— £ ,Bedeviler b YBedeliler için su lükstür ve mürteciler — elektriğe tahammül edemezler. İrticadan — kurtulduk at içimizde hâlâ bedeviler var. Ben, İstanbulda bu su işleriyle meşgul olanların medeni olduklarından şüpheliyim. Vahşet devrinde aya tapanlar, n yarısını, görünmüyor diyeş; neşe secde edenler, geceleri, güneşi görmediklerinden matem tutarlarınış. Biz de, gece elektrikler sönüpde karanlıkta - kalırsak ve yangın olduğu zaman, susuzluktan çayır Bi yanaraak feryat ediyoruz. 'akat hâlü, susuzluğun yangından gayri zaruretini kavramadık. astanbul, Terkos şirketinin sa- yesinde elân bedevidir. ve bu deyileri hoş görenlerin mede- niyetinden süphlenmeğe hakkımız nrdır. İ Diyorlar ki, terkosun belâsını, eskij devirlerin yadigârı olan, # Mmukateleler yüzünden çekiyoruz. çaBen diyorum ki, bu belâ, bu girketin başında bulunan, can da- marını idare eden, gayri türk, yük- şek payeli memurlardan geliyor. ik şebekesinin baş mühen- ecnebi varken, elek- rr, hiç değilse haftada iki defa nt .ğngüîıl bu işin başında Türk ger kurtulduk. Ne olur, terkosun mukavele belâsından kurtuluncaya kadar, S işigimm-can damarına bizden Biğgamir, bir memur getirsek. taba Emanet ve bu şirketin bu işi de mi yap- — Hayır, medi! vagona kimse gir- var: Karanlıktan | Kavga Dün üstat Mahmut Sadık bey- fendiyle gene görüştüm: — Üstat dedim, bu son edebi münakaşalar hakkında fikriniz? Üstat bir müddet düşündü, sonra dedi | — Gençliğimde bir gece eve | geldim, ve refikaya çıkışmağa | başladım: Yahu, dedim, bu ne biçim ev, rahatım huzurum kalktı, | keyifli bir gün geçiremiyorum, artık illallah!.. Ahp başımı kaça- cağım. Zavallı refikam şaşaladı: — Biz sana ne yaptık? — Daha »e yapacaksın, gündür evin içinde kaga yokl Sağar — Yahu şu gazeteyi içinden okusana, — Okuyar vım ağır işik 20 im birader, kulakla- Ücret Zengin bir hanım efendi, uzun müddet kendini bir doktora teda- vi ettirdi. İyileştikten sonra, doktora gü- müş bir tabaka hediye etmek istedi. Ücret diye, alacaği şeyin bundan ibaret olacağını zanneden doktor; Teşekkür ederim, — dedi, benim hediye kabul etmek ade- tim - değildir, vizitalarımı hesap edip veriniz. — Kaç para tutar? — 100 lira. Hanım efendi. tabakayı — açtı, den iki yüzlük kâğıt çıkardı, birini doktora uzattı, diğerini tabakayla beraber çantasına koyup gitti. Noktai nazar — Ben ortağımla hiç münakaşa etmem. — Neden? — Noktai nazarlarımız ayrı. — Münakaşa neticesi birbiri- nizin noktai nazarını kabul ede- bilirsiniz. — İmkânı yok, ben kasirülba- sarım, o medidülbasar | Bakara Bir gece, bir hanın efendi, hu- susi bir bakarada çok para kay- bediyordu. Bir beyfendi yanına yaklaştı. — Artık birakınız, çok kaybe- diyorsunuz. — Hayır, oynayacağım. — İflâs edeceksi — Edeyim, gömleğime kadar kaybetmek fikrindeyim. Tavukla horoz — Büyükler için masal — Vaka, bir kümeste cereyan eder. Horoz, tavuklardan birine: — Pilicim, sana aşıkım! der. Tavuk, horozun ibiği gibi kıza- rır ve.., Sevişirler. Tıpkı insanlar gibi... Horas, baylci bir'tüvuğu' dökldr — Pilicim, sana bayılıyorum! Tavuk göz kırpar: — Biraz evel, öbür tavuğa aynı şeyi söyledin. İnanman sana. Fakat haroz, tavuğa iki koca- mman darı bulup getirir. Tavuk razı olur. Tıpkı insanlar gibi Ertesi gün horoz, üçüncu tavuga, kanat gerer: — Pilicim, sana perestiş edi- yorüm. Tavuk uzaklaşır : — Ben kendimi satamam | Bu esnada, tesadüf buya, o iki tiğimizi görürlerse, kıskançlıktan çatlarlar. Üçüncü tavuk da, hemcinslerini kıskandırmak ister. tıpkı insanlar gibi değil mi? * x Diş adamın dişini çekere ken rica eder: — Kuzum haykırmayınız. — Canım acıyor diye mütees- sir mi olursunuz ? — Hayır, komşular için söylü- yorum. — Rahatsız mı oluyorlar? — Daha mühim, benden em- — Öyleyse yanınızdan ayrılmam. niyetleri kaçıyor. » giyorum. —Erkekler boğulacağız korkusuyla yanıma yak- laşmıyorlar, korkmasınlar diye can kurtaran - ta- — Nişanlından ayrılmışsın. — Tabil ayrılırım, sahiden evlenmeğe kalktıl! — Ben bu suzlandı! dım; kocam denize girmeğe başlayalıc y anlama» beri tuz- denizin tuzundan bir