Sahife 6 Akşam 8 Temmuz 1929 Tetrika numarası: 54 ABDÜLHAMİT VE AFRODİT Yazan: İskender Fahreddin “Fehim paşa, kollarının altına kızgın yu- murtaları koyunca, insana bülbül gibi her şeyi söyletmasini çok iyi bhili: Melâhat GÜL BAHÇESİ ne giderken yeşil şahın hediyesi olan ini ve boynuna, Yiymiş gerdanlığını takmıştı... Tahta sakal Hasan paşa doktor Fikret beyi Beşiktaş karakolunda isticvap ediyordu.. Gülbahçesinde hazırlanan bir cinayet planı! O gün İstanbulun het tarafında göze çarpan mühim bir faaliyet vardı.. — Zaptiye Nazırı - bütün mesaisir bu işe hasretmiş, Zaptiye Nezaretinde ne kadar hafiye varsa Boğaz içine gönder- işti. Bütün hafiyeler faaliyette idi. Güya, sivil memurlar çoktan #üpheli gördükleri bir çok kim- seler hakkında, o gün akşama kadar, Zabtiye nazırına yüzlerce Jurnal vermişlerdi. Boğaziçinde bir çok evler, sa- hilhaneler basılıyor. ve ekserisi doktor olmak üzere pek çok kimseler tevkif ediliyordu. Mesele büyümüştü .. Şimdi işin içine bir de Tahta sakal HASAN Paşa karışmıştı. hui Te zÜ Paşanın bir tesadüf eseri olarak derdest ettiği doktor Fikret B. hadisesin- den başka mühim bir mesele yaktu. Padişah en ziyade doktor li beyin ele geçirilmesini yordu. Ali beyin ele geçmesi ise hemen de imkânsız gibiydi. İngiliz sefiri, Ali beyi fazla himaye eder gibi gürünmüştü.. Ve zaten siyasi mültecilere karşı İngiltere hül metinin himayekâr . bir vaziyet alması an'anevi bir siyaset de- | mekti. İşte Abdülhamit bu siya- sete karşı yeni ve siyasi tedbirler şüniyordu. Abdülhamit, memleket mesele- lerinde hiç de bu derece endişe etmez.. Fakat hayatına - taalluk 'eder bir mesele karşısında derhal siyasi ve dahili cepheler kurar ve vezirini, vükelâsını sonderecede tazyik ederdi... girmemiş degildi. Padişah doktor Fikret beyin tevkifinden dolayı büyük bir memnuniyet izhar etmişti. Melâhat, Fehim paşanın arka- sından huzura çağırldığı zaman Abdülhamitte —iki sant evelki biddet ve şiddetten eser kalma- maştı. — Madamki bir ip ucu bulundu. Elbette hainler birer birer yakayı ele verecekler... Diyordu. Melâhatle uzun boylu görüşme- ğe vakıt yoktu, vükelâmın şifahi maruzatları Padişahın adeta başını şişirmişti. Akşam oldu. Güneş battı. Gülbahçesindeki — kameriyenin altında şâhâne bir sofra hazırlan- mışti. Melâhat yeşil ipekli bir elbise giymiş, boynuna, Padişahın son günlerde hediye ettiğ çok kıymetli inci gerdanlığını takmıştı. Yıldızın dar ve gizli yollarından bir kelebek gibi, taştan taşa konarak, Cafer ağanın arkasından gidiyordu. Melâhat, kolundan — ameliyat olurken, Cafer ağaya çok hakaret etmiş ve epice zaman araları açılmıştı. Fakat, her ikisi de, birbirlerile darğın kalmanın faydasız olduğunu anlamışlardı. Çünki Hünkârın her ikisine de teveccühü vardı. Bi eski ve sadık bir emekdarı ise, digeri de — hayvani — zevklerinin tatmin cden biricik gözdesiydi. Melâhat yeşil taflanlar arasından geçerken Cafer ağayı lâfa tut- muştu. — Efendimizin hiddeti gectimi acaba? — Çoktan... — Çoktan mı? nasıl olur? da- ha iki saat evel orlalığı kasıp kavuruyordu... — İğler yoluna girdi.. bir hain bu vasıta ile İstan- Ulak, ların yanından geçiyorlardı. Me- lâhat, harem ağasından bir az daha tafsilât almak maksadıyla sordu: — Doktorlar ne yaparlar... Bi miyor musunuz? Hem Efendimizin ekmeğini yerler, hem de hiyanet ederler. — Şimdi nerde bu adam? — Nerde olacak ... Zındanda ! gece Fehim paşa gelecek ve söyletecek. — Nasıl söyletecek? — İlâhi yavrum! Paşa - için Abundan kolay ne var? İki sıcak “yumurtayı kollarının altına koyun- ca, insan her şeyi, bülbül gibi | söylemeğe başlar! (Mabadi var) büyük — bir çok havuz- | | — Ne yapacakmış bu doktor? Her akşam bir hik Gazeteler tarafından bahsedilen, ve tababetçe de numünelerine ötedenberi tesadüf olunan şu kor- kunç dramı nasıl izah etmeli: Bir delikanlı, babasının on sene evel- ki caniyane hareketini aynen taklit ederek, metresini öldürmüş. Dimağın mihanikiyeti pek tu- haftır! Bir oğlu, babanın cürı tekrara sevkeden muharrik ne olabilir ? İrsiyet mi? Telkın mi ? bunların hiçbiri ! nız, size, Lto Tres le kiymetli ve ciddi bir muharrirden menkül olan şu hi- | öyeyi anlatayım: Bir romancı, — vecet halinde coşarak, eserine bir. kahraman yaratıyor: ispirto, yahut diğer | bir münebbih | tesirinde — kalan bir asabi hizmetçi kız, müraba- hacı kocakarının birini katlediyor. Dimağı, edebi - sahada doğu düğu bu — kahramanla — hâlâ meşgul olarak bara gidiyor. Ora- da, eski metreslerinden birine rastlıyor. Geceyi beraber geçil | yorlar. Bu münasebet netice doğan kız çocuk, romandaki hi metçinin yaşına geldiği zaman, babasının muhayyelesindeki cina- yeti, aynile tekrarlıyor. Maceraya : — “ Muhayyel diyeceksiniz?... — İhtimal.. Peki, öyle ise, doğruluğunu müteveffa —doktor pederimden işiterek bizzat bildiğim ve buraya bir vesika diye kaydettiğim şu sergüzeşte ne diyeceksiniz? Babam, “N, ailesinin - hususi ilesi yirmi yaşına gelmiş olan oğlu Jean'ı tedavi ediyordu. Jean'ın annesi daha genç yaşta iken dul kalmıştı; biricik oğluna bütün kalbi ile ba; bulunuyordu. Üstüne - titriyorr onu nihayetsiz bir şefkat, vahşi denecek derecede çılgın bir aşkla seviyordu. -Oğlunu, — meçhul urıîıngiı b(iî(iehl iealn bobii altında sanıyor; himayeye uğra; yordu. Seneler geçtikçe, Jean'ın karak- teri tebellür edi: Delikanlı, bütün | gününü,odasında kapalı olarak, hü- 'zün ve teellümiçinde, kâbus ve hül- ya âleminde geçiriyordu. Melân- kolisi ve ruhi işkenceleri izah edilecek şekilde değildi. Gecele- ri de, rüyalarına, korkunç haya- letler - giriyordu. — Bunlara — dair izahat — verirken — bile. — titriyor, hattâ, bazan, verdiği cevapları yarıda biırakıyordu. Nihayet, bastalığının - mahiyeti Janlaşıldı: Jean, intihar arzusu has- talığı,na tutulmuştu, Ölüm, taham- onu kederlen- isme musallat v onun peşin- İradesi, gitgide mağlüp ve münhezim olmaktaydı. Biçare annenin çekti tüyü hiç sormuyınl Jean'ı asla yalnız — birakmıyordü. - Odasında bir hizmetçi yatırıyordu. Delikanlının dimağını, bir fikir, kıskaç gibi yakalamış, koyver- miyordu: Çocukluğuna — tesadüf eyliyen bir. hadiseyi, babasının ölümünü tevazuh ettirmiye çalı- şıyordu. Acaba, bir. irsiyete mi kurban gidiyordu? Babasının ruhi hastalığına tevarüs etmişti de, bu intihar arzusunu bu sebeple mi duyuyordu? Tahkikat, şu neticeyi verdi. M. “N., dimagan gayet sıhhatli bir adam. Şimendifer ka- zasında ölmüş. Genç adam, bunun doğruluğuna kanaat ” getiriyor : Babası, tren kazasında ölmüş! Fakat, aradan bir iki gün geç- tikten sora, babamı, gece yarısı, telefonla uyandırıyorlar. “N,, aile- sine çağırıyorlar. Koşuyor. Müthiş bir manzaral Odanın ortasında, Jean, upuzun yatıyor. Ölmüş. Mütakallis par- makları, bir revolver — tutuyor. Alnında, kızıl bir delik