nereden çıktı? Bi arkadaşlar, ona, mütahayyır mi tahayyır baktılar. — Ulan sen ne zamondanberi sporcu oldun, be2... - dediler. — Ne zamandanberi mi ? . Taaaa eskidenberi bunda hevesim vardı. Şimdi, artık, sporun en fiyakalısına başladım... (Yum darını sallar) Görürsünüz, kuzum, şunu, bakalım ! — Ne olacak? Ciu - Citsu... Japon güreşil — Yaaaa... Sen bu güreşi nereden öyrendin? Çok - enteresan... — Kitaptan! N: tan! Feyzi, cebinden, üç dört forma- hk resimli bir risale çıkardı. İza- hat verdi — Ci-Citsu'nun —esası — öyle enaice kaba kuvvet değil... Bu spor, ilme istinat ediyor: Japonlar, insana ait adale ve sinir mekez- lerini tetkik elmişler. Bu tedkikat neticesi Ciu-Citsu'yu çıkarmışlar. Meselâ, elin sinir merkezi olan bir noktasını — sıkmak - süretile, insanı hareket imkânınden mah- rum bırakmak kabildir. Ver elini işte şu kitap- İhsan! Korkmal Ver - elini de göstereyim! Korkuyor — musun yoksa? —Korkmıyorum! - diyerek, İh- san, elini uzattı. ü — Hah! Tamam... Şu noktayı örüyorsunuz ya... İşte orası sıkı- ak... Sıkıyorum... Acıyor mu?, — Hayırl Pek acımıyor. Ys nız, tırnağını derime batırma. — Batırmıyorum... Sadece sıkı- yorum... (Elinin kolunun ve ale- İâmüni- Yicudunun yavaş - yavaş uyuştuğnu hissediyor musun? — Üyle birşey hissettiğim yok. — Tuwu... Demek, yanlış elini sıkıyorum. Ötekini ver bakalım. — Nah. — Tamam. Aciyor mu? Yooo. — Allah Allahl... Niçin acımı- yor acaba?...Mamafih, bu, bir şey Ciu - Citsu'nun ne marifetleri, ve hünerleri vardır, bir bilseniz... Haydi, sen, bana hücum et de hücumunu nasıl dur-| duracağım, bak, Alil Korkma, korkma, hücum et! — Nasıl hücum edeyim? — Basbayağı, canım... Hücum etsen Ali, yalancıktan, hain hain kaş- larını çattı; yüzünü buruşturdu; yavaş yavaş t “korkmadan Feyzinin üz. — İşte, Ali, üzerime yürüyor. Ben, derhal, onun ceketinin iki | yaksını yakalanar, arkaya doğru | çeker; kollarını zaptederim.. Aaaa.. Dur, bel., Ne saldırıyorsun?... Hem, şeyl... Senin sırtında ceket | yok! Yazlık gömleklesini Böyle | olmaz... — Ya nasıl olacak!? — Haydi, sırtına giy-. Hem ceketin düymelerini de iliklenmemiş bırakacaksın. Ali, tavsiyeyi yerine getirdi. Fakat, bu sefer de Feyzi: — Öyle olmaz! Öyle olmaz ! - dedi. - — kollarını — kaldırma- san a.. Dosdoğru ürtüme gel, Hah, tamam... Seni nasıl kaskıv. rak yakaladım? Bütün hazırun, Feyziyi alkışla- dı, Delikanlı, Aliyi, ceketin de, muzafferane sımsıkı tutuyor- dü. | Ciu - Citsu ir ceket | « Tapon güreşi Senin hücumuna mani elini ceketinde hap- settim. — Peki amma, senin de iki elini ben yakamda hapsettim. — Niçin ? — Öyle yat Yakamı bırakır bırakmaz benim de ellerim ser- bestliyecek ! Etrafta gülüşmeler oldu. Feyzi: — Pekâlâ... Pekâlâ.. Bu usulü - de beyenmemiş olun... Ya şuna ne diyeceksiniz: Sen hücum et bana, bakalım, Vehbi Vehbi, hücum et — Öyle olmaz... İki elini bir- den havaya kaldırarak hücum et... Ben, bir elimle senin kendime en yakın dizini yakalıyacağım. Öbür elimle de, vücudunu arkaya doğru iteceğim .. Bunun üzerine sen yere düşeceksin!.. Hah, tamam... Söylediklerimi yaptım... Fakat, niçin yere düşmiyorsun? — Mutlaka düşmek mi lâzim? Feyzi, deminki risaleden şu parçayı okudu: — Bakın, ne yazıyor: “... en yakın taraftaki dizini bir elile yakalayıp da, öbür eli ile hasmı arkaya iter itmez, mütecaviz ya sırt üstü, yahat da yan üstü yere yuvarlanmak mecburiyetindedir.. Gençlerden biri. — Şu Ali de çok cahil şey! - dedi. - Şayet Ciw-Citsu'yu tah- sil ve tetebbu etseydi, ne zaman yere düşmek lâzım / geldiğini an Feyzi kızdı: — Canım, ne yapayım işte.. Hem kitapta - yazıldığı gibi, bacağını tuttum; hem karmına vurdum. O, karşımda, minare gibi, dim dik duruyor.. Eh, peki, size başka bir marifet..Ver elini, A elinin başparmağını arkaya gim.. Sağ elinle bana vuramıya- caksın! — Bonjur! — Alay etme, canım!. Başparmağını kıvırıyorum.. bakalım bana... Off fena yapıştırdın ha... Ciğerlerim ağrıma gelecekti.. Böyle eşek şakasının manası var mı ya?, — Ne bileyim, ben, ayoli * Vurl , diyen sensi Bunun üzerinc, aktör Ferit, bir konferansçı edesile ayağa kalktı. Üi kurala “röratetalakti' maplikitün sonra: . — Efendiler, Hanımlar! söze başladı. - Ciu - Citsu deki bu Japon oyunu, mürekkep, mudal bir Haydi.. Vur ıma da gayet sanattır. Bunu bizim arkadaşımız Feyzi Bey mükemmelen tahsil ve tetebbu etmiş. Fakat, yalnız, onun tahsil ve tetebbuu: kâfi değil .. Bütün —marifetleri ve kaideleri, 'aynı zamanda basım taraf da bilecek. Şayet bücuma kalkışmak niyetinde ise, sırına, behemhal bol bir ceket giye- cek... Sonra - zinhar ! - ceke- tin düymelerini iliklemiyecek !.. Evvelâ: Hasmın, gayet mazik ol- ması - şarttır. “Vücudun uyustu mu?,, diye kendisine sorulunca, derhal sizinle mutabık kalacaktır. demiyecektir. Saniyen: iz mi, yere düşmek mecburiyetindedir. bu Ciu - Citsu hasmı yenmek için değil, hasma yenilmek için öğrenirse muvaffa- kıyet yüzde yüz müemmendi Yaşasın Gin - Citsu! Yaşasınl, Feyzi fena halde kızmıştı: — Zaten siz böylesiniz! Var mı size çala yumruk kavğa... Fenni musaraadan anlamazsınız!- diyerek kapıyı gümletti, gitti Nükili: ( Hikâyeci )