genişliyor. Delikanlı, hasta bakıcının bir an dışarı çıkmasını fırsat bilerek, bu işi yapmış. Annesi, cesedin yanına diz çök- müş; biçkiriyordü. Babam. içeri 1000 beyğir! Yeni inşa edilen bir otomobilin makinesi Son cihan otomobil sürat reko- ir Henry Segrane namın- bir İngiliz binbaşısında kal- dığı malümdur. Bu sporçmen geçen martta Müttehidei " Amerikade Daytonda saatte 231 mil yapmağa muvaffak olmuştu. Şimdi mumaileybe yeni bir ra- kip çıkıyor. Segranenin rakibi Mr. Kaye Dan isminde bir İngi- Tizdir. Bu adam cihan rekorunu elde etmek için 25000 İngiliz İirası sarfederek gayet kuvvetli bir oto- * Bu otomobilin makinesi — tam bin beygir kuvvetindedir. Segranenin — otomabili — saatte azami 280 mil sürat yapabilecek bir kabiliyette yapılmış idi. Mr. Kaye Donun otomobilinin sürat kabiliyeti 280 milden daha fazla- dır. Bu otomobilin plânı gayet gizli tutuluyor. Orta mekteplerde imtihanlar Bilümum orta mekteplerin im- tihanlanlarına başlanmıştır. İmti- yaşları arasındı — Babası gibi,,, tpkı babası gibi,, evet, tıpkı babası gibi intihar etti! - demiş. Çoktandır büyük bir sır olarak kalbinde sakladığı bu bakikat, elem ve heyecan anında, dudak- larından fışkırmış: Jean, M. *A Çin çocuğu değilmiş. Bir âşıkın ç- cuğu imiş. -Buzadam, Afrikada, bir. bulran benzer Bunu neyle izah etmeli ? Heyhat! Etrafımızı bin bir gö Tünmez meçbul çevirmektı 'nin bu kadar terakkisine rağmen, henüz taşdevirinde gibi geriyiz | Mukadderatımıza bâkim kanunları bilmiyoruz ! Darülfünun Emanetinden: Edebiyat Fakültesi müderrisleri tarafından umuma mahsus olmak üzere verilecek konferanslar Temmuz Müderris isimleri Mevzular 8 Pazartesi » — Müderris nimet Bey Demokrasi zihniyeti 11 Perşembe Ali Muzaffer Bey Türk inkilâbı 15 Pazartesi n idnr 18 Perşembe Bu günkü medeniyet ve demokrası 22 Pazartesi Mi Namık Kemal Zi EEMMl Nai aa | ğ Ziya paşa 29 Pazartesi » Galanti » Babil ve Asur edebiyatı Üreti 1 Perşembe » — Ahmet Refik , Osmanlı - İmparatorluğunun ilk - devirleri hakkında Tarih kitaplarımızda mevcut | tenakuslar. | S Pazartesi » İzmirli Hakkı bey Şark Feylesoflarına göre kadının mevkü | 8 Perşembe — , — İsmail Hakkı bey Demokrasi mefküresine göre terbiye 12 Pazartesi k 'i EalaBeritn d . et bi | 15 Perşembe — ., Ferit bey Sadi | 19 Pazartesi » Şekip bey Felsefe karşısında demokrasi | 22 Perşembe — , Ruhiyat — . 26 Pazartesi ? Mavini Dr. Orhan Sadettin B. Feylesoflara göre demokrasi 29 Perşembe A M ço V » » | Eylül | 2 Pazartesi » — Fazıl Nazmi bey Adalar denizi madeniyatı | S Perşembe — , Şerif bey Edebiyatta demokrasi 9 Pazarleti » — Muallim Hamit bey Türkiyede islâhat hareketleri Konfranslar saat 19,30 merkez binasında Coğrafya darülmesaisinde verilecektir. ilâhıyat fakültesi müderrisleri tarafından umuma mahsus olmak üzere verilecek konferansıar: Müderris isimleri Konferans günleri Halil halit Bey — Etnigraf nazarından Efganistan Hindistan ile alâkai tarihiyesi Cumartesi 6 Temuz Hüseyin Avni Bey Hadislere göre ahlâk H İzmirli İsmail H.“ — Şark Filosoflarına göre fikir ve iradenin istiklâlleri Z ndbk * İsmail Hakkı “ — Kübizm ve Türk ananı Tilaple e Şevafettin “ — İslâm aleminde ilk fikri hareketler ve kelâmın tarzı teşekkülü. Na 10 Ağustos uket Teavün ve infak bakkında S unlli l 'usuf ziya — “ — Anadoluda Aleviler Tahtacılar. "ei Konferanslar saat 16 da 1 No. lı Dersanede verilecektir.